ormobin afişi
Arthur GÖRGEY
GÖR
94
bir açıyı gören daire parçası
(mat.)
von GÖRRES
renkleri ve hareketleri görme.
1. şekilleri görme, bir gözle olabilir; az aydınlıkta da mümkündür; fakat parlak ışıkta daha iyi olur. Görme, gözdeki ışığı kırma sisteminin (saydam tabaka, önoda sıvısı, göz billûru, camsı cisim) ağtabaka üzerinde meydana getirdiği, görülen cisimlerden daha küçük olan gerçek ters görüntünün beyne yansımasına dayanır. Göz billûru yakındaki cisimlerden gelen ışınları daha çok kırar (uyum). Göz keskinliği görme sinirini teşkil eden aksonların sayısına bağlıdır. Bu keskinlik görme ekseni üzerinde çok yüksektir (fovea);
2. uzaklıkları görme, çift gözle olur ve sağ gözle sol gözün aynı zamanda verdiği birbirinden farklı görüntülerin beyinde birleşmesine dayanır;
3. renkleri görme, ışığın gözün içinde hafifçe yayılmasına dayanır. Fovea’da her ışık «noktası» birbirine yakın, değişik yapıda dört ağtabaka hücresine yayılır. Dört alıcı hücre aldıkları ışığın dalga uzunluğuna göre beyine değişik duyular gönderir, bu duyular beyinde birleştirilerek tek bir duyu haline getirilir. Hafif ışıkta önce uzun dalgalar (kırmızı) alınmaz olur, sonra bütün renkler değişik gri tonları içinde kaybolur;
4. hareketleri görme, görüntülerin ağtabaka üzerindeki kısa duraklamalarına dayanır. Beyin bir cisimden art arda gelen iki durumu karşılaştırarak aralarındaki farkı ortaya çıkarır. Geniş hareketler için göz yer değiştirir (her iki göz yuvarının sinerjik hareketi); beyin bu hareketlerden, hattâ başın hareketinden doğan kas duyularını alır. Hayvanların büyük bir kısmı kızılötesi ve morötesi ışınlarla da görebilir veya ışığın polarma düzlemini algılayabilir.
— Oftalmoloji. Geceleyin görme, bazen gündüzün görmede zayıflama olduğu zaman fazlalaşır, özellikle alaca karanlıkta daha kuvvetli olur. Bu olay kataraktan, saydam tabakanın ortasındaki beyaz bir lekeden, görme alanının herhangi bir yerindeki bir boşluktan (skotom) v.b. ileri gelebilir.
— Opt. Göz duyarlılığı günlyk eğrisine eşlenik olan aydınlıkta görme, özellikle retinanın merkez bölgesine yerleşik koni biçiminde duyarlı hücrelerin aracılığıyle gerçekleşir; bu hücreler, her biri özel bir renge karşı duyarlılık gösteren üç madde bulundurur.
♦ Görmece zf. Gözle kestirerek. Görme şartıyle. (lm)
GÖRMEK geçi. f. (esk. türk. körmek’ten). Gözlerle ve ışık yardımıyle bir şeyi algılamak: Birdenbire gördüğü şeyle olduğu yerde mıhlandı (A.H. Tanpınar). Bizi görünce, durdu, dikkatli dikkatli bakmağa başladı (R.N. Güntekin). || Ziyaret etmek: Böyle yerlere pek nadir zamanlarda, sadece eşi dostu görmek için giderdi (A.H. Tanpınar). Bugün onu görmeğe gideceğim. || Karşılaşmak, rastlaşmak: Artık birbirlerini bir daha hiç göremeyeceklerini biliyorlardı (N. Araz). |j Değerlendirmek, yargılamak: Durumu kötü görüyorum. || Yaşamak, içinde bulunmak: Ne günler gördük. || Sahne olmak: Bu ova çok savaş gördü. || Bir harekete maruz kalmak: Birinden kötülük görmek. || Değer vçrmek, gözönünde bulundurmak: Gözü yalnız parayı görüyor. || Anlamak, kavramak, sezmek: Ama AvrupalIları okuduğu için bizim şiirlerimizin canlı yanını daha iyi görmüştür (N. Ataç). Sonunda kavga çıkabileceğini gördüğünden tartışmayı yarıda kesti. || Yapmak, etmek: Sessizce ilerleyerek elimizdeki dinamitlerle bir iş_ görebilmek mümkündü (F. R. Atay). || Almak: Bu tanımları felsefe dersi görürken öğrenmiştik. || Tekiz. Gözetmek: Madem ikramiye kazandın, bizi de gör. || Geçz. f. Gözle algılama yetisine sahip olmak: Başarılı bir göz ameliyatı geçirdi, artık görüyor. || Teşm. yol. Gözlerin görmemesi halinde bir başka duyu yardımıyle bir şeyin varlığını anlamak: Körler parmak-larıyte görürler.
— çeş. dey. Göreceği gelmek (veya göresi gelmek), çok özlemek: Seni çok arıyorum, çok göreceğim geliyor (Sabahattin Ali). Bolu şehri ateşlere yanmadan / Göndersin Ay-vaz’ı göresim geldi (Köroğlu). || Göreyim seni! Birini bir şeye heveslendirmek için kullanılır. || Görmediğe dönmek (hasta için), iyileştikten sonra hiç hastalanmamış gibi olmak. || Gör[me]mezlikten gelmek.
Bk. gelmek. || Görmüş geçirmiş, çok tecrübeli: Çok görmüş geçirmiş bir kadın olduğu davranışından anlaşılıyor. || Görüp göreceği rahmet bu, «bundan başka alâka, iyilik görmeyecek» anlamında. || Cebi para görmek, malî bakımdan durumu düzeltmek. || Gün görmüş, tecrübeli: Gün görmüş bir adam edasıyle konuşmağa başladı. || […] meye görsün, söz konusu eylemin doğuracağı sonuca kesinlik kazandırmak için kullanılır: Biraz sevilmeye görsün, hemen şımarır. || Rahat yüzü görmemek. Bk. rahat.
+ Gördürmek ettrg. f. Bir işi başkasına yaptırmak: Bütün işlerini bize gördürdü.
♦ Görülmek edilg. f. Görmek eylemine konu olmak: Ortalıkta subaya, yahut kumandana benzer kimse görülmüyordu (Ş. S. Aydemir). Halifenin vekili, Suriye işlerinin âyet ve hadislere uygun görülmekte olduğuna herkesi inandıracaktı (F. R. Atay). [m] GÖRMEMİŞ sıf. ve i. (görmek’ten gör-me-miş). Birdenbire ulaştığı iyi durumu hazmedemeyen, görgüsüzce davranan (kimse).
— dey. Görmemişin oğlu olmuş (çekmiş çükünit koparmış), Ikaba dilde] görgüsüz bir kimsenin, birdenbire ulaştığı veya elde ettiği bir şeyi kolay hazmedemediğini belirten söz.
♦ Görmemişlik i. Görmemiş olma hali veya görmemiş bir kimsaye yakışan davranış. (m)
GÖRMÜŞLÜK i. (görmek1 ten gör-müış-lük). Görmüş olma durumu: Onu bir yerden görmüşlüğüm var.
— Psikol. Görmüşlük duygusu, hiç görülmemiş bir şeyi daha önce görmüş gibi ol-rtıa. (m)
GÖRRES (Johann Joseph von), alman yazarı (Koblenz 1776 – Münih 1848). Fransız devriminin doktrinlerini Ren eyaletlerinde yaydı, Paris’e gitti. Bir süre fransız başkentinde kaldıktan sonra hayal kırıklığına •uğradı, düşüncelerini değiştirdi (1799). Hei-delberg’te 1807-1808 sıralarında Arnim ve Grimm kardeşlerin bulunduğu milliyetçi romantik yazarlar topluluğunun başına geçti. Onlarla birlikte alman efsanelerini inceledi. Rheinische Merkur (1814) gazetesinde alman milliyetçilik davasını savunmak için yeniden siyasete atıldı. Fakat liberal fikirleri yüzünden gazete kapatıldı (1816). Gör-res, Strasbourg’a sığınmak zorunda kaldı (1819). 1827’de Almanya’ya döndü, Münih’e yerleşti, bir alman katolik partisi kıirmak için çalıştı. Adını taşıyan Görres – Gesellschaft ancak, 1876’da kuruldu. Eserleri: Deutschland und die Revolution (Almanya ve Devrim) [1819]; Mythengeschichte der asiatischen Welt (Asya Dünyasının Mitoloji Tarihi) [2 cilt, 1810]; Die christliche Mystik (Hıristiyanlık Mistiği) [4 cilt, 1836-1842]. (L)
GÖRSEL sıf. (görmek’ten). Görüşle ilgili: Görsel algılama. || Görsel doğrultu. Bk. ba-kiş doğrultusu.
— ansİkl. Deneysel psikol. Görsel tepki zamanlan. Bir uyartı ile bu uyartıya karşı meydana gelen görsel tepki arasında geçen süre; mutlak eşiğe yakın şiddetteki uyartılar için saniyenin beş yüz binde biri, yüksek şiddetler için ise iki yüz binde biridir. Pieron, bu durumu, 1925’te ölçmüştü. Görsel tepki zamanları uyartının şiddetine bağlıdır. Bazı psikologlar, denek, uyartı ortadan kaybolduğu zaman cevap verdiği takdirde görsel tepki zamanlarının biraz kısalacağını ileri sürdüler. Oysa PiĞron’a göre (1927), tepki zamanları ancak çok yüksek şiddetler söz konusu olduğu zaman kısalır ama şiddet eşiğe yaklaştıkça uzar. Denek, karanlığa intibak etmek zorunda bulunduğu ve aydınlık yer ile karanlık yer arasında karşıtlık yüksek olduğu zaman, görsel tepki zamanlarının kısaldığı sanılmaktadır. Görsel uyartının renk niteliği de tepki zamanlarını etkiler. Kırmızı ışığa karşı olan tepki zamanları, mavi ışığa olan tepki zamanlarına oranla pek az (saniyenin ancak birkaç binde biri) kısadır. Ağtabakası yüzeyinin uyarılması ve uyarma noktasının yeri (fovea’-ya yaklaşıldıkça tepki zamanları azalır) de tepki zamanları bakımından belirleyici rol oynar, (l)
GÖRTZ (Georg Heinrich), Schlitz baronu, Holstein asıllı isveçli siyaset adamı (Got-tor 1668 – Stockholm 1719). İhtiraslı ve cü-
GÖRLİTZ, Peter – und – Paul kilisesi
retkâr bir insandı. Kari XII’nin güvenini kazandı. Kral, maliye işlerinin yönetimini ona bıraktı. Görtz, bir «buhran parası» çıkardı ve bu parayle Norveç’e saldırmak için (1715) gerekli orduyu kurabildi. İsveç’e müttefik bulmak için Avrupa’da gezilere çıktı, görüşmeler yaptı, entrikalar çevirdi (özellikle Jakobit’lerle çevirdiği entrikalar yüzünden İngiltere’nin uyarması üzerine birkaç ay hapse atıldı), sonra Aland adalarında rus çarı Petro’nun adamlarıyle görüştü (1718). Kari XII’nin ölümünden sonra kralı kötü yola sürüklediği gerekçesiyle ölüme mahkûm edildi, (l)
GÖRÜ i. (görmek’ten gör-ii). Yeni. Görme yetisi. II Bakınca görülebilen, gözün algıladığı alan. Esk. Manzara. || Bir yerden bakınca uzaklarda bazı şeylerin görülebilmesi. Esk. Nezaret. || Sağ ‘görü, gerçekleri olduğu gibi görebilme yetisi, (m)
Artur Görey
26
Oca