50- Altın ile gümüş ister külçe halinde olsun, ister darbedilmiş olsun, bunlar hangi maksadla bulundurulursa bulundurulsun, nisab mikdarına ulaşıp da üzer lerinden bir yıl geçerse, zekâta tâbi olurlar.
Altının nisabı yirmi miskaldır. Gümüşün nisabı iki yüz dirhemdir. Bir miskal yirmi kıraattir. Her kıraat da beş arpa ağırlığıdır.
Bir şer’î dirhem ise, on dört kırattır. Bu halde on Şer’î dirhem, yedi miskal ağırlığına denktir.
Bir de örfi dirhem vardır ki, on altı kıraattir. O halde yirmi miskal yirmi beş örfi dirheme eşittir. İki yüz şer’î dirhem de yüz yetmiş beş örfi dirheme eşittir.
Bazı fıkıh alimlerine göre, zekât ve fitre sadakası konusunda her beldenin örfi dirhemi esas alınmalıdır. Buna göre gümüşün nisabı, iki yüz örfi dirhemden ibarettir. Bu şekilde de fetva verilmiştir. Fitre konusuna bakılsın…
51- Yirmi miskala altının zekâtı, yarım miskal altın olduğu gibi, ikiyüz dirhem gümüşün zekâtı da, beş dirhem gümüştür. Yirmi miskalden fazla olan altın dört miskale ulaşmadıkça ve iki yüz dirhem gümüşten fazla olan mikdar kırk di rheme ulaşmadıkça, bu fazlalıklar için ayrıca zekât gerekmez. Ancak bu fazla mikdar ile beraber başka bir ticret malı da bulunursa, o zaman bu fazla mikdarlarla hepsinin zekâtı verilir. Fakat altın ile gümüşten nisab üstünde fazla olan mikdar, kıymetçe dört miskala veya kırk dirheme eşit olursa, bu fazladan da zekât gerekir. Bu mesele İmam Azam’a göredir. İki İmama (İmam Muhammed ve İmam Ebu Yusuf) göre ise, böyle kusurların da ne olursa olsun, zekâtını vermek gerekir.
Örnek: Bir kimsenin yalnız iki yüz otuz dokuz dirhem gümüşü bulunsa, İmam Azam’a göre, yalnız iki yüz dirhem için beş dirhem zekât vermek gerekir. Küsur olan otuz dokuz direm için zekât gerekmez. Bu küsur kırka ulaşmadıkça zekâtı yoktur.
İki imama göre, bu küsurlar için de kırkta bir nisbetinde zekât vermek gerekir.
Yine, bir kimsenin yalnız iki yüz yetmiş dirhem gümüşü bulunsa, İmam Azam’a göre, iki yüz kırk dirhem için altı dirhem zekât vermesi gerekir, geri kalan otuz dirhem için bir şey gerekmez. Fakat iki İmama göre, bu geri kalan kısım için de zekât gerekir. Altın hakkında da hüküm böyledir.
52- Altm ile gümüşün nisablarında, bunlardan zekât verilmesi için, kıy metlerine değil, ağırlıklarına bakılır. Bunda ittifak vardır.
Buna göre altından yapılmış bir tepsinin ağırlığı nisab mikdarmdan az, meselâ on dokuz miskal olduğu halde, kıymeti yirmi miskalden fazla bulunsa, it tifakla zekâta tâbi olmaz, ancak bununla beraber zekâta tâbi başka bir mal bulunur da, tümü nisab mikdarına ulaşırsa zekât gerekir.
Yine, iki yüz adet gümüş dirhemden biri ağırlıkça biraz noksan bulunsa, bunlara zekât gerekmez. Fakat başka bir zekât malı bulunursa, zekât gerekir.
53- Kendilerinde riba (faiz) uygulanmayan, şer’an ölçek ve tartı esasma bağlı bulunmayan mallardan zekât verilmesinde kuymetlerine bakılır. Ağırlık ve adet lerine bakılmaz.
Buna göre, üzerine zekât olarak orta durumda iki koyun farz olan kimse, bunların kıymetlerini para olarak verebileceği gibi, bu ikisinin kıymetine denk iyi bir koyun vererek de zekâtmı ödeyebilir. Çünkü koyunları kıymete bağlı mal lardandır. Bunlarda riba (faiz) olmaz.
Fakat kendilerinde ria işlemi yürütülebilen mallarda böyle kıymete değil ağırlığa itibar edilir. Meselâ: Zekât olarak verilmesi gereken beş kilo buğday karşılığında, dört kilo iyi cins buğday verilemez.
Yine, iki miskal altm yerine, bir miskal ağırlığında olup üzerindeki sanattan dolayı, iki miskal kıymetinde bulunan bir altm verilemez. Çünkü bu durumda riba (faiz) gerçekleşir. Bu mesele, İmam Azam ile iki İmama göredir. İmam Züfer’e göre verilebilir, çünkü kıymetleri eşittir. Kıymetler eşit olunca, kul ile Yüce Allah arasında riba düşünülemez.
(Riba’ya bağlı mallar için, kerahet ve istihsan bölümüne bakılsın).
54- Altın veya gümüşten yapılmış bulunan ziynet takımları ve süs eşyaları, tablolar gibi maddelerden de, nisab mikdarına ulaşınca zekât gerekir. Bu zekât kendi cinslerinden olmayan bir mal ile ödeneceği takdirde, ağırlıklarına değil, kıymetlerine bakılır. Bunda da ittifak vardır. Fakat kendi cinsleriyle ödeneceği takdirde, İmam Azam ile İmam Ebu Yusufa göre, ağırlıklrı esas alınır. İmam Züafer’e göre kıymetlerine bakılır. İmam Muhammed’e göre de, fakir için daha faydalı olan tarafa itibar edilir.
Örnek: Yirmi miskal ağırlığında bulunan bir altın bilezik, kendisindeki sanat bakımından yirmi beş miskal kıymetinde bulunsa, bakılır: Eğer zekâtı gümüş gibi başka bir cinsten verilecek olursa, ağırlığı olan yirmi miskale değil, kıymeti olan yirmi beş miskale bakılarak zekâtını vermek gerekir. Fakat bunun zekâtı kendi cinsinden olan altından verilecekse, İmam ile İmam Ebu Yusuyfa göre, ağırlığı olan yirmi miskal altına göre verilmesi gerekir. İmam Muhammed ile İmam Züfer’e göre, bu yeterli olmaz; altının kıymetine göre, değer farkı olan beş miskalin de ayrıca zekâtını vermek gerekir.
Yine, iki yüz dirhem has gümüş için, dört dirhem has gümüş kıymetinde olan beş dirhem karışık gümüş verilse, bu İmam Azam ile İmam Ebu Y usufa göre yeterli olur. Çünkü ağırlık bakımından istenen mikdara eşittir. Fakat İmam Züfer ile İmam Muhammed’e göre yeterli olmaz; çünkü kıymet bakımından istenen değerden daha azdır.
Aksine olarak iki yüz dirhem karışık gümüş için beş dirhem karışık gümüş kıymetinde dört dirhem saf gümüş verilse, bu İmam Azam ile İmam Ebu Y usufa göre yeterli olmaz. Çünkü ağırlık esasına göre noksandır. Fakat İmam Züfer’e göre yeterlidir; çünkü kıymet bakımından eşitlik vardır. Cenabı Hak ile kul arasında riba düşünülemez.
55- Altın ile gümüşün ve ticaret mallarının nisabında, bunların bir cinsten olmaları şart değildir. Onun için bir kimsenin bir mikdar altını ile gümüş ve bir mikdar da ticaret malı bulunur da, bunların tümünün kıymeti bir nisab mikdarı olan iki yüz dirhem gümüşe denk olursa, kırkta bir zekâtlarını vermek gerekir.
56- Her biri nisab mikdarından noksan olan altın ile gümüş, İmam Azam’a göre, kıymet bakımından birbirini tamamlayarak nisab aranır. İki İmam’a göre ise ağırlık bakımından birbirini tamamlarlar.
Buna göre: bir kimsenin yüz dirhem gümüşü ve yüz dirhem gümüş kıyme tinde de on miskal altını bulunsa, bunun için ittifakla beş dirhem gümüş zekât vermesi gerekir. Fakat yüz dirhem gümüş ile yüz dirhem gümüş kıymetinde beş miskal altını yahut elli dirhem gümüş ile yüzelli dirhem gmüüş kıymetinde on miskal altmı bulunsa İmam Azam’a göre beş dirhem mikdan zekât gerekirse de, iki İmam’a göre gerekmez; çünkü cüz bakmından nisabları noksandır. Fakat yüz elli dirhem gümüş ile elli dirhem kıymetinde beş miskal altın bulunsa, yine ittifakla zekâtları gerekir. Çünkü kıymetleri tam gümüş nisabına denktir. Bundan başka birinin nisabı dörtte üç, diğerinin nisabı dörtte bir nisbetinde mevcut olduğundan tamamı bir nisaba denk bulunmuş olur.
57- Yüz elli dirhem gümüşle beraber altmış veya seksen dirhem gümüş kıymetinde beş miskal altın bulunsa, İmam Azam’a göre iki yüz dirhemin kırkta biri olarak beş dirhem zekât gerekir. Küsurlar kırka ulaşmadığı için bunlardan zekât gerekmez. İki İmam’ın görüşüne göre, bu küsurlardan dolayı da kırkta bir nisbetinde zekât vermek gerekir. Küsurlarda bağış, iki İmam’a göre yalnız saime hayvanlara mahsustur. Bu bağışlanan küsur, geçerli para ile ticaret eşyalarında olmaz.
(İmam Şafiî’ye göre, altm ile gümüş, nisabı doldurmak için birbirlerine ilâve edilemez; çünkü cinsleri değişiktir, bunların her biri için ayrı ayrı tam bir nisab şarttır.)
58- Geçerli olan karışımlı paraların altınları veya gümüşleri, kendilerine karışmış bulunan yabancı maddelerden daha fazla veya eşit bir halde ise, bunlar altın ve gümüş kısmı, onlara karıştırılan yabancı maddelerden az ise, bunlar ticaret malı hükmüne girerler. Sene sonunda kıymetlerine göre zekâtları verilir. Bunlarda ticaret niyeti aranmaz; çünkü geçerli para yerindedirler.
59- Geçerli olan paralar veya ticaret mallan altın ile gümüşten karışık halde olsalar bakılır: Altınları karışan yabancı maddeden fazla olanlar altm hükmünde, gümüşleri fazla olanlar da gümüş hükmünde olur. Buna göe nisab mikdarına ula şınca, zekâta girerler. Böyle altm veya gümüşü, yabancı maddeden daha fazla olan geçerli paralar ticaret malı olmayınca ağırlıklarına bakılır. Eğer nisaba ulaşırlarsa zekâtları verilir, değilse verilmez. Ancak nisabdan az olan bu gibi geçerli paralar yanında zekâta bağlı başka mal varsa, ona göre zekât gerekir.
60- Para halinde geçerli olmayan altın ile gümüş, başka bir madenle karışık olunca çoğunluğa göre hükmedilir. Altın veya gümüş yabancı maddeden fazla veya eşit durumda ise, tümü altın veya gümüş hesab edilir. Eğer altın veya gümüş, ka rıştırılmış yabancı maddeden az ise bakılır: Altın veya gümüş kısmı kıymetçe nisaba ulaşırsa veya ulaşmadığı takdirde, zekâta bağlı başka mallar varsa, onlarla beraber zekâtlarını vermek gerekir.
Bunlar ticaret mallarından ise, diğer maden kısmı da ayrıca nazara alınır. Bunların altm veya gümüş kısmı, böyle nisab mikdarına ulaşmıyorsa, hepsi ticaret eşyası hükmünde olur. Bu halde ticaret mallarından ise, kıymetleri en az iki yüz dirhem gümüşe denk olmalıdır ki, zekâta bağlı olsunlar. Yahut nisaba varmıyorsa, kendileriyle beraber başka ticaret malı veya geçerli para mevcut ise, bunlarla zekâta tâbi olurlar, değilse olmazlar.
61- Altın ile gmüş darbedilmiş geçerli para cinsinden olmamak üçere karışık bir halde bulunursa, bakılır: Eğer yalnız başına olarak altm nisab mikdarında ise veya ikisi bir nisab mikdarında olup altm gümüşe ağırlık veya kıymetçe üstün veya eşit ise, hepsi altın sayılır. Ona göre zekât gerekir. Fakat altm nisab mikdarında olmayıp kendisine gümüş galip ise, o zaman hepsi gümüş sayılır.
Örnek: Altın yirmi miskal olduğu halde, gmüüş iki yüz veya üç yüz dirhem bulunsa, bunların hepsi altm sayılır (çünük yalnız başına altın nisabı gerçekleş miştir. Bu esas alınır.) yine, altm on miskal olduğu halde, iki veya üç yüz dirhem gümüş kıymetinden daha değerli olsa, yine hepsi altm sayılır. Fakat altm on miskal olduğu halde, gümüş kısmı yüz veya iki-üç yüz dirhem kadar olup kıymetçe on miskal altından daha yüksek bulunsa, hepsi de gümüş sayılır.