DİVANHANE
DİVANHANE blş. i. (fars. divanhane).
Esk. Geniş sofa, salon: Ha evet bir di-
vanhaneye geliyorlar … Burada bir biıyuk
kapı, demir mi olsun, altın mı? (B. Fe-
lek). [Bk. ANStKL.] || Divan toplantısının
yapıldığı daire. Bk. ANSİKL.
Tar. Osmanlı Bahriye nezareti dairesi.
— ANSİKL. Eski türk evlerinde bahçe ve-
ya avludan girilerek, ikinci kata çıkarken
merdivenin açıldığı bölüme divanhane de-
nirdi Aynı yere hanay, hayat, sofa gibi
değişik adlar da verilmiştir. Evin en önemli
ve geniş bölümü olan divanhanenin temiz ha-
valı, bol ışıklı olmasına dikkat edilirdi.
XVII. yy.dan sonra, türk ev mimarîsinde,
genellikle Edirne evlerindeki divanhaneler
örnek alınarak kafesli pencereler dışarı çı-
kık olarak yapıldı. İstanbul’da bu çıkıntı
cihannüma veya köşk adını aldı. Osmanlı
imparatorluğunda ve eski türk devletlerinde
İdarî işlerin görüşüldüğü, toplantı yapılan
yere de divanhane denirdi. Padişahların dı-
. .1 L /lİMİûMÛCİ ır*ıtl
yere UC uı» aııııaııv. * . .
van konuşmalarını rahatça dinlemesi için
divanhane’ye «kasr-ı adil» denilen bir kafes-
li bölüm konurdu. Divanhanenin yanında di-
vit odası, kubbe vezirleri için oturma ve
dinlenme odaları, iç hazine daireleri, defter
hâzinesi binaları vardı. Divanı Hümayun
burada toplanırdı. (M)
Divanı Ahkâmı Adliye, XIX.yy. ortala-
rında kurulan ve bugünkü Yargıtay’ın işle-
rini gören, Osmanlı devletinin yüksek mah-
kemelerinden biri. Tanzimat’tan sonra Os-
manlI imparatorluğu ile batı devletleri a-
rasında kurulan ticarî ilişkilerden doğan
uyuşmazlıklar, din hükümlerine göre kuru-
lan şer’î mahkemelerde çözümlenemedi. Bu
iş için çağdaş hukuk anlayışına göre çalı-
şacak mahkemelerin kurulması gerekti. 1847’-
den sonra taşrada ticaret uyuşmazlıklarına
bakan idare meclisleri, 1865’te özel bir ni-
zamname ile ilçelerde Deavi meclisleri, san-
caklarda Meclisi Temyizi Hukuk ve Meclisi
Cinayet, illerde Meclisi Kebiri Cinayet adı
altında yargı görevi yapan kurullar açıldı.
Bunların en yükseği Divanı Ahkâmı Adli-
ye oldu. Bu kurum, 1837’de açılan ve 1868’-
de biri Şûrayı Devlet, biri de Divanı Ah-
kâmı Adliye adiyle ikiye ayrılan Meclisi
Vâlâyı Ahkâmı Adliye’nin bir devamıdır.
Görevi, adı geçen mahkemelerin verdiği ka-
rarları bir temyiz mahkemesi olarak incele-
mekti. Bk. YARGITAY (M)
Divanı Ali, 1876 Tarihli Kanunu Esa-
si’ye göre (md. 31) vekillerin görevlerinden
ötürü yargılanması için meydana getirilen
kuruluş. 1924 Tarihli Teşkilâtı Esasiye ka
nununun 61. maddesi, İcra vekilleri, Danış-
tay ve Yargıtay başkan ve üyelerini ve
Cumhuriyet başsavcısını yargılamak için bir
«Divanı Ali» kurulacağını belirtiyordu. Di-
vanı meydana getirme yetkisi Türkiye Bü-
yük Millet meclisine verilmişti (md. 67).
Divanı Âlî üyeleri, Temyiz (Yargıtay) ve
Şûrayı Devlet (Danıştay) üyeleri arasından
ve bu yüksek mahkemelerin genel ku-
rulları tarafından seçilirdi (md. 62).
Divanı Âli, kendi içinden seçtiği bir reis
ile on dört üyeden meydana gelir ve mut-
lak çoğunluk ile karar verirdi. Ayrıca altı
yedek üyesi bulunurdu. Asıl ve yedek üye-
lerin on biri Temyiz’den, onu Şûrayı Dev-
let’ten seçilirdi (md. 62, 63). Bk. YÜCE di-
van. (M)
Divanı Deavî nezareti. Adliye nezareti
kurulmadan önce, Osmanlı devlet teşkilâ-
tında bu nezaretin göreviyle yükümlü dev-
let dairesi. Fatih kanunnamesiyle görev ve
yetkileri tespit edilen çavuşbaşılık, yeni teş-
kilât ile Divanı Deavî nezareti adını aldı
(1836). Eski çavuşbaşılık teşkilâtında 40 or-
tada toplanan nezaretin 694 çavuşu vardı;
sayı azaltılarak nezaretin bütün subay ve
çavuşları 170 kişiye indirildi. Nazırın ya-
nına da büyük ve küçük tezkireci, çavuş e-
mini, çavuş kâtibi verildi. Teşkilâtın düzen-
lenmesiyle Deavî nazırının bazı teşrifat gö-
revleri kaldırılarak, sadece icra ve infaz
işleri bırakıldı. Nezaret, Tomruk adı veri-
len, BabIâli’deki tevkifhaneyi de yönetiyor-
du. Başvekâlet teşkilâtının kuruluşundan
(1838) sonra Deavî nazırının katıldığı arz
odası mürafaası Babımeşihat’a, Deavî na-
zırlarının görevleri de şeyhülislâma bırakıl-
dı. Haftada iki gün şeyhülislâmın başkanlı-
ğında toplanan mahkemeye Divanı Deavî adı
verildi; ikinci derecede memurluklar arası-
na girdi. Nizamî mahkemeler kurulunca es-
ki önemini kazanarak adı Nezaret-i Adliye
oldu (1870). Düzenlenen teşkilât ile Ad-
liye vekâleti, 1945’te de Adalet bakanlığı
haline geldi. (M)
Divan-ı Kebir (Büyük Divan), Mevlânâ Ce-
lâleddin Rûmî’nin bütün gazellerini ve ru-
bailerini bir araya getiren farsça eseri. Ta-
savvuf, ilâhî aşk ve sevgi konularını işle-
yen eser otuz bin beyti geçer. Gazellerde
hiç bir sanat endişesi gözetilmemiştir. Ede-
bî sanatlar seyrek olarak kullanılmıştır.
Buna karşılık iç kafiyeye çok rastlanır.
Mevlâna eserinde kendi adı yerine «sus-
kun» anlamındaki Hamuş, Hamuşkün, Ze-
banderkeş, Megu, Tenten gibi mahlaslar
kullanmıştır. İlk yazma nüshaları değişik
olan Divan-ı Kebir’in harf sırası ve aruz
bahirlerine göre düzenlenmiş baskıları ya-
pıldı. Birçok şarkiyatçının ilgisini çeken,
üzerinde değişik açılardan çalışmalar yapı-
lan eserin basma nüshaları arasında en iyi
ve güvenilir olanı Neval Kişar’ın 1885’te
Lucknow’da iki cilt olarak yayımladığı nüs-
hadır. Divan-ı Kebir’in çeşitli yıllarda ya-
pılmış almanca, İngilizce ve türkçe tercü-
meleri vardır. (-» Bibliyo.) [M]
Divanı Muhasebat, Osmanlı devetinde Pa¬dişah adına devlet giderlerini kontrol et¬mekle görevli kuruluş (1870). On iki üyesi vardı. İki daireye ayrılan bu divan, hü¬kümdar adına görev yapar, mal memur¬larının hesabını inceler, diğer hesaplan ve umumî kat’î hesabı gözden geçirir, muta¬bakat beyannamesi verirdi. Yeni Anayasa’- ya kadar, meclis’ç bağlıydı ve aynı görevi
karşılayan daireye de «Divanı Muhasebat»
adı verilmekteydi. Bk. SAYİŞTAY.
Divanı Temyizi Askerî, eski askerî kuru-
luşlarda yargıtay görevi yapan yüksek as-
keri mahkeme kuruluşu (1914). Askerlerin
görev sırasında işlediği suçlara, suçu işle-
yenden daha yüksek rütbeli kimselerden ku-
rulu divanlarca bakılırdı. Birinci Dünya sa-
vaşından önce bu alanda fransız askerî
ceza hukuku temel olarak alındı ve birta-
kım yenilikler getirildi. Divanı Harplerce
verilen kararları incelemek üzere ayrıca Di-
vanı Temyizi Askerî kuruldu. Kuruluş yıl-
larında islâm hukukuna bağlı kalınmışken,
sonraları alman muhakeme usulü kanunun-
dan bazı bölümler alınarak günün ihtiyaç-
larına göre geliştirildi. Birinoi Dünya sa:
vaşında ortaya çıkan yeni durumlar karşı-
sında, askerî ceza hukukunda bazı önemli
değişikliklerin yapılması gereği yeniden or-
taya çıktı. Askerlerin kendi aralarında ve
görevleriyle ilgili konularda işledikleri suçla-
rın dışında kalan suçlara bakmak yetkisi
sivil mahkemelere verildi. Divanı Temyizi
Askerî yalnız kendi sınırları içinde kalan
suçların muhakemesini yapmakla görevlen-
dirildi (1917). Divanı Harplerde kumandan
adına muhakemeyi yürütmek ve gerekli
araştırmaları yapmak için müjavir-i adlî adı
verilen hukukçulardan yararlanma yoluna
gidildi.
Birinci Dünya savaşından sonraki yıllarda
bu kuruluşun ihtiyacı karşılamadığı görü-
lünce kaldırılmasına karar verildi. Bunun
yerine Heyet-i Temyiziye adı altında eski-
sinden pek de farklı olmayan bir mahke-
me kuruldu. Fakat onun da zamanın do-
ğurduğu ihtiyaçları karşılamadığı anlaşılın-
ca, yeniden eski sisteme dönüldü. 1922 Yı-
lında İstanbul’da bulunan Divanı Temyizi
Askerî’nin Ankara’ya nakledilmesine ka-
rar verilince, birtakım köklü değişiklik-
ler de yapıldı; adına Askerî Temyiz mah-
kemesi dendi; 1930 yılında yeniden dü-
zenlendi; 1%2’de yürürlüğe giren bir ka-
nunla bir anayasa kuruluşu niteliği kazan-
dı. Görev ve yetkileri, başkan ve üye se-
çimleri yeni esaslara bağlandı, adı da As-
kerî yargıtay oldu. (M)