DENİZALTILAR

DENİZALTILARdenizaltılar

Denizaltılar, su altında gidebildikleri için öteden beri ilgi odağı olmuştur: okyanusların stratejik gözetimi, nükleer caydırıcılık, tarasulannın savunulması gibi askerî görevleri son derece etkili biçimde yerine getiren denizaltılardan, sivil alanda okyanus araştırmalarında, açık deniz şantiyelerinin ve deniz üzerindeki platformların denetiminde, hatta eğlence ve dinlence faaliyetlerinde de yararlanılır.
Denizaltı, özitme kuvvetiyle su altında gidebilen, bu ortamda çeşitli görevler yapabilen insanlı veya insansız bir su altı aracıdır. Önceleri denizaltılar dalma yeteneği olan birer su üstü aracı olarak düşünülmüştü; dalgaları yarabilmek için uzun ve ince gövdeli olarak tasarımlanan su üstü araçlarının aksine denizaltılar, dev bir su damlası biçimindedir; pruvaları yuvarlak ve yassıdır; kıçları uzundur ve uca doğru giderek sivrileşir. Gerçek su altı aracı olarak nitelenebilecek denizaltılarsa, kesintisiz olarak aylarca su altında kalabilen ve böylece binlerce kilometre yol yapabilen nükleer denizaltılardır.

TARİHÇE

Su altında gidebilen, bilinen ilk araç, İngiltere Kralı I. Charles’ın sarayında mühendis olarak çalışan HollandalI Fizik Bilgim Çömeliş Drebbel tarafından yapıldı. 1624’te Thames Irmağı’nda denenen araç, geçirimsizlik sağlamak amacıyla bordasındaki deliklere geçirilmiş deri parçalarına takılı on iki kürek yardımıyla hareket ediyordu; gövdesine su alarak dalan ve alınan suyun bir pompa yardımıyla boşaltılmasıyla su yüzüne çıkan Drebbel’in denizaltı-smda bir de hava yenileme sistemi bulunuyordu. 1634’te, Marin Mersenne, deniz altında seyire ilişkin kurumsal bir inceleme kaleme almıştı; bu inceleme, 1653’te Rotterdam Limanı’nda, itme gücü içeriden elle çevrilen merkezî kanatlı bir pervaneyle sağlanan bir denizaltının yapımına zemin oluşturdu. Bir denizaltı gemisi geliştirmek için sürekli kafa yoran mucitlerin tasarıları, hep bir itici enerji kaynağı bulunamaması engeline takıldı.

Amerikalı Mucit David Bushnell tarafından tasarımlanan, ağaç malzemeden imal edilmiş Turtle adlı araç, el veya ayakla çevrilebilen bir maniveladan hareket alan vidalı bir iticiyle donanmış, oval biçimli bir yüzer araç biçiminde düşünülmüştü. Balast tankları, su tahliye pompası, hava yenileme sistemi, fosforlu derinlik göstergesi ve atılabilir safradan oluşan donanımının yanı sıra, a-raç, savaş gemilerinin karinasına takılabilen bir patlayıcı da taşıyabiliyordu. Ufak boyutlu bu denizaltı, çok düşük hızla ve su yüzeyine değercesine yakın seyrediyordu. Yegâne saldırısını, 1776’da, New Yok Limam’nda, Eagle adlı bir İngiliz savaş gemisine karşı gerçekleştirdi.
«Nautilus»

Amerikalı Makine Teknisyeni Robert Fulton’un geliştirdiği Nautilus, Fransız donanmasının malî desteğiyle üretilen bir prototipti. İlk dalışını 13 haziran 1800’de SenNehri’nde gerçekleştirdi. Bakır ve demir malzemeden yapılan ve üç kişilik bir ekip tarafından yönetilen, balık biçiminde, 10 m uzunluğunda, 2 m genişliğindeki aracın ikmalsiz denizde kalabilme süresi üç saatti ve su üstünde seyir sırasında kullanılan yatar bir seren direği ve yelkeni vardı. Bushneü’in Turtle’ı gibi, Nautilus da manivela yardımıyla döndürülen bir pervaneyle çalışıyordu; modern denizaltılarda bulunan denge ve dalma kanatlarının ilk biçimleri olan ve suda ilerlemeyi kolaylaştıran yan yüzgeçlere de sahipti. Saldırı silahıyse, denizaltılar tarafından çekilen ve düşman teknelerinin gövdesinin altına yerleştirilen bir mayındı. Nautilus’un askerî gücünden zamanında yeterince yararlamlamadı.

Amerikan İç Savaşı sırasında denizaltılar

Amerikan İç Savaşı sırasında, Nautilus modeli temel alınarak ufak boyudu, çinkodan yapılam araçlar geliştirildi. Görevleri, birlik yanlılannın «Goliath»larım alt etmek olduğu için bunlara «David» adı verildi. Sekiz veya dokuz tayfa tarafından elle yürütülen, su yüzünü yalayan bacalar ve hava giriş delikleriyle donanmış tor-pidolann tahrip yükü bir direğin ucunda yer alıyordu. «David»ler, gerçek birer denizaltı özelliği taşımasa da, dalış yeteneği taktik amaçlarla kullanılan ilk araçlardı. Aynı tip bir başka denizaltı da Hunley idi. Manivelalı bir pervaneyle donatılmış olan bu araçj bütünüyle dalabiliyordu. Peşpeşe yapılan denemelerde dört defa battıktan sonra yeniden yüzdürüldü. Ucunda bir padayıcının yer aldığı 6 m uzunluğunda bir oktan oluşan torpili bulunan Hunley, 17 şubat 1864’ü 18 şubata bağlayan gecedeki son dalışında, Charlestor. açıklannda Kuzeylilerin Housatonic firkateynini imha ettikten sonra kendisi de saldırı sırasında sulara gömülmekten kurtulamadı.

Aynı dönemde, İngiliz Mucit Robert Whitehead’in özitmelı torpilleriyle donatılan denizaltılar gerçek bir saldırı gücü kazandılar; 1880’den itibaren İsveçli Bilim Adamı Torsten Nordenfei: tarafından geliştirilen torpil fırlatma kovanları da gene bu denizaltılar tarafından kullanıldı. Bu dönemde Kıta Avrupası teknolojisi de denizaltıcılık alanında atılım yaptı: 1863’te, Fransız Mühendis Charles Brun, o zamana göre dev boyudara sahip bir denizaltı olan Plongeur’ü üretti; 45 m uzunluğundaki bu denizaltının sudaki ağırlığı 400 t’du ve itici güç olarak, bugün hâlâ kullanılar. bir yöntem olan, balast tanklarındaki suyun hava basıncıyla boşaltılmasına dayalı bir sistemden yararlanıyordu.

«Elektrikli denizaltılar»

1890 dolaylarında Fransız donanması bütünüyle elektrikli sistemle çalışan birçok denizaltı üretti. Bu türün ilk örnekleri tunçtan denizaltılardı. Goubet (1887,1895) adı verilen iki ufak denizaltı, yol tutuşlarının iyi olmaması nedeniyle hizmetten kaldırıldılar Ancak 30 t ağırlığında, biçimi dev bir torpidoya benzeyen Gv’” note, modem denizaltılann bir ilk örneği gibiydi. 1888’de suya irdirilen araç, sabit bir derinliği koruyarak bir noktadan diğerine ulaşmayı başardı. Hizmet süresi içinde batarya sisteminin dönüştürülmesi, kumanda kulesi eklenmesi gibi birçok değişikliğe uğradı; iki binden çok dalış gerçekleştirdikten sonra, 1907’de hizmetten kaldırılarak söküldü. Gymnote’un ardından, gene tunçtar-üretilen Gustave-Zede 1893’te hizmete girdi. Gymnote’dan on beş defa daha güçlü olan, yaklaşık 50 m uzunluğundaki araç, 451 mm’lik tek bir torpil kovanına sahipti; bu silahı zırhlılara karşı birçok defa başarıyla kullandı. Denizaltılarda elektrik gücünün üstünlüğü böylece daha o dönemden ortaya çıktıysa da, limaniî bataryaları şarj etme zoruniuğu, bu kuşak denizaltılann kene: kendine yeterlilik olanağım sınırlıyordu.

Çift motorlular

1899’da, on iki kişilik personelin sığabileceği iç hacimde tasarımlanan, suda 2001 ağırlığa sahip Narval üretildi. Araç, çift tekneli ‘ik. tekne arasındaki boşluk balast görevi yapıyordu) ve çift motorluydu; su yüzeyinde itmeyi, aynı zamanda bataryaları da sarj eden ık-dinamoyu çalıştıran bir buhar makinesi sağlıyordu; aygıt su altlıdayken pervaneyi döndüren güçse, bataryalar tarafından besleniyordu. Sonuç olarak Narval, su üstü ve su altındaki hareket yeteneği ve olağanüstü kendine yeterliliğiyle, aynı dönemin «tam elektnk-li» denizaltılarından çok üstündü. 1900’de Narval’a rakip olabilecek tek denizaltı olan Amerikan Plungerll ise bir türlü demir alamadı,

«Holland»

1900’de İrlanda kökenli bir Amerikalı olan John P. Holland Amerikan donanmasına Holland IX adlı ilk denizaltıyı sattı. Araç s –
Nükleer denizaltı. Bu denizaltı, ‘-Meer başlıklı Trident füzeleriyle donatılmıştır.
rrı i
< G usta ve Zede». İlk Fransız ra-tlanndan biri olan Gustave ‘.’i-s ya Limanı ’nda (28 temmuz *33″ tarihli «Le PetitJournahde yayımlanan resim).
İÇİNDEKİLER

TARİHÇE NT’KLEER DENİZALTILAR İÇİNDE YAŞANABİLİR MODERN DENİZALTILAR DENİZALTILARIN ÖZELLİKLERİ

altında bir elektrik motoruyla, su üstündeyse, aynı zamanda bataryalarını şarj etmeye yarayan bir benzin motoru yardımıyla yol alıyordu. Dönemine göre epeyce ileri bir teknolojiye sahip olan denizaltı, benzin motorunun bir dizel motorla değiştirilmesinden başka herhangi bir dönüşüm geçirmeden, iki dünya savaşında da kullanıldı. Kendisinden sonraki modellerin çoğunda olduğu gibi, Holland IX da balast tanklarına su alarak dalıyordu; ayrıca dalışı kontrol etmek üzere derinlik ölçme aygıdarıyla donatılmıştı. Torpido atabiliyor, balast tanklarındaki suyuysa basınçlı havayla boşaltıyordu. Getirilen çeşitli yetkinliklere ve güçlü motoruna (37 kW) rağmen, Holland’m su üstü ve su altında yüzme yeteneği, özellikle çırpıntılı sularda oldukça zayıftı. Aynı dönemde üretilen Narval, uzmanların görüşüne göre Holland’dan çok daha üstündü.

Birinci Dünya Savaşı

XX. yy’m daha başından itibaren Avrupa’nın bütün büyük güçleri kendi denizaltı filolannı oluşturdu. En gelişmiş denizaltılara sahip ülke Almanya’ydı. 1911’den itibaren Alman denizaltı mühendisleri, buhar ve benzin motorlarının yerine dizel motorları kullanmaya başladılar. Geliştirdikleri periskoplarsa dünyadaki en yetkin aygıtlardı.

Birinci Dünya Savaşı, Avrupa ülkeleri genelkurmaylarının deni-zaltıları birer saldırı silahı olarak denemeleri için ilk fırsat oldu. Almanya, Unlerseebooten (kısaca U-boot) adı verilen denizaltı filosuyla, Ingiltere’nin Atlantik ötesiyle olan bağlarını neredeyse tümüyle koparmayı başardı. Ingiltere buna, Alman denizaltılarına, demirli bulundukları limanlarda hava ve deniz baskınları düzenleyerek ve geniş çaplı bir mayınlama faaliyetiyle cevap vermeye çalıştı; su altı bombalannın ve hidrofonlarm (denizaltı dinleme sistemleri) geliştirilmesi ve yaygın olarak kullanılması da gene bu döneme rastladı. Müttefiklerin ticarî gemileri korumak amacıyla, bunların savaş gemileri eşliğinde, büyük konvoylar halinde seyretmesi uygulamasını başlatması, bu yeni sistemlerin etkililiğini gösterdi: savaşın sonuna kadar Almanlar bu savunma taktiğini bir türlü kırmayı başaramadı.

İkinci Dünya Savaşı

Aynı 1914’teki gibi Almanya savaşın başında, önemsenmeyecek, ama deneyimli bir denizaltı gücüne sahipti. Savaşın ilk zamanlarında ABD’den gelen ticarî gemileri batırarak Ingiltere’yi Atlantik ötesi desteğinden yalıtmaya çabaladı. İngiltere buna ilk savaştaki taktiğiyle cevap verdi; ancak bu defa Almanlar çok sayıdaki deni-zaltıyı, Ingiliz gemilerinin kovalanması ve tuzağa düşürülmesinde büyük ölçüde katkı sağlayan, hem kendi aralarında hem de su üstündeki gemilerle haberleşmeyi kuran telsizlerle donatmışlardı.

Bu aşamadan sonra teknik gelişmeler giderek arttı; hidrofonlarm yerini sonarlar (denizaltı yer belirleme ve iletişim sistemleri) alırken radar kullanımı (yer belirleme ve uyarı sistemleri) yaygınlaştı. Almanya, denizaltı filoları arasındaki koordinasyonu sağlamak üzere, uzun menzilli keşif uçaklarına ihtiyaç duyuyordu; bundan yararlanan İngiliz ve Amerikalılar, Alman saldırılarına, bir yandan denizaltı savaşı için özel olarak donatılmış uçak gemileri, diğer yandan uçak gemilerine yerleştirilmiş vericilerden yayılan yüksek frekanslı radyo dalgaları vasıtasıyla yönlendirilen «avcı-vurucu» denizaltı filolarıyla karşılık verdi. Amerikan ve İngiliz denizaltıları-nın Pasifik ve Akdeniz’deki başarısını Almanlar Adantik’te gösteremedi. Amerikan denizaltı filosu, 1944 ortasında, Japon deniz ticaretini tümüyle engelledi. Diğer yanda İngiltere ve İtalya, bir veya iki kişilik «cep» denizaltılarıyla limanlardaki gemilere düzenledikleri saldırılarda, münferit fakat önemli başarılar elde ettiler.

Savaşın ardından, sivil bilimsel etkinliklerin yeniden başlamasıyla birlikte, derinliklerin, okyanus çukurlarının gizlerini ortaya çıkarmak üzere batiskaf denen yeni tip denizaltılar kullanıldı.
NÜKLEER DENİZALTILAR

1954’te denize indirilen ilk nükleer denizaltı Nautilus, biçim yönünden klasik denizaltılara benziyordu; ancak su üstünde olduğu gibi su altındaki olağanüstü hareket kabiliyetiyle denizal-tıcılıkta devrim yapan korkutucu bir silah oldu. 91 m uzunluğa,

3 000 t’a yakın ağırlığa sahip denizlatı, nükleer pillerinin bir kez şarjıyla, 146 000 km’si (78 885 deniz mili) su altında olmak üzere 170 000 km (91 324 deniz mili) yol yaptı. 3 ağustos 1958’de Kuzey Buz Denizi’ndeki buzul kütlesinin ve Kuzey Kutbu’nun altından geçti. Amerikan donanması, Nautilus’tan sonra, dış tekne gövdesi su damlası biçimindeki «Skipjack» sınıfı denizaltıla-rı geliştirdi; bunlar, su altında, 200 m’nin altındaki derinliklerde 30 deniz milinden fazla sürat yapıyordu. Skipjacklerden sonraki «Thresher» ve «Sturgeon» sınıfı denizaltılarsa keşif ve anî saldırı amaçlı olarak geliştirildi. 1959’da suya indirilen ve itme gücü çifte nükleer reaktörle sağlanan Amerikan denizaltısı Triton, su altından dünya turu gerçekleştirerek 80 günde 57 930 km yol aldı.
En ileri hidrodinamik teknolojinin kullanıldığı nükleer saldırı denizaltılarınm yanı sıra, güdümlü füze atan nükleer denizaltılar ile balistik füze atan nükleer denizaltılar, su altı savaş araçlarının askerî gücündeki son gelişmenin örnekleri oldu. Dalış konumunda, düzinelerle kıtalararası su altı balistik füzesi fırlatma yeteneğine sahip bulunan balistik füze atıcı denizaltılar, en korkutucu deniz silahlarıdır. Amerikan denizaltısı George Washington’dan ilk Polaris füzesinin fırlatıldığı 1960’tan sonra Amerikan ve Sovyet donanmalarında bu tip denizaltılann sayısında artış oldu. 1971’de suya indirilen ilk balistik füze taşıyıcı Fransız nükleer denizaltısı Redoutable da bu tip denizaltılar arasında yer alır. SSCB, 1980’de kıtalararası füzelerle donatılmış, su altındaki ağırlığı 30 000 t’u aşan «Typhon» sınıfı denizaltı-ları filosuna katarken, ABD, azamî 45 deniz mili hıza ulaşan ve 600 m derinliğe inebilen «Los Angeles» sınıfı denizaltıları hizmete soktu. Aynı dönemde Poseidon veya Subroc tipi güdümlü füzeler fırlatabilen çeşitli sınıftan denizaltılar da üretildi. Bugün ABD’de görevde olan denizaltı filosu, 560 m uzunluğunda ve su içindeki ağırlığı 19 000 t olan «Ohio» tipi denizaltılardan oluşur. Ohiolar, nükleer başlıklı 24 adet Trident füzesiyle donatılmıştır.
Bir denizaltının ip yapısı.

(Fransız«Sıırcouf» denss
İlk nükleer denizaltı <

mayıs 1956’da Nevi VS’-giriyor.

İÇİNDE YAŞANABİLİR MODERN DENİZALTILAR

İlk nükleer denizaltılann ortaya çıktığı yıllarda, okyanus araştırmalarında da ufak boyutlu gözlem denizaltılarından yararlanılmaya başlandı. Yirmi beş yıl sonra bu denizaltılann sayısı, on iki ülkede yüzü aştı. Bu türün Fransa’daki ilk örneği, Kaptan Cous-teau’nun 1957’de ürettiği, sonradan SP 350 adı verilen ve 350 m derinliğe kadar inebilen daha kürek/dir. 1965’te dünyada görev yapan yirmi kadar gözlem denizaltısı vardı.

Bu arada ABD, birbirinden çok farklı kapasitelerde denizaltı araçlarını hizmete soktu. Bunlardan Aiuminaut (5 000 m, 50 t) ve Deep Quest (2 000 m, 50 t) bir dizi okyanus araştırmasında yer aldı. Ahin (3 000 m, 13 t) ise Fransız araştırma denizaltısı Cyana’nin eşiydi; 1977’de. Galapagos Adaları açıklarında, sıcak su altı kaynaklarına yakın bölgelerde, o güne dek bilinmeyen garip havyan topluluklarının varlığını saptayan da Ahin oldu. Ardından çift ka-binli «Perry PC» serisi geldi; bu denizaltı araçlarında komutanın gerçekleştirildiği kabinlerden biri atmosfer basıncı, diğeriyse dalgıçlar için çevre basıncı sağlıyordu; Perry PC serisi, açık deniz çalışmalarının denetiminde kullanıldı. «Deep Rover» tipi denizaltı araçlarıysa bir veya iki kişinin, akrilik veya seramik malzemeden küre biçiminde bir kabinden yönettiği, 500 ile 6 000 m derinliğe kadar inebilen gözlem araçlarıydı. Son olarak, dalgıç taşıyıcı küçük sanayi denizaltıları olan «Johnson Sea Link»ler üretildi.

Rusya’ysa on iki kadar ufak denizaltı aracına sahiptir; bunlardan ikisi, 6 000 m derinliğe kadar inebilir. Fransa, 1984’te okyanus diplerinin yüzde 97’sine erişebilmek amacıyla tasarımlanmış olması nedeniyle SM 97 olarak da adlandırılan Nautile’i geliştirdi. Araç, batık Titanic transatlantiğinin yerinin belirlenmesi ve parçalarının çıkarılması, deniz üzerinde düşen uçakların enkazının çıkarılması, Japon Denizi’ndeki derin çukurların incelenmesi, çokmetalli yumru alanlarının belirlenmesi, deniz dibine ölçü aygıtları yerleştirilmesi gibi çok farklı alanlarda görevler üstlendi. Diğer yandan Japonya, en fazla derinliğe inebilen Şinkai 6500 (6 500 m, 25 t) gözlem denizaltısma sahiptir.

Denizaltı petrol yataklarının bolluğu ve sanayi dalgıçlığındaki ilerleme (bu dalışlarda dalgıcın organizması, ortam basıncında, solunum gazı karışımıyla bir doygunluğa erişir; böylece, en ufak bir zaman sınırlaması olmaksızın su altında kalabilir) dalgıçları taşıma ve destek üssü olarak görev yapacak, fazla derinliğe inme ihtiyacı olmayan denizaltılar kullanmaya yöneltti. Bu örnekler arasında yer alan ve Kaptan Costeau’nun Argyronete projesinin güncelleştirilmesi olan «dalgıç indirme» denizaltısı Saga (yüksek hareket kabiliyetine sahip yardım denizaltısı) göreve başlamış durumdadır. 600 m’ye kadar gözlem dalışları yapabilen araç, biri kumanda ekibi için atmosfer basınçlı, diğeri dalıcı personel için okyanus ortam basıncında tutulan kuru yüksek basınç odası olmak
ASKERÎ DENİZALTILARIN SİLAH DONANIMI

Denizaltının taşıdığı silahlar, denizaltı tipine göre değişen taktik •\ stratejik silahlar olarak ikiye ayrılır. Klasik denizaltılar, nükleer saldı denizaltıları gibi torpillerle donatılmıştır; nükleer denizaltılarda aynı olağan seyir füzeleri de bulunur. Güdümlü füze atan nükleer denizalı lar orta ve uzun menzilli balistik füzeler de taşır. Taktik silahlar, kı mesafelerdeki su üstü ve su altı hedeflerini vurmaya yarar. Bunlar, d nizaltımn önündeki kovanlardan fırlatılıp, sonarlar yardımıyla düşm, gemisine yönlendirilen torpillerden oluşur.

Kara,su üstü ve su altı hedeflerini uzaktan vurmaya yarayan strai jik silahlarsa esas olarak balistik füzelerdir. Bu tip füzeler birçok itici i demeden oluşur. Su altında, basınçlı gaz yardımıyla ateşlenen füze, f vadaki yörüngesini motorları yardımıyla kateder (birinci motor kac mesi füzenin sudan çıkmasıyla birlikte ateşlenir); yüksek irtifada laz le yönlendirilen füze, hedeEni havadan pikeyle vurur. Bunlara evre c ğişimli füzeler denir.
üzere iki kabinden oluşur. Yakıt ikmali yapmaksızın haftal yol alabilme yetisine sahip araç, dalgıçları 450 m derinliğe k indirebilir.

Bütün bunlara paralel olarak su sporu ve eğlencelerindeki g me, sanayicileri, meraklıların deniz yüzeyinin birkaç metre a dan okyanus fauna ve florasının gözlemlenebileceği deniza üretmeye yöneltti. Bunun sonucunda, kırk kadar yolcu taşı) len cep denizaltıları ortaya çıktı.

DENİZALTILARIN ÖZELLİKLERİ

Karma itmeli (dizel ve elektrik motorlu) klasik denizaltılar dünyada yaygın olarak kullanılır (46 ülkenin deniz kuvvede elindeki denizaltı sayısı 500’dür). Ortalama 1 500 t ağırlı^ yaklaşık 100 m uzunluğa sahip bir denizaltı, görece ucuz ve lik istenilen bölgeye kolayca sızma yeteneğine sahip çok i bir araçtır; denizaltının tek olumsuz yanı, itme kuvvetinin ö ği nedeniyle sınırlı bir hareket kabiliyetine sahip oluşudur, leer saldın denizaltıları ile güdümlü füze atan denizaltılar, zaman yüzlerce milyar lirayı bulan maliyederiyle ancak b güçlerin elde edebileceği silahlardır. Yaklaşık yedi yıl hizı kaldıktan sonra, genel bir revizyondan geçirilir veya tümüy ğiştirilirler. Elli ilâ yüz denizciden oluşan bir ekip tarafında netilen dev denizaltılann yanı sıra azamî beş kişiyle yönetil elektrik gücüyle çalışan, su altında on saat kalabilen, birkc ağırlığında küçük sivil gözlem denizaltıları da vardır. Bunl; tün bu sınırlamalara rağmen çok derinlere inebilir.

Temel yapı

Denizaltı, temelde, okyanus basıncına dayanabilmek ve tında kolaylıkla ve sessizce yol alabilmek için tasarlanm gövdenin içindeki hava kabarcığı olarak tanımlanabilir. ı denizaltılarda çift tekne gövdesi vardır: deniz altında rahat zülebilmesi amacıyla tasarlanmış hidrodinamik profilli 1 gövdeyle yüzlerce metre derinlikteki su basıncına dayanat kalın bir iç gövde. Denizaltı personelinin bulunduğu ka makineler, kumanda mahalli ve silahlar bu çift tekne gövd içinde yer alır. Dış tekne gövdesi ile iç tekne gövdesi aras boşluk dalış tanklarını (balastlar) oluşturur.

Askerî denizaltılarda makineler, ses yalıtımı sağlamak narlara yakalanmamak amacıyla kauçuk amortisörler ü oturtulmuştur. Yıllardır bu alanda yürütülen araştırmalar, b nizaltıların dış tekne gövdesinin sesi tümüyle soğuran bir
«Saga». Büyük hareket kabiliyetine sahip destek denizaltısı «Saga», «dalgıç indirme» denizaltısı olarak da adlandınlır.

mayla örtülmesine yol açmıştır. 1960’larm ortalarında yunusların deri yapısı üzerindeki araştırmalar, gövde çevresinde su burgaç-lanmasını engelleyerek titreşimi büyük ölçüde yok eden laminf-

lo adı verilen bir kaplama geliştirilmesiyle sonuçlandı.

Büyük derinlikler için öngörülen sivil amaçlı ufak denizaltıla-rın temel yapısı, genelde titanyum alaşımlarından yapılan, kaim, çok dayanıklı, oturma ve kumanda mahalli olarak kullanılan büyük bir küreden ve atmosfer basıncında tutulan malzemenin yerleştirildiği çok sayıda ufak küreden (elektronik gereç kutuları, ayar aletleri sandıkları, yağ, sıvı oksijen, basınçlı hava rezervleri) oluşur. Yukardaki kürelerin çevresindeki dış tekne gövdesi, yüzmeyi sağlayan ve genelde birbirine yapışmış mikroskopik cam baloncuklardan meydana gelen bir köpük içerir; itici motorlar, çeşitli algılayıcılar (basınç, sıcaklık, derinlik algılayıcıları) ve diğer dış donanım, bu dış tekne gövdesinin üzerine monte edilmiştir.

Denizaltılann hepsinde kabin bulunmaz. Askerî denizaltılar-da, dış tekne gövdesi üzerinde yer alan yüzgeç biçimli yüksek kabin, denizaltının su üstünde yol aldığı sırada, kumanda mahalli ve denizaltı ekibi için güverte görevi yapar. Periskoplar, radar ve telsiz antenleri, Şnorkel (hava alıp verme aygıtı) sisteminin yanı sıra, aracın su altında ilerlediği sırada dengesini sağlayan yönlendirilebilir yan kanatçıklar, diğer adıyla dalış kanatları da buradadır.

Enerji kaynaklan ve itme

Klasik tip denizaltılarda itme gücü, su yüzeyinde dizel motorlarla, su altında bataryalarla sağlanır. Bu itme türü denizaltının temiz hava rezervlerini yenilemek ve motorların egzos gazını boşaltmak üzere sık sık su yüzüne çıkmasını gerektirir. Nükleer denizaltılarsa itici türbinlerini çalıştırmak için gerekli olan bir veya birden çok nükleer reaktörle donatılmıştır; reaktörler ayrıca kabin ışıklandırması, kontrol klapeleri (kapakçıkları), balastlar, torpillerin fırlatılması, periskop ve ekibin yaşaması için gerekli olan donanımın (denizaltı içinde üretilen hava ve su stoklan) elektrik beslenmesini sağlar. Diğer yandan, basınçlı su buharı da pervane milini döndüren elektriği üretir; oldukça sessiz çalışan sistem, denizaltının kendini gizlemesine de olanak verir. Yanma söz konusu olmadığından, nükleer itme hava gerektirmez; tek bir reaktör, denizaltının yakıt değiştirme ihtiyacı olmaksızın binlerce kilometre yol almasını sağlar; nükleer denizaltılann görev süresi bugün yakıt ihtiyacına değil, denizaltı personelinin dayanma gücüne bağlıdır.

Birkaç yıldan beri klasik askerî denizaltılar, bir yardımcı itme sistemiyle donatılmaktadır. Bu sistem, bir veya iki Stirling motorundan oluşur; motorlar yakıt olarak, basınca dayanıklı tanklarda stoklanan basınçlı sıvı oksijen kullanır. Bu içten yanmalı motor tipi, çalışmak için havaya ihtiyaç duymadığından «anaerobik» motor olarak tanımlanır.

Seyir

Denizaltılann çoğu, su üstündeki seyir sırasında uydulardan yararlanır; stratejik ve saldırı amaçlı nükleer denizaltılar aynı seyir sistemini su altında da kullanır. Su altındaki seyir sırasında en önemli yön aygıtı, denizaltıyı etkileyen ve seyri güçleştiren hareketlerden etkilenmeyen cayropusuladır (elektrikli pusula). Cay-ropusulanın klasik pusulaya göre üstünlüğü, sık sık su yüzüne çıkma gereğini ortadan kaldırmasıdır. Seyir ve rotayla ilgili tüm parametreler bir ana hafızada saklanır; Burada görev yapan, gerçek zamanda ve büyük bir hassasiyetle denizaltının konumunu

«Ohio» sınıfından Amerikan nükleer denizaltılan balistik füzelerle donatılmıştır.
«Typhon» sınıfı Rus denizaltılan, kıtalararası füzelerle donatılmıştır.

enlem, boylam ve derinlik olarak belirleyen bir bilgisayardır.

Sivil amaçlı gözlem denizaltıları, yönlendirilebilir itici kıç motorlarının yanı sıra, bulundukları konumu son derece hassas biçimde korumalarım sağlayan ve su içindeki seyri kolaylaştıran yatay ve dikey motorlarla da donatılmıştır. Deniz dibine yaklaştıklarında, yön belirlemek amacıyla destek gemisi tarafından okyanus dibine bırakılan balizlerden gelen ses dalgalarından yararlanırlar. Böylelikle, dalış sırasında personel, nirengi hesaplamalarıyla (üçgenleme) sürekli biçimde konumunu saptayabilir. Her durumda, denizaltının bulunduğu derinlik, gövde üzerine yerle-tirilmiş olan hem basınç algılayıcılarıyla hem de ısıl (termik) sondalar yardımıyla ve denizaltıdan gönderilen bir sinyalin deniz yüzeyine çarpıp geri dönme süresi hesaplanarak saptanır.

Dalış

Klasik veya nükleer denizaltılarda, balastların suyla doldurulması, dalma aşamalarının yalnızca ilkidir. Gemi dalarken, su, havayı iterek balast tanklarına dolar. Yeniden su yüzüne çıkmak için balast tanklarındaki suyun basınçlı hava yardımıyla atılması yeterlidir. İstenilen derinliğe ulaşıldığında, stabilizasyon tanklarındaki su seviyesi ayarlanır; buna denizaltı denge ayarı denir.

Sivil amaçlı küçük denizaltılann çoğunda su balastları bulunmaz; bunun yerine araca yüzerlik kazandıran, köpük gibi çok hafif bir malzeme kullanılmıştır. Bu durumda denge ayarı bir pompa yardımıyla, bir yanal hazneden diğerine aktarılan ufak bir miktar cıvayla gerçekleştirilir. Kurşun kırıntısıyla doldurulmuş tank ve keseciklerden oluşan safra, denizaltının dibe inmesini sağlar. Tekrar su yüzüne çıkmak için safrayı dibe bırakmak yeterlidir.

İletişim araçları ve diğer donanımlar

Modern denizaltılarda son derece gelişmiş iletişim araçları kullanılır. Elektronik devre elemanlarının giderek küçülmesi ve entegre devreler haline getirilmesi, güçlü, ileri teknolojiye sahip ve güvenirliği yüksek iletişim araçlarının denizaltılarda kullanılmasına olanak verdi. Denizaltıcılık alanında uygulanmak üzere özel ses iletim sistemleri geliştirildi. Askerî denizaltılar, su üstündeki gemilerle haberleşmede kullanılmak üzere, VLF (very low frequ-ency, «çok alçak frekans»), su altındaki diğer denizaltılarla haberleşmek için de ELF (extra low frequency, «ekstra alçak frekans») alıcı-verici telsizlerle donatıldı; denizaltı iletişim sistemleri gövde üzerinde yer alan hidrofonlar ve yakındaki her türlü gemiden yayılan ses sinyalleri algılayan römork biçimindeki dinleme borularıyla tamamlanır.

Diğer iletişim donanımı, denizaltının üstlendiği göreve göre değişir. Araştırma denizaltıları, genelde yankı sondaları, tortul sondaları, radarlar, panoramik sonarlar, uzaktan kumandalı kavrayıcı kollar gibi standart gereçlerle donatılmıştır. Kimi durumlarda, örnek toplama sepetleri, kameralar ve büyük derinliklerde kullanılmak üzere projektörler de taşır. Askerî denizaltılarda denizaltının yükü, temelde, konvansiyonel veya nükleer taktik ve stratejik silahlardan oluşur. □

359
BİR NÜKLEER DENİZALTIDA HAYAT

50ilâ 130 denizcidenc‘-şîr. ^ nizaltı personeli su usr_y_; ilişkisinin kesildiği ya^z^..-aylık dalışlar süresince c.î~ ~ içinde kalır. Denizalüda kân son derece sınırlıdır r: nel sürekli iç içe yaşan: rundadır. Yemekler yenr.= nede yenir; besinler k=lı:=_z.. Gündelik yaşamın tekd*-z=„t. sinema, okuma, müzik cır_;~ ve çeşidi oyunlarla aşılmr i lışılır. Personel, yakınlan;. siz aracılığıyla haberleşir r_r düz-gece düzeninin C2Z—i~-i ması için, kumanda msr.ı i dınlatmasında deniz gecenin gelişiyle birlikte *_m zı ışık yakılır. Nükleer cer_r^.ı larda personel, radyasyon;i. reaktörü örten bir ztrh’s 2 nur; bu önlemler, özel ayz.z.L~ düzenli olarak yapılan zzzyi’ yon ölçümleri ve dck-cr » :~ troluyla tamamlanır.
AYRICA BAKINIZ

• ib.ansli deniz kuvvetler.

* lE.ANs.il oşinogran

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*