DİN SAVAŞLARI
345
din savaşları
kapusin
şeyhülislâm Zembillt Ali Efendi
yında savaş ilân edildi, ölüm döşeğinde bu-lunan ispanya kralı nihayet 2 mayıs 1598 tarihli Vervins barışıyle yeni Fransa kra¬lını tanımak zorunda kaldı. Bu arada Henri IV, daha 13 nisan 1598’de ilân edilen Nan¬tes fermanıyle, protestan azınlığa millî top¬luluğa sessizce katılmak imkânlarını veren garantileri tespit etmiş bulunuyordu. Fakat bu ferman belki de Fransa’da barışın ku¬rulmasına yetmeyecekti. Ama Macaristan’da Habsburglarla Türkler arasında yeniden baş¬layan savaş Fransa’yı, savaş ve korunacak sınır veya yönetilecek taşra illeri peşinden koşan bir sürü maceracıdan kurtardı (me¬selâ, büyük bir kışkırtıcı olan Mercoeur dükünün Türklere karşı savaşmak için Pa¬ris’i bırakıp Macaristan’a gitmesi).
• Sonuç. Din savaşları ana meseleyi gün ışığına çıkararak krallığın henüz oturma¬mış olduğunu gösterdi. Karışıklıklar, bir tek Fransa’nın değil, bağımsızlığına kavuş¬mak için can atan birçok Fransa’nın var¬lığını ortaya koyuyordu. Meselâ Bretagne’da Mercoeur kendi adına bir dükalık kurmak hayalindeydi. Dauphiné’de protestan Lesdi- giéres, gerçekte 1577’den beri yönetimi hiç bir kontrol altına girmeksizin elinde tutu¬yor, ama bu bölgenin valiliğine ancak 1591’- de getiriliyordu. Provence eyaletinde de Marsilya İspanya ile ilişki kurarak fiilen bir ticarî cumhuriyet meydana getirmişti (1595¬1596).
Bundan dolayı, karışıklıklar ancak genel bir bezginlik sonucunda yatışacak, eyaletlerdeki çalkantılar ve ayaklanma teşebbüsleri ise Henri IV’ün iktidarından çok daha uzun bir zamanda ortadan kalkabilecektir. Bu bakımdan, din savaşlarının sonuçları en az Louis XlV’ün saltanatının başlangıcına ka-
dar sürdü. Çatışmanın doğurduğu diğer so-nuçların ve kötü alışkanlıkların ortadan kalkması ise en az o kadar zamana ih¬tiyaç gösterecekti. Meselâ harabeye dönmüş köyler, bölünmüş ve müflis bir soylular sı¬nıfı, Protestanların krallığa karşı duydukları insiyaki güvensizlik ve özellikle de bazı kim-selerin kralın otoritesine başkaldırmayı bir hak saymaları, bunların başlıcalarıdır. Fran-çois Hotman, Franco-Gallia ve Vindicae contra Tyrannos adlı eserlerinde kralın, uyrukları ile olan antlaşmalarına uymaya¬cak olursa tahttan indirilebileceğini, zira uyruklarının krala bağlılık yemininin bu durumda hükümsüz kalacağını savunur. Jac¬ques Clément’in Henri III’ü (1589), Ravail- lac’ın Henri IV’ü (1610) katletmesi, XVII. yy.ın birinci yarısında krallık otoritesine karşı tertiplenen çeşitli komplolar bu ışık al¬tında daha iyi anlaşılır. Sonuç olarak, din savaşları, tanrısal hukuka dayanan mutlak hükümdarların temsil ettiği devlet otoritesini temelinden sarstı. Dolayısıyle de hükümdar¬ların yüzyıllardır süregelen eseri yeniden tartışma konusu oldu.
• İslâmda din savaşları. İslâmlıkta din savaşlarına, Tanrı adına savaş anlamına gelen cihad-ı fi sebilullah veya sade cihat deniyordu. (Bk. CİHAT.) Hz.Muhammed zamanında ilk din savaşı İslâmlığı kabul etmek istemeyen Kureyşlilere karşı yapıl¬dı (Bedir0 gazası). Bunu yine Kureyşlilere karşı açılan Uhud* gazası takip etti.
Hz. Muhammed’in askerlerince kazanılan bu iki zafer müslümanları harekete geçirdi, Mekke alındı ve İslâmlık için yepyeni bir ufuk açıldı. Dört Halife (Hulefayı Raşi- din) devrinde din uğruna yapılan savaşlar daha da gelişti, ilk halife Ebubekir* za-
solda, vaiz; ortada müezzin; sağda, müezzin ve çömezleri
solda, müftü; ortada, kazasker; sağda, imam
din adamları
manında yalancı peygamberlerle mücadele edildi. Ömer* zamanında yapılan savaşlar sonucu birçok ülke alındı; İslâmlık, İran, Mısır ve Kuzey .Afrika’da hızla yayıldı. Emevîler devrinde VIII. yy. başlarında Is-panya’ya kadar yayılan İslâmlık, kısa za-manda Pireneleri aşarak, Gal ülkesinin iç-lerine, Batı Avrupa’ya sokulmağa başladı. 732 Yılında İslâm din savaşlarından en büyüğü Poitiers’de yapıldı. Abdurrahman* el-Gafikî’nin kumanda ettiği İslâm ordusu savaşı kaybetti. Bu savaş Avrupa’da İs¬lâmlık için yapılan son din savaşı oldu.; Bu tarihten bir süre sonra Türkler Müslü¬manlığı kabul ederek İslâmlığa yeni bir* güç ve kuvvet getirdiler. IX. ve X. yy. 1ar- da Endülüs Emevî devleti Ispanya’da par¬lak bir devir yaşadı. IX. yy.ın ikinci yarı¬sında Sicilya islâmların eline geçerek Ak¬deniz bir İslâm gölü haline geldi. XI. yy. da Büyük Selçuklu hükümdarı Alparslan” 1071’deki Malazgirt savaşıyle Anadolu adı¬na ilk din savaşını verdi. Bu tarihten son¬ra Türklerin elindeki İslâmlık bir zaman¬lar girmeğe muvaffak olamadığı topraklara yayılmağa başladı.
Iü77’de Anadolu Selçuklu devletinin kurul-ması Avrupa hıristiyan devletlerini endişe-lendirdi. Gerçi daha önce müslüman Arap- lar İstanbul boğazına kadar gelmişler, İs¬tanbul’u kuşatmışlardı. Ancak bu hareket¬ler geçici birer akın olmaktan ileri gide¬memişti. XI. yy.da Avrupa’da din fikri milliyet fikrinden üstün tutuluyordu. Papa Urbanus II, hıristiyan Avrupa devletlerine müslümanlara karşı birleşme çağrısında bu-lundu. Papanın çağrısına Fransa, Alman¬ya, İngiltere, Macaristan, Bizans dünyası ile Venedik ve Ceneviz cumhuriyetleri ka-
t’ulo. S. Hrkıiır (MKYDAX)
tıldı. Bu devirde Kudüs hıristiyan dünya¬sının bir kurtuluş sembolü haline geldi. 1096-1270 Yılları arasında yapılan sekiz Haçlı seferi başarısızlıkla sonuçlanınca Hı¬ristiyan Avrupa devletlerinin emelleri ger¬çekleşemedi. Bunun sonucu olarak İpek yolıı önemini kaybeti, barutun topta kul¬lanılması derebeylik rejimini yıktı, merke¬zî krallıklar kuruldu. Sayıları on biri bulan latin devletleri (Kudüs krallığı, Kıbrıs kral¬lığı, Trablus kontluğu, Antakya prensliği, Urfa kontluğu, İstanbul Latin imparator¬luğu, Mora prensliği, Atina dukalığı, Ke- falonya kontluğu, Naksos dükalıgı, Saint- Jean şövalyeleri) kuruldu. Fakat bunla¬rın hepsi tekrar Türkler tarafından orta¬dan kaldırıldı.
XIII. yy.da Osmanlı devletinin kuruluşu hıristîyan dünyasını yeniden islâmlara kar¬şı harekete geçirdi. Papa Urbanus V’in leş- vikiyle Macar kralı başta olmak üzere Bulgarlar, Sırplar, Eflak prensi ve Bos¬nalIlar OsmanlIlara karşı savaş hazırlığına giriştiler. Sırp Sındığı’nda 1363 yılında ya¬pılan savaş hıristiyanlarm bozgunu ile so¬nuçlandı.
Bu savaştan sonra Macar kralı Sigİsmund’- un başkanlık ettiği hıristiyan orduları (Fransız, Alman, Belçika, Felemenk, İsviç¬re şövalyeleri, İngiltere haçlıları, Iskoçya, Lombardiya, Rodos şövalyeleri ve Ulahlar) Niğbolu’da, osmanlı kuvvetleri ile karşı¬laştılar (eylül 1396). Hıristiyanların Niğbo- lu yenilgisini Varna (1444) ve İkinci Ko¬sava (1448) yenilgileri takip etti. Daha son¬ra Hıristiyanlar XVI. yy.a kadar dinî bir
+ Dini sıf. Dinle ilgili: Avrupa medeni¬yeti> Roma ananesiyle hukukî ve Hıristiyan an’anesiyle dinî bir disipline sahip olmuştur (P, Safa). Selçukoğullan devrinde, Anado¬lu’da büyük dinî müsamaha vardı (Abdül- baki Gölpınarlı). Dinî terbiye. Dinî inanç.
— G. santl. Dinî sanat, Bk. KUTSAL sanat.
— Huk. Dinî hukuk, ana kaynaklan ta¬biat ötesi (metafizik) bir esasa, vahiy’e dayanan hukuk. (İslâm hukuku bu anlamda dinî bir hukuktur. Çünkü ana kaynakları olan kitap ve sünnet, İlâhî kaynaktan gel¬mektedir.) |[ Dinî kıyafet. Bk. ANSiKL.
— Mus. Dinî musiki, batı müziği gibi, türk musikisi de dini ve dindışı olmak üze¬re iki büyük bölüme ayrılır. (Dinî musiki de, cami* musikisi ve tarikat0 [tekke, ta¬savvuf] musikisi olmak üzere ikiye ayrılır. Dinî musikinin, karakter ve üslûp farkı ya¬nı sıra ayrı şekilleri de vardır.)
— Tiyat. Dinî tören oyunu, dinî tören sıra-sında şahıslarla yapılan gösterilerin genel adı. Bk. ANSiKL.
— ANSİKL. Huk. Dinî kıyafet. 3 Aralık 1934 tarihli ve 25% sayılı «Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun»a göre hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar, ruhanîlerin, mabet ve âyinler dışında ru¬hanî kisve taşımaları yasaktır. Hükümet her din ve mezhepten münasip göreceği yal¬nız bir ruhanîye mabet ve âyin haricinde de dinî kıyafetini taşıyabilmek için mu¬vakkat müsaadeler verebilir. Bir müsaade¬nin süre sonunda yenilenmesi veya başka bir ruhanîye verilmesi caizdir.
şeyhülislâm ve yardımcıları
güç olarak birleşemediler.
1538’de Preveze deniz savaşında haçlılar Andre Dorya’nın kumandasında Barbaros Hayreddin Paşaya yenildi. 1571 İnebahtı deniz savaşı ise Türklerin yenilgisiyle so¬nuçlandı.
Hıristiyanlar 1596 yılında Haçova’da Os- ınanlı Türklerine karşı son din savaşını verdiler.
Hıristiyanlar ile islâmlar arasında yapılan bu savaşlar XVI. yy.da sonuçlandı gibi görülürse de, XX. yy.da Yunanlılar yine din gücüne sarılarak İslâmlığı ve Türklü¬ğü yok etmek istediler fakat başarısızlığa uğradılar.
+ Dindar sıf. ve i. Din kurallarına bağlı olan (kimse): Bu masum yalvarma jesti mektepte Sör’ler ve dindar talebelerin Mer¬yem ve tsa karşısında dua ederken aldık¬ları bir jestti (R. N. Güntekin). En büyük müşterisi daima müslümanlar ve onlar için¬de en dindarı olan memleketimiz halkı imiş (A. H. Tanpınar).
+ Dindarane zf. Erk. Dindarca.
+ Dindarlık i. Din kurallarına bağlılık: Bütün dindarlığına rağmen daha beşerî dü¬şünen babam ise ona Menhus adını koy¬muştu (A. H, Tanpınar).
+ Dindaş sıf. Aynı dinden olan: Cemaat- sız imamlar, kirli yüzler, secdesiz başlar / «GaziS» nâmiyle dindaş öldüren bîçâre din¬daşlar (M. Â. Ersoy).
+ Dinen zf. Din bakımından: içki içmek dinen doğru değildir.
Din adamı olmayan kişiler dinî kıyafet giyemiyecekleri gibi, kural olarak din adamları da ancak mabette ve âyinlerde dinî kıyafet giyebilir. Diyanet işleri baş¬kanı, patrik, hahambaşı gibi ruhanî lider¬lere, mabet ve âyin dışında da dinî kıya¬fet taşıyabilme müsaadesi verilebilir. Mabet dışında dinî kisvenin giyilebilmesi İçin ce¬naze merasimi gibi dinî bir «âyin*in icrası gerekir.
— Tiyatr. Dinî tören oyunu, yavaş yavaş kiliseden koptu ve dinî tiyatroyu meyda¬na getirdi. XX. yy. dan itibaren de bu ge¬lişmenin sonucunda Latincenin yerini hal¬kın konuştuğu dil, şarkının yerini söz, ön¬celeri sembolik olan sahneye konuş tarzı¬nın yerini de gitgide daha gerçekçi bir yo¬rum aldı ve mister adı verilen dinî konulu sahne eseri durumuna geldi.
Başlıca iki dinî oyun çevrimi; hareket nok¬tası vardır: a) Noel, Kybele’nin kehanetidir; b) Paskalya çevrimi (azizeler ile melek ara¬sındaki bir konuşmaya dayanır: Quem Que- ritis in Sepulcro [Mezarda Kimi Arıyorsu¬nuz?]). Bu ilâhi, zamanla sabah dualarının so¬nunda söylenmeğe başladı ve yeni hikâye¬lerle zenginleşti. Duanın sonunda bazı ki¬lise adamları ortaya çıkarak sembolik hare¬ketlerle hikâyeler anlatırlardı. Bu tarz, en gelişmiş dönemini XIII. yy da yaşadıktan sonra yavaş yavaş önemini kaybetti ve XVI. yy.da da ardında bazı dağınık kalıntılar bırakarak ortadan kalktı.
+ Diniye sıf. Esk. Dinî’nin dişili: Ahkâm-ı diniye ve şer’iyeden zerre kadar inhiraf caiz-
değildir (P. Safa). || Akaıd-i diniye, dmı İnançlar, din inançlarını konu edinen ki¬tap. |l Ülûnı-t diniye, dinle ilgili bilim¬ler. || Umûr-ı diniye, dinle ilgili işler.
+ Dinsel sıf. Yeni. Dinle ilgili. Dinî.
+ Dinsiz sıf. ve i. Dinî inancı olmayan (kimse): Malum ya, şimdiki gençler hep dinsiz (H.E. Adıvar). Dine aykırı davranış¬ta bulunan. || Dinsiz imansız, dinî inanç¬lardan tamamen yoksun.
+ Dinsizlik i. Dinî inanç yokluğu: Her¬halde dinsizliği bir sofla taassubu kadar kuvvetli sanırlardı (H, E. Adıvar). (-> Bıb- liyo.) [LM]