Avustralya edebiyatı

Avustralya’da İngilizce üretilen edebiyat yapıtlanmn tümü. Avustralya edebiyatı, İngiliz edebiyatı mirasının bir parçası olarak bu edebiyatın geleneklerinden etkilenmekle birlikte, 18. yüzyıl sonlan ile 19. yüzyılın başlannda ilk ortaya çıktığı dönemden bu yana kendine özgü konu, üslup ve deyişler geliştirmiştir. Avustralya edebiyatı tarihi, üç ana döneme aynlabilir. İlk dönemde (1788-1880), betimleyici ve belgesel bir edebiyat egemendi. İkinci dönem (1880-1940), edebiyata karşı daha sorumlu bir tutumun geliştiği bir genişleme ve güçlenme dönemi oldu; edebiyatın artan çeşitliliği içinde, Avustralya toplumunun kendine özgü nitelikleri daha iyi yansıtılmaya başladı. 1940’ta başlayan üçüncü dönemdeyse, göç ve sanayileşmedeki artış ile büyük banliyölerin ortaya çıkışına koşut olarak edebiyat etkinliğinde de bir artış görüldü. tik yüzyıl. 1788’de İngilizlerin Avustralya’
ya yerleşmesinden sonra iki kuşak boyunca Avustralya edebiyatı çok az sayıda ürün verdi. Yeni Güney Galler’e ayak basan kürek mahkûmu, yönetici ve askerler ile onlan izleyen gönüllü göçmenlerin yaşamla- n, sanata zaman ayırmaya pek izin vermeyen, zorlu bir savaşımdı. Bu insanlar arasında edebiyata yatkın olanlann çoğu, yeteneklerini ayak bastıklan yeni dünyayı betimlemek için kullandılar. William Charles Wentworth’ün Australasia (1819) adlı şiiri, yeni dünyaya tepkiyi dile getiren ilk önemli ürün sayılabilir. Kürek mahkûmlanmn ya- şamlanna ve daha sonralan altın madenlerindeki çalışma koşullanna tanıklık eden yapıtlar ve am kitaplan da sonradan gelen yaratıcı yazarlar için esin ve malzeme kaynağı oldu. Romancılar da öncelikle kolonilerdeki yaşama ilişkin olgulan yansıtmakla yetindiler. Çoğunlukla romantik bir olay örgüsünü temel alarak kürek mahkûmlanmn yaşamı, öncülerin ve yeni göçmenlerin sorunlan, altın madenlerindeki çalışma koşullan gibi konulan işlediler. Doğal güzellikler, kuraklık, çalı yangınlan, haydutlar, vahşi kınn uçsuz bucaksız yalnızlığı, garip hayvan ve bitkiler gibi, yerleşilen yeni dünyamn farklı ve çarpıcı aynntılannı ele aldılar. Avustralya edebiyatının ilk romanlan, her ikisi de otobiyografik nitelikte olan, Henry Savery’
nin Quintus Servinton’u (1830-31) ile Alex
ander Harris’in The Emİgrant Family (1849; Göçmen Aile) adlı yapıtıdır. Bir İngiliz olan Henry Kingsley’in yazdığı iki roman, yazarlann Avustralya’ya karşı değişen tutumlannı yansıtır. The Recollec- tions of Geoffry Hamlyn’de (1859; Geoffry Hamlyn’in Anılan) Kingsley, Yeni Güney Galler’de çobanlık yaparak başarılı bir yaşam kuran bir İngiliz ailesini anlatır; çalış- malan sayesinde sonunda İngiltere’ye geri dönmeyi başaran aile Devon’a yerleşip rahat bir yaşama kavuşur. The Hillyars and the Burtons (1865; Hillyar ve Burton Aileleri) adlı romanında ise, demircilikle uğraşan bir göçmen ailesinin Avustralya’da önemli sayılabilecek bir konuma yükselişini anlatır. Kürek mahkûmlanmn yaşamını anlatan romanlar arasında en önemlisi, Mar- cus Clarke’ın, ulaşım sistemini ve koloni tutukevlerindeki koşullan eleştiren For the Term of His Natural Life (1874; Ömür Boyunca) adlı romanıdır. Robbery Under Arms (1888; Silahlı Soygun) ve The Miner’s Right (1890; Madencinin Hakkı) romanla- nnda Rolf Boldrewood (asıl adı Thomas Alexander Browne), altın arama tutkusu ile haydutluk serüvenlerini işler. Bu dönemin romancılan, renkli bir atmosfer çizmeye, betimlemelere, karmaşık ve heyecanlı olay örgülerine önem vermişlerdir. İlk yüzyıllık dönemde şiir, düzyazıya oranla daha iddiasız bir gelişim gösterdi. Şairler, İngiliz romantik doğa ve düşünce şiiri geleneğini, Avustralya’ya özgü konulara uygulamaya çalıştılar. Adam Lindsay Gor- don, Bush Ballads and Galloping Rhymes (1870; Vahşi Kır Baladlan ve Dörtnala Şiirler) adlı kitabıyla geniş bir okuyucu kitlesinin ilgisini çekti. Milliyetçilik ve genişleme dönemi. 19. yüzyılın son 20 yılı, milliyetçiliğin yayılmasına ve ayn eyaletlerin federal bir yapıya doğru gitme çabalanna sahne oldu. 1880’de Sid- ney’de yayımlanmaya başlayan The Bulletin dergisi, popüler şiir ve romanlann yaygınlaşmasında önemli bir rol oynadı. Milli gurur, kırsal kesimde egemen olan değerler ve küçük toprak sahiplerinin savaşımlanna duyulan yakınlık, başta Henry Lawson ve Steele Rudd’ın (Arthur Hoey Davis) öyküleri olmak üzere bu dönem edebiyatının yaygın konulanydı. Bir başka konu da, cezalannı çekmek üzere İngiltere’den Avustralya’ya yollanan mahkûmlann Avustralya’daki ilk günleriydi. Price Warung’un (William Astley) dört öykü kitabı, bu konuyu işleyen yapıtlann bir örneğidir. Joseph Furphy ise, Such Is Life (1903; Yaşam Böyledir) adlı uzun romanında 1880’lerin taşra dünyasını betimledi. Roman, göçmen yerleşmelerindeki yaşamın aynntılan, davar güdenlerin konuşmalan ve milliyetçi duygulann yam sıra rastlantı ve zorunluluk üzerine felsefi düşüncelere de yer veriyordu. Şiirde ise, gitgide gelişen balad geleneğini 1890’larda, Lawson ve “Banjo” Paterson canlı tuttular. Federasyon’un (Avustralya Uluslar Topluluğu) kurulması (1901), düzyazı ve şiirde, yurtseverce bir coşkuyla karşılandı; ama genel olarak 1900’lerin başlannda, Avustralya’daki yaşamın karmaşıklaşmasının duyulmaya başlamasıyla, milliyetçi temalar gözden düştü ve ilgi, sıradan insanlann içinde bulunduğu kötü koşullara ve toplumsal reform gereksinimine kaydı. Kent yaşamı ve işçiler üzerine yazan yazarlann en önemlileri Louis Stone, Edward Dyson, Kylie Tennant (Mrs. L.C. Rodd) ve romanlan 40 yıllık bir zaman dilimini kapsayan Katilerine Susannah Prichard’dı. Yerlilerin yaşamı ve beyazlarla ilişkileri, Mrs. Aeneas Gunn, Xavier Herbert ve Katherine Susannah
43 Avustralya Edebiyatı
Prichard tarafından ele alındı. Miles Frank- lin ve Eleanor Dark, daha çok tarihe ve ilk koloni günlerine ilgi duydular. Vance Pal- mer da kayda değer romanlar, öykü ve eleştirel yazılar üretti. Henry Handel Ric- hardson (Ethel Florence Lindesay Robert- son), The Getting of Wisdom,da (1910; Bilgeliğe Doğru) Melbourne’daki öğrencilik günlerini, Maurice Guesf de (1908) Leipzig’- deki üniversite yıllannı ele aldı. Babasının yaşamını konu aldığı The Fortunes of Ric- hard Mahony (1917-29; Richard Mahony’- nin Talihi) adlı üçlemesindeyse, bir göçmenin yaşamı ile altın madenlerindeki çalışma koşullannın betimlemesini, güçlü bir karakter incelemesi ile birleştirdi. Şairler, romancılar kadar başanlı değildi; ama şiir, çok daha çeşitli konulara yöneldi. John Shaw Neilson ince lirikler, Victor Daley romantik şiirler ve bazı keskin yergiler, Kenneth Slessor güçlü dramatik lirikler yazdı. C.J. Dennis popüler şiirleriyle balad geleneğini sürdürdü. Christopher Brennan ise, simgeci şiirlerinde Avrupa geleneğin-‘ den oldukça yararlandı. Çağdaş dönem. II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında edebiyat dergileri büyük bir artış gösterdi, okur kitlesi de çoğaldı. Olgulara dayalı, betimleyici bir üslup ağırlığını koruduysa da, 1950’lerden sonra, AvustralyalI yazarlann yapıtlan gittikçe daha kurgusal ve araştmcı bir nitelik kazandı. 20. yüzyıl ortalanndaki romancılann en etkilisi, Patrick White’tır. En önemli romanlan Avustralya’ya özgü olmakla birlikte, White’ın konuları ele alış biçimi, ulusal sınırlan aşan geniş bir bakış açısına sahipti. The Tree of Man (1955; İnsan Ağacı), Voss (1957), Riders in the Chariot (1961; Araba- dakiler), The Solid Mandala (1966; Dolu Mandala) ve The Vivisector (1970; Canlıke- simci) romanlan ile öykülerinde yansıttığı Avustralya, bireysel, eleştirel ve şiirsel bir imgelemin ürünüydü. White 1973’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Öteki romancılar arasında, İngiliz ve Avustralya yaşamının derinlemesine bir çözümlemesini sunan Martin Boy d, simgeci romanlanm ustalıkla çizdiği Avustralya manzaralan içine yerleştiren Randolph Stow ve Thomas Keneally sayılabilir. Stow’un en önemli yapıtlan, Tourmaline (1963) ile The Merry-go-round by the Sea’dir (1965; Sahildeki Atlıkannca). Keneally ise Schindler’s Ark (1982; Schind- ler’in Gemisi) adlı yapıtıyla 1982 Booker Edebiyat Ödülü’nü aldı. Öykü türü gelişmekle birlikte, bu alanda yazarlar kır yaşamına sıkı sıkıya bağlı kaldılar; bu yüzden çoğu AvustralyalInın bildiği yaşam ile edebiyatın sunduğu yaşam arasında garip bir uyumsuzluk doğdu. Hal Porter’ın, 1930’lardan 1960’lara değin Avustralya top- lumundaki değişimleri yansıtan otobiyografik yapıtlan bu alandaki en önemli ürünler arasındadır. Şiirde betimleyici gelenek sürdüyse de, 20. yüzyıl ortalannda ürün vermeye başlayan şairler, kendilerinden öncekilerden çok daha geniş alanlara el attılar. Robert D. FitzGerald, şiddetli tartışmalara yol açan lirikleriyle, A.D. Hope dokundurmalar ve ince alaylarla dolu araştırıcı şiirleriyle dikkati çekti. Sözünü sakınmayan, güçlü şiirleriyle Douglas Stewart, duyarlı lirikleriyle Judith Wright, düşünsel lirik şiirleriyle de James McAuley önem kazandı. Bu dönemin öteki şairleri arasında Bruce Dawe, Les Murray, Thomas W. Shapcott, Chris Wal- lace-Crabbe ve Peter Porter sayılabilir. Avustralya edebiyatı, öteden beri tiyatro dalında geriydi.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*