BULAŞICI HASTALIKLAR
Mikroplar tarafından, değişik vasıtalarla, insandan insana geçen hastalıklara “bulaşıcı hastalıklar” diyoruz. Mikroplar, gözle
görülemeyecek kadar küçük, tek hücreli, bölünerek çoğalan, canlı mikroorganizmalardır. Mikropların bir kısmı hayvansal, diğer
bir kısmı da bitkisel karakterlidir. Hayvansal karakterli olanların önde gelenleri protozonlar ve kurtlardır. Bitkisel karekterli olanların başında ise bakteriler ve mantarlar gelir. Araştırmalar ilerledikçe mikroplardan daha küçük hastalık yapıcı mikro-organiz- maların da bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Mikroplardan daha küçük olan bu mikro-organizmalar, “virüsler” dir. Mikroplarla virüsler arasında yer alan diğer bir mikro-organizma cinsi daha vardır ki, bunlar da “riketsiyalar” dır.Virüs ve riketsiyalar, mikroplardan daha dayanıklı olup kurutulup toz haline getirildikleri halde dahi hastalık yapma güçlerini kaybetmezler. Bunların bir özelliği de üremek ve çoğalmak için
mutlaka canlı bir organizmaya ihtiyaç duymalarıdır. Halbuki, mikroplar cansız bir ortamda da bölünüp çoğalabilirler.
Virüsler, anlaşılması güç bir mekanizma ile, âdeta şifreli bir programla, karekter değiştirirler. Bu sebeple, virüslerin sebep olduğu hastalıklara karşı mücâdele etmek çok zordur.
1- Viriis, kuyruğu ile hücre zarını delerek içeriye girer.
2- Bünyesindeki nükleik asidi (RNA ve DNA moleküllerini) hücre plazmasına boşaltır. Virüse ait RNA ve DNA molekülleri, hücre plazmasındaki benzer moleküllerle senteze girerek birleşirler. Ve çoğalarak hücrenin içini işgal ederler.
3- Hücre plazmasındaki RNA ve DNA’larla birleşen virüs nükleik asitleri, onları yeni virüs moleküllerine çevirirler.
4- Bilahare, virüs mekanizmasına uyan RNA ve DNA molekülleri birleşerek yeni virüsler teşekkül ettirirler.
5- Bu hücrenin işini bitiren ve sayılarını çoğaltan virüsler, hasta hücreyi terkederek komşu hücrelere saldırırlar. Komşu hücreye saldıran yeni virüsler hemen farkedilir. Zira. kılcal damarlar vasıtasıyla dokuya nüfuz etmeye çalıştıkları sırada birkaçı lenf damarları tarafından emilirler. Lenf plazması içinde bulunan lenfosit hücreleri, antijen maddelere karşı çok hassas olduklarından derhal lenf düğümlerine tehlike sinyalleri gönderirler. Lenf düğümleri aldıkları sinyal üzerine antijen virüslerle savaşmak üzere antikorlar üreterek tehlikeye maruz kalan dokuya gönderirler.
Antijen saldırına uğrayan doku hücrelerinde antijenlerle antikorların savaşı görülmektedir. Sağlıklı bir vücutta mutlaka antikorlar galip geleceklerdir. Antikorlar, savaşı kazanınca lenfosit hücreleri, lenf düğümlerine zafer işareti föııde- rirler ve antikor imalatı durur. Vücut bu antijenlere karşı bağışıklık kazandığından, aynı cinsten hastalık virüsleri kolay kolay zarar veremezler. Ayrıca çeşitle bulaşıcı hastalıklara karşı aşılar bulunmuş olduğundan, bu aşılar vasıtası ile vücuda bağışıklık kazandırılabilir.