Dillerin ortak bir kökeni var mı

DİLLERİN ORTAK BİR KÖKENİ VAR MI?

Bilinen diller arasındaki ilk karşılaştırmalar, XVI. yy ilahiyatçıları tarafından gerçekleştirilmiştir. Çalışmalardaki amaç da Babil Kulesi’nin yapılması ve ceza olarak da dillerin karmakarışık olmasını anlatan kutsal metinlere açıklık getirmekti. Bütün dillerin Ibranîceden geldiği fikri de,

o zaman etimoloji araştırmalarının gelişmesine yol açtı.

1786’da İngiliz hukukçu William Jones, Sanskritçe, Yunanca ve Latince arasında hiç de rastlantıya bağlı olamayacak bir akrabalık olduğunu fark etti. Onun ardından DanimarkalI Rasmus Rask, Alman Franz Bopp ve Jakob Grimm özellikle Germen dillerinde, Latincede ve Sans-kritçede ünsüzler arasındaki farklılıkları incelediler. Ama karşılaştırmalı dilbilim tekniğini «Avrupa Dillerinin Karşılaştırmalı Dilbilgisi Özeti» adlı çalışmasıyla uygulamaya koyan ve dillerin çokluğunu bir ağacın dalları biçiminde ilk olarak gösteren August Scheicber oldu.

Dilbilimciler genellikle az sayıda dilin ortak noktalarını araştırırlar, bir protodii’e ait olan bir ilk kökü yeniden oluşturmayı başarırlar, elde edilen bulgu, ait olduğu ilkel medeniyet hakkında arkeolojinin sunduğu veriler kadar bilgi sağlar. Mesela tahılları ve evcil hayvanları belirten kelimelerin Hint-Avrupa dilindeki boliuğu bu prototarih dönemindeki İktisadî durumun niteliğini ve düzeyini ortaya koyar.

1960’lı yıllardan beri Rus dilbilimcileri Vladislav İliç Svitiç ve Aaron Dolgopolski, altı dil ailesi arasında bir ilişki kurmayı deneyerek 12 000 yıl önce avcı-toplayıcı bir halk tarafından konuşulmuş olabileceğini düşündükleri nostraıik’in varlığını ileri sürdüler, bu dilin de Berberîce’nin olduğu kadar Türkçenin, Fincenin olduğu kadar Hint-Avrupa dillerinin de atası olduğu düşünülebilir.

Öte yandan Stanîord Üniversitesi nden Amerikalı Joseph Green-berg, Arizona Üniversitesi’nden iki genetik uzmanı (Stephen Zegura ve Christy Tumer) ile birlikte Amerika yerlilerinin dilsel ve genetik değişkenliklerini inceledi. Aynı zamanda birçok büyük dil ailesini de ele alarak temel kavramları (mesela, 1,2,3 gibi rakamları göz, kulak veya burun) belirtmek için kullanılan seslere göre karşılaştırdı; günümüzde konuşulan bütün dillerin çok gerilerde kalmış ortak bir kökeni olduğunu göstermeyi umuyordu. Bu varsayım «Afrikalı Havva» varsayımını andırır. Buna göre Afrikalı Havva’nın, Doğu Afrika’da 150 000 yıl önce yaşamış bir kadın olduğu ve bütün insanlığın da ondan türemiş olabileceği varsayılır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*