ANADOLU’NUN KİLİDİ ANI KALESI’NIN FETHİ
Binlerce yıllık tarihi boyunca muhtelif ٦ kavimlerin mücadelesine şahitlik eden, bu mücadeleler ve istilalar neticesinde de harap olan Anadolu’nun çehresi, 11.asırdan itibaren Türk fetihleriyle kısa ا zamanda değişmişti. Müslümanların üç asır boyunca devam eden Anadolun seferleri Selçuklularla hız kazanmış, Anadolu tarihinde yeni bir devir başlamıştı.
Daha Emeviler ve Ahhasiler zamanında Bizans’a karşı gaza eden Türkler, Anadolu’ya yabancı değillerdi. Bizans tarihinde ise Anadolu, siyasi, İktisadî ve askerî açıdan çok mühim bir konuma sahipti. Çünkü Bizans’ı asırlardır Anadolu coğrafyası besliyordu.
Karahanlılar ve Gaznelilerin husumeti sebebiyle M^eraünnehir’den uzaklaşmak zorunda kalan Selçukluların Anadolu’ya ilk akınları, 1016- 1021 tarihleri arasındadır. İlk olarak Çağrı Bey, maiyetindeki kalabalık bir kuvvetle Horasan, Rey ve Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya keşif seferleri düzenlemiş, Anadolu halkı ilk kez gördükleri Türkler karşısında büyük korkuya kapılmış, bu uzun saçlı ve heybetli adamların süratli atlar üzerinde, ellerindeki yaylarla hedefi vurabilmeleri onları hayli ürkütmüştü. Doğu Anadolu’yu baştan aşağı gezen Çağrı Bey, bu keşiflerle Anadolu’nun yurt tutmak için çok uygun bir yer olduğunu ve orada kendilerine karşı koyabilecek bir kuvvetin olmadığını anlamıştı.
Bizans İmparatorluğu ile İlk Karşılaşma
Selçuklu Devletinin kurulmasından sonra (1040) Selçuklu kuvvetleri, Gürcü ve Ermenilere ait kaleleri zaptederek Erzurum’a kadar ilerlediler ve Pasinler Ovasındaki Hasankale önlerinde karargâh kurdular. Türk akınlar mı durdurmak için harekete geçen Bizans ordusu da çok geçmeden Hasankale’ye gelerek Selçuklularla savaşa tutuştu.Fakat Gürcü ve Ermeni kuvvetlerden oluşan Bizans imparatorluk ordusu,Türkler karşısında mağlubiyete uğradı (1048). Böylece Bizans’a karşı duyulan çekingenlik ve mağlup edilemeyeceği telakkisi yıkılmış oldu. Öte yandan Kutalmış, Kars’ı fethederek Ani Kalesi’ni kuşatmış, ancak muhkem surlar sebebiyle kuşatmayı kaldırmıştı.
BUGÜN KARS SINIRLARI İÇİNDE BULUNAN ANİ KALESFNIN FETHEDİLMESİ, HIRİSTİYAN DÜNYASI İÇİN BİR DONUM NOKTASIDIR. SULTAN ALP ARSLAN, BİZANS’IN DOĞUDAKİ EN KORUNAKLI KALESİNİ ALARAK HIRISTIYANLAR ARASINDA ENDİŞEYE SEBEP OLMUŞTU…
Sultan Alp Arslan’ın Rum Gazası
Sultan Alp Arslan, amcası Tuğrul Bey’in vefatından sonra ortaya çıkan saltanat mücadelesinde, kabiliyeti ve kudretiyle rakiplerini bertaraf ederek Selçuklu tahtına oturmuştu (1063). Amcası zamanında başlayan fetih hareketlerine devam etmekte kararlı olan Alp Arslan, bütün kışı sefer hazırlıkları yaparak geçirdi. Nevruzla birlikte Rum gazası için başşehir Rey’den Azerbaycan’a gelerek Gürcistan’ı fethetti. Aras havzasına inerek irili ufaklı birçok kaleyi zaptedip Ani surları önüne kadar geldi.
Ortaçağda şehirlerin şehri’ olarak bilinen Ani,İpek Yolu üzerinde yer alan siyasî, askerî ve İktisadî açıdan mühim bir yerdi. Şehrin etrafı yüksek dağlarla çevriliydi ve her dağın tepesinde bir kale bulunuyordu. Şehrin üç tarafını Aras (Arpaçayı) Nehri çevreliyordu. Dördüncü tarafında ise suyla doldurulmuş hendekler bulunuyordu. Kaynaklarda Ani şehri için “asla zaptolunamaz” deniliyordu. Zira etrafı, “Ani gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz” sözünün söylendiği, yar ve sarp kayalıklı vadilerle çevriliydi.
Şehir, korunaklı haliyle adeta İstanbul’a benziyordu. Burası Bizans’ın doğudaki en muhkem hudut şehri olup, aynı zamanda Ermeni diyarındaki ilk kalesiydi. Nüfusu kalabalık olan şehir, Selçuklu akmlarmdan kaçanların sığındıkları yer olmuştu. Şimdiye kadar hiçbir hükümdar tarafından Ani, tarihinin en büyük kuşatmasına şahitlik ediyordu.
Ramazandı Şerifte Gelen Feth-i Mübîn
Ani yi kuşatan Sultan Alp Arslan, muhkem surların zayıf tarafını tespit ettirerek ağaçtan burçlar yaptırdı ve üzerine mancınıklar ve okçular yerleştirdi. Kuşatma için yapılan hazırlıklar tamamlandıktan sonra mancınıklardan atılan taşlarla surlar dövülmeye başlandı, ilk defa bu kadar kararlı ve büyük bir kuşatmayla karşılaşan şehir halkı, büyük mukavemet gösterdi. Fakat şehrin bu kadar ağır bir kuşatmaya daha fazla dayanması mümkün değildi. Selçuklular karşısında mukavemeti kırılan askerlerin bir süre sonra çekildiği görüldü. Şehir halkı, Selçuklu ordusunun surdaki gediklerden içeri girmesi üzerine teslim olmak zorunda kaldı.
Ani Kalesi 25 günlük kuşatmanın ardından Ramazan-ı Şerif’in birinci günü fethedilmişti. (16 Ağustos 1064). Hükümdarların kuşatmayı dahi düşünemediği Ani şehrine azametiyle giren cihan sultanı Alp Arslan, fetih nişanesi olarak şehrin en büyük kilisesini Fethiye ismiyle camiye çevirdi ve ordusuyla birlikte ilk Cuma namazını burada kıldı.
ANİ İÇİN, “ASLA ZAPTOLUNAMAZ” DENİLİYORDU. ZİRA ETRAFI, ANİ GİBİ YAR, BAĞDAD GİBİ DİYAR OLMAZ” SÖZÜNÜN KAYNAĞI OLARAK SARP VADİLERLE ÇEVRİLİYDİ. BİZANSTN DOĞUDAKİ BU EN MUHKEM ŞEHRİ, TARİHİNİN EN BUYUK KUŞATMASINI YAŞIYORDU…
İslam Âleminde Sevinç, Hıristiyanlarda Üzüntü
Kutlu fetih, İslam dünyasında büyük sevinçle karşılandı. Çünkü Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesi için kullanılacak mühim bir askerî üs ele geçirilmişti. Böylece, doğuda Türkmen akmlarım durdurabilecek herhangi bir güç kalmıyordu. Fetihten sonra Ani şehrinde imar faaliyetlerine başlayan Alp Arslan cami, saray, hamam, kervansaray ve köprüler inşa ettirdi.
Sultan Alp Arslan’m Abbasi halifesi Kaim Biemrillah’a gönderdiği fetihname, halifelik sarayında büyük heyecan ve coşku ile okundu. Halife, Sultan Alp Arslan’ı öven bir mektup göndererek ona Ebu’l- Feth (fethin babası) unvanını verdi. Böylece Anadolu fethinin ve Türkleşmesinin ilk adımı, Malazgirt Zaferi öncesi tarihî Ani şehrinde atılmış oldu.
Hıristiyanlığın Üç Kalesi
Ani Kalesinin fethedilmesi Hıristiyan dünyası için bir dönüm noktasıdır. Ortaçağda Hıristiyanların büyük surlarıyla bilinen üç mühim kalesi vardı: Viyana, İstanbul ve Ani kaleleri. ٠٠ Bu kalelerin her biri stratejik öneme sahipti. Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki sınırların belirlenmesinde bu kaleler oldukça önemliydi. Alp Arslan kumandasındaki Selçuklular, Hıristiyanlığın doğudaki en mühim kalesini alarak endişeye sebep oldu. Bu endişe ve korku İstanbul’un fethiyle daha da artacak, Viyana kuşatmasıyla doruğa çıkacaktı.