BEŞİNCİ BOYUTUN PSİKO-FİZİK YAPISI
vren içinde yer alan “İnsan”ın, düşünme, hayâl etme, sezme yeteneklerinin tümünü kapsayan “Şuur Yapısı” ile evrende, “Beşinci Boyut”u meydana getirdiği hakkında, Bilim ve Teknik’in 96. sayısında çıkan yazı nedeni ile aldığım mektup ve telefonlar, bu konuda daha ayrıntılı bilgi verilmesi üzerinde toplanmakta. Bu ilgiye bir parça olsun karşılık verebilmek amacı ile, bu yazımda “Beşinci Boyut’un Psiko-Fizik Yapısı”nı incelemeye çalışacağım.
Çok iyi bilindiği gibi, “Boyut”; “bir yöne uzanımı belirlemekte”dir.
“Evren” ise, En, Boy, Derinlik olarak tanımladığımız “Üç Geometrik Boyut” ile büyük bilgin Einstein’ın saptadığı ve üç boyutla birlikte olan “Zaman” adındaki “Dördüncü Boyut”tan oluşmaktadır. Kısaca, insan evreni tanımlarken, üç geometrik boyut ve bir de fizik boyut’u gözönüne almaktadır. Einstein’dan bu yana da, bilim’de, “Dört Boyutlu Evren” tanımı süregelmektedir. Ancak, Fransız filozofu Henri Bergson’un, “Şuur”un “ayrı bir boyut yapısında olacağı” hakkındaki görüşlerinden sonra, “Evren” içinde yer alan ‘İnsan”ın durumu da yeni baştan ele alınmıştır.
Bu nödenle de, “İnsan”ın, “Toplum içinde meydana getirdiği olaylar”, “Sosyal Boyut” tanımı içinde değerlendirilmeye başlanmıştır.
Konumuz, ne “insan”ın, “Toplumla ilişkisi” ve ne de “Kendisinin iç yapısı”dır.
Konumuz, “insan”ın, “Evren içinde yer kaplayan bir varlık olarak Evrenle ilişkisi”dir. Bu kısa tanımlamadan da görüldüğü gibi, “insanın Beşinci Boyut Yapısı”, “Evren ile İlişkisi” yönünden önem kazanmaktadır.
Bazıları, — Efendim ne önemi var I.. Pekâlâ “Şuur” ya da “Bilinç” diyebiliriz. “Hayâl Etme” sözü yetmiyor mu ?.. “Boyut” diye ortaya bir şey atmanın, anlamı nedir ?..
Sartre, çeşitli boyutlardan oluşan “Bütün” ile, kişi adı ile var olan “Parçalar”, arasındaki ilişki üzerinde dururken “Boyut” ile değerlendirmede bulunmaktadır.
“.. Bir ide, kendi kendini yetkin kılmaya, zenginleştirmeye çabalar. Bilincin ilerleyişi, neden – sonuç etkisinde olduğu gibi, tek ray üstünde olmayıp, sentetik ve çok boyutludur. Bu nedenle de her bir ide, öncekilerin tümünü içinde taşır ve o boyutlarla kaynaşır..” (1) demektedir.
Herbert Marcuse ise, insandaki boyut yapısını, başka bir yönden ele almakta, teknikdeki ilerleme karşısında, insanda bir “yabancılaşma” meydana geleceğini ve böylece de içine kapanıp “Tek boyutlu bir Vapı”ya bürüneceğini, savunmaktadır. Marcuse, içine kapanan bir insanın, “Tek Boyutlu Yapı”ya nasıl bürüneceğini de şöylece anlatmaya çalışmaktadır :
“.. işte, böylece içerikleri itibariyle, yerleşmiş düşünce ve eylem dünyasını aşan fikirler, istekler ve amaçlar yok edilerek ya da bu dünyadaki fikir kalıplarına indirgenerek, bir “Tek Boyutlu Düşünme ve Davranış Kalıbı” yaratılır. Bu düşünce ve davranışlar, kurulu fikir ve düzenin niteliksel gelişiminin mantığı içinde, yeni bir tanım ve anlam alırlar..” (2)
Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi, “insan”ın, “Toplum” ile olan ilişkileri yüzünden meydana geldiği ileri sürülen “Sosyal Boyutlar” ya da “Psikolojik Boyutlar”, konumuzun dışında bulunuyor. Bu konuyu, Filozoflar, Sosyolog ve Psikologlar inceleye dursunlar. Biz, “Evren içinde var olan İnsanın”, “Evren Boyutları ile nasıl bir ilişki içinde olduğu”nu incelemek istiyoruz. Eğer, insan “Evren” içinde “Beşinci Boyut” yapısını meydana getiriyorsa, bu boyut’un “Psiko-Fizik Uzanımları”nı araştırmak istiyoruz.
Yazımızın başında, “İnsan Şuuru”nun, bir “Boyut” yapısında olduğunu, ilk kez, Fransız Filozofu Henri Bergson’un belirttiğine, değinmiştik.
Bu “Boyut”un, “Evren içindeki Psiko-Fizik Uzanımları”nı işleyen ilk düşünür olarak Alman Filozofu Martin Heidegger’i görüyoruz.
Heidegger, “insan”ın, “Evren içinde Varoluşu” üzerinde durduğu için, özellikle, bu “İnsan Şuuru”nun, boyutlarının, Evren içinde ne yönde “uzanımda bulunabileceğini incelemişti. Heidegger, 1927 yılında yazdığı “Sein und Zeit” (Varoluş ve Zaman) adlı yapıtında, “İnsanın, Evren içinde varolduğu”nu gözönüne alarak “Evren iJe nasıl bir ilişki kurduğu”nu incelemeye çalışmıştı, “insan Şuuru”nun, “Zaman Boyutu” ile bağlı kalmayıp, daima “Geleceğe Açılan Bir
Boyut” niteliği gösterdiğine dikkati çeken ünlü düşünür, bu “Boyut’un Uzanımları”nı şöyle anlatmaktadır :
“.. İnsan, müzede saklı olan bir eşya gibi, geçmiş zamana ait, kaybolmuş bir şey değildir, insan, zaman içinde yürüyen, bir varoluştur. İnsan için söylenecek söz, “bir zaman vardı !..” dan ibaret değildir. “İnsan şimdi vardır !..” demek de yeterli değildir, insan için en önemli gerçek, “Gelecekte de varolması”dır. Geleceğe uzanma demek, “Tarih” ile “Zaman”ın birbirlerinden ayrılması demektir. İnsan’ın “Evren içindeki en önemli yeri”, “Geçmişte var olduğu halde, geleceğe uzanması”dır. İnsanın bu “Şuuru, zamanın geleceğine açılmış bir imkân boyutu”dur…” (3)
Bu tanımlamalardan, özetle şunu anlıyoruz ki, Heidegger, Evren içinde varolan insanın “Geleceğe Uzanımda bulunabilmesi”ni, bu varlığın en önemli bir niteliği olarak ele almaktadır. “Şuur : Geleceğe Uzanabilen Bir imkân Boyut”u olarak tanımlandığına göre, “Fizik Zamanı” içinde, “Psikolojik Uzanım” yapabilmektedir. Kısaca, kendine özgü bir “Psiko-Fizik Boyut Yapısı” göstermektedir.
Ancak, Heidegger, “İmkân Boyutu” adını verdiği, “İnsan Şuurunun Geleceğe Uzanabilme Yapısı”nı, “Beşinci Boyut” olarak tanımlamamış-tı. Düşünür, “Zaman Boyutu” ile “Şuurun Boyut Yapısı”nı, içiçe ve birlikte düşünmüştü. Gerçekte de “Zaman” boyutunu bir yana bırakarak “Beşinci Boyut”u, tek başına ele almamıza olanak yoktur. Böyle bir durum, “insan’ı, “Evren” içinden çekip koparıp tek başına ele alarak incelemeye kalkmak olur, ki bu da gerçeğe çok aykırı olur. Çünkü, “İnsan”; “Evren içinde, Evrenle vardır”.
“Beşinci Boyut”umuzun, “Psiko-Fizik Yapı-sı”nı tanıyabilmek için, bu konuda başka düşünür ya da bilginlerin, neler söylediklerini incelememizde yarar olacaktır. Eğer, insan şuuru, “Beşinci Boyut” yapısı ile, “Zaman” boyutu içinde geleceğe doğru hızla kayabiliyorsa, bu “Uzanım Yeteneği”, bedeni ile birlikte mi, olmaktadır ?.. Şuur, bedeninden ayrılarak mı, bu hareketleri yapmaktadır ?.. gibi sorular akla gelebilecektir. Bu sorular, birbirini kovalayacak ve sonuçta da insanın bir bedeni ve bir de ruh yapısı vardır’a kadar uzanacaktır. Oysa ki, bedenimizde, bir çok fiziko-şimik etkiler, ruhsal olaylar meydana getirmekte, diğer yandan da bir çok ruhsal bozukluklar, bedende fizyolojik arazlar meydana getirmekte ve kimyasal denge bozukluklarına neden olmaktadır. Konumuz, bunların incelenmesi olmayıp, “İnsan Şuurunun, Evren içindeki
tanımı ile dile getirilebilecektir. Bu bakımdan da, onun “Tek Bir Boyut Yapısı” içinde kaldığını düşünebilmemize olanak yoktur.
Görülüyor ki, konuyu neresinden ele alırsak alalım, insan şuurunu, “Tek Boyutlu Bir Yapı” olarak işliyemiyoruz. Bu yapıyı, diğer boyutlarla birlikte ele alarak kavramaya ve tanımlamaya çalışıyoruz. Bu durum dahi, “Beşinci Boyutumuzun, evren boyutları içinde, kendisine özgü bir “Psiko-Fizik Yapısı” olduğunu gösteriyor. Fizik ve Matematik bilimlerinde sayısal ve maddesel hareketlerin bile boyutlarla tanımlandığına değinmiştik. Bu konuda bir örnek vermek için, ünlü AvusturyalI bilgin Schrödinger’in görüşlerine kısa bir bakışda bulunacak olursak, şuur’un “Beşinci Bir Boyut” olduğu daha da belirlenecektir.
Schrödinger, “Atom Çekirdeği” çevresinde dönen “Elektronların hareketini ve birbirleriyle olan ilişkisini şöyle tanımlamaya çalışmıştı :
“Atom çekirdeği çevresinde dönen iki elektron birbirlerine rastladıkları anda, “Yedi Boyut” tan söz edilebilir. Bu boyutlardan üç tanesi elektronun birine, diğer üç tanesi ise, elektronlardan İkincisine ait “Uzam Boyutlar,ı”dır. Bu iki elektronun birbirine rastladıkları “An” ise, “Yedinci Boyut olan Zaman”dır Eğer, üç elektron birbirlerine rastlamışlar ise, her bir elektron için, üçerden dokuz boyut ile, birbirlerine rastladıkları “An” olan “Onuncu Boyut Zaman”dan söz edilebilir.”
Ünlü Ingiliz Astro-Fizik bilgini Sir James Jeans, Schrödinger’in bu “Boyutları”na değindikten sonra, durumu çok özet olarak, fakat o ölçüde de çok açık olarak şöylece ortaya koymaktadır :
Diğer boyutları birbirine bağlayan “Zaman Boyutu” olmasa idi, birçok elektronlar, aralarında hiç bir ilişki olmayan, “Üç Boyutlu Tek Uzamlar “dan ibaret kalırdı. O halde, “Zaman Boyutu” na, bu “Madde Tuğlaları”nı birbirlerine bağlayan bir “Harç” gözü ile bakabiliriz .” (6)
Burada bir an duralım ve hemen şu soruyu soralım :
— Elektronların birbirlerine rastladıkları “An” için “Zaman Boyutu” adını kullanıyoruz. Bu “Zaman Boyutu”, kime göre zaman boyutudur?..
Hiç kuşku yok ki, buna, “Zaman Boyutu” adını veren insandır. O halde, “İnsan”, bu olayların içinde yer kapladığı için, “O İnsana Göre Bir Zaman Boyutu”nun varlığı, söz konusudur. Bu insan ise, o anda, bizzat “Kendi Beşinci Boyutu”nu ortaya koymaktadır.
Çok daha kısa bir açıklama yapmaya çalışırsak, sövle diyelim.
— Eğer, o “An”da, bu olayları ve “boyutları” tanımlayan bir insan olmasaydı, bu olaylardan ya da boyutlardan söz edilebilir miydi ?.. Demek oluyor ki, Evren Boyutları, insan’ın “Beşinci Boyutu” ile anlam kazanmaktadır. Yukarıda, insanın, “Evren içinden çekip çıkarılamayacağı” na değinmeye çalıştık. O halde, şimdi, en az onun kadar gerçek olan başka bir duruma değinelim.
— İnsanın “Beşinci Boyutu” dikkate alınmaksızın, “Evren Boyutları” hakkında tanımlamada bulunulamaz. Çünkü, düşünen ve hayâl eden bir insan şuuru yok ise, “Evren Boyutları”nın varlığından söz edilemez.
Galiba konumuzun en ilginç yerine vardık. Çok basit tanımlama ile “Tavuk mu yumurtadan çıkıyor ? Yoksa, yumurta mı tavuktan çıkıyor ?” sorusunu andırır bir durumla karşı karşıya geldik. Eğer, bu soru karşısında cevabınız, ikisi de birbirinden” şeklinde ise, o zaman hiç düşünmeden, bu konuda da cevabınız aynı olacaktır.
— “Evren Boyutları olmaksızın insanın “Beşinci Boyutu”, düşünülemez ve “Beşinci Boyut”un.varlığı kabul edilmeden Evren Boyutları tanımlanıp kavranılamaz.”
Bu görüş, insanı, bir hayli yüceltiyor ve kendi varlığının ne kadar önemli olduğunu kavramaya yöneltiyor. Fakat, iş, bununla da bitmiyor. Çünkü, Evren içinde, yer alan bu insan, “Beşinci Boyut”unun uzantılarını, henüz, yeteri kadar bilemiyor, gereği kadar tanımlayıp kavrayamadığı için de, değerlendiremiyor. Bu değerlendi-rememe, yalnız “Kendi Boyutu” için değil, “Evren Boyutları” için de söz konusu, insanoğlu, küçücük “Atom Evreni”nin boyutlarını saptamaya çalışıyor. Kullandığı aygıtlar, çok büyük olduğu için, atom evreni içini ölçemiyor.
Diğer taraftan, “Galaksiler Evreni”nin boyutlarını saptayabilmek için, başını gökyüzüne çevirerek incelemeye dalıyor. Fakat, bu kez de kullandığı aygıtlar, çok küçük olduğu için, “Evren boyutları”nı gereği kadar tanımlayıp değerlendiremiyor.
Bugüne dek başarabildiği en önemli aşama, “Zaman”ın bir boyut olduğunu saptayabilmek. Şimdi, ikinci bir aşama daha yapmak için çırpınıyor ve kendisinin evren içinde “Beşinci Bir Boyut” olduğunu saptamaya ve böylece de “Evren Boyutları” ile ilişkisini fizik ve matematik olarak değerlendirmeye çalışıyor. Kullandığı aygıtlar, yetersiz kalıyor Fakat, “hayâl Gücü” ile ileriye atlayarak, araştırdığı “Gelecek”i resmetmeye çalışıyor Bazan da Ön sezi” adını verdiği bir iç itmesiyle, yeni b-r aşamaya girişiyor ve