Cihada giderken sarsılmayan
Cihada giderken sarsılmayan ve hiçbir kılıcın parçalayamadığı cesaretiyle,
Muzaffer dönerken bile kaybolmayan tevazusuyla…
Hâsılı kelâm, hayatının her safhasında sergilediği hal ve tavırlarıyla, yaşadıktan ve söyledikleriyle, bugün de bizim için değişmez bir rehber ve modeldir.
Mümtaz Sevgili
Sevdâsı pîr-ü pâk gönüllere nasip olan Mümtaz Sevgili!
Rûhunun her şeyden önce yaratılmış olması, Mevlâsı tarafından sevilmesi ve hürmetine âlemlerin yaratılması, senin kadr-ü kıymetini anlatmaya yeterli bir delil değil mi?
Aziz Sultan rûhunu yaratıp, hitap buyurdu; defalarca ‘Gel!’ dedi, geldin; ‘Git!’ dedi, gittin, itaat ettin. Mûtî ismine ve sonsuz sevgiye lâyık görüldün. Her şey bundan sonra başladı; Arş, kürsü, levh, kalem, semâ, arz, ins-ü cin, melekler, felekler nûrunla varlığa kavuştu. İtaatinle, Mevlâsına itaat edecek sayısız âlemler zuhur etti.
Günlerden bir gün, Peygamber sevdâlılanndan Câbir ibn-i Abdullah, ‘Allah’ın her şeyden evvel yarattığı şey nedir?’ diye soracak, Âlemlerin Fahri, kâinatın incisi, ‘Her şeyden evvel, senin peygamberinin nûrunu yarattı. O zaman ne levh, ne kalem, cennet, cehennem, melek, semâ, arz, güneş, ay, insan ve cin yoktu’ buyuracaktı.
Mevlâsı ilk onu yarattı, onu sevdi, onu sevdiği için kâinatı yarattı. Ebû’l-Ervâh (ruhlann babası) olan Efendimizin (sav); ‘Âdem, su ile çamur arasında iken ben nebî idim’ buyurması, esrar perdesini aralıyor, gönüllere heyecan veriyor, insanı düşünce denizine daldınyor.