Genel

BARBAROS HAYREDDİN PAŞA ZIRHLISI’NIN BATIRILMASI

BARBAROS HAYREDDİN PAŞA ZIRHLISI’NIN BATIRILMASIBARBAROS HAYREDDİN PASA ZIRHLISI

“Gelibolu önlerindeydik. Seviniyorduk. Çünkü bir tehlikeye maruz kalmadan Çanakkale’ye yaklaşmıştık. Saat dört sularıydı. Şiddetli bir patlama oldu. Adeta cehennem ateşi sarmıştı etrafı. Gemi orta bölmeden vuruldu. Hasar büyüktü. Gemi sancağa doğru hızla meylederek devrildi. Sonunda da battı…”

İtilaf Devletleri yenilmez dedikleri armadalarıyla Çanakkale Boğazı’ndan rahatlıkla geçeceklerini zannediyorlardı. 18 Mart hezimetinin ardından da, kara savaşları yapılmadan böyle bir harekâtın başarılı olamayacağı anlaşıldı. Yaptıkları plana göre, Gelibolu Yarımadası’nın uygun yerlerinden karaya asker çıkaracak ve boğazı koruyan tabyaların arkasından dolanarak topları etkisiz hale getirecek, böylece zırhlılarına İstanbul yolunu açacaklardı. Bunun için Çanakkale Cephesi’nin lojistik hizmetlerinin azaltılması veya tamamen kesilmesi icap ediyordu. İtilaf Devletleri’ne göre Çanakkale – İstanbul karayolu ağı oldukça yetersizdi. Deniz yolu kontrol altına alınabilirse karadan taşınan malzeme ile Osmanlı ordusu ayakta duramaz ve savaşın süresi kısaltılabilirdi. Bu maksada hizmet için pek çok teşebbüste bulunan İtilaf kuvvetleri ilk olarak kara çıkartmalarının başladığı gün AE-2 bandıralı denizaltı gemisiyle Marmara’ya girmeyi başardı. Onu diğer gemiler takip etti. Bunlardan birisi de E41 İngiliz denizaltısıydı 25Nisan 1915’te düşman çıkarmalarının başlamasıyla birlikte kara savaşları da hız kazandı. Ağustos ayma gelindiğinde Çanakkale’de asker ve cephane ihtiyacı hat safhaya ulaşmış bulunuyordu. Haliç tersanesinde bakım ve tamiri tamamlanan Barbaros Zırhlısı, 7 Ağustos akşamı Çanakkale’ye hareket edecekti. Harbiye Nezareti, 5. Ordu’ya ulaştırılması icap eden malzemelerin ve cepheye sevk edilecek askerin bu zırhlı ile Çanakkale’ye şevki hususunda Donanma Kumandanlığına emir verdi.
DENİNALTI1

Barbaros Son Yolculuğuna Çıkıyor

Donanma İkinci Kumandanı Albay Arif Bey, Barbaros’un Süvarisi Binbaşı Muzaffer Bey’i çağırarak Başkumandanlık Vekâleti’nden gelen emri tebliğ etti. Haliç’te derhal hazırlık çalışmaları başladı. Cephane sandıkları ile dolu mavnalar geminin bordasına yanaştı. Sandıklar güverteye ve koridorlara dizildi. Mevsim yaz olduğu için geceler kısa gündüzler uzundu. Barbaros,denizaltı tehlikesine karşı ışıkları kapatıp gecenin karanlığında yola çıkacaktı. Bütün personel canla başla çalışmasına rağmen hareket saatinde gecikme oldu. Gecenin ilerleyen saatlerinde hareket işaretinin verilmesiyle küçük bir muhribin refakatinde Barbaros son yolculuğuna çıktı. Hesaplamalara göre gemi tam sürat yani 16 mil ile seyrederse hava aydınlanmadan Çanakkale’ye dâhil olabilirdi. Fakat gece boyunca ancak 14 mil hızla gidilebildi. Bolayır önlerine gelindiğinde hava aydınlanmıştı. Korkulan oldu. 300 metre kadar ileride avını bekleyen ETİ denizaltısmdan atılan torpido, arkasında beyaz köpükler saçarak Barbaros’a doğru geliyordu. Hadisenin gerisini geminin güverte askerlerinden Harun Tekinbaş’dan dinleyelim:

”Çok Korkulu ve Tedirgin Bir Yolculuktu”

“Çok korkulu ve tedirgin bir yolculuktu. Gelibolu önlerindeydik. Seviniyorduk. Çünkü bir tehlikeye maruz kalmadan Çanakkale’ye yaklaşmıştık. Saat dört sularıydı. Şiddetli bir patlama oldu. Adeta cehennem ateşi sarmıştı etrafı. Gemi orta bölmeden vuruldu. Hasar büyüktü. Sular 8. bölmeye kadar dolmaya başladı. Gemi sancağa doğru hızla meylederek devrildi. Sonunda da battı. Top namluları suya inene kadar düşman denizaltısma göz kararı top atışı yaptı.”

Hadisenin başka bir şahidi de Teğmen Hamdi Görkem’dir. Yıllarboyu Tarih Dergisi’nde yayınlanan hatıralarında yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“İnfilakla yataktan fırladım. Elektrikler sönmüştü. Alt güverteye hücum eden suların içinden geçerek on buçukluk bataryaya çıktım. Derhal cephane asansöründen aşağıya baktım. Topçu santralindeki vardiya efradının, hücum eden suların köpükleri arasında kaybolduklarını gördüm. Kumanda köprüsüne çıktım. Donanma Kumandanı Albay Arif, Süvarimiz Binbaşı Muzaffer Adil Beyler, İkinci Kaptan Mehmed, Seyir subayı Fahri, Alman Binbaşısı, seyir isabet subayı Avni, Bölük Yüzbaşısı Küçükçekmeceli Cevdet Bey vazife başında idiler. Hepsi vakurdu. Yüzlerinde telaş ve korku ifade eden bir şey yoktu. Yalnız can kaygısına düşen Alman Binbaşısı telaşlı hareketlerle soyunuyordu. Geminin başı, baş tarete kadar sulara gömülmüştü. Tedrici surette sancağa meylediyordu. Bir an geldi ki, tutunamadan duramaz olduk. İşaret projektörü devrildi, zırhlı kuleye çarparak parçalandı. Kumandanlarımızda yine telaş yoktu.

Barbaros Sancak Çekiyor♦ ٠٠

Albay Arif Bey, “Vatan sağ olsun!” dedi.

Hepimiz aynı sözü tekrarladık: “Vatan sağ olsun!”

O anda üstü başı simsiyah olmuş bulunan sınıf arkadaşım Mühendis Ömer Lütfü Bey geldi. Ayakta güç durabildiği halde selam vaziyeti aldı. Altıncı, yedinci ve sekizinci bölmelerin suyla dolduğunu rapor j etti. İkinci Kaptan Kıdemli Yüzbaşı Mehmed Bey, gemiyi doğrultmak için iskele bölmelerine su alınması emrini verdi. Fakat artık ayakta durmaya imkân kalmamıştı. Elini bırakan, tekerleniyordu.

Albay Arif Bey, can yeleklerinin takılması emrini verdi. Gemimiz öne doğru sürükleniyordu. Belki bir kaç dakika sonra sulara gömülecektik. Muhteşem ve göz yaşartıcı bir manzara ile karşılaştık. “Barbaros” sancak çekiyordu!.

Denizciler, şeref ve geleneklerine layık bir şekilde bayrağımızı selamlayarak sulara gömülmek istiyordu. Gemi, birden alabora oldu. Hep beraber sulara gömülürken Albay Arif Bey’in sesini tekrar işittik:

“Vatan sağ olsun!”

Elim hadisede gemi ile birlikte bütün askeri malzemelerimizi kaybettiğimiz gibi 21 subay ve 237 er şehit verdik. İçlerinde Albay Arif ve Gemi Kumandanı Albay Muzaffer Bey’in de bulunduğu 51 subay ve 347 er o sırada oradan geçmekte olan Sivrihisar ve Basra torpidobotları tarafından kurtarıldı. Çanakkale’de Barbaros’un batırılışı gibi daha nice hadiseler yaşandı. Bunların hiçbiri askerimizin şevkini asla kırmadı. İçlerindeki vatan aşkını daha da körükledi.

ŞEHİT

A İtilaf Devletlerinin karaya çıkartma yaptığı yerlerden biri olan Morto Koyu

A Kanlısırt’taki 57. Alay’ın kahraman kumandanı Manastırlı Yarbay Hüseyin Avni Bey’in kabri4 Vatanı uğruna hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen ‘Kınalı Kuzular’

Batan Geminin Malları

Düşman denizaltılarının Marmara’ya sızmasının ardından tedbir olarak Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis zırhlıları Boğaz’da nöbet tutmaya başladılar. Barbaros Zırhlısı 8 Ağustos 1915’te Gelibolu’Bolayır arasında torpillenerek batırıldı. 1960’lı yıllarda batık geminin topları oksijen kaynağıyla kesilerek hurda fiyatına satıldı. Turgut Reis Zırhlısı da 1924’e kadar aktif olarak donanmadaki vazifesine devam etti. Bu tarihte eğitim gemisi olarak ayrıldı. 1955’56’da hurdaya ayrıldı.

Deniz Sevkiyatı Durdurulsaydı Düşmanın Çanakkale’yi Boşalttığını Göremezdik

Lord Kitchener’e göre, denizaltılarmdan biri Marmara’ya girip sancağını gösterirse, Gelibolu Yarımadası üzerindeki bütün Türkler aman dileyeceklerdi. Ama bekledikleri olmadı. Osmanlı insanı hayatı pahasına vatanını müdafaaya devam etti. 13 denizaltının 27 kez girip çıktığı Marmara’da mücadele, savasın sonuna kadar devam etti. Her defasında yeni tedbirler alındı. Bu sayede Marmara suları 8 denizaltıya mezar olurken bir tanesi de esir alındı. Bu mücadele sayesinde İstanbul-Çanakkale sevkiyatı ara ara duraklasa da tamamen durdurulamadı. Osmanlı coğrafyasındaki bütün insanlar tek vücut olarak büyük vatan müdafaasına giriştiler. Kadınlarımız cephe gerisindeki işleri yaparken Saka Hüseyin gibi çocuk denilebilecek delikanlılarımız askerimize su taşıdı. Havranlı Koca Seyit anasının öğrettiği dua ile 276 kg’lık mermiyi kaldırdı. Ezineli Yahya Çavuş Ertugrul Koyu’nda bir takım arkadaşıyla düşmanın üç alayına karşı destanlar yazdı. Hele Kanlısırt denilince aklımıza gelen 57. Alay kumandanı Hüseyin Avni Bey ve tamamı şehadet şerbetini içen kınalı kuzularına ne demeli.

Düşmanın anlayamadığı bir nokta vardı. Osmanlı askerinin cephanesi az, silahı eskiydi, fakat vatan, bayrak, namus ve din aşkı ise daima taze idi. Bütün milletin dilinde tek bir cümle vardı “Vatan sağ olsun!”. Bu cümle düşmanı Çanakkale’den sessiz sedasız çekip gitmeye mecbur bıraktı. Yüzüncü yılını yaşadığımız Çanakkale Muharebeleri etkilerini günümüzde de devam ettirmektedir. Yine bilinmelidir ki kolay kazanılmadı bu vatan.

iki Muhteşem DenizciVe Eski Gemi

Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis zırhlıları 1891-93’te Almanya’da inşa edildi. 17 mil süratinde, 10.5 ton a§ırlıgında, 115,7 m. uzunluğunda ve 19,5 m. genişligindeydi gemiler. Üzerlerinde 6 adet 28’lik, 8 adet 10,5’luk, 8 adet 8,8’lik top ile birlikte 1 adet 45’lik su üstü ve 2 adet de 45’lik su altı torpido kovanı mevcuttu. Uzun yıllar Alman donanmasında vazife yapan bu gemiler daha modernlerinin inşa edilmesiyle emekliye adıldılar. 1910 ^lmda ittihat Terakki yönetimi Donanma-yı Osmariî Cemiyeti vasıtasıyla halktan toplanan paralarla bu iki eski savaş gemisini Almanya’dan satın aldı. Halkı şevke getirmek ve yardım gelirlerini artırmak için gemilere iki bü^ik Türk denizcisi olan “Barbaros Ha^eddin Paşa ve Turgut Reis” isimleri verildi. Bu zırhlılar 1911- 12 Trablusgarp savasında Çanakkale Bogazı’nı korumakla vazifelendirildi. 1912-13 Balkan Savaşları’nda Yunan donanmasına karşı İmroz ve Mondros Muharebelerine katıldılar, iyice eskimiş ve ^pranmış olan gemiler faal bir hizmette bulunamayacakları için Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’nde Boğaz sa^nmasına tahsis edildiler. Başlıca iki vazifeleri bulunuyordu. Bogaz’ı geçme^ başaran gemileri son savunma hattında karşılayacaklardı. Ayrıca gözetleme kuleleri, uçak raporları ve kara birliklerinden gelen koordinatlar dogrultasunda düşman topçu ateşine 28’lik toplarıyla aşırtma atışı yapacaklardı.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir