ALINTI a. 1. Alanında uzman bir kişiden ya da bir yazardan aktarılan söz ya da yazı bölümü; aktarma, iktibas: Alıntılarınızı hangi yazarın, hangi yapıtından yaptığınızı belirtiniz. (Bk. ansikl. böl.) —2. Bir kimseden ya da bir yapıttan alıntı yapmak, metne, bir kimsenin sözlerinden ya da yapıtından kimi bölümleri aktarmak; alıntılamak.
—Koregr. ve Müz. Bir koregrafın, bir bestecinin yapıtına aktardığı, kendi yaratısı olmayan koregrafi ya da müzik cümlesi. —Mat. çözlm. Alıntı olmak, bir aileden ya da belli bir diziden alınmış elemanlarla oluşturulmak. (Bir yakınsak dizinin alıntısı olan bir dizi aynı limite doğru yakınsar.) —Müz. Geçici olarak, ana tonaliteden başka bir tonaliteye atlama. (Alıntı, tek bir akorla yapılabilir.) || Bir bestecinin, bir başka besteciden yapıtına aktardığı tema ya da pasaj.
—ANSİKL. Divan edebiyatında şiirde ve düzyazıda ayetler ve hadislerden alıntılar yapmak, yaygın bir uygulamaydı. “Ke-lam-ı kibar” denilen ünlülerin sözlerinden, dua ve dilek niteliğindeki cümlelerden alıntı yapılırdı. Namık Kemal, Muallim Naci gibi tanzimat yazarları doğulu ve batılı yazarlardan sık sık alıntılara başvurdular. Öğretici nitelikte ürün vermeye düşkün pek çok yazar gibi Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanlarında da türlü alıntılarla karşılaşılır. Ali Kemal’in kullanmaya düşkün olduğu alıntılar ise sözü süsleme ve anlatımı güçlendirme amacını güder. Mecelle hükümleri uzun zaman makale, köşe yazısı gibi türleri alıntı yoluyla beslemişti. Cumhuriyet döneminde en çok alıntı Atatürk’ün özdeyişlerinden yapıldı. Edebiyat yapıtlarından alıntılara zaman zaman bilimsel ürünlerde de yer verildiği görülür. Toplumbilimci Emre Kongar’ın çağdaş türk yazarlarından alıntıları bu uygulamanın örneklerindendir.