ALİ ŞİR NEVAİ, çağatay şairi (Herat 1441 – ay.y. 1501). Adı Ali Şir, mahlası Nevai’dir. Babası Kiçkine Bahadır ya da Kiçkine Bahşi, Horasan hâkimi Ebülkasım Babür’ün adamlarındandı. Anne tarafından ataları Timuroğulları’nın, özellikle Ömer Şeyh ile oğlu Mirza Baykara’nın hizmetinde bulundular. Dedesi, Mirza Baykara’nın beylerbeyiydi. Babasının, hece vezniyle şiirleri olduğu söylenir. Dayılarından Mir Sait, Kabulî mahlasıyla, Muhammet Ali de Garibî mahlasıyla türkçe şiirler yazmışlardır. Timur’un oğlu Şahruh’un 1447’de ölümü üzerine Horasan’da çıkan kargaşalıktan tedirgin olan Kiçkine Bahadır, pek çok aileyle birlikte, Ali Şir’i de alarak Yezd üzerinden Irak’a gitti. Bu sırada 6 yaşında olan Ali Şir, bu yolculuk sırasında Zafer-name yazarı Şerefettin Ali Yezdi’yi tanıdı. Ali Şir bu karşılaşmayı daha sonra yazdığı ünlü Mecalis ün-nefais adlı yapıtının ikinci meclisinde anlatır. Horasan’daki kargaşa sona erince Kiçkine Bahadır, 1452’de Horasan’a döndü ve Horasan’da hüküm süren Ebülkasım Babür’ün hizmetine girdi. Bu sırada Baykara’nın torunu Hüseyin Baykara da Ebülkasım’ın yanındaydı. Ebülkasım Babür, Hüseyin Baykara ve Ali Şir’in öğrenimleriyle özel olarak ilgilendi, hatta Meşhet’e giderken onları da yanında götürdü. Ebülkasım’ın Meşhet’te ölümünden (1457) sonra Baykara Merv’e döndü, Nevai ise orada kalarak öğrenimini sürdürdü. Babası ve Ebülkasım Bahadır öldükten (1457) sonra, Ali Şir Timur emirlerinden Seyyit Haşan Erdeşir’in hizmetine girdiyse de daha sonra Herat’a döndü ve bu kez Ebülkasım’ın ölümünden sonra orada hüküm sürmekte olan Ebu Sait Mirza’nın hizmetine alındı. Ne var ki Ebu Sait, kendisine karşı ayaklanan Baykara’nın yakın arkadaşı olduğundan Alı Şir’e güvenmiyordu. Sonunda onu yanından uzaklaştırdı. Bunun üzerine Ali Şir Semerkand’a gitti.Oradayken pek çok
şairle tanıştı. Bu arada Karakoyunlular’a yardım için Akkoyunlu hükümdarı Uzun Haşan ile savaşa giderken ordusu kıtlığa dayanamayarak dağılan Ebu Sait Mirza öldürülmüştü. Hüseyin Baykara, bu fırsatı değerlendirip Herat’ı ele geçirerek Horasan sultanı oldu (1469), Ali Şir Nevai’yi de nişancı olarak atadı; 1472’de, “divan beyi” oldu. Baykara, Nevai’ye olan büyük güveni nedeniyle, Ebu Sait’in oğlu Mirza Ebu Bekir’in ayaklanması sırasında Esterabad’a yürürken, naip olarak, He-rat’ta arkadaşını bıraktı (1479). Ülkede artan yolsuzlukların giderilmesi için Baykara’yı uyaran şair, bu sıkıntılı günlerde Hamse’sini meydana getirdi (1483-1485). Saray entrikaları sonucu eski düşmanlarından Mecdettin’in hâzinenin başına getirilmesi üzerine Ali Şir Nevai, Esterabat’a vali atanıp Baykara’nın yanından uzaklaştırıldı (1487). Ancak Baykara, Nevai’ye duyduğu saygıyı, sevgiyi, şairliğinin ve devlet adamlığının değerini Risale adlı eserinde çok önceden dile getirmişti (1485). Sultanlığı süresince de şairi incitmemeye çalıştı. 1490’da Bayka-ra’nın nedimi olan Nevai, Baykara’nın kendi oğullarıyla çıkan taht kavgalarının karışık ve didişmeli günlerinde Lisan üt ■tayr (1498), Muhakemet ül-lugateyn (1499), Sirac ül-müsiimin (1499), Mahbub üi-kulub (1500) gibi önemli yapıtlarını verdi. Yaşamının sonlarına doğru sağlığını yitiren Nevai, 31 aralık 1501’de, Hüseyin Baykara’yı Esterabat’tan dönüşünde yapılan karşılama töreninde, sultanın elini öperken yere yığıldı; bizzat sultan tarafından Herat’a götürülen Nevai 3 ocak 1501 ’ de öldü. Büyük bir törenle, sağlığında yaptırdığı Kutsiye camisi yanındaki türbeye gömüldü. Törenden sonra He-rat’ta 3 gün yas ilan edildi. Yedi gün sonra da sultanın bizzat katıldığı yuğ töreni düzenlendi.
Yalnız XV. yy.’ın ve çağatay edebiyatının değil bütün türk edebiyatının en büyük şairlerinden olan Nevai, şairliğinin yanı sıra çok iyi bir devlet adamıydı. İnsancıl, sağduyulu, dürüst, anlayışlı, bilgili kişiliğiyle daha hayattayken büyük bir ün kazandı. Edebi dil olarak farsçanın etkinliğini sürdürdüğü bir dönemde türkçenin zenginliğini Muhakemet ül -lugateyn adlı yapıtıyla kanıtladı.
Hayatının sonlarına doğru bütün şiirlerini dört divan halinde Hazayin üi-maani adı altında bir araya getirdi; çocukluğunda yazdıklarını Garaib üs-sıgar\ gençliğinde yazdıklarını Nevadir üş -şebap; orta yaş şiirlerim Bedayi ül-vasat ve olgunluk çağı şiirlerini de Fevaid ül ■kibar adı altında topladı. Türkçe divanlarının yanı sıra, daha küçük hacimde bir farsça Divan’ı (1496) vardır. Nevai, farsçaşiirlerinde Fanîmahlasım kullandı, 42 yaşında yazmaya başladığı Hamse’ sinin ilk mesnevisi, Nizami’nin Mahzen ül -ebrar’ına bir nazire olan, ahlaki-nitelikte-ki Hayret üi-ebrar’dır (1483). Ferhad ü Şirin mesnevisinde (1484) Çin hakanının oğlu olan Ferhat vefalı dost, içli âşık, yardımsever, yiğit kişiliğiyle öykünün ağırlık merkezidir. Sevgilisi Şirin de ince, vefalı, içli bir kişiliğe sahiptir. Leylâ vü Mecnun (1484) Nizami’nin ve Husrev-i Dehlevi’nin aynı addaki yapıtlarından yararlanarak yazılmıştır. Seb’a-i seyyare (1484-1485), Behram Gur ile güzel ve akıllı cariyesi Dilaram arasında geçen aşk öyküsünü konu edinir. Nevai, Sedd-i iskenderi’de, efsane kahramanı İskender’i bir türk hükümdarı gibi canlandırarak ona, Hüseyin Baykara ile oğlu Bediüz-zaman’a ait karakter çizgileri eklemiştir.
Câmi’nin Hadis-i erbain adlı yapıtının çağatay türkçesine çevirisi sayılan Çihl hadis adlı kırk hadis derlemesi, şairin ilk önemli yapıtı sayılır (1481-1482). Vakfettiği hayrat için önce türkçe, sonra özetleyerek farsça yazdığı Vakfiye (1481 -1482); Hz. Ali’nin Nesr ül-leal adıyla toplanmış 266 sözünün rubailer halinde çevirisi olan Nazm üi-cevahir (1485);
Adem’den Hz. Muhammet’e dek peygamberlerin zamanlarındaki olayları anlatan Tarih-i enbiya ve hükema (1485’ten sonra); İran tarihini hükümdar sırasına göre anlattığı Mülûk-i Acem (1485’ten sonra); yakın dostu Seyyit Haşan Erde-şir’in ölümü üzerine yazdığı ve anılarını içeren Halat-ı Seyyit Haşan Erdeşir Big (1490-1491) gibi yapıtlarının yanı sıra, sekiz bölümden oluşan, bazı eklemelerle üç kez farsçaya çevrilen, türk edebiyatında ilk şairler tezkiresi olan Mecalis ün-nefais (1491 -1492) önemli yapıtları arasında yer alır. Veliaht Bediüzzaman’a ve Sultan Baykara’ya yazıldığı anlaşılan mektuplarını içeren Münşeat, çağının olaylarına ışık tutar (1491-1492’den sonra). Sevdiği dostu Câmi’nin ölümü üzerine hayatını, yapıtlarını, mektuplarını, birlikte okudukları kitapları Hamset û I -mütehayyirin’de (1492’den sonra) anlatan şair, aruz vezninin özelliklerini Mizan ül-evzan’da konu edindi (1492’den sonra). Dostu Muhammet Pehlivan’ın ölümü üzerine Halat-t Pehlivan Muhammet adlı yapıtında bu bestekâr, musikişinas, tabip, sofi ve edebiyat adamını ve çağının sosyal yaşamını tanıttı (1494-1495’ten sonra). Câmi’nin Nefahat ül-üns adlı evliya tezkiresini, başka kaynaklardan aldığı bilgilerle tamamlayarak Nesaim ül-mahab-öe’yi yazdı (1495). Küçüklüğünden beri elinden bırakmadığı Attar’ın Mantık ut–tayr mesnevisini Usan üt-tayr adıyla, değişiklikler, eklemeler yaparak çevirdi (1498-1499). Türkçenin farsçaya üstünlüğünü kanıtlamak, türkçe yazmayı teşvik etmek amacıyla yazdığı (1499) Muhake-met üi-iugateyn’üe, türkçe 100 sözcüğü farsçalarıyla karşılaştırarak, türkçenin bu dile olan üstünlüğünü belirtir. Sirac ül -müslimiride şeriat hükümlerini, Tanrı’nın sekiz sıfatını, İslam ilkelerini anlattı (1499 -1500). Son yapıtı ise, toplumun değişik tabakalarından söz ettiği, kendi yaşam deneyimlerini yansıttığı Mahbub ül ■kulup’tur (1500-1501). Ayrıca yazılış tarihi bilinmeyen kayıp Zübdet ül-tevarih ile varlığından kaynaklarda söz edilen Mu-mma risalesi’nin de sahibiydi.
Musikiyle de uğraşan Nevai, birçok Deste yapmıştır. Bunun yanı sıra tezhip ve hat sanatıyla da ilgilenmiştir. Nevai, Çağatayca adı verilen Orta Asya türkçe-sini, en üstün durumuna ulaştıran bir yazar olarak tanınır.