ALTUNA(Feridun)
ALTUNA(Feridun),türk opera yönetme AMAÇSIZsıf.Yenik.Amacıolmayan,ili(İstanbul,1925).İstanbul üniversitesi gayesiz.Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebi- ♦ Amaçsızlık i. Amaçsız olma durumu -yatı BölUmU’nü bitirdikten sonra Münih ve Batı Berlin yurttaşlarının Doğu Almanya ve Doğu Berlin’e geçerken bozdurmaları gereken döviz tutarını önemli ölçüde yükseltti. Bunun etkisi ziyaretçi sayısının yarı yarıya düşmesi oldu. 13 • ekim 1980’de Erich Honecker, partisinin bir toplantısında. iki Almanya arasında diyalogun yeniden başlaması için dört koşul bulunduğunu belirtti. Bunlar, AFC’nin doğu alman yurttaşlığını tanıması; elçiliklerdeki sürekli temsilcilerin değiştirilmesi: AFC ile ADC arasında Elbe ırmağı üzerindeki sınırın kesin biçimde belirlenmesi: Batı’ya kaçan doğu alman yurttaşlarına karşı halk polisince girişilmiş eylemlerle ilgili batı alman arşivlerinin kapatılmasıydı. Ama siyasal koşullar ve anayasal engeller AFC’nin bu koşulları kabul etmesini olanaksız kıldı.
ADC, AFC ile ilişkilerinin bozulmasından başka ikinci petrol şokundan doğan ekonomik bunalımlardan da büyük ölçüde etkilendi. SSCB’den alınanlar da dahil, e-nerji ve hammadde fiyatlarının hızlı yükselişi ek ekonomik güçlükler getirdi. Bu durum, 11 – 16 nisan 1981’de Doğu Berlin’ de yapılan 10. SED kongresinde ,sosyo – e-konomik hedeflerin kapsamını sınırlandırdı. 2 170 000 üyeli partinin 2 500 delegeyle yaptığı kongrede 9 artışla 211 MK üyesi seçildi. Büyük görev değişiklikleri olmaması ülkedeki siyasal istikrann göstergesi sayıldı. Kongrede ülkenin gelecek yıllarını etkileyecek tüm kararlar oybirliğiyle alındı. Benimsenen beş yıllık planda (1981 -1985) ulusal gelirin beş yılda yüzde 28 -30 oranında (yılda yüzde 5) artması hedefi yer aldı. Ekonomik büyüme için bilimsel ilerlemenin güçlendirilmesi ve üretkenliğin artırılması gereği vurgulandı. Kongrede Erich Honecker’in parti ve ülke yönetimindeki gücü perçinlendi. Honecker, Leipzig ilkbahar fuarında AFC ile ilişkileri yeniden güçlendirmek istediklerini açıkladı. 14 haziran 1981’de yapılan Halk Meclisi seçimlerine katılma oranı yüzde 99,91 oldu. Daha sonra Doğu Berlin’de milletvekili seçimleri ilk kez halkın oylarıyla yapıldı. Dörtlü işgal statüsüne göre atama esasıyla yapılması gereken seçimlerin bu yeni biçimi Doğu Berlin’deki batılı bağlaşıkların sert tepkisine neden oldu. ADC yönetimiyle Uluslararası Af örgütü ve kilise arasında da sürtüşmeler görüldü. Af örgütü, DAC’de binlerce siyasal tutuklu bulunduğunu ileri sürdü. Gençlerin askeri eğitimine giderek daha büyük önem vermesi ve rejimin hızla askerileştirilmesi de kilisenin tepkisiyle karşılaştı. Gerek Protestan, gerekse katolik kilisesi, barışçı olduğunu ileri süren rejimin bu çelişkisini vurguladılar ve silahsızlanmayı savundular. Kiliselere göre barış düşüncesi Federal Almanya’da, Demokratik Almanya’ya göre çok daha geniş ölçüde işlenmekte, yandaş bulmaktaydı.
İki Almanya arasındaki ilişkiler 11 – 13 aralık 1981’de, Honecker ve Schmidt’in Doğu Berlin yakmlannda bir araya gelişleriyle yeniden ısındı. Böylece 1980 başlarında kararlaştırılmış ve ertelenmiş olan görüşmeler, sonunda gerçekleşti. Ekeno-‘ mik ilişkilerin ve silahsızlanma sorununun ele alındığı görüşmelerde hemen bir sonuca ulaşılmadıysa da iki yanın diyaloğu sürdürme isteği kesin biçimde ortaya çıktı. Schmidt’in ADC’yi ziyaretinin sona erdiği gün Polonya’da «savaş durumu» ilan edilmişti. Olayların ülkelerine sıçramasından korkan ADC yöneticileri, Polonya’daki Dayanışma sendikasını ensert biçimde e-leştirdiler. Bu hareketi revizyonist, anti -sosyalist ve karşı devrimci olarak nitelediler. 13 aralıkta Dayanışma’ya indirilen son darbe ADC’de büyük bir rahatlama yarattı. Polonya’da sıkıyönetim ilan edilip rejimin baskısını artırdığı dönemde general Jaruzelski’nin ilk iki dış ziyaretini SSCB ve ADC’ye yapması dikkati çekti (mart
1982). öte yandan Honnecker’in 9 – 14 a-ğustos 1981’de Meksika’ya yaptığı ziyaret de yankı uyandırdı. Bu ülkeyle ekonomik ve kültürel alanda birçok anlaşma imzalayan Honecker, Meksika hükümetinin El Salvador’daki gerilla hareketini destekleyen tutumunu onayladıklarını belim (Bk. EK 3
SİNEMA
Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde sinema tümüyle devlet tekelinde kaldı. Yıllık film yapımı yine 20 dolayında oldu. 98 u-lusal yapım atölyesinde, sanatçılar devletten ücret alarak çalışmalarını sürdürdüler. 1950’lerde faşizmi eleştiren filmler a-ğırlıktaydı. 1970’lerdeyse seyircinin beğenisine uygun olarak konular değişti. Genç yönetmenler, sosyalist toplumun gündelik yaşam sorunlarına eğildiler; daha çağdaş, daha içten, daha eleştirel yaklaşımlar getirdiler. Konrad Wolf’la birlikte Doğu Alman sinemasının öncülerinden sayılan Kurt Maetzig, insan, inşatta Karşı (1974) adlı yapıtıyla faşizmi yermeyi sürdürdü ve büyük seyirci topladı. Wolf ise Stadda Çıplak Bir Adam (1974) ile güncel sorunlara eğildi; sanatla toplumsal uyum sorunu a-rasındaki ilişkileri irdeledi. Çağdaş konulu öbür‘filmler arasında Egon Günther’in kadın sorunlarına eğilen Üçüncü (1972) adi» yapıtı ve Heiner Carow’un boşanan bir çiftin sıkıntılarını işleyen Ikarus’ u (1975) çekti.
Başlıca edebiyat uyarlamaları arasında Siegfried Kühn’ün Goethe’den aktardığı Die Wahlverwandtschaften (Ruhsal Yakınlıklar,
1974) ve Egon Günther’in Thomas Maım’-dan uyarladığı Lotte Weimar’da (1975) yer aldı. Belgesel sinema da ADC’de büyük ö~ nem verilen bir alan oldu. Walter Hey-nowski ve Gerhard Scheumann pek çok röportaj filmi (ve özellikle Şili’deki askeri diktatörlük üzerine hazırladıkları yapıt) ile en tanınmış belge filmcileri olarak sivrildiler. (LM)