DİMAĞ Esk. Beyin
DİMAĞ i. (ar. dimâg). Esk. Beyin: Bu güçlükleri halletmek için düşünmeye dimağında kuvvet yoktu (H.R. Gürpınar). Hafıza, dimağımızın kumbarasıdır (Cenab Şahabeddin). || Zihin, bilinç: Efendiler, mebusların intihabına çalışırken, bir taraftan daMec-lis-i Mebusan’ın nerede toplanabileceği fikri dimağımızı işgal ediyordu (Atatürk). En küçük teferruatına kadar dimağına yerleşmiş olan hatıraları aradan çıkarmayacağını anladı… (Sabahattin Ali).
— Esk. Dimağ-âsifte (veya muhtell-üd-di-mağ), akıl hastası. || Ma’dûm-üd-dimağ, beyinsiz.
— Tıp. Esk. Dimağ-ı mesâni, gelişemeyerek mesane biçimini alan beyin. || Teleyyûn-i dimağ, beyin sulanması.
+ Dimağçe i. Esk. Beyincik.
+ Dimağî i. Esk. Beyinle, akılla ilgili, zihnî: Bir dimağî vedâd-ü-re’fetle / Olalım biz de bir gam-ı zinde (Cenab Şahabeddin).
— Esk. Dimâgı-üş-şekl, beyin biçiminde. || AzÂb-ı dimağı, zihnî huzursuzluk: «Uyruk değiştirdi» dediği dakikada hiç şüphem yok ki, en müthiş azâb-ı dimagîyi kastetmişti (Cenab Şahabeddin). || Nezf-i dimağî, beyin kanaması.
+ Dimağiye sıf. Esk. Dimağî’nin dişili. || Sia-i dimâğiye, düşünce genişliği: Büyük zenginlerin sia-i dimâğîyesini teftiş ediniz. (Cenab Şahabeddin). [M]