maddi ve manevi işkence, eziyet, ıstırap anlamındaki sözcük. Kuran ve hadislerde Tann’nın bu dünyada ve ahirette verdiği cezalar karşılığında kullanılır. Buna göre azab, dünya azabı ve ahiret azabı
stein in Mexico (1933; Ayzenştayn Meksika’da), Death Day (1933; Ölüm Günü), Time in the Sun (1939; Güneşte Zaman), Mexican Symphony (1942; Meksika Senfonisi) gibi filmlerde kullanıldı. Ama bu filmlerin özgün tasarıyla ilgisi yoktu. Ayzenştayn 1932’de Moskova’ya döndü ve bir süre sonra da Bejin Lug (Bejin Çayın) üzerinde çalışmaya başladı. Filmin tamamlanmasına birkaç hafta kala çalışmalar durduruldu. Çekilmiş bölümler yönetmen tarafından bir araya getirildiyse de hiçbir zaman gösterime sokulmayan film, gerçekliği şiirsel bir dille yorumlaması nedeniyle “biçim- ci” olmakla suçlandı. Böylece, besteci Ser- gey Prokofiev, yazar İzaİc Babel ve Sovyet yetkilileriyle anlaşmazlığa düşen başka birçok sanatçı gibi Ayzenştayn da, o dönemdeki resmî sanat politikasının sıkıntılarını çekti. Ayzenştayn, Bejin Lug ile ilgili bir özeleştiri yazısı yayımladıktan sonra bir ortaçağ destanını anlatan ve Stalin’in Rus kahramanlarını yüceltme politikasına da uygun düşen Aleksandr Nevski’nin çalışmalarına başladı. 1938’de çekilen film, gerçek tarihsel olayları yüceltiyor ve görkemli biçimde kolektivizmin zaferini vurgulayan bir sona ulaşıyordu. Karakterler de, ortaçağ destanlarındaki gibi efsanelerden alınma, oldukça stilize kahramanlar ya da tanrısal özellikleri olan insanlardı. Ayzenştayn’m, filmin müziğini gerçekleştiren Prokofiev’le girdiği yakın işbirliği sonucunda, görüntülerle müziğin aynı ritmik birlik içinde kaynaştığı dengeli bir yapıt ortaya çıktı. Ayzenştayn, II. Dünya Savaşı sırasında Aleksandr Nevski ile aynı çizgide olmakla birlikte çok daha tutku dolu bir film olan Korkunç İvan’ı gerçekleştirdi. Stalin’in hayranı olduğu 16. yüzyılda yaşamış Çar IV. İvan üzerine iki bölümlük bir film olan Korkunç İvan’m çekimine 1943’te Ural Dağlarında başlandı. Filmin ilk bölümü 1944’te, ikinci bölümüyse 1946 başlarında tamamlandı. Üçüncü bir bölüm daha tasarlanmıştı, ama Ayzenştayn, bir kalp rahatsızlığı yüzünden birkaç ay yatmak zorunda kaldı. Elli yaşını yeni tamamladığı ve yeniden çalışmalarına dönmek üzere olduğu bir sırada öldü. Aralarından üçü daha üstün olsa da, Ayzenştayn’m filmlerinin tümü önemli çalışmalardır; kusurları, kendi alanlannın sınırlarını zorlayan her sanatçının yapıtlarında ortak olan yanlardır. Ayzenştayn’m, sanatını kavrama konusunda sinema tarihindeki bütün sinemacılardan önde olduğu söylenebilir. Tiyatrodan karikatüre, resimden müziğe uzanan geniş ilgi alanlarıyla çok yönlü bir sanatçı olan Ayzenştayn’ın kuramsal yapıtları arasında kendi onayıyla ABD’li öğrencisi Jay Leyda’mn derlediği yazılarından oluşan ve ilk kez ABD ve İngiltere’de yayımlanan The Film Sense (1942; Film Duyumu, 1984) ve Film Form (1949; Film Biçimi, 1985) ile Rostislav Yurenev’in derlediği, Türkçeye kısaltılarak çevrilen Zametki Ki- norejissera (1956; Bir Sinemacının Düşünceleri, 1975) ve Vladimir Nijni’nin derlediği Na Urokak Rejissuri (1957; Sinema Dersleri, 1986) sayılabilir. Ayzeriye, el- bak. Beytanya azab, maddi ve manevi işkence, eziyet, ıstırap anlamındaki sözcük. Kuran ve hadislerde Tann’nın bu dünyada ve ahirette verdiği cezalar karşılığında kullanılır. Buna göre azab, dünya azabı ve ahiret azabı
67 Azad Keşmir
olmak üzere ikiye aynlır. Yenilgi, işkence, hapis, açlık ve sefalet, inkârları yüzünden bir toplumun tümden yok edilmesi, işlenen suçlara karşılık uygulanan cezalar vb dünya azabını oluşturur. Öbür dünya (ahiret) azabı, dünya azabına göre daha şiddetli, etkili ve süreklidir. Bu azab kabir hayatı ile başlar, Cehennem azabıyla devam eder. Kuran ayrıca unutulmayı, hakareti ve zilleti de ahiret azabı olarak anar. İslamda, azabın nedeni kişiye, topluma ve Tann’ya karşı işlenen suçlardır. Amacı ise adaletin gerçekleşmesi ve kişinin olgunlaşmasıdır. Olgunlaşmanın temel koşulu iman olduğundan, müminler için ahiret azabı sınırlı ve geçicidir. İnkâr edenler ise sürekli azab içinde olacaklardır. Ne var ki, Cehennem’in sürekliliği tartışmalı ve kuşkuludur. Çünkü Cennet, Tann’nın rahmetinin, Cehennem ise gazabının karşılığıdır ve bir hadiste de yer aldığı gibi, Tanrı’nın rahmeti gazabını aşmıştır. Bu, Cehennem’in Cennet gibi sonsuz olamayacağı anlamını dile getirir. Hz. Muhammed’den gelen haberler Cehennem’in, dolayısıyla azabın sona ereceği yolundaki görüşü doğrulamaktadır.