DİBA Esk, İpek, saten veya ipek kadife üzerine altın ve gümüş işlemeli ağır kumaş
DİBA i. (fars. dibâ), Dokumc. Esk, İpek, saten veya ipek kadife üzerine altın ve gümüş işlemeli ağır kumaş: öyle kadıntn çocuğuna dibû kumaşları giydirecek halleri yok ya, dedi (R.N. Güntekin), [Çeşitleri: heft renk, acem dibâsı (âlâsı), frengî ağır telli ve nakışlı mor dibâ, venedik heft renk turfanda nakışlû dibâsı, venedik sair heft renk sade telli dibâsı frengî nakışlû telli dibâ, İstanbul telli al dibâsı.] ]| Mec. Yumuşak cilt, sevgilinin yüzü. j| Dibâ-bâf, İpekli kumaş dokuyan. ¡¡ Dibâ-yi frenk ve* ya dibâ-yi frengi, Avrupa’dan gelen kalın İpekli kumaş. \\ Dibâ-yı Hindi. Hindistan’dan gelen bir çeşit kalın ipekli kumaş. || Dibâ-yi münakkaş, altın veya gümüş karıştırılarak dokunmuş, sündür adiyle de anılan çiçekli ve süslü ipekli kumaş, (fr. card). || Heftrenk dibâf yedi renkli dibâ. (M)
DİBÂC i. (ar. dtbâc). Esk. Ağır ipekli kumaş. Dallı, çiçekli kumaş. Bk. ansikl.
— Yazı sanatı. Bir yazı türü.
ANstKL. Dibâc, elbise, askı, perde, döşeme v.b. yapımında kullanılırdı. Elbiselik dibâc 120 karış, döşemelik perdelik dibâc 200 karış olurdu. En iyi cinsi, boyası iyi, süslemesi ahenkli, ipeği ince, dokuması tok, rengi parlak, tartıda en ağır olanı idi. Bu niteliklerden yoksun olan dibâc âdi cinsten sayılırdı. (M)
DİBACE i. (ar. dtbâce). Esk. Başlangıç, giriş, önsöz: Akıbet çok kötü […] dîbâce-i ma lûmiyle / Söze girdim (M. Â. Ersoy), Tarih-i zulme bir yeni dibace-i gurur (Tev-fik Fikret). [Eşanl. MUKADDİME.]