BİRE ÜÇ, YAPABİLİRSİNİZ
Margaret Blair Johnson kilisede papazlığa başladıktan kısa bir süre sonra işi bırakma noktasına nasıl geldiğini Guideposts dergisindeki bir makalesinde anlatmış. New York’un üst kısımlarında, birbirinden oldukça uzak üç kilisenin bir papaz tarafından idare edilmesi gerektiği bir bölgeye gönderilmişti. Her pazar bu üç kilisede birden görev yapması gerekiyordu. Kocası denizaşırı görevdeydi. İki bebeği vardı. Onun için işler sürekli kötüye gidiyordu, ama asıl fırtına bir cumartesi akşamı koptu. Dışarıda ısı sıfırın altındaydı ve kar yağıyordu. Kalorifer kazanı patladığında saat geceyarısına yaklaşıyordu. Eski bir mahallede oturuyordu. Bir komşusu yardımına gelip yangını söndürdü ama, Bayan Johnson çoktan kararını vermişti; daha fazla sürdüremeyecekti bu işi. Geceyarısı olmasına karşın kendi mezhebinin yöneticisine telefon etti. O sırada paralel telefonların da açıldığını duydu; komşuları dinliyorlardı. Yine de aldırış etmedi; yöneticisine tüm olayı anlattıktan sonra, “Pekâlâ, benim burada işim bitti. Buraya hemen başka birini bulursanız iyi edersiniz. Dayanamıyorum! Artık dayanamıyorum!” diye ağlamaklı bir halde noktaladı konuşmasını.
Bayan Johnson ertesi sabah kapısının önünde im
zasız bir mektup buldu. “Bire üç, yapabilirsin.” diye başlıyordu mektup. Mektubu yazan kişi, Paul’un Timo-thy’ye yazdığı mektuptan bir alıntı da yapmıştı:
Çünkü Tanrı bize korku değil;
Güç
Sevgi
Ve kusursuz düşünen bir ruh bahşetmiştir.
Bu satırları okuyunca Bayan Johnson’un bir süredir duyduğu korku bir anda yok olmuştu. Evet, korku üç-bir mağlup olmuştu ve Bayan Johnson gülmeye başladı. İşini artık sürdüremeyeceği saçmalığına inandığı için kendisine gülüyordu. Birden devam edebileceğini anladı. Çünkü hayat onunla birlikti, ona karşı değil. O günden sonra işini oldukça başarılı bir şekilde sürdürürken birkaç kitap ve makale de yazdı. O üç sözcük hayatının dönüm noktası olmuştu: Bire üç yapabilirsin.
Hayatımız boyunca böyle çelişkili durumlarda kalırız sık sık. “Artık sürdüremeyeceğim, yapamayacağım” diye tepki gösterdiğimiz durumlarla. Ama bire üç, yapabiliriz; çünkü tüm hayat bizimle birlik, hiçbir şey bize karşı değil. Bize karşıymış gibi gördüğümüz şeyler aslında kendi yarattığımız şeylerdir. Gerçek Ben’in karşısında yer alabilecek hiçbir güç yoktur hayatta.
zasız bir mektup buldu. “Bire üç, yapabilirsin.” diye başlıyordu mektup. Mektubu yazan kişi, Paul’un Timo-thy’ye yazdığı mektuptan bir alıntı da yapmıştı:
Çünkü Tanrı bize korku değil;
Güç
Sevgi
Ve kusursuz düşünen bir ruh bahşetmiştir.
Bu satırları okuyunca Bayan Johnson’un bir süredir duyduğu korku bir anda yok olmuştu. Evet, korku üç-bir mağlup olmuştu ve Bayan Johnson gülmeye başladı. İşini artık sürdüremeyeceği saçmalığına inandığı için kendisine gülüyordu. Birden devam edebileceğini anladı. Çünkü hayat onunla birlikti, ona karşı değil. O günden sonra işini oldukça başarılı bir şekilde sürdürürken birkaç kitap ve makale de yazdı. O üç sözcük hayatının dönüm noktası olmuştu: Bire üç yapabilirsin.
Hayatımız boyunca böyle çelişkili durumlarda kalırız sık sık. “Artık sürdüremeyeceğim, yapamayacağım” diye tepki gösterdiğimiz durumlarla. Ama bire üç, yapabiliriz; çünkü tüm hayat bizimle birlik, hiçbir şey bize karşı değil. Bize karşıymış gibi gördüğümüz şeyler aslında kendi yarattığımız şeylerdir. Gerçek Ben’in karşısında yer alabilecek hiçbir güç yoktur hayatta.
vereceğim. fJenesis 13:15)
“Evrenin yaratıcı Güç’ü sizin vasıtanızla iş görüyor” demiş Robert Collier, ‘Yüksek Potansiyelin Yasası’ adlı kitabında, “Gelmiş geçmiş en büyük çıkışı olabilirsiniz o gücün. Yapmanız gereken yalnızca şekil verecek kalıbı hazırlamaktır; o kalıp da düşüncelerinizle biçimlenir. En büyük arzunuz nedir? En çok istediğiniz şey nedir? İnanın ve sahip olun. En önemli düşünceniz bu olsun, düşüncenizi bunda yoğunlaştırt. O zaman bu düşüncelerin gerçekleşmesi için gereken her şeyi kendinize çekersiniz.