Avrupa Ekonomik Topluluğu

(AET) (European Economic Community-EEC), o r t a k p a z a r olarak da bilinir, Batı Avrupa ülkelerinin 1957’de Roma Antlaşması ile kurduğu ekonomik birlik. Bu antlaşma 248 madde ile ekler ve protokollerden oluşmuştur. Kuruluşun amacı üye ülkeler arasında bir Ortak Pazar kurularak ekonomi politikalarının zaman içinde birbirlerine yaklaştı- nlması yoluyla pazar içinde ekonomik etkinliklerin uyumlu geliştirilmesi, istikrarlı büyüme ile yaşam düzeyinin yükseltilmesi ve üye ülkelerin daha sıkı ilişki kurmalarının sağlanmasıdır. Bu amacı gerçekleştirebilmek için kullanılacak ekonomi politikası araçları: 1) Üye ülkelerin kendi aralarındaki gümrük vergilerini ve miktar kısıtlamalarını kaldırıp üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulamak; 2) üye ülkeler arasında sermaye ve işgücü dolaşımını serbestleştirmek; 3) ortak tarım ve ulaştırma politikaları uygulamak; 4) üye ülkelerin ödemeler bilançolarındaki dengesizlikleri giderecek önlemleri almak; 5) işçilerin istihdam olanaklarını artırmak ve yaşam düzeylerini yükseltmek için Avrupa Sosyal Fonu kurmak; 6) yeni kaynakları harekete geçirerek ekonomik gelişmeyi hızlandırmak için Avrupa Yatınm Bankası kurmak; 7) ticareti artırmak için denizaşırı ülkelerin topluluğa katılmasını gerçekleştirmektir. Fransa, Belçika, Lüksemburg, Hollanda, İtalya ve AFC topluluğun ilk üyeleriydi. İngiltere, Danimarka ve İrlanda 1973’te, Yunanistan 1981’de, Portekiz ve İspanya 1986’da topluluğa katıldılar. Danimarka’ya bağımlı bir eyalet olan ve tümüyle Danimarka’nın yönetimi altındayken topluluğa giren Grönland 1985’te AET’den çekildi. Ortak bir pazar ile ilgili planlar 1955’te Sicilya’da Messina kentindeki bir toplantıda tartışıldı. Antlaşma 25 Mart 1957’de Roma’ da imzalandı ve topluluk 1 Ocak 1958’de çalışmalarına başladı. Başlıca organları Komisyon, Bakanlar Konseyi, Adalet Divanı ve Avrupa Parlamentosu’dur. Son iki organ, ayrıca Avrupa Topluluklarının öbür iki örgütü olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (ECSC) ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’na (Euratom) da hizmet etmek üzere oluşturulmuştu. 1965’te Komisyon ve Bakanlar Konseyi’ni de AET ve ECSC ile Euratom’un ortak organları haline getirmek amacıyla bir antlaşma imzalandı ve birleşme 1967’de gerçekleşti. Topluluğun ayrıca, özel konularda çalışmak üzere oluşturulmuş komite ve fonları vardır. Avrupa Yatınm Bankası da AET’ye bağlıdır. AET’nin geçiş döneminin sonu geniş kapsamlı bir ekonomik birliğin sağlandığı 31 Aralık 1969’dur. Üye ülkelerin gümrük tarifelerindeki ilk yüzde 10’luk indirim, Ocak 1959’da gerçekleştirildi. Temmuz 1968’de üye ülkeler arasındaki gümrükler kaldırıldı ve topluluk dışı ülkelere uygulanacak ortak gümrük tarifesi kabul edildi. Öteki alanlardaki gelişmeler daha yavaş oldu. Başlıca tanm ürünlerinde, AET dışındaki fiyatlar ile AET fiyatları arasındaki farka eşit değişken bir vergi uygulamasına geçildi. 1962’de, düşük maliyetli ülkelerden ithalata karşı korunmayı sağlayan ve dolar cinsinden ifade edilen asgari fiyatlara dayalı ortak bir tarım politikası oluşturuldu. Tanm destekleme maliyetlerinin yüksek oluşu ve verimsiz tarımı desteklemeye zorlandıklarını düşünen üretici ülkelerin hoşnutsuzluğu nedeniyle topluluk, 1979’da sübvansiyon- lan aşamalı olarak kaldırmayı ve bunların yerine, tanm ürünü fiyatlarının saptanmışdüzeylerin altına düşmesini önleyecek biçimde belirlenmiş, müdahale fiyatları oluşturmayı kabul etti. Bu karar, AET bütçesi ve bu bütçenin en önemli bölümünü oluşturan tarım politikası ile ilgili anlaşmazlıkların sürmesini engelleyemedi, tartışmalar 1980’lerde de gündemde kaldı. Ekonomi politikalarının uyumu konusunda önemli bir gelişme 1979’da Avrupa Para Sistemi’nin kurulması oldu. Bu sistem, bugüne değin katılmayan İngiltere ve Yunanistan dışındaki AET üyesi ülkelerin para birimlerini birbirine bağladı. Kurların belirli aralıklarla yeniden düzenlenmesine olanak veren bu sistemle kurlardaki günlük büyük dalgalanmalar önlenmeye çalışıldı. İşgücü ve sermayenin hareketliliğini özendirmek amacıyla işgücünün serbest dolaşımı üzerindeki kısıtlamalar kaldırıldı. Sermaye piyasalarının bütünleşmesi, bu alandaki çeşitli kurumsal kısıtlamalar nedeniyle daha yavaş ilerledi. AET, 1977’de Avrupa Serbest Mübadele Birliği (EFTA) ile ticaret anlaşmaları yaptı. Türkiye-AET ilişkileri. Türkiye ilk kez 31 Temmuz 1959’da bir ortaklık anlaşması yapmak için topluluğa başvurdu. Bu isteğe olumlu yanıt veren AET Bakanlar Konseyi, ön çalışma yapmak üzere Komisyon’u görevlendirdi. 27 Eylül 1959’da başlayan görüşmeler dört yıl sürdü. 12 Eylül 1963’te imzalanarak 1 Aralık 1964’te yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile ortaklık konusunda somut bir adım atılmış oldu. Anlaşma Türkiye’nin kalkınmasını hızlandırmaya, Türk halkının istihdam düzeyinin yükseltilmesine ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik olarak taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi öngörüyordu. Anlaşmanın 28. maddesine göre, topluluğu kuran Roma Antlaşmasından doğan yükümlülükleri üstlenebilecek bir duruma gelince, Türkiye’nin AET’ye tam üye olarak katılma olanağı incelenebilecekti. Ankara Anlaşması bir çerçeve anlaşması niteliğindedir. Ortaklığın hedeflerini ve aşamalarını belirleyerek bir görüşme ve pazarlık çerçevesi yaratmıştır. Ortaklığın gerçekleşeceği geçiş döneminin koşullarının ise daha ileri tarihte imzalanacak bir katma protokol ile saptanması öngörülmüştür. Ortaklığın temel amacı, taraflar arasında bir gümrük birliğinin aşamalı olarak gerçekleştirilmesi ve buna paralel olarak ekonomi politikalarının giderek birbirine yaklaştınl- masıdır. Ankara Anlaşması’nda bu amaca üç dönemden geçerek ulaşılması öngörülmüştür: Hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve son dönem. Hazırlık döneminin normal süresi beş yıldır. Bununla birlikte, 11 yılı aşmamak üzere, uzatılması da olanaklıdır. Türkiye bu dönemde ileride kendisine düşecek yükümlülükleri üstlenebilecek duruma gelmek için, topluluğun da yardımıyla ekonomisini güçlendirmeye çalışacaktır. Geçiş döneminde, gümrük birliğinin aşamalı olarak gerçekleştirilmesi ve tarafların ekonomi politikalarını yakınlaştırmaları öngörülmüştür. Gümrük birliğini izleyen son dönemde, tarafların ekonomi politikaları arasındaki uyum sağlanacaktır. Ankara Anlaşması’yla oluşturulan kurumsal yapının temelinde ortaklık ilişkilerinin uygulanmasını ve giderek gelişmesini sağlamakla görevli en yetkili organ olan Ortaklık Konseyi bulunur. Türkiye ile AET üyesi ülkelerin ve AET Komisyonu’nun temsilcilerinden oluşan bu konseyde Türkiye ile AET’nin birer oyu vardır ve kararlar oybirliğiyle alınır. -Konsey başkanlığı, altışar
aylık süreler için, Türkiye ile üye ülkelerin temsilcilerinden biri tarafından sıra ile yürütülür. Ortaklık Komitesi ise Ortaklık Kon- seyi’nin çalışmaları için gerekli hazırlıkları yapmak ve öneriler sunmakla görevlendirilmiştir. Ankara Anlaşması’nda, TBMM ile Avrupa Parlamentosu arasında işbirliği ve temasların sıklaştırılması da öngörülmüş ve Ortaklık Konseyi’nin 27 Temmuz 1965 tarihli bir kararıyla Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu kurulmuştur. Ortaklığın demokratik denetim organı olan Karma Parlamento Komisyonu, TBMM ve Avrupa Parlamentosu’nun 18’er üyesinden oluşur ve yılda en az iki kez toplanır. AET Komisyonu, ortaklıkla ilgili bütün sorunlara eğilerek Ortaklık Konseyi’nin kendisine sunduğu raporları inceler. Yalnızca tavsiye kararlan alabilen komisyonun karar yetkisi yoktur. Hazırlık döneminde, AET Türkiye’nin dört ana ihraç maddesi olan ve toplam ihracatının yüzde 40’ını oluşturan tütün, kuru üzüm, kuru incir ve fındık için gümrük indirimi sağladı. Bunun yanı sıra mali protokoller ile Türkiye’ye mali yardımda bulundu. Hazırlık döneminin süresi sona ermeden, Türkiye’nin isteği üzerine 1967’de geçiş döneminin gerçekleşme koşullarını, yöntemlerini ve süresini belirlemek için görüşmeler başladı ve 23 Kasım 1970’te katma protokol imzalandı. Bu protokolün 1 Ocak 1973’te yürürlüğe girmesiyle de geçiş dönemi başladı. Geçiş döneminin süresi, tarafların birlikte öngörecekleri istisnalar saklı kalmak üzere, 12 yıldır; istisnai alanlarda ise 22 yıla uzamaktadır. Katma protokol karşılıklı ve dengeli yükümlülükler temeline dayanmakta ve malların serbest dolaşımı, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımı ve ekonomi politikalarının yaklaştırılması bölümlerini içermekteydi. Malların serbest dolaşımı açısından tarım ve sanayi sektörleri arasında farklılık vardır. Katma protokolde tarım ürünlerinde serbest dolaşımın nasıl sağlanacağı saptanmamış, bu konuyla ilgili hükümlerin 22 yıllık dönemin sonunda Ortaklık Konse- yi’nce belirlenmesi öngörülmüştür. Bu süre içinde Türkiye AET’nin ortak tarım politikasına uyum için gerekli önlemleri alacaktır. Geçiş dönemi boyunca tarım ürünleri ticareti tercihli bir rejim uyarınca gerçekleştirilecektir. AET tarım ürünlerinde Türkiye’ye tek taraflı ödünler vermiş, Türkiye herhangi bir yükümlülük üstlenmemiştir. 1987’den başlamak üzere AET (fark giderici vergi konusu olanlar dışında) Türk tarım ürünlerine uygulanan vergileri tümüyle kaldırmıştır. Sanayi ürünlerinde ise ilke olarak 12 yılda, istisna olarak 22 yılda gümrük birliği kurulması öngörülmüştür. AET, Türkiye’nin sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük vergi ve resimleri ile miktar kısıtlamalarını üç istisna dışında bir defada kaldırmayı ve bu durumu sürekli kılmayı kabul etmiştir. Söz konusu üç istisna şunlardır: 1) Pamuk ipliği, pamuklu dokuma ve makine halılarında yüzde 25’lik bir gümrük indirimi yapılarak 12 yılda tümüyle gümrük vergisi bağışıklığı sağlanması; 2) petrol ürünlerinde gümrük vergisi bağışıklıklarının belli kontenjanlarla sınırlı olarak tanınması; 3) ipekböceği kozası ve ham ipekte, topluluğa ileride miktar kısıtlaması koyma hakkı tanınması. Türkiye ise AET çıkışlı mallara uyguladığı gümrük vergi ve resimlerini 12 yılda kaldırmayı kabul etmiştir. Ancak, özel bir koruma gerektiren ya da Türkiye’nin gelecekte üretimini geliştirmeyi planladığı bazı sanayi dallarında 22 yıllık bir süre öngörülmüştür.
Katma protokolde kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımı bölümünde, Türkiye ile topluluk üyesi ülkeler arasında işçilerin serbest dolaşımının, Ankara Anlaşması’nın ilkelerine uygun olarak, anlaşmanın yürürlüğe girişinden sonraki 12. yılın sonu ile 22. yılın sonu arasında aşamalı olarak gerçekleştirilmesi hükme bağlanmıştır. Ayrıca, taraflar, yerleşme hakkına ve hizmetlerin serbest edimine yeni kısıtlamalar koymaktan kaçınma ve Ortaklık Konseyi’nin saptayacağı sıra, süre ve yöntemlere göre, var olan kısıtlamaları giderek kaldırma yükümlülüğü altına da girmişlerdir. Ekonomi politikalarının uyumu konusunda rekabet, vergileme ve mevzuatın birbirine paklaştırılmasına, ekonomi ve ticaret politikalarının eşgüdümüne ilişkin hükümler yer almaktadır. Katma protokolde, Türkiye – AET ortaklığının işleyişinde karşılaşılacak güçlükler ve aykırı davranışlara karşı tarafların ekonomilerinin korunması için çeşitli önlemler de kabul edilmiştir. Başlangıçta, Türkiye ile topluluk arasındaki ilişkiler Ankara Anlaşması ve katma protokolde öngörüldüğü biçimde gelişti. Türkiye, gümrük birliğini sağlamaya yönelik olarak 1973 ve 1976’da gümrük vergilerinde iki indirimi gerçekleştirdi, ama daha sonraki yıllarda yapılması gereken indirimler, Türkiye’nin ekonomik sorunları nedeniyle ertelendi. Topluluk, sanayi sektörüne ilişkin olarak vergi indirimi yükümlülüğünü yerine getirdi, ama kendi tekstil sektörünün içinde bulunduğu güçlükleri öne sürerek ve katma protokolün ilgili maddelerine aykırı olarak, Türkiye’den tekstil ürünleri ithalatına miktar kısıtlamaları koydu. Ayrıca, katma protokolün 1 Aralık 1986’dan başlayarak işçilerin AET içinde serbest dolaşımını öngörmüş olmasına karşın, Ortaklık Konseyi konuya ilişkin yöntemleri kararlaştırmadığından işçilerin serbest dolaşımı gerçekleşmedi. 1970’lerin ikinci yarısında Türkiye içinde bulunduğu ekonomik bunalım nedeniyle AET ile ilişkilerini askıya almıştı. 12 Eylül 1980’den sonra ise ilişkiler bu kez Türkiye’ de demokratik parlamenter rejim olmadığı gerekçesiyle AET tarafından donduruldu. Türkiye – AET ilişkileri 1983 sonrasında yeniden normalleşme sürecine girdi. TC hükümeti, 1987 içinde AET’ye tam üyelik başvurusunun yapılacağını açıkladı. Türkiye’nin AET ile ilişkileri 1960’lardan bu yana değişik yönleriyle tartışılagelmiştir. AET’ye tam üye olmayı savunanlar, böyle- ce Türkiye’nin siyasal ve ekonomik ufkunun genişleyeceğini, Batı ile bütünleşmenin ilerleyeceğini, dış yatırımların artacağını ve dış ticaretin gelişeceğini ileri sürmüşlerdir. Aynca, Türlaye’nin bugünkü sanayi yapısıyla tam rekabet ortamına ayak uydurabileceği ve böylelikle daha sağlıklı bir yapıya kavuşabileceği de savunulmuştur. Üstelik AET’ye katılma, tüketicilerin de yararına olacaktır; çünkü dışa kapalı ve korumacılığa dayalı bir ekonomi politikası, maliyetleri ve yurt içi fiyatları artırıcı bir etki yapmaktadır. AET’ye katılmaya karşı olanlara göre ise AET üyeliği Türk ekonomisinin gelişme biçimini değiştirecektir. Buna göre, hızlı gelişme gösteren sanayi dallan rekabet edemeyerek tasfiye edilecek, Türkiye AET’nin terk ettiği geleneksel sektörlerde uzmanlaşmış bir ülke olacaktır. Sanayi yapısındaki bu değişikliğin sonucu olarak ekonominin gelişme hızının düşeceği de AET üyeliğine karşı olanlarca ileri sürülmüştür. Bu görüşe göre sanayinin mülkiyet yapısında da bir değişiklik ortaya çıkacak ve Türk sanayisinin önemli bölümü yabancı sermayenin eline geçecektir. Türkiye’nin tamüyelik için 1987’de AET’ye başvuracağının açıklanmasından sonra bu konudaki tartışmalar yeniden yoğunlaşmıştır

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*