Aydos Kalesini Fetheden Rüya
Bugünkü Bulgaristan sınırları içinde kalan Aydos Kalesi, Abdurrahman Gazi tarafından 1326’da fethedildi. Ancak gaziler, sarp bir kale olan Aydos’un fethine kolay muvaffak olamadılar. Hatta, uzun bir süre kuşatılan kalenin fethine sebep olarak şu hadise anlatılır:
Aydos tekfurunun bir kızı vardı. Bu kız, bir gece rüyasında, kendini karanlık ve derin bir kuyunun içine düşmüş gördü. Her ne kadar gayret ettivse de kendisini kurtaramadı. Ne kadar bağırdı, inledivse de yardım edecek bir kimse bulamadı. Sonunda ölümüne inanıp ümidini kesti.
Gördü ki bir civân-ı nûrânî Çıkageldi halâs için anı
Bu halde iken, güzel yüzlü bir bahadır yiğit, kuyu başına geldi ve kolunu uzatıp, bu güzel kızı, içi belâ dolu olan kuyudan çıkardı.
Kan ter içinde uyanan kız, hâlâ rüyanın tesirindeydi ve o delikanlının yüzünü görür gibiydi.Abdurrahman Gazi ve askerleri kaleyi muhasara ettiklerinde tekfurun kızı, gaziler arasında, rüyasında kendine yardım eden yiğidi, yani Abdurrahman Gazi’yi gördü.
O anda, İslâm dini kalbinde ver etti. Hemen bir kâğıda durumunu ve İslâm dinine gireceğini yazdı ve ilave etti:
“Eğer kalenin fethi muradınız ise, geri çekiliyormuş gibi buradan gidiniz ve falan gece bazı yiğit arkadaşlarınızla hisar dibine geliniz. Sizi kaleye alırım, böylece kalenin fethi size kolaylıkla müyesser olur!” Kâğıdı da bir taşa sararak Osmanlı askerlerinin olduğu tarafa attı.
Taş, askerlerin içinde, Akça Koca’nın atının ayağına dokundu. Akça Koca “Bu taşı atan boşuna atmaz.” diyerek eğilip bakayım deyince, taşa bir kâğıdın sarılı olduğunu gördü. Atından yere inerek, taşa sarılı olan kâğıdı aldı. “Bunda bir hikmet vardır.” diyerek Abdurrahman Gâzi’nin yanına geldi ve kâğıt ile taş meselesini anlattı. İkisi de hayret ettiler. İslâm askerleri içinde Rumca yazı okumasını bilen bir adam buldular. Yazıyı okutup keyfiyetten haberdar olunca, birgece toplanarak bir süre meşveret ettiler. Sonunda, kalenin etrafını ateşe vererek, mecbur kalmış gibi firar etmeyi karalaştırırdılar. Bu durumu düşmana iyice hissettirmek için de, ne gerektiyse yaptılar.
Nihayet kararlaştırdıkları gibi geri çekilmeye başladılar. Kalede bulunan düşman, Türklerin fetihten ümitlerini kesip kaçtıklarını düşünerek, zevk ve sefa ile meşgul olmaya başladılar. Sonunda tamamen gafil oldular. Kız tarafından söylenen gece Abdurrahman Gazi, yanına seksen kadar asker alarak gece yarısından sonra kale burcunun altına geldi. Kızı, burcun kenarında kendilerini bekler buldular.
Abdurrahman Gazi ve arkadaşlarını gören kız, hemen uzun bir kemendi kıvrım kıvrım ederek, aşağı sarkıttı. Yiğit Abdurrahman da bu kement ile tırmanıp burca çıktı. Birkaç yiğit asker de ardından çıktılar. Abdurrahman Gazi, adamlarını, hemen kapıyı bekleyen muhafızların üzerine sevk etti. Bu yiğitler, nöbetçileri kolaylıkla tesirsiz haAbdurrahman Gazi ve arkadaşlarını gören kız, hemen uzun bir kemendi kıvrım kıvrım ederek, aşağı sarkıttı. Yiğit Abdurrahman da bu kement ile tırmanıp burca çıktı. Birkaç yiğit asker de ardından çıktılar. Abdurrahman Gazi, adamlarını, hemen kapıyı bekleyen muhafızların üzerine sevk etti. Bu yiğitler, nöbetçileri kolaylıkla tesirsiz haTekfur ve kızı, mal ve servetleriyle devletin merkezi olan padişahın dergâhına gönderildiği zaman, bu fetihler için sonsuz hamd ve şükürlerden sonra, o seçilmiş kızı Abdurrahman Gazi’ye nikâhlayarak, pek çok ihsanlarla akranları arasında kendisinin kadir ve kıymetini yücelttiler. Abdurrahman Gazi’nin o kızdan Kara Rahman adında yiğit bir oğlu dünyaya geldi. Bu çocuk yiğitlikte öyle bir mertebeye vardı ki, düşmanlar onun korkusundan rahat edemez ve uyku uyuyamaz oldular. Analar oğullarını Kara Rah man’la korkutmaya başladılar.