DAMAR DARALMASI VE TIKANMALARINDA YENİ TEDAVİLER
Elinizi yumruk yapın. İşte kalbiniz aşağı yukarı bu büyüklükledir. Elinizin üzerinde damarlar göreceksiniz. Kalbin yüzeyinde de böyle damarlar bulunur, şu farkla ki elin yüzeyinde kirli kan taşıyan toplardamarlar, kalbin yüzeyinde ise temiz kan getiren atardamarlar vardır. Kalbi besleyen bu atardamarlara koroner damarlar denir. Koroner damarlar sağlı sollu iki tane olup, direkt olarak aortun kalbe en yakın bölümünden çıkarlar. İşte bu koroner damarların daralması ve tıkanması “uygarlığın 1 No. lu hastalığını” oluşturmaktadır: Koroner damar sertliği (koroner arterioskleroz) İlginçdir ki bir atardamar sertleşmeden önce “yumuşar”, şöyle ki. damarın en iç gömleği altında önce yağ toplanır. Bu yağ topakları (aterom) daha sonra damara açılarak yerlerinde bir çeşit damar yarası bırakırlar, bu bölgelere kalsiyum (kireç) çöker ve da
slyum ve bağdukıı urtışı damarı sertleştirir. Ar-terioskleroz atardamar sertliği demektir. Sertleşen damar sürekli olarak daralmış durumdadır. Ayrıca sertleşme bölgelerinde damar iç zarının kayganlığı kaybolur, kanın pıhtılaşmadan akması için, damar iç yüzeyinin kaygan olması gerekmektedir. Bu nedenle kayganlığını yitiren sertleşme bölgelerinde kan pıhtılaşır (trombus), bu pıhtılar damarın daralmasını daha da arttırır, hatta damarı tamamen tıkayabilir. Kalp vücudumuzun en çok çalışan kası olduğundan diğer kaslardan çok daha fazla kan alır. Bundan dolayı koroner damarların toplam kesitinin “< 70’i tıkanana kadar hasta hiçbirşey hissetmez. Tıkanma bundan fazla olunca hasta eksersiz sırasında göğsünde bir daralma duyar, bu aslında nefes darlığından çok farklı bir histir; fakat hasta nefesim daraldı sanabilir. Birçok hasta yokuş ve merdivende genellikle göğüs kemiğinin tam arkasında duyduğu bu “ağrı” yı şu şekillerde tanımlar: “Sanki göğsümün üstüne çok ağır bir taş konmuştu” veya “Göğsümü bir cendere ile sıkıyorlar gibiydi”. Ağrı sol kola ve bazen çeneye yayılabilir, hasta derhal durmak zorunda kalır. Bu ağrıya ^ıp dilinde angina pectoris (göğüs anjini) denir, tabii bademcik iltihabı ile il-gîsTi yoktur. Bugüne kadar bu hastalığın tedavisinde başlıca şu yöntemler kullanılıyordu: 1) Koroner damarları genişleten ilaçlar (nitrogliserin, organik nitratlar vb.). 2) Kalbin hızını ve kasılmasını azaltarak ağrıyı önleyen ilaçlar (propra-nolol vb ). 3) Pıhtılaşmayı hafifçe önleyen ilaçlar (aspirin, dipiridamol vb.). 4) Hayvansal kökenli yağların (tereyağ, margarin, et yağı, yumurta sarısı, süt ve süt ürünleri) ve bileşimce onlara benzeyen zeytinyağının az, bitkisel yağların (ayçiçeği, mısır vb.) fazla yenmesi. 5) Sigarayı bırakma, sakin bir hayat, şişmanlık varsa kilo verme 6) Operasyon. Operasyondan önce hastada koroner arterioskleroz olduğu kesinleş-melidir. Örneğin boyun omurlarında bir kireçlenme veya yemek borusu spazmları (kasılmaları) angina’yı taklit edebilir. Kalp (ve diğer kaslar, sinirler vb ) çalışırken bir pil gibi elektrik üretir, buna “aksiyon akım” denir. Çok zayıf olan bu akım, ezel aygıtlarla güçlendirilerek şerit biçimi kağıtlara yazdırılır (elektro-kar-diogram = EKG). Hastaya belli bir eksersiz yaptırdıktan sonra çekilen EKG, koroner arterioskleroz olduğunu gösterebilir, fakat bu çok kesin bir test değildir. Koroner damarlara röntgende gözüken bir madde enjekte ederek alınan filmler (koroner artericgrafi) darlığın veya tıkanmanın yerini gösterebilir. Bugün en çok uygulanan ope-
mar parçalarını bucuk toplar dtu1’”” bir “köprü” İle birleştirmektir (|^T’m geçit veya darlığın yanından g y|K,l nu). 1977 de Zürih’li Profesör Ahbç” yeni bir yöntem geliştirdi: darl, sokulup şişirilen bir balonla g^*)m yöntem hızla Avrupa ve ABD’de 11 rasyona göre daha hızlı, daha lay bir yöntemdir. Ameliyat olr^
% 5-10’unda damarı balonla g^~ yat kadar iyi sonuç vermektedi^’11 3 gün hastanede (kalır. Daral, ** mara röntgen kontrolü altında ;vr”?. (katater) sokulur, tüpün ucund; niye için 5-7 bar basınca şişi, geçmesi için balon boşaltılır
cıız
ası
iki
defalarca tekrarlanabilir, %
baipnu Ik (f|guda
% 30-50 oranında genişler vç -ysdokl kaybolur.
Koroner damarların pıhtı linde kalp kasının bir bölümü
mar tıkanmasından sonraki ilk t jçjndö gulanırsa % 80 olguda enfaıW* ””jenmokt’1‘”‘ Her iki yöntem de B. Almanyg’ |Chon Tü^1′ Üniversitesi İç Hastalıkları B(S|11 |(‘ı£je prof Merx ve Prof. J. Meycer’ce