ÇOCUK HEKİMLİĞİ
Çocuk hekimliği, doğumundan başlayarak bedensel, fizyolojik ve ruhsal gelişmesinin sonuna kadar çocukla ilgilenen bir tıp dalıdır. İnsanın gelişmesinde iki temel dönemi kapsar: doğum ve ergenlik.
Çocuk hekimliği ikiye ayrılır: klinik çocuk hekimliği ve koruyucu çocuk hekimliği. Bunlardan birincisi hastalıkların sebeplerinin, belirtilerinin ve tedavisinin betimlenmesiyle ilgilenir; İkincisi hastalıkların önlenmesiyle uğraşır. Koruyucu çocuk hekimliği, yaşamın ilk yıllarındaki (yaklaşık 2 yaşa kadar) çocuk bakımıyla eşanlamlıdır.
Yenidoğanın sağlığının korunmasında hep soyun devam ettirilmesi kaygısı egemen olmuştur. Tarihin başlangıcından itibaren, doğum yapan anneye ve çocuğuna nasıl bakılması gerektiğini anlatan tabletlere ve resimli papirüslere rastlanır. Ama çocuk hekimliği tam ifadesini ancak XIX. yy’da deneysel teknolojinin gelişmesiyle bulacaktır.
ÇOCUK HEKİMLİĞİNİN TARİHİ
Geriye doğru bakıldığında, bütün bilimler gibi çocuk hekimliği de, inşaatı mümkün kılan yapı iskeleleri birer birer yok olurken, başdöndürücü bir hızla durmadan yükselen bir gökdelene benzer.
Modern çocuk hekimliği yerini ancak XIX. yy’dan başlayarak bulmuştur. Gerçekten de çocuk hekimliği bilgilerinin yerine oturmasını, daha da önemlisi bu bilgilerin geliştirilmesini sağlayan etmen, biyoloji, genetik, dokubilim, biyokimya, biyofizik ve fizyoloji alanlarındaki buluşlardır. Bununla birlikte önceki dönemlerden (Antikçağ’dan XIX. yy’ın ortasına kadar) kalan bilgiler genel tıbbınkiyle karışsa bile bu bakımdan yararlı olmuştur. Bu arada özellikle Ortaçağ’da, çeşitli felsefî ve dinî kavramlar çocuk hekimliğinin gelişmesini engellemiştir. Gene de, bazı eski uygarlıklar genel olarak tıbba, özel olarak da çocuk hekimliğine, üzerinde yükseldiği iskelelerin bir bölümünü sağlamıştır.
Yunan-Roma dönemi
Çocuk hekimliği (genel tıptan, kadın ve doğum hekimi: de ayn değildi) dölüt-bebek anatomisinin öğrenilmesine* bilimin, hastalıkbilimin ve tedavi tıbbının giderek büyüye lik kazanmasında önemli ilerlemelere tanıklık eden bir e\ rir. Bu dönem Hippokrates (MÖ V.-IV. yy’lar), Demetrios padokyalı Arete (MS I. yy), Celsus ve Galenos’la temsil eı
Çin
Çinli çocuk hekimlerinin bu alandaki katkısı çok (bunlar kızamık ve çiçek hastalığını, ama özellikle, Avrı cak 1913’te öğrenilecek olan besin eksikliği hastalıklar lemişlerdir). Song hanedanı döneminde koruyucu çiçei yani koruyucu bir amaçla bedene hafif miktarda çiçek aşılamanın tarifi yapılmıştır. Kızamığın teşhisini sağlay, belirtisinin 1341’de Çinli bir hekim tarafından betimlen.; maktadır. Tıpta bir uzmanlık olarak çocuk hekimliğ 1076’dan beri okutulmaktadır.
Arap çocuk hekimliği
Arap çocuk hekimliği yaklaşık beş yüzyıl boyunca bit; lerini özümsediği Yunan uygarlığına çok şey borçludur; c nik ve tedavi tıbbı verileriyle zenginleştirilen bu öğeler, c ra Batı’ya tanıtılacaktır. Ebubekir Razi (854-932) Kitabu , (Lat. çev. Liber Medlcinalis ad Almansorem) adlı eserine hı: burun nezlesi, kulak iltihabı, kellik, çakma, şaşılık, göz ra hal, kabızlık, göbek fıtığı, bağırsak kurtları, mesane taşı mu, sara gibi yaygın hastalıkların teşhisini ve tedavisin pratik bir biçimde anlattığı kısa bir inceleme ekleyerek ç: kimliğinin babası durumuna gelmiştir:
«Hekimlerin şahı» Ibn Sina (980-1037) El-Kanun ft’t Tıt’ ı bında çocukluk ve ergenlik çağı hastalıklarına yer ayırmış’ doğanın bakımına, süt çocuğunun beslenmesine ve çocuk: larına ilişkin pratik temel bilgiler vermiştir (kitap I, bölüm I bekir Razi tarafından ele alınan hastalıklara, nezle, humm; sarkması, ağrılı işeme ve aptes etme hastalıklannı eklem-Sina çocukların 6 yaşa kadarki eğitimiyle de ilgilenmişti
Bununla birlike Arap çocuk hekimleri sonunda süreölç. trolojiye ve yatrofiziğe önemli bir yer vereceklerdir.
Ortaçağ
Antikçağ tıbbının birikimleri Batı’yı ancak XIII. yy’fiî ren, büyük Arap eserlerinin (bunlar Antikçağ bilgilerini; lenmişlerdir) Latince’ye çevrilmesiyle etkileyecektir. On çocuk ölümlerinin sayısı (açlıkla birlikte kızamık, çiçek zam salgınları sırasında meydana gelen ölümler) dehşet di. Çocuk bakım ve koruma yurt ve hastanelerinin inşas-kedilmiş çocuklara yardım ciddi bir iş durumuna geldi. X E. Razi’nin ve Ibn Sina’nın eserlerinin basılması, bunlanc r meşini kolaylaştırdı. Aynı dönemde çocuk hastalıklan k:: da ilk incelemeler yayımlandı.
Rönesans
Yerli dillerde çok sayıda kitabın yayımlanması yeni fc:r kuşağının bilgilenmesini sağladı. Erasmus’un, Rabeiais: Montaigne’in düşünceleri, eğitimde etkilerini gösterdi ve bundan böyle hem bedensel, hem zihinsel, hem ahlakî, -t toplumsal bir yaklaşımla, insanın eksiksiz bir biçimde y£~-ni amaç edinecek ve yavaş yavaş salt öğretimin yerini ak::
Bartholomaeus Metlinger, çocuk hekimliğini «halkın ar_; ğı şekilde anlatan» ilk kitabı kaleme alarak bu alana yenili; di. Onun 1473’te yayımlanan «Küçük Çocuklar İçin Besle<:~ mi» (Ein Regiment der Jungen Kinder) adlı eseri, süt çoc-_.-. ilişkin sağlık bilgileri, emzirme ve bebeklerin beslenmes: hastalıklan ve 2-7 yaş arası çocukların beslenmesi ve sağlığı” kin bilgilerin yer aldığı dört bölümü içerir. Ama yenilik, ç:: ğun iki devreye bölünmesindedir: yürümeyi ve konuşei renme dönemini kapsayan ilk yaş hekimliği ve küçük çcz. kimliği (7 yaşa kadar).
Rönesans, Antikçağ’dan beri edinilen bilgilerin bu yem _■ melere konu oluşturduğu bir geçiş dönemidir. Bununla birlik -nesans, modem çocuk hekimliğinin doğuşuna zemin hazırlîr
Aydınlanma çağı
Bu dönemde dikkate değer bilimsel ilerlemeler kaydedil i-yolojinin, mikroskopinin, dolayısıyla da dokubilimin ve er yolojinin başlangıcı); bu ilerlemeler ilerde çocuk hekimkf-‘ yansıyacaktır. Ama salgınların (veba, döküntülü tifüs, kızıl • mık ve çiçek) Avrupa’da çocuk nüfusunu kırıp geçirdiği – –
Belleville’de Süt Emzirme adlı H. Geoffroy’un tablosu. Servet veya statü ayrımı yapmaksızın annenin ve çocuğun korunmasını amaçlayan sistem, gebe kadınlar ve 6 yaşına kadar çocuklar için adım adım geliştirilmiştir.
İÇİNDEKİLER
ÇOCUK HEKİMLİĞİNİN TARİHİ
ÇOCUK HEKİMLİĞİNİN
evrimi
ÇOCUK hekimliğinin
KONULARI TEDAVİ VE BAKİM DÜZENİ ÇOCUK HEKİMLİĞİNDEKİ İLERLEMELER
de, çocukların yazgısı gene de pek içaçıcı değildir, aşka arkaik ilaçlarla (tatlandırıcılar, peklik gidericiler, ağrı ke-;r, sulandırıcılar, susatıcılar ve iç sürdürücüler) birlikte başvu-
– hacamat (kan alma) uygulaması, bu hastalıkların temel te-vöntemi olarak kaldı.
iodem çocuk hekimliği
scuk hastalıkları ancak 1750’lerden sonra gerçek bir ilgi uyan-aya başladı. O tarihten sonra, bu alandaki bilgiler sürekli ge-Bu gelişmeyle birlikte görünürde farklı iki eğilim (konfor-n ve yenilikçilik) ortaya çıktı: çocuk hekimliği, bir yandan özerk-: korumaya çalışırken, bir yandan da tıp alanındaki egemen nicelere bağımlı kaldı. O zamandan beri çocuk hekimliğinin inini belirleyen akımlar, özellikle François Magendie, Pierre ;nneau ve Claude Bemard tarafından temsil edildi. Magendie,
3 hekimlerle birlikte fiziksel ve kimyasal çocuk hekimliğinin ”u açtı. Bretonneau, salgın hastalık etkenlerinin önemini kayarak, her hastalığa özgü bir mikrobun bulaşmasına bağlı ma-rir halin varlığını kabul ettirdi. Durum, Pasteur’ün keşiflerinin annesine elverişliydi; bu sayede birçok enfeksiyon hastalığı-^ikrobu bulunup ortaya çıkarıldı. Bu buluş, çocuk hekimliği-vanı sıra çocuk bakımını da değiştiren tam bir devrim oldu, .de Bemard, hastalığı, hücre veya doku lezyonlarından önce dana gelen bir iç ortam bozukluğu olarak niteledi. Bu iç ortam üuğunun düzeltilmesi, her hastalık halinin temel tedavi gös-ssidir. Bu fiziksel-kimyasal, bakteriyolojik ve suyuksal tutum iayış modem tıbbın doğuşuna katkıda bulundu.
iünümüzde çocuk hekimliği
ccuk hekimliği, XIX. yy’daki buluşları dışlamaksızın önceki-: sıkı sıkıya sarıldığı kuramsal tutumlardan ve düşünce sislerinden yavaş yavaş kurtuldu. Ona bu ciddî tutumu fen bikrinin gerekleri benimsetti: her varsayım, özellikle yeni çö-ieme yöntemlerinin yardımıyla titizlikle denetimden geçiril-. durumundadır. Klinik, hiç kuşkusuz önemini yitirmemiştir, . artık, araştırmacılar tarafından geliştirilen yeni incelemelerin _yen katkısıyla nöbetleşen, zaman zaman da yerini bunlara ,<an bir çıkış noktasından başka bir şey değildir. Söz konusu lemeler biyokimyasal ve bakteriyolojik dozajları (kan, idrar, “-omurilik sıvısı), bağışıklıkbilim yöntemlerini, enzimlerin imasını ve dozajım, hormonal dozajları (in vitro ve in vivo), -bilim incelemelerini, hücre kültürlerini (bunlar özellikle kro-:3mların incelenmesine ve hastalıklı genlerin saptanmasına banmaktadır) kapsar. Biyofiziksel teknikler (elektrokardi-:am, ekografi, radyo-izotoplar, elektronik mikroskopla ince-=. radyoloji) dikkate değer bir gelişme gösterdi. Tıp tarihinde, -.sim Röntgen’in X ışınlarım keşfetmesinden (1895) sonra rad-:: kadar hızlı bir yayılma gösteren başka hiçbir buluş yoktur: cgrafi, anjiyografi, lenfografi, tomodensimetri ve nükleer .vetik rezonans hep radyolojiden doğmuştur.
ÎOCUK HEKİMLİĞİNİN EVRİMİ
;cuk hekimliğinin yavaş yavaş yetişkin hekimliğinden aynlma-^dan sonra uzun süre hep aynı kalan bu anabilim dalının birta-alt dallara bölünmesi; modem çocuk hekimliğinin evrimine . jasını vurmuştur.
j zorunlu özerklik, doğum öncesi çocuk hekimliğinin bugünkü iminde özellikle açık bir biçimde görülmektedir. Çocuk hekim-Enomalilerin sebebini bulmak için yaşamın başlangıcına doğru
mm
uzanmaktadır (yenidoğandan dölüte ve dölütten embriyona). Eğer anomaliler ancak doğumdan sonra saptanırsa düzeltilmeleri imkânsızdır. Temel bilimsel buluşlar, özellikle de Mendel’in kromozomlarla aktarılan kalıtımla ilgili yasaları, Watson ve Crick’in ikili sarmal kuramı, çocuk hekimliğinde başdöndürücü ilerlemelere yol açmıştır. Bu sonuncu kuram, kalıtsal yapının iki temel özelliğini göz önünde bulundurmaktadır: dezoksiribonükleik asit (DNA) tarafından denetlenen kendine benzer yapılar üretme ve bilgi taşıma işlevleri.
Çocuk psikolojisi ve çocuğun zihinsel yeteneklerine ilişkin bilgiler, çocuk hekimi ve fizyolog Alfred Binet’nin çalışmaları sayesinde yayılmıştır. Böylece çocuğun zekâ katsayısının hesaplanması, çocuk hekimliğinde çok önemli bir araç durumuna gelmiştir. Pasteur’ün bulaşıcı hastalıklarında mikroplann rolüne ilişkin buluşlan için de aynı şey geçerlidir; bu buluşların sonucunda geliştirilen önlemler (hastalıktan korunma, sağlık bilgisi, aşılar) koruyucu bir boyut kazanan çocuk hekimliğini dönüşüme uğratacaktır. Alfred Fleming’in 1928’de penisilini keşfetmesi, tedavi alanında bir devrim yarattı, çünkü bakteri hastalıklannın ve yarattıkları komplikasyonlann tedavi edilmesini ve dünyada çocuk ölümlerinin önemli ölçüde azalma göstermesini sağladı.
ÇOCUK HEKİMLİĞİNİN KONULARI
Çocuk hekimliği, gelişiminin değişik evrelerinde özgül bir varlık olarak çocukla ilgilenir. Gebelik öncesinde veya gebelikten itibaren başvurulan genetik danışmadan, ergenlikte ve ergenlik sonuna kadar da psikolojik danışmaya kadar uzamr.
Genetik danışma
Doğuştan kusurlu bir veya daha fazla çocuğu olan anababala-ra, bir hastalığı veya doğuştan bedensel kusuru olan kişilere ve hastalıklı veya doğuştan kusurlu bir anababası olan normal kişilere yöneliktir. Genetik başvurunun pratik sonuçları, risk sıklığı konusunda basit bir bilgilendirmeden, gebelik sırasında yapılan muayenelere kadar uzamr: dölütün morfolojisinin ve dinamiğinin ekografiyle incelenmesi, amniyosentez, fötoskopi, dölütten kan alma ve tümörlü koryona biyopsi yapma.
Hasta annelerde önleyici tedbirler
Bazı hastalıklar, gebelik sırasında annenin özel bir gözetim altında tutulmasını gerektirir: şeker hastalığı, atardamar hipertansiyonu, kalp veya böbrek hastalıklan. Patolojik bir doğum kazası geçirmiş, özel bir tedaviye tabi tutulmuş veya bazı ilaçların etkisi altında kalmış anneler de gözetim altında tutulmak zorundadır.
Patolojik olmayan gebelik
Bazı risklerin (erken doğum, kromozom hastalıkları, vb) belirlenebilmesi için annenin yaşının hesaba katılması gerekir. Yaşam tarzı, bazı maddeler (tütün, alkol, ilaçlar, uyuşturucu) ve radyasyon da gebeliğin seyrini etkiler. Düzenli muayeneler (ekografi, kızamıkçık, toksoplazma, firengi veya AtDS testleri) anne adayının gebeliği sonuna kadar götürüp götüremeyeceğinin öğrenilmesini ve doğum vaktinde gerçekleşirse yaşamın ilk aylarında bebeğin gelişiminin izlenmesini sağlar.
Yenidoğan
Bebeğin dünyaya gelmesi özel bakımı gündeme getirir, çünkü çok hassas bir dönem söz konusudur. Rahim içindeki dünyadan dış dünyaya geçiş bir dizi uyum sistemini harekete geçirir: kalp-damar, solunum, sinir, metabolizma ve kan sistemleri. Apgar skoru (doğumu izleyen dakikalarda kalp atışlarının sıklığı, solunum, derinin renklenmesi, kaslann diriliği ve örteneklerin uyanya tepkisi izlenerek hesaplanır) yenidoğanın sağlık durumunun değerlendirilmesini sağlar. Zorunlu durumlarda, tıbbî ekip tarafından bir acil müdahale karan alınabilir (reanimasyon, ısıtma veya kalp masajı).
Tıbbî ve nörolojik muayeneler (arkaik reflekslerin kontrolü, ağırlığın, boyun, baş ve göğüs çevresinin ölçülmesi) herhangi bir anomali olup olmadığını saptamak için zorunludur. Kalça çıkığı, tiroit yetersizliği veya fenilketonüri gibi bazı enzim eksiklikleri vb hastalıkların önüne geçmek için düzenli taramalar yapılır.
Patolojik sorunlar. Bunlar kısmen erken doğumdan (37 hafta dolmadan doğan çocuklar) veya yeterince olgunlaşmadan doğumdan (vaktinde doğan ama kilosu ve boyu ortalamanın altında olan çocuklar) kaynaklanır. Erken doğum, buna bağlı komplikasyonlar nedeniyle yenidoğan için tehlikeler yaratır. Erken bebek ölümlerinin yanı sıra solunum rahatsızlıklarına (hiyalin zarlar hastalığı), sindirim sorunlanna, kansızlığa, sanlığa ve özellikle nörolojik komplikasyonlara (beyin felci, çırpınma krizleri) neden olur. Bu dönemde çocuk hekimleri en çok kalpte, solunum sisteminde, üreme ve bo-
Erken doğan (prematüre) bebeklerin bakımı. Patolojik sorunların bir bölümü, içerdiği komplikasyonlar nedeniyle yenidoğan için tehlike yaratan erken doğumdan ileri gelir. Günümüzde bebekler ultramodern doğum sonrası servislerinde bakıma alınmaktadır. Bu bakım, erken doğumlarda ölüm oranının önemli ölçüde azalmasını sağlamıştır.
Doğum sonrası muayene.
Doğumda kafatası kemikleri tam olarak kaynaş mamıştır. Bu kemiklerin arasında yer alan boşluklar, yani bıngıldaklar 12-18 ay arasında kapanır.
şaltım organlarında olmak üzere çeşitli oluşum bozukluklarıyla ve kromozom anomalileriyle (diğerlerinin arasında trizomi 21, trizo-mı 13) karşılaşırlar. Esas olarak bir Rhesus sistemi veya ABO uyuşmazlığına bağlı olan bebek sarılıkları, hemoliz sarılık tehlikesi nedeniyle ağır bir hastalık olarak teşhis ediliyordu. Anneye gamaglo-bülin şırınga edilerek gerçekleştirilen koruma, bu hastalığın gidişini değiştirmiştir.
Süt çocuğu
İlk büyüme dönemi, nöroloji ve bağışıklık açısından olgunlaşmak için 24 ay kadar sürer. Bu dönem 9. aya doğru ayakta durma, 12. aya doğru yürüme ve 18. aya doğru da konuşma yeteneğinin kazanılmasıyla belirgindir. Bu dönemde kulak-burun-boğaz (KBB) ve sindirim sistemi enfeksiyonları çok sık görülür, ama bunlar sağlam bir bağışıklık sisteminin gelişmesini sağlar. Enfeksiyonlardan korunma bazı hastalıklarda (difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci, verem) zorunlu ve bazı hastalıklarda (kızamık, kızamıkçık, kabakulak, antihemofil, hepatit A ve B) ise ihtiyarî aşılarla sağlanır. Duygusal rolüne ek olarak dengeli ve zengin bir antikor katkısı (ağızsütü) sağlayan emzirme de aynı sonucu verir. Üçüncü Dünya ülkelerinde anne sütüyle besleme, enfeksiyonlara ve kötü beslenmeye karşı mücadelede önemli rol oynamaktadır.
Süt çocuğunun hastalıkları
Esas olarak enfeksiyon hastalıkları söz konusudur; antibiyotikler bu hastalıklan korkutucu olmaktan çıkarmıştır. Bununla birlikte bağışıklık sistemindeki bir anomaliyle (doğuştan veya edin-sel) ilişkili enfeksiyon belirtileri ciddî sorunlar yaratmaya devam etmektedir. Mukovisidoz gibi başka hastalıklar, yakında genetik
mühendisliğiyle tedavi edilebilecektir; cerrahî ve bağışıklıkbilim alanlanndaki ilerlemeler, kalp-akciğer nakillerine imkân sağlayarak, bu hastalığın hayatî bir tehlike oluşturmasının önüne geçmiştir.
Bununla birlikte, merkez sinir sistemi yavaş yavaş olgunlaştığından bazı hastalıklar ancak doğumdan sonra saptanabilir: beyin kaynaklı devimsel sakatlık, yozlaşma hastalıkları ve sinirsel-duyumsal kusurlar (ambliyopi, sağırlık).
Yenidoğamn anî ve nedensiz ölümü, nedeni bulunup açığa çıkarılmadıkça (bulunursa etkin bir korunma sağlayacaktır) anaba-ba için korku ve yılgınlık kaynağıdır.
Küçük ve orta çocukluk
Bu dönem, bedensel, ruhsal ve zihinsel olgunlaşma çağıdır (2-12 yaş). Çocuk büyür, konuşmayı öğrenir, toplumsallaşır, kişiliğini ve bilgilerini ortaya bu dönemde koyar.
Bu çağda görülen patolojik sorunlar bir önceki dönemden hissedilir ölçüde farklıdır. Enfeksiyon hastalıkları daha az görülür, ama komplikasyonlara elverişlidir (şiddetli eklem romatizması riski taşıyan anjinler, menenjit, kalp, böbrek veya kemik enfeksiyonlan). Bu dönem aynı zamanda yenidoğanda görülen hastalıkları (genetik
hastalıklar veya sinirsel-duyumsal bozukluklar) izleme çağü*
Aşılamalar, klasik çocuk hastalıklarından (suçiçeği, kızana kabakulak, kızamıkçık) kaynaklanan salgınların tehlikesini t; bir biçimde azaltmıştır. Bununla birlikte genelde zararsız e.: hastalıklar, kötü beslenen, bağışıklık sistemi bozulan veya tecı zünden tutukluğa uğrayan çocuklarda tehlikeli olabilir.
Alerjik hastalıklar (astım, egzama, kurdeşen) bu dönec:: ha sık görülür ve hem çocuğa hem de ailesine birçok gün.: run yaratır. Bu hastalıkların tedavisi bugün için sadece be_: yöneliktir.
Bu dönemde ur hastalıkları da sık görülür. Bu hastalıklar b-T ganlan ve bütün sistemleri etkileyebilir. Gene de, onkoloji a\sr. ki ilerlemeler, son birkaç yıl içinde sonuç veren tedaviler gelışr sini sağlamıştır. Bugünkü iyileşme oranları katı urlar için yuz lösemi için yüzde 65’tir; bu önemli bir ilerlemenin göstergese
Nihayet, erkenden koruyucu önlemi alınması ve yaşam se nin yükselmesi, gelişmiş ülkelerde, beslenme yetersizliği has: nnın (kansızlık, raşitizm, vitamin yetersizliği) gerilemesine ■’ bulunmuştur.
Erinlik ve ergenlik
Bu dönem cinsel, zihinsel ve ruhsal olgunlaşma çağıdır yaş). Bu yaşlarda birtakım bedensel değişiklikler olur: ağırlif yun ve birincil ve ikincil cinsel karakterlerin gelişmesi. Bu liğe geçiş döneminin temel özelliği ise hassaslıktır: ruhsal: kadar zihinsel alanda ve ilişkilerde (aile, okul, toplum) e gelen değişiklikler ergenlik dönemindeki gençleri bazen ysz çimler yapmaya yöneltir. Bu seçimler gencin dengesini (suç . uyuşturucu, fahişelik), hatta yaşamını tehlikeye sokabilir ır
Tıbbî sorunlar tamamen büyümeyle ilişkilidir (kısa bc şişmanlık, omurga eğriliği vb). Kronik çocukluk hastalık-dönemde özel bir şekilde dışa vurulur. Sık sık tedaviyi rer bir isyan evresi gözlenir. Sonuçta bu dönem, küçük yaş. ruhsal rahatsızlıkların fazlalaştığı içe kapanma ve psik: çokça görüldüğü bir dönemdir.
TEDAVİ VE BAKIM DÜZENİ
Son on beş-yirmi yıl içinde düşünsel ve teknik gelişme.: ta çocuğun hastaneye yatırılması ve tedaviye alınması arda geliştirmiştir. Doğum hekimliği, kadın hekimliği ve çc: kimliği çok uzun süre birbirine karıştırıldı. Sonra XVIII. yy üşen büyük insanseverlik hareketi, çocuk hekimliğinin öz-ni kazanmasına ve çocuk hastanelerinin açılmasına katfc lundu. Bununla birlikte bulaşma ve enfeksiyon nedeniyle ■ tanelerde çocuk ölüm oranları çok yüksekti. Tıpta ants-geçilmesi bulaşıcı hastalıklara (difteri, kızıl, kızamık…) y; mış çocuklar için tecrit edilmiş bölümlerin oluşturulması,: araştırma laboratuvarlarımn kurulması, çocuk hastaneler: Üşmesine katkıda bulundu. Öte yandan riskli gebelikleni: ni doğanların bakımının üstlenilmesi, ölü ve hastalıklı oranlarının azalmasına yardımcı oldu.
Bugün, çocuk hastalıkları için birtakım uzmanlık dallam: diyoloji, nöroloji, nefroloji, endekronoloji, cerrahî, neotal gelişmesi olağanüstü ilerlemeler sağladı. Çocuk reanimasy onatalajinin ve çocuk cerrahîsinin gelişmesine katkıda buh
Gelişmiş ülkelerde ve Türkiye’de duruı
Üniversite hastaneleri, yüksek teknoloji, araştırma ve c yeri olarak genel veya uzman çocuk hekimliği servislerine hastalıklarsın (enfeksiyon hastalıkları, yozlaşma hast kanser, ruh hastalıkları) bakımını üstlenir. Bakım, dışarıda yeneler ve hastanın gündüz hastaneye yatırılmasıyla tam; Bölge hastanelerinin çocuk servisleri temel olarak bakım i lenir. Hastane dışı tedaviler çocuğun gelişmesini denetley talıkları önceden belirleyen, psikolojik sorunlar, okul ve s; runları hakkında tavsiyelerde bulunan pratisyen veya uzrr veya kurum hekimleri tarafından sağlanır.
Çocuğa yönelik temel bakım ve koruma hizmetleri, bir çok tamamlayan kuruluşlar tarafından verilir: ana ve çocul m koruma merkezleri, kreşler, okul hekimleri, dispanserle
Üçüncü Dünya ülkelerinde durum
Hastalık yaşın, çevrenin ve sosyoekonomik düzeyin ör oynadığı bir olaydır. Kalkınmakta olan ülkelerde sıradan ha özellikle kızamık veya boğmaca, kötü beslenmeye, sıtmay laklara bağlı olarak kötü sonuçlar doğurabilir. Aynı şey, ayr lerle salgının yayılmasına ve verem gibi hastalıkların hortl yol açan AİDS için de geçerlidir. Tropikal Afrika’da kvaşiyoı
J <«<
Zorunlu muayeneler, çocuğun yaşamının ilk günleri, sonra da gelişmesinin bütünü üzerine bilgi verir. Bu muayeneler sonucunda sağlık karneleri düzenlenir.
268
rr i dengesizliklerinin en çarpıcı belirtisidir. Beslenme dengesizli.- protein yetersizlikleri ve bölgelere göre değişen demir, iyot, t: ‘-32, A, B veya C vitamini, folik asit, B12 vitamini eksiklikleriyim • er.dini gösterebilir. Ayrıca kötü beslenmenin yenidoğanın bü-«ec: î- ve beyin gelişmesi üzerinde zararlı etkileri de vardır.
■ oüyük çaptaki şehir hastanelerinin, kırsal merkezlerin ço-3u ı olduğu Üçüncü Dünya’ya uygun olmadığı görülmüştür.
I ı_ – yerde bakılan Afrikalı hastanın ayağına giden ve orada ye-Srs*r_i düşük maliyetli temel ve yardımcı tıbbî personelden azamî aç”—: yararlanan gezici bir toplum hekimliğinin yararını, artık ka-■3C^-~-aya gerek yoktur.
lluslararası kuruluşlar
: en beş-yirmi yıl içinde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nea *”_~.îenen Çocuk Haklan Bildirgesi’nde somudaşan yeni bir kav-aar. ırğdu: çocuk hakları. On maddeden oluşan bu bildirge, bedenle : riinsel olarak olgunlaşmamış olduğu için çocuğa özel bir dikse ; :akım gösterilmesi gerektiğini, çocuğun hiçbir ayrım gözetil-Bt.’.- I3i sağlık ve eğitim, manevî ve maddî, saygı ve korunma hak-
– ılduğunu kabul eder.
; :_=şmiş Milleder çerçevesinde, çocuğun sağlık bakımından ve ■x _raal olarak korunması görevini özellikle üstlenmiş dört kuru-a irdir: Birleşmiş Milleder Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF), a Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tanm Ör-
gütü (FAO), Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO). Çocuklara acil yardım sağlamayı (açlık, savaş, salgınlar) amaçlayan UNÎCEF ile WHO 1946’da kurulmuştur. 1945’te kurulan FAO en kötü durumdaki topluluklann yaşam koşullarını iyileştirme, beslenme düzeyini ve üretim verimliliğini yükseltme, gıda ve tanm ürünlerinin bölüşümünü iyileştirme ve kırsal toplulukların yaşam koşullarını düzeltme rolünü üsdenmiştir. 1946’da kurulan UNESCO üç temel işlevi yerine getirir: halklar arasında düşünsel işbirliğini teşvik etmek, barış ve insan haklarına saygı ve uluslararası anlayış ortamı için çalışmak ve üye ülkelere yardım sağlamak.
Kızılhaç, Dünya Doktorları veya Sınırsız Doktorlar gibi hükümetler dışı kuruluşlar dünyada zor durumdaki çocuklara yardımda temel bir rol oynamaktadır.
ÇOCUK HEKİMLİĞİNDEKİ İLERLEMELER
Çocuk hekimliği, bilim ve tıp alanlarında görülen bütün ilerlemelerden yararlanmıştır; bu ilerlemeler gelişmiş ülkelerde çocuk ölüm oranlarının çarpıcı bir biçimde düşmesiyle somutlaşmaktadır: 1969’da İsveç’te binde 11,7 olan bu oran, aynı dönemde bazı tropikal bölgelerde binde 300 dolaylanndaydı. Yüzyılların birikimi olan çocuk hekimliği bilgileri özellikle doğumsal ölüm oranlarını düşürmüştür. Mesela Fransa’da 1960’ta binde 17,7 olan doğumsal (0-27 gün) ölüm oranı, 1980’de binde 5,8’e inmiştir. Doğumdan sonraki ilk dönemlerdeki ölüm oranı (26 hafta doğum öncesi ve sonrası ilk günler) ise 1960’ta binde 30 iken 1980’de binde 12,9’a gerilemiştir. Teşhislerdeki ve çocuk bakımındaki gelişme sayesinde 1980’den beri rakamlar düşmeye devam etmektedir.
İlerlemeler yeni teşhis imkânlarının (endeskopı, skanner, biyolojik ve hücresel tahliller, moleküler biyoloji vb), hastalıklardan korunma ve tedavi alanlarındaki ilerlemelerin (aşılama, antibiyotikler, reanimasyon, cerrahî), çocuk psikolojisine ve davranışlarına ilişkin bilgilerin derinleşmesinin ve nihayet çocuk tıbbının daha iyi örgütlenmesinin (daha uzmanlaşmış servisler, temel araştırma ve hastalıklardan koruyucu örgütlenmenin branşlaşması) sonucudur. Doğumsal ölüm oranlarının düşmesi, genetik hastalıkların daha iyi tanınması (bu tanınma söz konusu hastalıkların önlenmesini ve tedavi edilmesini sağlayacaktır), kanser hastalıkları ve tedavisine ilişkin bilgilerin çoğalması, AİDS ve tedavisine ilişkin bilgilerin ilerlemesi (bütün tıbbî ve sosyokültürel sonuçlarıyla birlikte), beynin işleyişinin ve çocuklarda görülen ruhsal hastalıkların daha iyi anlaşılması, önümüzdeki yılların perspektiflerini oluşturmaktadır. Bütün bunlar, en sınırsız özlemlere zemin oluşturan ilerlemeleri sağlayacak çok boyudu bir araştırmaya dayanmaktadır. Dünya çapında, sorunlarla (açlık, kötü beslenme, enfeksiyon ve asalak hastalıkları) mücadele, ölüm oranlarını düşürmek ve çocuklara daha dengeli bir gelişme çerçevesi sağlamak için yeni bir uluslararası dayanışmanın ifadesi olabilir. □
Hastaneye yabrma. As
kardeşlerin varr.g rsss iyileşmesi ıçm ~;’j ssi.
ÇOCUK HEKİMLİĞİ
Korunma. Kalkınmakta olan ülkelerde, kızamık veya boğmaca gibi zararsız hastalıklar, kötü beslenmeye bağlı olarak ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle aşılama kampanyalan büyük başan sağlamaktadır.
AYRICA BAKINIZ
– (ES AİDS
– ISBg aşı
– GÖK! biyoetik
– SJ8D çocuk lyi’-M eğitim
– naa gebelik ve doğum
– G0S3 genetik
– İM1.:;; genetik mühendisliği
– hastane
– koruyucu he.c.*::…–‘
– 3sE sağik