DOĞUM KONTROLÜ
Çok uzun zamandan beri bilinen ve amacı gebe kalma ihtimalini sınırlamak veya tamamen ortadan kaldırmak olan doğum kontrol yöntemleri çeşitli biçimlerde geniş ölçüde kabul görmekle beraber bazı uygarlıklar tarafından da yasaklanmıştır. 1960’lı yıllarda, ağız yoluyla alman ilaçların önem kazanması, feminist hareketlerin desteklediği bir ahlak devrimini başlatmıştır. Bugün yapılan araştırmalar, var olan yöntemlerin iyileştirilmesi ve çeşitlendirilmesi yönündedir.
Hemen hemen 2 000 yıl boyunca Mısır’da, balla karıştırılmış akasyadan yapılan vajina yakıları kullanılmıştır. MÖ 400 yıllarında, dölütün meydana gelişinde spermanın rolünü gayet iyi anlamış olan Hippokrates, dölüt henüz tam anlamıyla oluşmadığı sürece kürtaj yapılabileceğini söylüyordu. O dönemde, keçilerin idrar torbasından yapılan prezervatiflerin kullanılması çok yaygındı. Eski Çin’den Roma Imparatorluğu’na kadar birçok uygarlıkta, gebelikten koruyucu veya düşük yaptırıcı birtakım ilaç reçetelerine rastlanmıştır. Bütün bu tekniklerin amacı doğumu kontrol altına almaktı, ama başarı oram pek yüksek değildi. Doğum kontrol yöntemleri çeşitli hayvanlara da uygulanmıştır: Kuzey Afrika ülkelerinde dişi develerin dölyatağma bir taş yerleştirilerek hamile kalmaları engellenmeye çalışılırdı.
Doğum kontrolü, bugün Vatikan’dan başka bütün devletlerce kabul edilmiştir. Vatikan ise, sadece cinsel perhizi kabul etmektedir. Doğum kontrol hapı kullanan kadınların sayısının 100 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Tanıtım kampanyaları yaygınlaştırılırsa, bu sayının çok daha artacağı ortadadır. Ne var ki, ekonomik düzeyin düşüklüğü bir yana, sağlık elemanları ile halk arasında pek çok engel bulunmaktadır. Şüphesiz en önemli engel zihniyettir: mesela bir Afrika köyünde doğum kontrol yöntemleri reddedilmese bile, çocuk sahibi olmanın gelecek için hem ekonomik, hem de manevî bir güvence olduğu bir kültüre pek uygun düşmemektedir.