ÇOCUK; Aim. Kind (n), Fr. Enfant (m), İng.
Child. İnsan yavrusu. Her âilenin gönülden istediği,
evin neşesi olan çocuk; gelecek günlerin kurucusu,
teminâtı, cemiyetin de temelidir. Çocuğun beden
ve ruh sağlığı için gösterilen gayret, fedakârlık
ve bu uğurda yapılan çalışmalarla cemiyet sağlam
temellere oturabilir. Her şeyimiz, yarının büyükleri
için olmalıdır.
Çocuk denilen varlık iyi tanınmalı, onun özelliklerine
uygun tedbirler zamânında alınmalıdır.
Böylece çocuk tehlikeli dönemlerini kolayca geçebilir
ve kendisini koruyabilecek çağa sağlam
erişebilir.
Çocuk Bakımı
Çocuk bakımını doğumdan önce ve doğumdan
sonra olarak ikiye ayırmak mümkündür. Doğum
öncesi bakımda esas olan, doğuma hazırlanan anne
olacaktır. Annenin hâmilelikte geçirdiği salgın hastalıklar, rûhî sarsıntılar, beslenme bozuklukları anneyle
berâber çocuğu da gtkiler. Bu sebeple hâmilelerin
belli aralıklarla bir kadın doğum hekiminin
kontrolü altında takib edilmesi gerekir. Ülkemizde
köylerde gezici ebeler, ana-çocuk sağlığı teşkilâtı,
kasabaların sağlık merkezleri, doğum evi ve hastâneleri
bu hizmet için kurulmuştur.
Her anne babanın en büyük arzusu ve mutluluğu,
sıhhatli bir yavruyu bağrına basmak, onu en
iyi şekilde büyütüp yetiştirebilmektir. Canlılar
içinde en zor büyüyen ve en fazla bakım isteyeni
insan yavrusudur. Bu bakımdan çocuk sâhibi olmayı
istemek demek, her türlü sorumluluk ve fedâkârlığa
hazır olmak demekdir. Bu ise ancak kadınların
bedenî ve rûhî bakımdan analığa hazır
olmaları ile mümkündür.
İlk çocuğunu dünyâya getirecek annenin yaşı
hem kendisi hem de doğacak çocuğun sağlığı açısından
önemlidir. En uygun doğum yapma yaşı
18-26 yaşlar arasıdır. Yaşı 16’dan küçük veya
40’dan büyük olan kadınların çocuk doğurması
mahzurludur.
Çocuk, anne rahmine düştüğü andan büluğ
çağının sonuna kadar sürekli büyüyen ve gelişen
bir varlıktın Büyüme, vücut ölçülerinin gözle fark
edilir şekilde artması; gelişme ise biyolojik fonksiyonların
gelişimi ve olgunlaşmasını ifâde eden
bir deyimdir.
Büyüme ve gelişme çeşitli çağlarda hızlanma
ve yavaşlama göstermesine mukâbil, sürekli bir
olaydır ve belirli bir sıra tâkib eder. İlk yaşta baş,
daha sonra âzâlar (kol ve bacaklar) ve büluğda da
gövde büyümesi ön plândadır. Gelişme de gene
belli bir sırada olur, meselâ bebek önce başını tutar,
daha sonra oturur, belli bir zaman sonra da yürür.
Yeni Doğan Bebek
Çocuğun hayâtındaki ilk ağlama doğar doğmaz
olur. Normal, sağlıklı bir bebek, doğumdan hemen
sonra nefes alır ve ağlar. Bu, onun canlı olarak
dünyâya geldiğini gösteren ilk işârettir. Doğumu
tâkib eden ilk dört haftalık döneme, yeni doğan
dönemi denir. Bu sürede çocuk, dış dünyâya
uyum sağlayabilmek gâyesiyle büyük bir çaba
gösterir. Yeni doğanın derisi gül pembesi renkte ve
incedir, kolayca tahriş olabilir. Yeni doğan bebeklerde
genellikle doğumdan sonraki ikinci veya
üçüncü günlerde sarılık görülebilir. Buna fizyolojik
sarılık ismi verilir. Bu normal olup telaşlanmamalıdır.
Bu sarılık 8- 10. günlerde kendiliğinden
kaybolur. Sarılık, doğar doğmaz veya ilk 24 saat
içinde ortaya çıkarsa hemen doktora başvurmalıdır.
10 günden fazla devâm eden sarılıklarda da
doktora gitmelidir.
Normal yeni doğan bir bebeğin omuzlarında,
sırtında, alın ve yanaklarında kısa tüyler bulunurve birkaç gün içinde dökülür. Ayrıca ileride esmer
tenli olacak bebeklerin bel bölgesinde, kaba etlerinde
çürüğü andıran morumtrak lekeler görülebilir.
Bunlar, normal çocuklarda bulunur ve bir yaşma
doğru kaybolur.
Yeni doğan bebeğin başı vücuduna göre biraz
büyükçedir. Baş kemikleri doğumda henüz tam birleşmemiştir.
Tam tepede ve alnın üstünde olmak
üzere iki tâne bıngıldak bulunur. Bâzı çocuklarda
doğumda saçlar çok, bâzılarında ise azdır. Bu saçlar
ilerideki saçları hakkında bilgi vermez. Çünkü
bunlar ilk 3 ay içinde dökülür ve yerine yenileri çıkar.
Saçlar 9. aydan îtibâren çoğalır. Yeni doğan çocuğun
gözleri ilk günlerde kapalı ve şiştir. Gözlerin
bu dönemdeki rengi sonradan değişir ve kalıcı rengi
9-10. aylarda ortaya çıkar. Kız ve erkek çocuklarında
anne hormonlarının etkisi altında memedeki
süt bezlerinin şişmesine sık rastlanır. Böyle şişmeler
için hemen telâşlanmamak, memeler katiyen
oğuşturulmamalı, sıkılmamalı ve temiz tutularak
mikroplardan korunmalıdır. Bir yaşma geldiği
halde hâlâ yumurtalıkları (hayaları) yerine inmeyen
erkek çocukları mutlaka doktora götürülmelidir.
Aksi takdirde ileride kısırlığa yol açabilir.
1. Bebeğin özellikleri ve ihtiyaçları: Yeni
doğan bir bebek zamanının büyük bir bölümünü
uykuda geçirir. İlk günlerde yaklaşık 20 saat uyur.
Uyanır uyanmaz ilk yaptığı şey ağlamaktır. Uykusu
ve uyanıklığı karnının aç olup olmaması ile yakından
ilgilidir. Bu sebeple gece ve gündüzü ayırmadan
24 saatte 6-8 kere uyanır. Her uyandığında
da beslenmek isteğiyle ağlar. Uyanma araları bâzı
çocuklarda çok düzenli olup, bunlar üç saatte bir
uyanırlar. Bâzıları ise beslenmek için güçlükle
uyandırılabilirler. Zamanla bebek düzenini bulur,
uyanık kaldığı süre uzar, beslendikten sonra hemen
uyumayıp kendisini besleyene ve etrafına bakınmaya
başlar. Böylece dış dünyâyı tanımaya çalışır.
İlk dışkısını doğumdan sonraki ilk 12 saat
içinde yapar. 48 saat içinde hiç dışkı yapmaması bir
hastalık işâretidir. Bebeğin doğumu tâkib eden ilk4-5 günde yaptığı koyu renk ve yapışkan dışkıya
“mekonyum” denir. Daha sonraki günlerde dışkı
normal rengini bulur. Anne sütüyle beslenenlerde
dışkı, yumurta sarısı; inek sütüyle beslenenlerde
daha açık sarı ranktedir. Yeni doğan bebek doğumdan
sonraki ilk 3-5 günde ağırlığının 200-300
gr kadarını kaybeder. Bu günlerde bebeğin ateşi
yükselebilir. Buna susuzluk ateşi denir ve bir hastalık
belirtisi değildir. Normal yeni doğan, dâimâ
doğar doğmaz ilk idrarını yapar. İdrar yapma 24-
48 saatten fazla gecikirse veya idrar yaparken ağladığı
fark edilirse mutlaka bir hekime başvurmalıdır.
Bebeğin ağlaması, ihtiyaçlarını çevresine
bildirmek için kullandığı bir haberleşme yoludur.
Tabiî ihtiyaçlarının karşılanması dışında ağlama ve
bağırma; bir sıkıntı, bir hastalık belirtisi olarak
değerlendirilmelidir. Sıkı kundakta sarılı olması,
burnunun tıkalı olması, gazının çıkarılmaması,
birer ağlama sebebidir. Evde rahatlatmak için alınan
tedbirlere rağmen çocuğun ağlamaya devâm
etmesi hâlinde bir hekime başvurulmalıdır.
Çocuğun ağlamasından sıkılmamalıdır. Çünkü
çocuğun bu ağlaması; zikir, tehlil ve Allahü teâlâ
için hamddır. Anası ve babası için ise, duâ ve
istiğfârdır. Nitekim; “Müminin çocuğu, dört ay
“Lâ ilâhe illallah”; dört ay “Muhammedün Resûlullah”
ve dört ay “Allahümmağfir lî ve livâlideyye”=
Yâ Rabbî, beni ve anamı-babamı mağfiret
eyle, der.” buyurulmuştur.
Çocuğun ağlamasının başka sebepleri de olabilir.
Meselâ çocuk sık nazara uğrar. Peygamber
efendimiz bir gün eve gelince ağlayan bir çocuk sesi
işitti. Hemen; “Bu çocuğunuzda ne var da ağlıyor,
göz değmesine karşı bir şey yaptırmadınız
mı?” buyurdu.
2. Bebekte duyuların gelişmesi:
a) Görme: Yeni doğmuş bir bebeğin henüz
görme kâbiliyeti yoktur. Bu, kör olduğu mânâsına
gelmez. Görmek için gerekli bütün esas unsurlar
olduğu halde, gözün en mühim tabakası olan retina
tabakasının tam teşekkül etmeyişindendir. Göz
rengi hemen bütün çocuklarda mâvimsi olup, esas
rengini daha sonra alır. Görme kâbiliyeti 1,5-2
aylıktan sonra ortaya çıkar.
b) İşitme: Çocuk ana rahmindeyken bile bu
duyu mevcuttur. Sese karşılık olarak başın çevrilmesi
ilk haftadan sonra olur.
c) Tad alma: Çabuk gelişir, birkaç günlük
bebek bile acıyla tatlıyı ve tuzluyu ayırd edebilir.
d) Koku alma: Bu duyu da iyi gelişmiştir.
Fenâ birşey koklatılırsa çocuk başını çevirir.
e) Dokunma duyusu: Ana rahmindeyken bile
vardır. Doğumdan sonra giderek artar. Dokunma
hissi derinin muhtelif yerlerinde başka başkadır.
Hassâsiyet el içi ve ayak altında en fazladır.
Bebekte en hassas yerlerden biri de yüz derisidir.Dudaklarına, yanağına dokunan bir şeyi arar, emmek
ister, soğuk ve sıcağı çok iyi hisseder.
Yeni Doğan Bebeğin Bakımı
İlk yapılacak iş ağız ve burun temizliğidir.
Bebek baş aşağı tutulur. Temiz bir gaz bezi ile
ağız içindeki rahim sıvısı temizlenir. Her iki göze,
içinde % 1 gümüş nitrat bulunan göz damlası damlatılır.
Kesilmiş göbeği üzerine mersol sürülüp temiz
bir gazlı bezle kapatılır. Odanın ısısı 22-24 derece
olmalıdır. Annesine verilmesi doğumdan sonraki
ilk 1-2 saat içinde olmalıdır.
Bebeğin, en fazla sevgiye ihtiyâcı vardır. Hayâtın
ilk günlerinde bir bebek için en önemli şey
acıkmak ve beslenmektir. Birkaç hafta içinde kendisine
yaklaşan bir kimsenin sesini işitir işitmez huzursuzluğu
geçer ve ağlamasını keser. Çocuklar
doğumdan kısa bir zaman sonra beslenme ve diğer
ihtiyaçlarının giderilmesinin yanısıra ilgi de beklerler.
Çocuğu okşama, kucakta sallama, kendisine
seslenme gibi sevgi ve şefkat gösterilerine “analık
etme” denir. Normal bir bebek, doğumdan hemen
sonra bu analık sevgisini bekler. Çocuktaki ana
sevgisi ihtiyâcı, beslenme gibi temel ve doğuştan
olan bir ihtiyaçtır. Bu, çevresine güvenini sağlar.
Beslenme
Canlı yaratıklar içinde beslenmesi, bakım ve
yetiştirilmesi için özel îtinâ ve bilgi isteyen varlık,
insan yavrusudur. Çocuk sağlığının tam mânâsı
ile korunması için beslenme esaslarının çok iyi
bilinmesi gereklidir. Çocuk bakımında beslenme
başta gelir. Alman besinler; büyüme, günlük hareket,
yıpranan hücreleri tâmir ve vücut ısısının
te’mininde kullanılır.
a) Anne sütüyle beslenme: Çocuğun yeterli
beslenmesi için tek tabiî gıdâ vardır; bu da “anne
sütü”dür. Anne sütü kendi yavrusu için en ideal süttür.
Hiç bir süt anne sütünden daha iyi olamaz. Anne
sütü alan çocukta hastalıklar daha az görülür.Temizdir, mikropsuzdur, ısınmıştır, kullanılmaya
dâimâ hazırdır. Hazmedilmesi kolaydır, antikorlar
(mikrop öldürücü maddeler) ihtivâ eder. Emzirme
sırasında bebek-anne yakınlığı ve bağlılığı yıllarca,
hattâ ömür boyu sürecek sevgi bağını geliştirir.
Emzirmenin, annenin vücut güzelliğini bozacağı
görüşü yanlıştır. Ayrıca çocuklarını emziren
annelerde, kadınlarda en sık rastlanan meme kanseri
daha az görülmektedir.
Genel olarak annenin alışkın olduğu yemeklerden
hepsini yemesinde çocuk için bir mahzur
yoktur. Ancak anne her zaman kendisine rahatsızlık
verdiğini bildiği yiyecekleri yememelidir. Annenin
emzirirken aldığı ilâçlara da dikkat etmesi gerekmektedir.
Emziren annenin yiyeceklerinde her zamanki
yemeklerine ilâve olarak günde 1 kg yoğurt veya
süt bulunmalı, mümkün olduğu kadar bol sebze, salata,
meyve yemeli, portakal veya başka meyve sularından
1-2 bardak içmelidir. Annenin sütü bolsa
her emzirmede değiştirerek yalnız bir meme verilmemeli,
sütün az olduğu hallerde her iki meme
sırası değiştirilerek verilmelidir. Memeyi tamâmen
boşaltmak için 15-20 dakika emzirmek yeterlidir.
İlk 24 saat içinde, her 2-4 saatte bir 5 dakika
emzirilmesi kâfi gelebilir. Bundan sonraki 24 saat
içinde ise her 3-4 saatte bir 5 dakika ve daha sonraki
günlerde her 3-4 saatte bir 15-20 dakika emzirmeye
gayret edilir.
Anne sütüyle beslenme bâzı hallerde arzu edilmez.
Bunlar; annenin bulaşıcı hastalığı olması,
ikinci bebeğe hâmilelik, sara nöbetleri geçiriyor olması,
uyuşturucu veya sütle bebeğe geçen ilâçları
alıyor olmasıdır.
b) Karışık beslenme: Emdiği anne sütü ile
tam doymayan bebeklerin gıdâ ihtiyaçları hayvan
(inek) sütü ile tamamlanacaktır. İlk 8 haftada süt
ve su yarıyarıya, 8. haftadan 3. ayın sonuna kadar
2 süt 1 su hesâbıyla sulandırma yapılır.c) Su ve diğer besinler: Daha ilk günlerden çocuğa
süt saatleri arasında ara sıra su vermelidir.
Suyu 2 dakika kaynattıktan ve oda ısısına gelinceye
kadar soğuttuktan sonra içilmelidir. Meyve sularından
en uygun olanlar elma, portakal, şeftâli
sulandır. Meyve sularını tâze olarak hazırlamalıdır.
Pirinç ununda barsağı zedeleyebilecek selülozlar bulunmadığı
için ilk aylarda ve özellikle ishale isdidatli
çocuklarda tercih edilir. Muhallebi, çocuğun
yaşına göre sulandırılmış süte veya saf süte un ve
şeker ilâvesiyle hazırlanır. Meselâ 20 gr süte iki
çay kaşığı pirinç unu ve iki çay kaşığı şeker ilâve
edildikten sonra yarım saat kadar kaynatılır. Unlu
mamalar her ne çeşitte verilirse verilsin, vücudun
mineral eksikliğini ve protein ihtiyâcını yalnız başına
karşılayamaz. Onun için sebze ve meyvelere de
hemen başlanması gerekir. Meyvelerden en iyisi
muz ve haşlanmış elma püresidir. Muz ezilerek ve
sütle karıştırılarak daha yumuşak bir kıvama getirilir.
Çocuk 4 aylık olunca sebzelere başlama zamânı
gelmiştir. Havuç, kabak, ıspanak, yeşil fasulye,
pancar, domates, patates, soğan, kamıbahar ve kereviz
en faydalı sebzelerdir. Başlangıçta sebzeyi
almakta zorluk çıkaran çocuklara sebzenin suyu
verilerek (kaynatıldıktan sonra) hiç olmazsa bir kısım
faydalı maddenin vücuduna gitmesi sağlanabilir.
4. ayın ilk yarısında yumurta sarısını çocuğa vermeye
başlamak faydalı olur. Yumurta sarısı katı
olarak verilmelidir. Kıymetli bir gıdâ olan yumurta
aynı zamanda vitaminler ve demir bakımından da
zengindir. Yumurtanın tâze olmasına âzamî dikkat
gösterilmelidir. Et, genel olarak altıncı ayda eklenir
ve ilk verilen etler tavuk ve kuzu ciğeri, beyin ezmesi
olmalıdır. Usûlüne göre hazırlanır ve yedirilir.
OKUL ÖNCESİ TÜRK ÇOCUKLARININ
GELİŞİM ÖLÇÜMLERİ
Kız Çocuklar
Ağırlık (Kg) Bov (Cm) Baş Çev. (Cm)
Yaş Orta S.S. Orta S.S. Orta S.S.
1 ay 3.6 0.7 54.7 1.8 36.0 1.0
3 ay 6.0 0.8 59.8 2.8 39.7 1.1
6 ay 7.5 1.0 65.7 3.1 42.0 1.2
9 ay 8.4 1.1 70.1 2.8 43.4 1.2
12 ay 9.0 1.0 73.6 2.9 44.4 1.2
18 ay 10.6 1.3 79.5 4.4 45.7 1.3
2 yıl 11.7 1.4 84.4 5.0 46.7 1.3
2.5 yıl 12.6 1.7 88.9 5.6 47.5 1.4
3 yıl 13.6 1.8 93.1 6.0 48.1 1.4
3.5 yıl 14.6 2.0 96.9 6.4 48.6 1.4
4 yıl 15.6 2.2 100.4 6.7 49.0 1.5
4.5 yıl 16.5 2.4 103.6 7.0 49.4 1.5
5 yıl 17.5 2.5 106.4 7.2 49.8 1.5
6 yıl 19.5 2.9 110.8 7.6 50.4 1.5
(S.S. : Sıtandart Sapma)Ağırlık (Kg) Bov (Cm) Bas Cev. (Cm)
Yaş Orta S.S. Orta S.S. Orta S.S.
1 ay 4.3 0.5 55.6 2.9 36.7 1.0
3 ay 6.1 0.8 60.9 3.2 40.6 1.1
6 ay 7.9 1.0 67.5 3.4 43.1 1.2
9 ay 9.0 1.1 72.3 3.5 44.6 1.4
12 ay 9.9 1.1 75.6 3.6 45.7 1.4
18 ay 11.1 1.3 80.7 3.9 47.0 1.3
2 yıl 12.1 1.5 85.3 4.0 47.8 1.3
2.5 yıl 13.1 1.6 89.5 4.2 48.4 1.3
3 yıl 14.1 1.7 93.3 4.3 48.9 1.3
3.5 yıl 15.1 1.9 96.9 4.5 49.3 1.3
4 yıl 16.1 2.1 100.2 4.9 49.7 1.3
4.5 yıl 17.1 2.2 103.5 5.5 50.0 1.3
5 yıl 18.1 2.4 106.7 6.3 50.3 1.3
6 yıl 20.2 2.7 113.5 8.9 50.8 1.4
Normal bir çocukta önemli gelişme noktalarının
zamanları:
Yüzükoyun yatarken başını yerden kaldırma 3-4 hafta
Eşyâyı gözüyle tâkib etme ve bakıcısına
gülümseme………………….. ……………………. …….. 2 ay
Elleri ağzına götürme ve eşyâlara uzanma…. ……2 ay
Kendi elleriyle oynaması………………. ……………..3 ay
Gözlerini sesin geldiği tarafa çevirme
ve annesini tanıması………………………………….3-4 ay
Başını rahat dik tutması,
eline verileni ağzına götürmesi……….. …. ………..6 ay
Yabancıları tanımaya ve ayırt etmeye başlaması . 4 ay
Sırt üstünden yüzükoyun pozisyona geçmesi…4-6 ay
Sesleri taklid etmesi (baba, mama gibi)……….. 6-9 ay
Desteksiz oturma, eşyayı bir elinden
ötekine geçirmesi……… ….*……………………..-..7-8 ay
Emeklemesi, ayağa kalkması………. ………… .9-12 ay
Desteksiz ayakta durması……… ………………. …11-13 ay
Desteksiz yürümesi……….. ;…………………….12-14 ay
Mânâlı kelime söyleme……….. …………….. 13-16 ay
Kaşıkla kendi kendine yeme……………………16-24 ay
Bıngıldağın kapanmasın……………………………….18 ay
Oyuncağını açma…………………………………. 18-24 ay
Büyük abdest ve idrar kontrolü…….. ………. 15-24 ay
Üç kelime ile cümle………………….. …….. ………18-26 ay
Merdiven çıkma………………. …………….1……20-30 ay
Yeni Doğan Bebekte Hastalıklar
a) Hastalık işâretleri: Bebek ne kadar küçükse
hastalığa yakalanması da o kadar kolaydır.
Anne-babanın buradaki görevi çocuğundaki hastalığı
başında fark edebilmektir. Ayrıca belirtilerin
hangisinin önemli, hangisinin önemsiz olduğunu
da, anne-baba ayırabilmelidir. Yeni doğanda rastlanan
hastalık belirtileri özet olarak şunlardır: Sık
nefes alma, solunum güçlüğü, nefes tutma, morarma,
ağızdan köpük gelmesi, karında aşırı gerginlik,
doğumdan sonraki ilk 48 saatte dışkı yamaması, aşırı kusma, havâle geçirmesi, vücut hararetinin
çok yüksek veya düşük olması, bir bacağın
ötekinden daha kısa görünmesi.
b) Bebeğin rahatsızlıkları: İlk ortaya çıkacak
olaylar doğumdaki zorlanmaya ve mâruz kalman
güce karşı meydana gelmiş olan durumlardır. Bunların
en önemlileri kemiklerdeki kırıklar* boyunda
duruş bozukluğu, sinir felçleri ve kafa içi kanamaları
olarak söylenebilir.
Doğuştan iskelet sistemi hastalıkları da bebeklerde
üzerine eğilinmesi gereken rahatsızlıklardır.
Çünkü erken dönemde tedâvi edilmemesi
hâlinde bâriz sakatlıklar meydana getiren durumlardır.
Bunlardan en önemlisi ve en sık rastlanılanı
doğumdan olan kalça çıkığıdır. Doğumdan kalça
çıkığı yeni doğan dönemindeyken mutlaka teşhis
konulması gereken hastalıklardandır. 1000 bebekten
birinde bu rahatsızlık görülür. Hastalık
kalça eklemindeki oyuğa bacak kemiği başının
tam girmemesi sonucu meydana gelir. Doğuştan
kalça çıkığı tam veya kısmî olup hastalığın sebebi
kesin olarak bilinmez. Kalça çıkığı olan bir çocuğun
çıkık taraftaki bacağı kısadır. Ayak dışa
dönüktür. İki taraftaki bacak deri kıvrımlarının
hizâsı farklıdır. Çocuk yürüyorsa, topallama vardır.
Kalça çıkığı teşhisi konulan yeni doğan bebeklere
atel uygulanır ve bacaklar 90 derecelik
pozisyonda tesbit edilir. Genellikle 6 aydan uzun
sürede iyileşme sağlanır.
c) Kan uyuşmazlığına bağlı sarılıklar: İki tip
olan kan uyuşmazlıklarından bebek için esas tehlikeli
olan “Rh uyuşmazlığadır. Anne-baba arasında
Rh uyuşmazlığı olması durumunda ilk doğan çocuk
normal olabilir. Sonrakiler ise anne kamında ölebilir;
doğduktan sonra ilerleyici sanlık ve kansızlık ortaya
çıkabilir. Sarılığın sebebi çocuğun parçalananalyuvarlanndan ortaya çıkan ve beyni için çok zararlı
olabilen “bilirübin” maddesidir. Aralarında Rh
uyuşmazlığı varsa, yâni annenin kan grubu Rh(-), babanmki
Rh(+) ise gebelik müddetince doktor tarafından
annenin sık sık kontrolü yapılmalı ve doğum
mutlakâ bir hastânede olmalıdır. Anne Rh(-) ve
doğan bebek de Rh(+) ise ilk 72 saat içinde anneye
“Rhogam” adıyla bilinen ilâç yapılmalıdır. Böylece
ikinci çocuktaki sarılık tehlikesi ortadan kalkacaktır.
Yeni doğan sarılıkların tehlikesi kanda yükselen
bilirübinin beyinde belli odaklarda toplanmasıdır.
“Kemikterus” denilen bu durum çocukta çeşitli bozukluklara
sebeb olur ve tedâvisi olmayan (geriye
dönemeyen) bir haldir. Bu durum başlıca zekâ geriliği,
oturamama, yürüyememe, konuşma ve duyu
kusurları ile kendini gösterir.
Kan uyuşmazlığına bağlı sarılığın tedâvisi:
Doğumdan sonraki ilk 24-36 saat içinde sararmaya
başlayan her çocuk hemen hekime gösterilmelidir.
Kandaki bilirübin seviyesi belli bir yüksekliğe
varırsa âcilen çocuğun kanı değiştirilir. Kanda
bilirübin seviyesi fazla yüksek değilse “fototerapi”
denilen ışıkla tedâvi metodu uygulanır.
d) Kusma: Bütün çocukluk yaşlarında sık görülen
bir belirti olup, yeni doğan döneminde de değişik
sebeplere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Basit
kusmalar; su ve kilo kaybına yol açmayan az miktarda
gıdâ artığının dışarı çıkarılmasıdır. Bu durum
pek önemli değildir. Beslenme hatalarına bağlı
kusmalar; sütün fazla verilmesi, biberon emzik
deliğinip fazla geniş olması, emerken hava yutması,
çok sık beslenen çocukta kusmaya sebeb
olabilir. Bu besleme hatâlarının düzeltilmesiyle
kusma durur. Hazım kanalına âit doğuştan hatâlara
(bozukluklara) bağlı kusmalar; yemek borusunun
doğuştan dar olması, yemek borusunun kısa olması,
yemek borusu ile nefes borusu arasında doğuştan
irtibatlı kanal olması, barsaklara âit darlıklar,
tıkanmalar, barsak boğulmaları, mîdenin
on iki parmak barsağına açıldığı kısımda darlık.
Bunların tamâmı kusma sebebi olup, bebek içingerektiren
bu durumlar tedâvi edilmezlerse hayatla
bağdaşmazlar. Midenin on iki parmak barsağına
açılan kısmındaki darlık (pilor darlığı) hâlindeki
kusmalar bebek üç haftalık olunca başlar. Kusmalar
fışkırma tarzındadır ve bebek kilo alamaz
olur. Tedâvisi ameliyattır. Ayrıca kusmukta safra
varsa barsakta bir darlık vardır.
Mikrobik hastalıklarda da kusmalar ortaya çıkar.
Nezleden orta kulak iltihabına ve menenjite kadar
bulaşıcı hastalıklarda kusma ortaya çıkabilir.
Kusma her zaman tehlikeyi haber veren bir belirti
olarak ele alınmalıdır. Kusmuğun çocuğun ciğerlerine
kaçmasını önlemek de çok mühimdir.
Çünkü bu olay başlı başına bir zâtürre sebebidir.
e) İshal: Yeni doğan ve süt çocukluğu dönemlerinde
sık rastlanan bir hastalıktır. Ciddiye
alınmaz ve zamânında tedâvi edilmezse çocuğun
su kaybına ve ölümüne yol açabilir. Yeni doğan çocuklarda;
beslenme hatâları, dengesiz ve fazla
beslenme, sindirim sistemine giren mikroplar, çocukta
doğuştan sindirim kusurları ve enzim eksiklikleri
ishale sebeb olabilir. Gaita çok sulu ve
sıktır. Rengi sarı veya yeşil olabilir. Berâberinde
mama almama, kusma, karında gerginlik gibi belirtiler
de bulunur. Burada vücuttan su ve tuz kaybedilmesi
en önemli olaydır. İshal olan çocuğa
sulu yiyecek-içecekler bol verilmeli ve böylece su
kaybından zarar görmesi önlenmelidir.
f) Kabızlık: Yeni doğan bir bebekte doğumdan
sonraki ilk 36 saat içinde “mekonyum” adını verdiğimiz
ilk dışkı çıkmaz ise; barsakta darlık, tıkanma,
pankreasın doğum ile ilgili bozukluğu gibi durumlar
düşünülmeli, hemen bir hekime başvurulmalıdır.
g) Çocukta havâle: Sinir sisteminin hastalığı
veya fonksiyon bozukluğu sonucu iskelet adalelerinin
kasılması ve titremesiyle kendini gösteren
tabloya “havâle” adı verilir. Çocuk hastalıkları
arasında en âcil ve en korkutucu olanıdır. Yüzde,
el ve ayaklarda irâde dışı titreme ve hareketlerde
havâle geçirenlerde görülür.
Yeni doğan bebekte en sık havâle yapan sebepler
şunlardır: Doğumda bebeğin mâruz kaldığı
yük (travma), kan şekeri, kalsiyum ve magnezyum
seviyelerinin normalden sapmış olması, ateş
yüksekliği, sinir sistemi hastalıkları. Bu sebeplerden
dolayı ortaya çıkmış bir havâlede sebebe dönük
tedâvi yapılmalıdır. Ateştense, ateşi fazla yükseltmemeye
çalışmalıdır. Kandaki çeşitli maddelerin
seviyeleri kontrol edilerek anormal olanlar
varsa, sebeplerine yönelik tedâviye gidilmelidir.
h) Bulaşıcı çocuk hastalıkları ve korunma
çâreleri: Gözle görülmeyen canlı yapıların (mikroorganizmaların)
yaptığı ve çeşitli yollarla çocuklara
bulaşabilen hastalıklar, çocuk hastalıkları
içinde sayı ve önemce büyük yer tutar.Nezle, grip, bronşit, zâtürre, anjin, kızamık, kabakulak,
boğmaca ve benzeri bir kısım hastalıklar
sağlam çocuklara, hastalıklı çocukların ağızlarından
öksürük, aksırık, konuşma esnâsında çıkan
tükrük damlacıkları ile geçer. Çiçek, suçiçeği, bulaşıcı
deri hastalıkları temas ile çok kolay yayılırlar.
Bunlar hastaların kullandığı havlu, çamaşır, bardak
gibi eşyâlarla da bulaşabilirler. Çocukları bâzı
hastalıklardan korumak için, belirli zamanlarda
aşı yaptırmalıdır. (Bkz. Aşı)
Barsakların mikrobik hastalıkları ve bir kısım
besin zehirlenmeleri idrar ve dışkılar vâsıtasıyla
yayılır. Bunlar kirli elle yapılan, hazırlanan
yemeklerle sağlam şahıslara geçebilir. Sinekler
de, üzeri açık yiyeceklere konarak mikrop bulaştırabilirler.
ÇOCUK
04
Kas