Genel

Cumhuriyet dönemi ibret vesikaları

Cumhuriyet dönemi ibret vesikalarıEkran Alıntısı

Eskişehir’in en önemli tarihi yapılarından biri olan 646 yıllık Alaaddin Camii’ndeki restorasyon çalışmaları sırasında, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki zulmün boyutlarını gözler önüne seren bir manzarayla karşılaşıldı. Camideki Allahü Teala’nın, Peygamber Efendimizin ve Hulefa-i Raşidin’in (dört halife) mübarek isimleri İslam harfleri ile değil, Latin harfleriyle yazılmıştı.

İnönü İlçesine bağlı Çarşı Mahallesi’nde bulunan Selçuklu dönemi eseri Alaaddin Camii, Mayıs ayının 20’sinde restorasyon çalışmaları sebebiyle ibadete kapatıldı. Çalışmalar sırasında ise, sıvaların altından duvara Latin harfleriyle yazılmış “Muhamet, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin” yazıları çıktı. Durum hemen anlaşıldı. Her camide Arapça olarak gördüğümüz Allah-u Teala, Hazreti Muhammed (SAV) ve sahabelerin isimleri, Alaaddin Camii’nde Latin harfleri kullanılarak yazılmıştı. Ayrıca Hz. Muhammed’in (SAV) ismi de hatalı olarak ‘Muhamet’ şeklinde yazılmıştı. Arapça ezanın yasaklandığı, Kuran-i Kerim okumanın suç sayıldığı 1940’lı yıllardan kalan bu ibret vesikaları, tek parti dönemi zulmünün ne kadar ileri gittiğinin de ispatı niteliğindeydi.

YAŞANANLARI CANLI ŞAHİDİ ANLATTI
Camiye çocukluğundan beri geldiğini anlatan 82 yaşındaki Hüseyin Küçükçiftçi, restorasyon sırasında ortaya çıkan durumla ilgili, “1940’lardan 1950’ye kadar ezan Türkçe okundu. ‘Tanrı Uludur, Tanrı Uludur’ diye. O zamanlar Arapça yazılar, Türkçe harflerle yazılıydı. 1940’lardan sonra bu cami restore oldu. O zamanlar bu yazılar yazılmıştır. Ezanın Türkçe okutulduğu dönemlere denk geliyor. Ondan evveli zaten hep Arapça’ydı’ dedi.

‘MİLLETİN SESİ, 1950’DEN SONRA ÇIKTI’
Durumun 1940’lı yıllara kadar her camide aynı olduğunu ifade eden Hüseyin Küçükçiftçi, dindar insanların o dönemlerde birçok zorlukla karşılaştığını kaydederek, “O dönemlerde Kur’an öğrenmek yasaktı. Hatta bizden öncekiler dahi öğrenemediler. Biz işte biraz kaçak maçak, köşelerde orada burada öğrendik. Ancak bizden 3-5 yaş büyük olanlar hiç öğrenemedi, çünkü çok sıkı yasaktı. Kim nerede Kur’an okuyorsa orayı basıyorlardı, cezalandırıyorlardı. Halktan hiç kimse karışamıyordu zaten, devlet öyle istiyordu. Vatandaş da bir şey diyemiyordu. Kim bir şey diyebilirdi ki? O zaman öyleydi. Zaten diyemezdik. Karakola gittiğin zaman sağ çıkamazdın. Sopa yemeden çıkamazdın, öyle olurdu. Onun için kimse bir şey diyemezdi. Milletin sesi, 1950’den sonra çıktı. Yani şimdi 1950’den önceki dönem olsa ben burada konuşamazdım. Size bir şey anlatamazdım, kaçardım” ifadelerini kullandı.

“O DÖNEMLERDE İMAM ÇOCUKLARI CAMİDEN ÇIKARTIRDI”
Çocukluğunda babası ile birlikte bir namaz vaktinde bahse konu camiye geldiklerinden bahseden Küçükçiftçi, küçük olduğu için camiden çıkartıldığını belirtti. Küçükçiftçi o anları şöyle anlattı:

“Ben çocuktum babamla buraya geldik. Babamın da bir oğluydum, beni çok severdi. Abdest aldık, buraya geldik ve camiye girdik. Ramazan’dı galiba. Fakat benim emsalim başka çocuklar da vardı. İmam, ‘çocukları çıkarın, çıkarmazsanız kendi imamınızı bulun’ dedi. Diğer çocuklar çıktı, ben de korktum ve çıkacak oldum, babam sıkıca tuttu beni. Sonra hoca daha fazla diretti. O zaman jandarmanın onbaşısı geldi ve babama, ‘Halil Ağa, gitsin çocuk’ dedi. Babam da, ‘Burası ibadethane, yarın biz gideceğiz, imam da gidecek ve bu gelen nesil camiyi dolduracak. Eğer biz bugün bunları buraya sokmazsak, yarın bu camilere gelen olmaz’ dedi. Fakat dinlemediler, beni camiden çıkardılar. Hiç aklımdan gitmez, her vakitte namaza girerken aklıma gelir. Bunu kimseye söylemem. Hatta bazı büyük ağabeylerden falan da çok duydum, konu açıldığı zaman onlar da bu hadiseyi anlatırlar. Böyle böyle olmuştu diye. Bu olaylar 1938’le 1940 yılları arasında yaşandı. Ezanın Türkçe okutulduğu zamanlarda yaşandı.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir