R İF N İH Â D ASYA; yazdığı sayısız şiirlerle
Millî Edebiyât akımı içerisinde müstesnâ yeri olan
son devir şâirlerimizden. 1904 yılında Çatalca’da
doğdu. Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümünü
bitirdi. Birçok ilimizde edebiyât öğretmenliği
ve lise müdürlükleri yaptı. 1950’de Seyhan
milletvekili olan şâir, sonra tekrar öğretmenliğe
döndü. 1959’da Kıbrıs’a gönderildi ve orada iki yıl
kaldı. 1962’de emekliye ayrılan Ârif Nihad Asya,
1975 yılında vefât etti.
Dürüst karakteri, kibarlığı ve mertliği ile tanınan
Ârif Nihâd, aşk derecesinde vatanını seven,
millî ve mânevî değerlerine bağlı ve müsâmahalı
bir mîzâca sâhib olmasıyla, bulunduğu her çevrede
sevilen bir insandı.
Geniş anlamda bir “toplum için sanat” şâiri
olan Ârif Nihâd Asya, dar açılı bir ideolojiye hizmet
etmeyişi ile gerçek yerini bulmuştur. O, her
kıymete “önce sanat” endişesi içinde bakmıştır.
Ârif Nihâd Asya’nın şiir dili, halk dilinden,
herkesin anlayabileceği gerçek bir Türkçeden
meydana gelir. Türkün büyük zaferlerini, insanımızın
ince ruhluluğunu, askerimizin kahramanlığını
zevk ve inançla söyleyen bir şâirimizdir.
Eserleri:
Heykeltraş (1924), Yastığımın Rüyâsı
(1930), Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946), Rubâiyyât-
ı Ârif (1956), Kıbrıs Rubâileri (1964),
Nisan (1964), Kubbe-i Hadrâ (1956), Emzikler
(1964), Kökler ve Dallar (1964), Yürek (1968),
Aynalardan Kalan (1969), Şiirler (1971), Basamaklar
(1971).
Nesir olanlara gelince; Kanatlar ve Gagalar
(1945), Enikli Kapı (1964), Terâzi Kendini Tartamaz
(1967), Onlar Bu Dilden Anlar (1970),
Aramak ve Söyleyememek (1976), Kanatlarını
Arayanlar (1976) belli başlı eserleridir.
FETİH MARŞI
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek.
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek!
Yürü!.. Hâlâ ne diye oyunda oynaştasın!
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.
Sen de geçebilirsin yârdan, anadan, serden…
Senin de destanını okuyalım ezberden…
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…
Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın…
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.
Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini!
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme -delikanlım- kendini!
Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.
Bu kitaplar Fâtih’tir, Selim’dir, Süleymân’dır;
Şu mihrâb Sinânüddîn, şu minâre Sinân’dır.
Haydi artık uyuyan destânım uyandır!
Bilmem neden gündelik işlerle telâştasın…
Kızım, sen de Fâtih’ler doğuracak yaştasın!
Delikanlım, işâret aldığın gün atandan,
Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan!
Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan’dan…
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın,
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bırak bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın…
Yürü, -hâlâ- ne diye kendinle savaştasın?
Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!