DENET
DENET i. (denemekken dene-t). Yeni. Denetlemek işi, kontrol.
♦ Denetçi i. Denetlemeyle görevlendirilmiş kimse. Esk. Murakıb.
♦ Denetici İ. Denizbilim. Su altındaki bir cihazı uzaktan yöneten makine. (ML) DENETİM İ. (denemek>denet’ten dene-t-i-m). Yeni. Kontrol. Esk. Murakabe.
— Mekan. Boyutları veya biçimleri normalin dışında olan parçalan çıkarıp atmak amacıyle yapılan işlem. fDaha cok kontrol terimi kullanılır.) (Bk. EKCÎLT3) LLMJ DENETLEMEK geçi. f. (denemek > de-net*ten dene-t-le-mek). Yeni. Bir iş veya kimseyi kontrol etmek: Memurları denetlemek. Esk. Murakabe etmek.
+ Denetleme i. Denetlemek işi, kontrol etme.
— 1da. özdenetleme, bir işin, o işi yapan tarafından çözüm ve denetimine imkân veren belge.
— ANSiKL. 1da. Özdenetleme, bir görevin denetlenmesinde üst durumdaki bir kimsenin (işçibagı, satış müfettişi, kısım şefi) yerini, o işi yapanın almasıdır. Sistem, bu ek çözüm ve düşünce çalışmasının amaç ve araçlarının, işin niteliği gözönünde tutularak uygulanacak şekilde kesin ve belirli olduğu varsayımına dayanır. Bu belge, bir yandan sürekli gözetimin önemini azaltır, öte yandan da özdenetleme yapan kimsenin sorumluluk duygusunu güçlendirir. Kendi kendini denetleme ayrıca kişiyi, pek farkında olmadan, işin şartları üzerinde düşünmeğe ve alışkanlıkara karsı koymağa yöneltir. (LM)
Denetleme kurulu (BAŞBAKANLIK YÜKSEK—>, iktisadı devlet teşekkülleri ile bunların iştiraklerini ve 440 sayılı kanuna göre kurulmuş müesseseleri, özel kanunla kurulup denetimi kendisine verilmiş teşekkülleri denetlemek üzere, Başbakanlığa bağlı olarak çalışan devlet dairesi (kuruluşu 6 eylül
1938). Başvekâlet Yüksek Murakabe heyeti adiyle ve 17 haziran 1938’de yürürlüğe konan 3640 sayılı kanunla kurulan teşkilât, 1964’te çıkarılan 468 sayılı kanunla yeni bir statüye kavuşturuldu ve masraflarının, denetimine tabi kuruluşların sermayeleriyle orantılı olarak verecekleri ödeneklerden karşılanması kabul edildi. Görevleri, denetimine tabi kuruluşların yönetimini, uzun vadeli kalkınma planına ve yıllık program-
lara uygun çalıjıp çalışmadıklarını» inleyişlerinin İktisadî, ticarî ve sınaî esaslara uygun olup olmadığını incelemek, bunların maliyet hesaplarını benzer kuruluşlarınki ile karşılaştırarak tahlil etmek, denetim ve incelemelerinin sonuçları hakkında her yıl en az bir rapor düzenlemek ve gerekli hallerde ara raporları hazırlamaktır. Başbakanlık Yüksek Denetleme kurulu bir başkan ve sayısı Bakanlar kurulunca tespit edilen üyelerle lüzumu kadar uzman ve uzman yardımcılarından teşekkül eder. (M) DENETLEYİCİ i. Denetlemek işini yapan kimse Yeya âlet.
— Büro, Kart delicilerin işini denetlemekte kullanılan delikli kart makinesi.
— ANSİKL. Büro. Elektrikle işleyen makinelerde delikli kartlar denetleyici’ye aktarılır. Bir operatör, ilk verildikleri sıraya göre ana belgeleri alır ve verilerini bir klavye üzerine geçirir. Dalıcılar zımbaların çalışmasını denetler ve bir hata bulunması halinde makine durur. El ile işleyen makinelerde ikinci bir basım yapmak gerekir ve delmede ufak bir kayma olur. Bu durumda denetleyici deliklerdeki ovalleşmeyi kontrol eder. (LM)
DENEY i. (denemek’ten dene-y). Yeni. İlmî bir gerçeği ortaya çıkarmağa yarayan deneme. Esk. Tecrübe.
— Ahi. Ahlâkî deney. Bk. AN8IKL.
— Fels. Bk. ANSIKL.
— Kim. Deney tüpü, az miktarda ürünler üzerinde denemeler yapmak için kullanılan araç. |j Gazların toplanmasına ve üzerlerinde çeşitli denemelerin yapılmasına yarayan bir ucu kapalı, bazen dereceli cam boru.
— Malzeme. Tavlama deney çubuğu, tavlama kalıbına tavlanacak parçalarla birlikte yerleştirilen ve aynı maddeden yapılmış çubuk. (Çubuğun çatlaması karbonlama oranı üzerine bilgi verir.)
— Sil. Ateşli silâhlar ve mermi kovanları ati} deneylerine tabi tutulur. (Bu deneyler, gittikçe artan barut haklarıyle ve normal atışa ait barut hakkını bol bol aşacak surette yapılır. Barutlar, gerek kabul edilmek ve gerekse muhafaza edilmek bakımından deneylere [muhafazaya ait deneyler muntazam süreli devrelerle yenilenir]; top mermileri doldurulmazdan önce basınç deneyleri’ne; zırhlar atış deneyleri’ne; kesici ve dürtücü silâhlar elastikiyet ve mukavemet deneyleri’ne tabi tutulur.)
— Teknol. Alkol derecesini belirlemek için damıtıcıların kullandığı ufak boru.
— ANSiKL Ahi. Ahlâkî deney kavramı, ahlâk kurallarının kaynağı sorusuna cevap verir. Bazı ahlâkçılar ahlâk kurallarının kaynağının insan vicdanı olduğunu öne sürerler; onlara göre insanların doğuştan, evrensel ve sonsuz olarak sahip oldukları bu kurallar, insan vicdanının ya kendiliğinden oluşturduğu veya Tanrıdan edindiği kurallardır. (J.Ï. Rousseau «vicdan, tanrısal içgüdüdür» der.) Ahlâk kurallarının duyumsal deneyden önce varolan a priori kurallar olduğunu savunan bu görüşe ahlâkî akılcılık adı verilir. Buna karşılık bîr kısım ahlâkçılar da ahlâk kuralları kaynağının duyumsal deneylerde edinilmiş olduğu kanısmdadırlar. Ahlakı deneycilik adı verilen bu görüşün farklı biçimleri vardır: a) bireysel deneyin özgünlüğüne inanan, dolay isiyle insanların her birinin ayrı bir ahlâkı olduğunu savunan görüş (ahlâkî bireycilik); b) ortak veya sosyal deneyin dönemi üzerinde durarak birey ahlâkının, içinde yaşadığı toplumun törelerine uyarak sınırlandığını savunan görüş; bu durumda ahlâk bir «töreler bilimi» (sociologisme) niteliği kazanır; c) birçok etkenle evrim gösterebilen ve gelişebilen sosyal deneye önem veren görüş. Sözü geçen etkenler arasında, bireyin eylemi gibi, deneylerin sentezini yapan aklın eylemi de önemli bir yer tutabilir, (Bu, hem İlmî akılcı, hem de deneyci bir görüştür; F. Rauh, Ahlâkı deney adlı kitabında bu görüşü savunur.)
— Fels. Deney kelimesinin felsefede birkaç anlamı vardır; 1. bilimin anladığı ve kullandığı anlamda somut deney (bk. DENEYİM); 2. her türlü duyumsal bilgi; 3. duyumlardan, kavramlardan, yargılardan
veya akıl yürütmelerden edinilen bilginin tümü; 4, kişinin veya insanlığın yaşama boyunca edindiği bilginin toplamı ve sezgi (intiution). Bu yüzden deney kelimesinin bir filozof tarafından hangi anlamda kullanılmış olduğunu kestirmek için metnin bütününden başka bir ölçü yoktur.
Duyumsal deneyin değeri ve bunun bilgi ile ilişkisi meselesi, felsefe tarihi boyunca çeşitli nazariyelere yol açtı: ampirizme göre her bilgi, duyumsal deneyden gelir; zihinde, daha önceden duyular yoluy-le algılanmamış hiç bir şey yoktur (nihil est yı intellectu quod non prius fuerit in sensu). Klasik rasyonalizm ise, bilgi için duyumsal deneyi yeterli bulmaz; düşünce yoksa, deneyin bir değer taşımayacağını; düşüncenin her türlü duyumsal deneyden önce var olduğunu savunur (Nisi ipse intellects). İdealizme göre, her bilginin, hattâ her deneyin kaynağı düşüncedir. Çünkü İdealizm duyumsal deneyin, belki de duyumsal evrenin var olmayabileceği kanısındadır. Realizme göre de duyumsal deney gerçekten var-olana yönelir; var-olanı bilir ve bilim aracılığıyle var-olanı etkiler
J
♦ Deneyci i. ve sıf. Herhangi bir seyi ispatlanmak veya belirlemek için deneye başvuran kimse.
— Fels. Bk. AMPİR t ST.
♦ Deneycilik i. Deneyle uğraşma, deney yapma.
— Fels. Bk. ampirizm. (UM)
DENEYİM i. (denemek^deney* dç.n deneyim). Fels. Yeni. Belli amaç ve kurallara bağlı kalınarak yapılan deneme. Esk. Teç-rib.
♦ Deney imci i. Yeni. Deneyim yapan kimse. (M)
DENEYKAP blş. i. Yeni. Kim. Jçinde deney yapılan kap. (M)