Çerkesler ve Abazalar sadece anayurtlarını değil, dillerini kaybetme tehlikesini de yaşadılar.
Rivayete göre padişah, Kafkasya’ya birini göndermiş. Adam döndükten sonra huzura çıkıp gördüklerini, öğrendiklerini anlatmış. Padişah “Çerkeslerm dili nasıldır” diye sorunca, adam çakıl taşıyla dolu bir torba çıkarmış ve sallayarak “işte bu sese benzer bir dildir” demiş. Çerkcslerin “kuş dili” konuştukları da Anadolu’da halk arasında inanılan bir başka rivayet. Bu hikâyelerin ortaya çıkmasında kuşkusuz Çerkesçenin, diğer Kafkas dilleri gibi telaffuzu zor, çok sayıda sese sahip olmasının payı var.
Çerkesçe, dünya dilleri içinde ayrı bir aiie sayılan Kafkas Dilleri içinde yer alır; akraba dilleri Abazaca ve Ubıhça ile birlikte Kuzeybatı Kafkas grubunu oluşturur. Bu üç dilin yaklaşık üç bin yıl önce tek bir Kuzeybatı Kafkas dilinden ayrıldığı kabul edilir. Dil yapıları ve mantığı çok benzer olmasına, ortak kökenli çok sayıda sözcüğü paylaşmalarına rağmen karşılıklı anlaşılır diller değil bunlar. Kuzeybatı Kafkas dillerinin fonetik zenginlik bakımından dünya dilleri arasında önemli bir yeri var. Az sayıdaki ünlünün yanında iinsüz bakımından son dcrece zengin diller bunlar. Örneğin Çerkesçede 8 ünlüye karşılık 50’ye yakın ünsüz var. Abazacada 6 ünlüye karşılık 56 ünsüz, Ubıh-çada ise 2 ünlüye karşılık 80 ünsüz bulunur.
Bu üç dil arasında Ubıhçanın varlığı trajik şekilde son buldu. Ubıhlar 1864’e kadar Soçi ve çevresinde yaşıyorlardı. O zaman da hemen hepsi iki dilliydi; Abzehlerin veya Abaza Sadzlarm dilini de konuşuyorlardı. Hem uğradıkları nüfus kaybı, hem de sürgünden sonra diğer Çerkeslerle karışık yerleşmeleri Ubıhçanın gerilemesine yol açtı. Öyle ki. 1970’lerde bu dili konuşanlar bir grup yaşlıdan İbaretti, Ubılıçayı anadili olarak konuşan son kişinin, Manyaslı Tevfik Escnç’in 1992’de ölümüyle Ubıhça da ölü diller arasına katıldı. -S-nvasfun vp sürgünden önce, Kafkasya’da bu üç dili konuşanların sayısı bir milyondan fazlaydı. Bugün Kafkasya’da Çcrkesçeyı yaklaşık 600 bin, Abazacayı 150 bin kişi konuşuyor. Kafkasya’dan dört beş kat
Çerkesçe
Çerkesler dillerini “Adığebze” olarak adlandırır. Esas olarak iki lehçeden oluşur. Batı Çerkesler!ııin (Abzch, Şapsığ, Çemguy, Bjeduğ, Hatukay vd.) konuştuğu lehçe “Batı Adığe” (Ç’ahe); Doğu Çerkesle-riııin (Kabardey vc Besleney) konuştuğu lehçe “Doğu Adığe” (Şhağ) lehçesi. Sovyctler döneminde bu iki lehçe ayrı diller gibi gösterilmiş, her biri için ayrı alfabe yapılmıştı. Batı lehçesi Adığey Cumhuriyetinde, Doğu lehçesi de Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetlerinde devlet dili.
Yazı dili olmayan Ubıhça dışında Çerkesçe ve Abazaca yazılı diller. Çerkesçe için Kafkasya’da 1800’lerin başından itibaren yapılan alfabeler sınırlı bir çevrede kaldı. 1918’de Arap harflerine dayalı bir alfabe hazırlandı. 1927’den itibaren Latin, 1930’larm sonundan itibaren
de bugün kullanılan Kiril temelli alfabe yürürlüğe girdi.
Osmanlı döneminde Çerkesler için ilk alfabe İstanbul’da 1897 yılında AhMet Cavit Paşa tarafından Arap harfleriyle hazırlandı. Bu alfabeyle “Guaze” adında bir gazete çıkarıldı, edebi vc dini kitaplar yayımladı. Çerkesler Osınanlı’da Latin alfabesini benimseyen ilk Müslüman halktı. 1919’da Latin esaslı yeni bir alfabe yapıldı (Çerkeş Elifbası). Bugün Türkiye’de Çerkesçenin tüm lehçe ve ağızları konuşuluyor. Abazaca
Abazalar dillerini “Apsuşüa” olarak adlandırır. Üç lehçesi var. Ab-hazya’da yaşayanların konuştuğu “Apsuva” ile Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde konuşulan “Aşuva” ve “Aşharuva” lehçeleri. Apsuva lehçesi Abhazya’da devlet dili. Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde devlet dili olarak tanınan beş dilden biri olan Abazacanın yazı dili içir Aşuva lehçesi esas alınmış. Abazacanın tüm lelıçe ve ağızlar Türkiye’de konuşuluyor. Sadz, Tsabal, Ahçıpsu gibi ağızlar ise sade-ce Türkiye’de kullanılıyor.
Abhazya’da Abazaca için ilk alfabe 1862’de Rus harfleri esas alma rak hazırlandı. Cochua’nm 1919’daki alfabe uyarlamasını Yakovle^ tarafından hazırlanan Latin temelli alfabe izledi ve 1928’de kullanım; girdi. Daha sonra Stalin vc Beria’nın Abhazya’yı Gürcüleştirmc poli tikası nedeniyle Gürcü alfabesine uyarlandı. Bu alfabe Stalin’in ölü müne kadar kullanıldı. 1954’tcn itibaren, bir komite taralından hazıı lanan Kiril temelli alfabe kabul edildi. İstanbul’da Çerkesçe ile Aba zacanın alfabe birliğini sağlamaya dönük Abazaca alfabe Mustaf Butba tarafından 1919’da hazırlandı (Çerkeş Elifba Apsışola).
Geleneğin Sözleri
Adığe; Çerkcslerin kendilerine verdiği ad.
Adığağe: Çerkcslik. Geleneklere uygun davranmayı, ahlak, namus gibi erdemleri ifade eder. Abazalar buna “Apsuvara” der.
Atalık: Soylu ailelerin erkek çocuklarını yetiştirilmek üzere başko bir aileye vermesi geleneği ve çocuğu yetiştiren kişi. Çocu* 11-12 yaşlarında törenle ailesine teslim edilir.
Bahsıma (Mahsıma): Darı veya mısırdan yapılan mayalı bir içki
Jant’e: Odada veya sofrada en saygın yer. Genellikte kapıya e: uzak yerdir, konuğa ya da en yaslıya ayrılır.
Habze: Toplumsal yaşamı düzenleyen kuralların tümü, örf âdc hukuku, gelenek ve görenekler.
Haçeş: Konuk ağırlamak için genellikle asıl evden ayn olarak w pılan küçük ev veya oda, konuk evi.
Hase: Toplumsal meseleleri görüşmek için toplanan meclis.
Haynape: Çerkeslerdc manevi yaptırım gücü olan ayıp kavrar
Kafe: Dans, oyun. Aynı zamanda bir kız ve bir erkeğin oyn^i _ ağır tempolu bir oyunun adı.
Kan: 1. Soylu ailelerin yetiştirilmek üzere başka aileye «al. • v e t ıî tlri^r^TK^ k—!rri ?. Bir v.
öldürülen biri karşılığında, tazminat olarak diğer -ov -kisi: 3. Düşünden önce akrabasının veya arkada^nır *
KaşCü; fcrkegîn CYlenmeK nıyeııyıe
gün şaka olarak birbirine takılan, arkadaşlık eden k;z >, – _ kek İçin de kullanılıyor.
Psetluh: Evlenmek niyetiyle bir kızla arkadaşlık eden ve\ lip olan erkek.
Pşenh (pşerah): Herhangi bir toplumsal faaliyette vaş.’
ıııade) hizmetini görmek ve onlara yardımcı olmak -rında bulunan genç erkek. Eskiden şövalyelerin yaz”‘ -taşıyan kişi, silahtar.
Vorşer: Sohbet. Daha dar anlamda, kızlı erkekli top -r şenlik sohbetleri için kullanılır.
Vunafe: Toplumsal olaylarla ilgili olarak thamadde*’: rafından verilen ve manevi yaptırım gücü