Genel

BEYNİN SİNEÜASI

BEYNİN SİNEÜASI
) üya sırasındaki tüm olaylara baktığımızda, bunların en az ilgi çekici olanı rüyanın dişidir. Gözlerde hızlı hareketler gözlendiğin-, rüya uykusuna REM uykusu (Rapid Eye /ements – Hızlı Göz Hareketleri) da denir, an kasları ve gövdenin hareketleri, yalnız nakların oynadığı bir felçteki gibi engellen-tlr. Boyun ve baş kaslarında REM uykusunun mı için gerekli olan gevşeme görülür. Solu-ı kasları yavaşlar ve nefes sadece diyafram esinde alınır. Öksürük refleksi de bastırıldı-ılnn, boğazın temizlenmesi durur ve bu, so-ıım yolu hastalığı olanlar için tehlikelidir.

REM uykusunda, solunum ve kan dolaşımı onsiz hale gelir,- beyine kan akımında da, alçi basıncı iki katına çıkaran büyük bir artış ■ülür. Beyin sinir faaliyetinin rüya dışı uyku-ı yüksek, hatta uyanıklık seviyelerinde olması, ı akımındaki bu artışı açıklamaya yetmez. Rü-dışı uykuda, normal olan ısı düzenlemesi, eme, terleme bozulur. Erkeklerde ise, rüya ıriği ile ilgisiz, daha çok fizyolojik kökenli bir ısel uyanış gözlenir. Böbreğe kan akımı ve ar oluşumu düşer. Tüm bu tablonun gerçek açıklaması da yoktur.

Orta yaşlara dek uykunun <7c 20-25’i rüya-•; ancak ileri yaşlarda bu oran düşer. REM riyodları, 15-35 dakikadır ve uykunun başla-ısından sonra 90 dakikalık aralıklarla gelirler. : devir kısa, ardından gelen dördü daha uzun Huğundan, rüyanın çoğu gecenin ikinci yarısın-görülür. Uyku başındaki derin, rüyasız bölümün rsine, özellikle son iki REM periyodu gerek-z bir fazlalık gibidir. Bu fazlalığın bir kanıtı da ındüz uykusu içindeki REM süresinin, gece uy-ısunda bir azalma yapmamasıdır. Oysa derin, lyasız uyku, gecenin yerini tutabilir.

REM uykusuna, “çelişkili uyku” adı da verilir, ünkü, EEG’de beyin faaliyeti izlenirse, uyanık-k seviyeleri bulunur. Yani organizma uyurken, oyin uyanıktır. Çoğu memelide bu belirginken, —uf»» M» hafif uvkunun ölçümleri çok
Niye rüya görürüz? Rüyanın evrimsel işlevi nedir? Belki hafızaya yardım eder. Belki onarım işi görür. Belki de yapacak daha iyi hirşey yokken beyni oyalar.
Jim HORNE
benzerdir.

REM uykusuna adım veren ataklar halindeki göz hareketleri, tüm sürenin üçte birini tutarlar; yani aslında hareketsizlik hâkimdir. Göz kapakları altında rahatça görülüp, uyanıklıktaki normal göz hareketlerine benzemelerine rağmen, rüya görüntüsünü izlememektedirler. Bunlar, doğuştan kör olanlarda da, göz kaslarını beceriyle kullanamadıklarından, belirsiz bir şekilde gözlenirler. Bu sırada dakika başına hareket miktarı, yani REM yoğunluğu, ard arda gelen periyodlarda yükselir. Gözlere verilen önem yüzünden, genellikle kulaklar atlanır; oysa ortakulağın kaslarında da faaliyet vardır. Buna, MEMA (Middle Ear Muscle Activity = Orta Kulak Kas Aktivitesi) denir. Tüm bu hareket nöbetleri, beyin hücrelerindeki faaliyet artışı ile paralellik gösterir.

Uykuda zihni faaliyet sürer ve rüya dışı uykudan uyandırılanlar, gündüz olanlarla ilgili şeyler düşündüklerini; ancak bunların biraz tuhaf olduklarını söylerler. Araştırmacılar buna.^’Rüya Dışı Düşünce” adını vermişlerdir. Bir de uyku ile uyanıklık arasında görülen, bilinç kontrolunda, hatta bazı kişilerin zevkle uzattıkları hayaller vardır. Bunlar REM uykusundan farklıdır ve uykunun başındakilere “Uyutucu Hayal”, sonunda-kilere ise “Uyandırıcı Hayal” adı verilir. REM uykusunun büyük bölümünü oluşturan rüyalar ise, görsel ve işitsel hayallerin mükemmel zihni faaliyetler ile işlenmesinden oluşan, olgun görüntülerdir. Rüyalar inanıldığı gibi bir an sürmez; REM uykusu boyunca görülebilirler.

Gecede 1 – 2 saat rüya görmemize karşın, eğer rüya sırasında uyanmazsak, bunların pek azını hatırlarız. Bu durum sürerse, hiç rüya görmediğimizi bile söyleriz. Eğer o an uyanır ve gördüklerimiz hakkında düşünürsek, sonradan rüyamızı hatırlarız. Rüyaların anlamları konusu ise hâlâ tartışmalıdır. Bunlar, gerçekle hayalin bir karışımı olduğundan, rüyayı gören kişiyi derinliğine tanımadan, akılcı bir yorum yapmak olanaksızdır. Artık, araştırmacılar Freud gibi, rü-ynlnrın cinsel anlamlarına da inanmıyorlar; an

dışı uykuda, normal olan ısı düzenlemesi, eme, terleme bozulur. Erkeklerde ise, rüya ıriği ile ilgisiz, daha çok fizyolojik kökenli bir ısel uyanış gözlenir. Böbreğe kan akımı ve ar oluşumu düşer. Tüm bu tablonun gerçek açıklaması da yoktur.

Orta yaşlara dek uykunun <7c 20-25’i rüya-•; ancak ileri yaşlarda bu oran düşer. REM riyodları, 15-35 dakikadır ve uykunun başla-ısından sonra 90 dakikalık aralıklarla gelirler. : devir kısa, ardından gelen dördü daha uzun Huğundan, rüyanın çoğu gecenin ikinci yarısın-görülür. Uyku başındaki derin, rüyasız bölümün rsine, özellikle son iki REM periyodu gerek-z bir fazlalık gibidir. Bu fazlalığın bir kanıtı da ındüz uykusu içindeki REM süresinin, gece uy-ısunda bir azalma yapmamasıdır. Oysa derin, lyasız uyku, gecenin yerini tutabilir.

REM uykusuna, “çelişkili uyku” adı da verilir, ünkü, EEG’de beyin faaliyeti izlenirse, uyanık-k seviyeleri bulunur. Yani organizma uyurken, oyin uyanıktır. Çoğu memelide bu belirginken, —uf»» M» hafif uvkunun ölçümleri çok
Niye rüya görürüz? Rüyanın evrimsel işlevi nedir? Belki hafızaya yardım eder. Belki onarım işi görür. Belki de yapacak daha iyi hirşey yokken beyni oyalar.
Jim HORNE
benzerdir.

REM uykusuna adım veren ataklar halindeki göz hareketleri, tüm sürenin üçte birini tutarlar; yani aslında hareketsizlik hâkimdir. Göz kapakları altında rahatça görülüp, uyanıklıktaki normal göz hareketlerine benzemelerine rağmen, rüya görüntüsünü izlememektedirler. Bunlar, doğuştan kör olanlarda da, göz kaslarını beceriyle kullanamadıklarından, belirsiz bir şekilde gözlenirler. Bu sırada dakika başına hareket miktarı, yani REM yoğunluğu, ard arda gelen periyodlarda yükselir. Gözlere verilen önem yüzünden, genellikle kulaklar atlanır; oysa ortakulağın kaslarında da faaliyet vardır. Buna, MEMA (Middle Ear Muscle Activity = Orta Kulak Kas Aktivitesi) denir. Tüm bu hareket nöbetleri, beyin hücrelerindeki faaliyet artışı ile paralellik gösterir.

Uykuda zihni faaliyet sürer ve rüya dışı uykudan uyandırılanlar, gündüz olanlarla ilgili şeyler düşündüklerini; ancak bunların biraz tuhaf olduklarını söylerler. Araştırmacılar buna.^’Rüya Dışı Düşünce” adını vermişlerdir. Bir de uyku ile uyanıklık arasında görülen, bilinç kontrolunda, hatta bazı kişilerin zevkle uzattıkları hayaller vardır. Bunlar REM uykusundan farklıdır ve uykunun başındakilere “Uyutucu Hayal”, sonunda-kilere ise “Uyandırıcı Hayal” adı verilir. REM uykusunun büyük bölümünü oluşturan rüyalar ise, görsel ve işitsel hayallerin mükemmel zihni faaliyetler ile işlenmesinden oluşan, olgun görüntülerdir. Rüyalar inanıldığı gibi bir an sürmez; REM uykusu boyunca görülebilirler.

Gecede 1 – 2 saat rüya görmemize karşın, eğer rüya sırasında uyanmazsak, bunların pek azını hatırlarız. Bu durum sürerse, hiç rüya görmediğimizi bile söyleriz. Eğer o an uyanır ve gördüklerimiz hakkında düşünürsek, sonradan rüyamızı hatırlarız. Rüyaların anlamları konusu ise hâlâ tartışmalıdır. Bunlar, gerçekle hayalin bir karışımı olduğundan, rüyayı gören kişiyi derinliğine tanımadan, akılcı bir yorum yapmak olanaksızdır. Artık, araştırmacılar Freud gibi, rü-ynlnrın cinsel anlamlarına da inanmıyorlar; an

vardır, özellikle, rüyalar, “Bilinç Altına Gidon Anayol” olabilir ve psiklyatristin, çok iyi tanıdığı bir hastanın sorunlarının derinine inmesine yardım ‘edebilirler. Kâbuslar ise tam anlaşılmamış olmakla birlikte, kuşku, aşırı ısı gibi fiziksel rahatsızlıklar ile, bazı ilaçların kesilmesiyle ya da yatmadan önce aşırı alkol alınmasıyla kışkırtılabilirler. Yatmadan önce yenen elma ve peynirin, kabusa yol açtığı da asılsızdır.

“Uyurgezerlik” ya da “Uykuda Konuşma”. R’£M uykusunda pek görülmez; çünkü bunda felç hsli vardır. “Rüya Dışı Düşünce” nin kontrolün-ds, rüya dışı derin uykuda görülen uyurgezerlikte yön, aralık gözlerle değil, çevrenin düzenine ait bellek ile saptanır. Yani, uyurgezer tanıdık yerlerde yürürse daha az sakıncalıdır ve de kollarını öne uzatarak dolaşmaz. Rüya dışı hafif uykuda görülen “Uykuda Konuşma” ise daha sıktır ve eğer sakin bir sesle konuşulursa hemen ‘biter. Her iki şekil de çocukların önemsiz kuşkularından kaynaklanır ve sıklaşıp, gündüz uyuklamazlarsa korkulacak birşey yoktur.

“Gece Korkusu” ise rüya dışı uykuda görülen, kişiyi dehşet içinde uyandıran ani bir felaket ve ölüm hissidir. Gece ızdırap ve gözyaşları ile uyanan çccuk, sabah hiç bir şey hatırlamadığından, aile için daha korkutucudur. Yetişkinlerde görüleni ise, savaş günlerindeki gibi, korkunç bir anının yeniden yaşanmasıdır.

REM uykusundan, özellikle de kabuslardan birden uyanınca, felç hali uyanıklıkta da devam eder ve birkaç saniye süren bir hareketsizlik olur.

Konuyla ilgili bir bozukluk da REM uykusu-
birdun gelen yorgunluk hissi ve. sontımımlıı 5 (in klka süren uyku, özellikle de REM uykıınıı <|ö rıılür. Başıka can sıkıcı bulguları da vardır, ör neğin, “Katalepsi” : Hastalar, bilinci yerindoy ken düşer, birkaç saniye hareketsiz yatar vo nefes alabilirler. Uykusuzluk ve gündüz uyukla masının yanı sıra, gece uyumaya çalışırken uyu tucu hayallerin aksine, kontrolsüz ve korkutucu “Uyanıklık Sanrıları” görürler. Bu sanrılar gör me, işitme, dokunma veya’ ağrı ile ilgili olabi lirler. Bu sanrılarda normal bir rüyadaki gibi, ■kendilerini yatarken vb. görebilirler. Yine bu sırada, REM uykusu ile ilgisi olmayan, “Uyku Felci” adını alan bir felç hali de oluşabilir.

Yıllarca nöbetler halinde süren narkolepsl, kişiyi buhrana sürükler. Yaşamsal tehlike oluştur maz; ancak unutkanlık yapar. Ender görülen vo ilaçla tedavi edilebilen bu hastalığın, beyindeki biyokimyasal bozukluğa bağlı olduğu sanılıyor Bu belirtilerin normal kişilerde de görülebilene ğini ve narkolepsi ile ilgileri olmayacağını da skıldan çıkarmamalı.

Normal insanları, ilaçlarla veya tam REM uykusuna girerken uyandırıp, REM uykusundan yeksun bıraktığımızda, hiçbir ruhsal düzensizlik görülmemesi çok ilginçtir. Hatta, REM uykusu nun yokluğu bazı hallerde yararlı bile oluyor Ünlü bir uyku araştırmacısı olan Dr. Gerald Vcger; yaşlı hastalarda, dış etkenlerden doğll de, içten kaynaklanan ağır depresyonları tedavi eden en etkili ilaçların çoğunun, REM uykusunu bastırdığını fark etmiştir. Bu hastalarda, gece uykusu sırasındaki REM dağılımını düzenleyoıı mekanizmanın bozulduğu öne sürülmüştür. Soıı raki adımda bu hastalar birkaç halta hemen her

REM uykusu sırasındaki beyin faaliyeti uyanıklığa nazaran çok yüksektir. Ancak hafif uyku sırasındaki ölçümlere çok benzer. (Yukarıda) Rüyayı, hafif uykudan ayırt etmede düşük kas gerilimi ve hızlı göz hareketleri kullanılabilir.
goce REM uykusuz bırakıldıklarında, genel durumlarında anlamlı bir düzelme olduğu görüldü. Dnpresyonu olmayan, ancak uykusuzluk çeken grupta ise aynı işlem, hiçbir değişiklik oluşturmadı. Daha uzun dönemdeki iyileşmenin de, III M uykusu dağılımının normale dönmesine bağlı olduğu bulundu. Ancak Voger, bu işlemin dupresyonların esas nedenini ne derece etki-ledlğinin bilinmediğini vurguluyor.

Hastalar, REM uykusuz bırakmanın kaba bir şoklinde de, yalnız bir gece uykusuz bırakılır. En az üçte biri, sonraki gün yorgunluk hissetmelerine karşın, daha az depresyonda olurlar; bu da onlara yeter. Ancak sonradan 15 dakikalık bir uyku bile, herşeyi geriye döndürmeye yeter.

Bir kurama göre : REM uykusu, gündüz öğrenilenlerin özümlenmesini sağlar ve kısa dönem hafızasını daha dayanıklı kılar. Bu fikre karşıt olarak da, en etkin ezberlemenin gündüz oluşu ve uykusuz günlerde hafızanın etkilenmeyişi gösterilebilir. Yine bu teori ile, yaşamın ilk 4 yılında birçok şey öğrenilmesine karşın; REM uykusunun 4-6 saat kısalması, buna karşın rüya dışı uykunun 1,5 saat kısalması, REM yoğunluğunda da hiçbir değişiklik olmaması açıklanamaz. Gerçi REM uykusu yokluğunda, yeni öğrenilmiş karmaşık bilgilerin kolayca unutulduğu gözlenmiştir; ancak bu yoklukta görülen heye-
can artışının, açlığı, cinsel arzuyu, uynrunlara tepkiyi körüklediği gibi, hafızayı içeren güç görevleri de zorlaştıracağı apaçıktır. Ayrıca, beklendiği gibi, gündüz pek çok şey öğrenildiğinde REM uykusunun artmadığı; miktarın aynı kaldığı gözlenmiştir.

Bir diğer kuram da REM uykusunun, beynin normal yıpranışını onardığını ileri sürer. Bu onarımın araştırılmasındaki deneysel güçlükler ortadadır. Ancak, REM uykusu sırasında beyin hücre faaliyetinin ve kan akımının artışı, bu fikri destekler. Diğer bir fikre göre de; beyin faaliyetindeki bu artış, diğer tüm değişimler gibi, otonom sinir sistemi ve diğer kontrollerdeki bozukluk sonucu oluşur. Basitçe; eğer beyin kendini onarıyorsa, ayrı duran bir makinanın onarımında olduğu gibi, faaliyet artışının hiç beklenmeyeceği de söylenebilir.

insrnda REM uykusunun asıl işlevi, kişiyi uykuda tutmak ve bu sırada yapılacak daha iyi birşey olmadığından beyni oyalamaktır. Rüya ise uyanıklığın yerini tutabilecek uyarımı sağlayarak, kişinin uykuda tutulmasına katkıda bulunur. Diyebiliriz ki rüya, beynin doğal sinemasıdır.

New Scientist’ten Çeviren : Çiğdem EREÖRNEK
• Kromozomlarımızda taşınan kodlanmış genetik bilgiler herhangi bir dile çevril-seydi, yaklaşık 1.000 ciltlik bir ansiklopediyi doldururdu.

• Yabancı maddelerin atılmasında vücuda yardımcı olan hücreler, metal parçacıklarını bile sarıp, çözeltebilir.

• El parmaklarımızda bulunan tırnaklar, ayak parmaklarımızdaki tırnaklara oranla dört kez daha hızlı büyürler.

• Keskin burunlu bir insan, yedi ana kokudan oluşan 10.000 ayrı kokuyu saptayabilir.

• Herbiri ayrı olan parmak izleri, üç ana şekilden oluşur; ilmikler kemerler ve helezonlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir