Dadı

 

Dadıceza

Cüneyd SUAVİ

Çalışma günlerinin yorgunluğunu, şehir dışındaki yazlık evimizde gider­meye çalışırdım. Bahçemizin alt kıs­mındaki üzüm bağında bir kaç saat ge­zinmek, bana bütün yorgunluğumu unuttururdu. Çoğu zaman yanıma kü­çük oğlumu da alır ve ona tabiatı sev­dirmeye çalışırdım. Onun durmadan sorduğu sorulardan bazen çok sıkılır­dım. Fakat bu arada çok şey öğrendi­ğinin de farkındaydım.

İkide birde bana bir şey gösterir ve:

  • Baba, bu kimin? diye sorardı.

Eğer meşgûlsem, kısaca:

  • Allah’ın, diye cevap verirdim. Ama bize vermiş, biz kullanıyo­ruz.

O gün, yazlıktaki bağda yine oğlum­la beraberdim. Yere değen üzüm sal­kımlarını, dallardan kestiğim çatallara dayatarak yukarı kaldırıyor ve böyle­likle çürümelerini önlemeye çalışıyor­dum.

Birden yanımdaki asmada bulunan üzümlerin parçalandığını ve birçoğu­nun salkımlarından sıyrılarak yere dö­küldüğünü farkettim.

Canım fena halde sıkılmış ve söy­lenmeye başlamıştım. Adeta bağıra­rak:

  • Bunları yapanı bir elime geçir­sem, derisini yüzeceğim, diyprdum.

Aniden, biraz ilerideki asmanın di­binde duran iki kaplumbağayı farket­tim. Bunlar, aradığım suçlular olma­lıydı. Çünkü aynı şeyi, bu sefer o as­mada yapıyorlardı.

Yanlarına giderek:

  • Bağımın altını üstüne getirdiniz, dedim. Ben de size aynı şeyi yapaca­ğım.

Ve kaplumbağaları kaldırarak, oğlumun şaşkın bakışları arasın­da ters çevirdim.

Esasında “Bilimsel Bir Cinayet!”

plânlıyordum. Çünkü bu durumda hiçbir şey yapamıyacaklarını ve birkaç gün içinde öleceklerini çok iyi biliyor­dum.

Aradan bir hafta geçtikten sonra, tekrar oğlumun soru yağmuruna tutul­dum.

Yanıma gelerek:

  • Baba, dedi. Bizim yazlıktaki bağ kimin?

Yine daha öncekiler gibi:

  • Allah’ın, diye cevap verdim. Ama bize vermiş, biz kullanıyoruz.
  • Peki, dedi. Ya o ters çevirdi­ğimiz kaplumbağalar?

Hiçbir şey söyleyemedim. Çünkü aklından ne geçtiğini tahmin etmiş ve yaptığım hatanın büyüklüğünü anla­mıştım.

Hemen giyinerek dışarı çıktım ve arabama atlayarak yazlıktaki bağımıza geldim. Kaplumbağaların cesedini kal­dıracak ve onları bağın en güzel yeri­ne gömerek kendimi affettirecektim.

Arabadan iner inmez, hızlı adımlar­la onları bıraktığım yere doğru ilerle­dim. Henüz uzakta olmama rağmen kaplumbağaları görebiliyor ve küçük bir kuşun, ikisinin arasında gidip gel­diğini farkediyordum. Kuş, onların çü­rümeye yüz tutmuş olan vücudların- dan nasipleniyor olmalıydı.

Biraz daha yaklaşarak ne yaptığını anlamaya çalıştım.

Aman Allah’ım, hayal mi görüyor­dum?

Kuş, en yakınında bulunan as­malara konuyor ve gagasıyla ko­pardığı üzüm tanelerini, kaplum­bağalara yediriyordu.

Evet evet, kaplumbağalar yaşıyor­du. Hem de yattıkları yerden beslene­rek.

Kuşu bir dadı gibi o hayvanların yar­dımına koşturan kudret karşısında ürperdiğimi hissediyor ve kaplumba­ğalar ölmediği için Allah’a şükrediyor­dum.

Büyük bir sevinçle yanlarına koş­tum.

Kuş korkarak kaçmış, kaplumbağa­lar ise beni görünce kafalarını ka­buklarından içeriye çekmişlerdi.

Onları hemen düzelterek eski halle­rine getirdim ve çalıların arasından kaybolana kadar arkalarından baktım.

Eve döner dönmez, oğlum yine:

  • Baba, dedi. Kaplumbağaların ki­min olduğunu söylemedin.

Başını okşayarak:

  • Onlar da Allah’ın yavrum de­dim. Allah’ın. Sakın ha şüphen olmasın.
Htalco£»ttx Aıı£<ıiufa>ı

“Harvard Hukuk Fakültesi’nin dü­zenlediği bir foruma çağrılmıştım. Ya­nımdaki pencereden dışarıya farkın­da olmaksızın şöyle bir göz attım. Yıl­lar önce içinde bulunduğum bir çete­nin soymayı plânladığı evin tam kar- şısındaydım o anda farkına vardım bunun. Karşı konulmaz bir dalgayla sarsıldım ve kirli geçmişimin görüntü­leri ile beynimin allak bullak olduğu­nu hissettim. Tıpkı bir hayvan gibi ya­şamak ve tıpkı bir hayvan gibi düşün­mekti yaptığımız.

“Umulmadık bir uyanış peydahlan­dı kalbimde. İçine düştüğüm çamu­run tâ diplerine kadar nasıl da eri­şip kurtarmıştı beni İslâmiyet. Onu

MALCOLM X’den SEÇMELER

Gözlerimizi oymuşlar, şimdi de Hedefinizi iyi seçmelisiniz: Kuk- göremiyoruz diye bizi kınıyorlar! layı değil, kuklacıyı vurmalısınız.

Eğer hedefinizi sizin adınıza belirle­yen biri varsa, o hedef artık belirleyen kişinin hedefi demektir.

tanımadan önce kaçınılması imkânsız

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*