Sözlerin Asılları

Devlet Gibi Adam

Devlet Gibi Adam Ünlü ressam Namık İsmail’in, 1920’li yıllarda, hem son model spor bir arabası, hem de yat sayılabilecek büyük bir teknesi varmış. O yıllarda bunların ikisine birden sahip olanların sayısı üçü beşi geçmezmiş. Ahmet Haşim, Namık İsmail’in bu saltanat içindeki halini söyle ifade edermiş: – Devlet gibi adam, hem kara kuvvetleri var hem deniz kuvvetleri!..

Devamını Oku »

SÖZLERİN ASILLARI “Alnı Açık Olmak”

SÖZLERİN ASILLARI “Alnı Açık Olmak” Eski devirlerde suç işleyenlerin, cezalarına göre alınlarına kızgın demirle damga vurulurmuş. Şimdiki gibi adli siciller, cerâim defterleri, nüfus kayıtları olmadığından, herkesin ne olduğu alnının lekeli veya lekesiz olmasından anlaşılırmış. Alnında damga olan insanlar bunu saklamak için külahını, takkesini alnına kapatarak gezermiş. Bazısı da yere bakıyormuş gibi yaparak yüzünü, dolayısıyla alnını aşağıya eğermiş. Hayatı temiz geçmiş ...

Devamını Oku »

GÜLME KOMŞUNA

GÜLME KOMŞUNA Fatih Sultan Mehmed Han’ın istanhul’un Fatih semtinde yaptırdığı cami ve külliye zaman zaman depremler ve su baskınlarına maruz kalmıştı. Bu âfetlerin en şiddetlisi 1766 depremi Olup, bu sırada cami ve türbe çok büyük tahribata uğramıştır. Sultan üçüncü Mustafa Han 1766-1771 yılları arasında külliyeyi yeni baştan inşa ettirmiştir. İşin en ilginç tarafı ise istanbul’da meydana gelen bu depremi duyan ...

Devamını Oku »

HZ. ÖMER

HZ. ÖMER Beni kimsenin bilmesi önemli değil, Rabbim bilsin yeter ! Kim ne derse desin bana Rabbim Kulum desin yeter …      

Devamını Oku »

‘SİN’,ŞIN’A GİRDİĞİNDE ‘MİM’İN KABRİ ORTAYA ÇIKAR

‘SİN’,ŞIN’A GİRDİĞİNDE ‘MİM’İN KABRİ ORTAYA ÇIKAR Selim Han binip yularını eyer hanesine bırakır. At kişneyerek oynayıp zıplayıp haykırarak Sâlihiyye’ye varıp bir çöplük yığını üzerine çıkıp eşinmeye başlar. O mertebe eşinir ki Selim Han üstünde takat getiremeyip mecburen iner. Ta ki o at eşine eşine bir dört köşe taş çıkar… Hikmet-i Hüdâ bir gün Selîm Han, Şam kışlağında Kemal Paşazade ile ...

Devamını Oku »

AVRUPANIN BARBARLIĞI

AVRUPANIN BARBARLIĞI AVRUPA UZUN ZAMAN O KADAR MÜTHİŞ BİR BARBARLIK İÇİNDE  YAŞAMIŞTIRKİ KENDİ BARBARLIĞINI GÖREMEMİŞTİR… Dr.Gustave Le Bon (Fransız bilim ve fikir adamı)

Devamını Oku »

Yaşlı Eşekten Hayat Dersi…

Yaşlı Eşekten Hayat Dersi… Bir gün,bir çiftçnin eşeği kuyuya düşer.Adam ne yapacağını düşünürken,hayvan saatlerce anırır.En sonunda çiftçi,hayvanın oldukça yaşlı olduğunu ve kuyunun dibininde kuruması sebebiyle kapatması gerektiğini düşünür ve eşeğin çıkartılmasına değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını kuyuyu doldurması için yardıma çağırır.Herbirine biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar.Eşek ne olduğunu fark edince önce daha beter bağırmaya başlar.Sonra sesini keser.Birkaç ...

Devamını Oku »

YOK

YOK Bir İstikamet ver içimin çıkmazlarına Rabbim… Senden başka çıkar yolu yok. Çıkarı yok,çıkacağı yok…

Devamını Oku »

“Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini NiğdeYe”

”Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğdeye”   Eskiden, Niğde nin Bor ilçesinde kurulan pazar sabahtan öğleye kadar çok kısa sürermiş٠ Aynı gün Niğde de daha büyük bir pazar kurulduğundan, Borda eşyalarını toplayan pazarcılar öğleyi beklemeden, aceleyle yola çıkarlarmış٠ Bor pazarına geç kalan köylülere “Geçti Borun pazarı, sür eşeğini Niğde’ye..” şeklinde söylenen söz zamanla iş işten geçti manasında darb-ı mesel olarak dilimize ...

Devamını Oku »

Yalan ve Hatır İçin Söz!..

Yalan ve Hatır İçin Söz !.. Sultan Dördüncü Mehmed Han bir divan toplantısında sadrazama: “Yaptığım tetkiklere göre etin okkası 8 akçeye satılır, fakat yine de et bulunmazmış sebebi nedir?” diye sorunca, sadrazam: “Hünkârım et ve ekmek pek çoktur. Fiyatta artış yoktur. Var diyen size yalan söylemiştir” dedi. O sırada, divanda hazır bulunan Hocazâde Mesud Efendi: “Devletlü vezir, asıl yalanı şimdi ...

Devamını Oku »

Sultanın, Hocasına Hürmeti

Sultanın, Hocasına Hürmeti Hat üstatlarına talebeleri ziyade hürmet ve tazim gösterirlerdi. Nitekim, yazı öğretirken öğrencinin, hocasının hokkasını elinde tutarak beklemesi köklü geleneklerdendi. Oyle ki; birçok Osmanlı sultanı gibi hatla meşgul olan Sultan Bayezid4 Veli’nin Şeyh Hamdullah’a, Sultan İkinci Mustafa’nın da Hafız Osman’a hokka tuttukları tarihî birer vakıadır. Bir gün ders esnasında, Sultan İkinci Mustafa hocasının hokkasını tutarak hattını seyrederken hayran ...

Devamını Oku »

Son Nefeste

Son Nefeste Yahudi Mişon ölüm döşeğinde, acılar içinde yatıyordu. Bir ara gözlerini aralayıp sordu: “Raşel burada mı?” “Evet.” “Şalom!” “Evet baba.” “Sara da burada mı?” “Evet baba buradayım.” “Peki Levi nerede?” “Ben de buradayım baba.” Bunun üzerine Mişon, derin bir nefes çekip öfkeyle haykırdı: “Dükkanı kime bıraktınız!٠٠”

Devamını Oku »

Palavra Sıkmak

Palavra Sıkmak Eskiden donanmanın en güçlü savaş gemilerinden olan kalyonlarda güvertenin alt katına ‘palavra denirdi. Kalyonların genellikle orta katında bulunan hantal toplar hava şartları veya konuma göre kullanılamaz durumda olursa palavra topları devreye girerdi Çok yüksek bir gürültüyle patlayan bu toplar kısa menzilliydi ve savaşta tahrip gücü zayıftı٠ Genellikle, savaş dışında, bir merasim veya kutlama için ateşlenirdi Gürültüsünün yüksek olması ve hedefe ...

Devamını Oku »

Şaşkın Hırsız

Şaşkın Hırsız Paris’te meyhanenin birisine bir hırsız her nasılsa gündüz kararlaştırdığı yerden girer. Çekmeceyi kırıp açarak ve mevcut parayı alarak firar etmek üzere iken şampanya şişeleri gözüne ilişir. Dayanamayıp bir şişesini açarak içer ve o neşe ile “ne olacaksa olsun” diyerek bir iki şişe daha içtiğinden firara meydan kalmaksızın orada sıza kalır. Sabahleyin dükkân sahibi gelip hırsızın öyle sızıp kaldığını ...

Devamını Oku »

Kazanın Hikmeti

Kazanın Hikmeti Nasreddin Hocaın Kazan Doğurdu fıkrasını bilmeyenimiz yoktur. Bir gün hoca komşusundan bir kazan alıp işini görür, içine bir tencere koyup sahibine verir. Sahibi şaşırır ،،Bu ne?” diye sorar. Hoca “Kazan doğurdu” deyince sahibi sevinir. Hoca bir gün yine aynı komşusundan kazan alır. Fakat bu kere iade etmez. Sahibi, hocanın evine varıp kazanı istediğinde hoca “Sen sağ ol, senin ...

Devamını Oku »

Matrak Geçmek

Matrak Geçmek Arapça kökenli olan ‘matrak’ kelimesi Kamus-ı Türkî’de,“değnek, sopa, talimci şişi” olarak tarif edilir Eski bir kılıç-kalkan sporumuz olan ‘Matrak’ zamanla kelime anlamı olarak ‘eğlendirici, komik, gülünç ’ manalarında da kullanılır hale gelmiştir: Sporun unutulması da bunun cabası olsa gerek ‘Matrak geçmek’ şeklinde olduğu gibi matrak adam diye sıfat olarak da argoda kullanılmaktadır٠ Müsabakalarda matrakbazlar ellerine birer matrak alarak ...

Devamını Oku »