DÖLLENME
Gelişmenin birinci aşaması olan döllenme, özelleşmiş
iki hücrenin (yumurta hücresi ve sperma hücresi) bir zi-
got oluşturmak için birbirleriyle birleşmeleriyle başlar.
Meyozla (Bk. MEYOZ) oluşan yumurta ve sperma, bi-
reyin gelişmesi için gerekli kromozom sayısının yarısını
içerirler Döllenme, tam kromozom sayısını, yani dip-
loyit değeri sağlar (Bk. GENETİK ŞİFRE). Bir sperma, bir
yumurta hücresiyle birleştiği zaman, yumurta hücresi-
nin çevresinde, başka spermaların hücrelerin içine gir-
mesini önleyen, böylece normalden fazla sayıda kro-
mozom içeren bir zigotun oluşmasını önleyen bir zar
oluşur. Zigot, “mitoz” adı verilen bir süreç aracılığıyla
(Bk. MİTOZ) hücre bölünmesi geçirmeye başlar.
İlk bölünmeler sırasında zigotun büyüklüğü artmaz.
Bunun yerine, yumurta hücresi daha küçük bölümlere
ayrılır. Zigot, 16 hücre oluştuğu sırada, “morula” adı ye-
rilen içi dolu bir küre halini alır. Morula daha çok bölün-
me geçirerek, blastulayı (tek bir hücre tabakasından
oluşan içi boş bir küre) oluşturur. Hücre bölünmeleri
sonucunda oluşan hücreye “blastomer adı verilir.
HÜCRE BÖLÜNMESİ
Hücre bölünmesinin biçimi, hayvandan hayvana deği-
şir ve yumurta hücresinin tipine dayanır. Yumurtanın
büyüklüğü, var olan yumurta sarısının miktarı, yumurta-
nın mozaik mi, yoksa düzenleyici mi olduğu ve kutup-
sallık, hücre bölünmesini ve daha sonraki gelişmeyi et-
kileyen etkenlerdir.
Yumurtanın büyüklüğü ve yumurta sarısı. Omurgasızla-
rın ve ilkel omurgalı hayvanların yumurtaları küçüktür
Bir kurbağa yumurtasının döllenmesi sığ suda gerçekleşir.
Bir erkek kurbağanın sperması (1), yumurtanın içine
girince, ikinci kutupsal cisim (2) oluşur. Sperma, pigment
tabakasındaki taneciklerin yerlerinin değişmesinin ortaya
çıkardığı bir iz bırakır (3). Sperma ile yumurtanın
çekirdekleri birleşir ve bir zigot oluştururlar (4). Spermanın
girişi, pigment tabakasında bir değişikliğe yol açar ve girişin
tam karşısında ayça biçiminde bir gri lekenin (5)
oluşmasıyla sonuçlanır; hücre bölünmesinin (6) ilk çizgisini
bu leke belirler. Birbirini izleyen bölünmeler (7)
hücrelerden bir hücreler topu oluşturur.
GELİŞME 239
ve sarıları ya çok azdır ya da hiç yoktur. Sözgelimi, de-
nizkestanesi yumurtasında bütünüyle hücre bölünmesi
gözlenir: Birtakım bölünmeler geçirmesinin ardından,
eşit büyüklükte hücrelerden oluşan bir blastula oluştu-
rur. Kurbağa yumurtasıysa, daha büyüktür ve bir yarı-
küresinde yumurta sarısı içerir; öbür yarısında hemen
hiç sarı bulunmaz. Bir yumurta sarısı kitlesinin bölün-
mesi güçtür; hücrenin, o bölümünün bölünmesini ge-
ciktirir. Belirli bir süre geçtikten sonra, yumurta sarısı
içeren ve besin deposu işlevini gören birkaç yumurta
ile çok daha fazla sayıda küçük, sarısız yumurta bulu-
nur. Bu hücreler kurbağanın (iribaş) kendisini oluşturur.
Sürüngen, kuş ve ilkel memeli yumurtaları çok iridir ve
çok miktarda sarı içerirler. Bir piliç embriyosunda sarı
öylesine boldur ki, hücre tabakası (blastoderm), bölün-
memiş yumurta sarısının üstündeki küçük bir alanda
bulunur. Gelişme düzeyi yüksek memelilerin yumurta-
larında yumurta sarısı küçüktür. Embriyo, bütünüyle di-
şinin dölyatağı içinde gelişir.
Yumurta sarısı balıkların, sürüngenlerin, ıkıyaşayışlı-
ların, kuşların ve yumurtlayan ilkel memelilerin embri-
yoları için önemli bir besin kaynağıdır. Gelişmekte olan
embriyo, yumurta sarısının tümünü tüketince, çevre-
sinden daha başka besin maddelerine gereksinme du-
yar. Bunun sonucunda, sarısı az yumurtalardan (sözge-
limi deniz kestanelerininkiler) çabucak serbest yaşayan
larvalar çıkarlar. Deniz kestanesi, çevreden beslenir-
ken, birkaç larva aşamasından geçer ve son erişkin du-
rumuna ulaşıncaya kadar başkalaşma geçirir. Bir ikiya-
şayışlı embriyosu, sözgelimi bir kurbağa embriyosu da,
gelişerek bir larvaya dönüşür ve “iribaş” diye adlandırı-
lır. Buna karşılık, tavuk embriyosunda, yumurtadan çık-
madan önce tam gelişme için yeterli miktarda sarı bulu-
nur. Memeli yumurtasındaysa, embriyo, gelişmesinin
ilk aşamasında besleyici maddeleri annesinden sağladı-
ğı için, çok az miktarda sarıya gerek vardır.
Mozaik ve düzenleyici yumurtalar. Embriyosunun mo-
zaik ya da düzenleyici olmasına göre, her tur belli bir
hücre bölünmesi kalıbına göre gelişir. Çok erken dö-
nemdeki bir mozaik embriyodan ayırılarak kültürü ya-
pılan bir blastomer, gelişmesinde tam bir organizma
haline gelmez; onun yerine sağlam bir embriyoda ola-
cak özel bir organ ya da üye olarak gelişir. Yumuşakça-
lar, halkalı solucanlar ve selentereler, mozaik embriyo-
lar üretirler. 11
Düzenleyici embriyolar (sözgelimi ıkıyaşayışlıların
ve memelilerin embriyoları), erkenden bir blastomer
yitimine uyum gösterirler; böylece, daha küçük olma-
larına karşılık, bütünüyle normal erişkinler üretirler. Dü-
zenleyici hücrelerin nasıl gelişecekleri, mozaik hücre-
lerinkinden çok daha geç belirlenir. Sözgelimi, deney-
sel olarak çok erken bir döneminde bir tavşan embriyo-
sundan blastomerler çıkarılmış ve kısmi embriyo geliş-
meye bırakılmış, sonuçta gelişen tavşanın anatomi açı-
sında eksiksiz,amaannesininyarı büyüklüğündeolduğu
görülmüştür. …..
Kutupsallık. Bölünen zigotun her parçası, butunun nite-
liklerini taşır. Bu eşgüçlülük, baş ve kuyruğunkı gibi bir
kutup ekseninin gelişmesiyle hızla ortadan kalkar. Ku-
tupsallık, blastula hücrelerinin nasıl bölüneceklerini ve
daha sonra, gastrulanın nasıl boğumlanacağım ve hay-
van biçiminde gelişeceğini belirler. Birçok durumda,
döllenmemiş yumurtada da kutupsallık vardır; ama ku-
tupsallık zigot bölünmeye başladıktan sonra daha yay-
gın görülür.
SONRAKİ AŞAMALAR
Blastula oluşunca, embriyo gastrula olmaya, yanı uç te-
mel doku tabakasını geliştirmeye başlar. Her biri özel
240 GELİŞME, İNSANDA
Bir yumurta döllendikten sonra, hızla ve tekrar tplcrar l
sa”s! içeriğindeki farklar nedeniyle, hayvan iürlerînegörede^ bölünmelerinin biçimi, en başta
azdır ve bölünme bütün yumurtayı kapsar Blastula hürm/orin ~ ı üstte) Deniz kestanesinde, yumurta sarısı
(Ortada) Bir kurbağa yuniurtas,, temel ofarak bh- yarıkürel^Topfana^bîrazda’ha^^^6
bölünmesin,n ardından, daha az yumurta sansı (üst yarıküre) dahahZhhZ f iÇ? y.umurta sansı içerir’ U<üncü hü^e
hücrelerden daha küçük olur; eşit büyüklükte olma lan hücreli h ^ , ^ yumurta sanh Yarıküredeki
miktarda ve hücre bölünmesiyllbölünmeyen koyu^umZ İZİl KuJ
tepesinde duran ve “blastodisk” adı verilen bir blastula oluşturur. /i7Ce’ fe/r /)ucre tabakası, yumurta sarısının
erişkin dokuları oluşturan bu doku tabakaları dış tabaka
(ektoderm), orta tabaka (mezoderm) ve iç tabakadır
(endoderm). Bu aşamada gastrula adını almış olan em-
briyo “ilk bağırsak çatısı” (arkenteron) adı verilen bir
kana oluşturur. Dış tabakadan (ektoderm) hücreler
kanalın içme göçerek, dış tabaka ile iç tabaka (endo-
derm) arasına dağılır ve orta tabakayı (mezoderm) oluş-
tururlar Gastrulasyonun sonunda, her tabaka farklı do-
kuları oluşturmaya koyulur. Sürüngen, kuş ve memeli
embriyoları, embriyoyu kuşatan ve çeşitli işlevler gören
embriyo dışı zarlar geliştirirler. En içteki zar (vitellüs ke-
sesi), gelişen organizmanın beslenmesini sağlar. Orta
zar (amniyo) tuzlu sıvıyla doludur (amniyo boşluğu bu
yolla embriyoyu fiziksel darbelerden ya da aşırı ısı deği-
şikliklerinden korur). Zarsı bir orta tabaka olan allanto-
yis, aşağı düzeyde gelişmiş omurgalılarda, embriyonun
boşaltım ürünlerini toplar. Memelilerdeyse göbek ba-
ğının kan damarları aracılığıyla, gelişen dölütün etenine
bağlanır. En dıştaki, koruyucu zar “koryon” diye adlan-
dırılır.
gelişme, insanda_
Tek bir hücreden yeni bir insanın oluşumuna yolaçan
çeşitli biyolojik süreçlerin tümünü içeren biyoİoji teri-
mi. Öbür üstün yapılı hayvanlarda da olduğu gibi, her
insan, dişi tarafından üretilen ve erkek tarafından dölle-
nen bir yumurta olarak ortaya çıkar (Bk. ÜREME). İn-
sanlar, aynı zamanda etenli memelilerdir. Bu da, döl-
lenmiş insan yumurta hücresinin, gelişme ve büyüme
aşamalarını, “eten”(etene, pfasenta, meşime efe efenfr)
adı verilen damarsı bir bölümle anneye bağlı olduğu bir
durumda, annenin dölyatağı içinde geçirmesi anlamına
gelir. Böylece gelişen embriyo (Bk. EMBRİYO), besinini
annenin kan dolaşımındaki kanından alır. Bu maddede,
insanın, döllenmeden, doğuma hazır duruma gelmiş
tam gelişmiş dölüte kadar olan gelişmesi incelenecek-
tir.
îr
Döllenme. İnsan yumurtasının döllenme olayı, kadının
dölyatağı (fallop) borusunun üst bölümünün içinde olur
(Bk. ÜREME SİSTEMİ, İNSANDA). Erkek eşey hücreleri-
N(ar\v <^o^^clö((ennr\e sıra.slflc/3
yüzeyden içen girer. Yumartanın zarlarına ulaşabilmesi
için sperma hücresinin, “saydam kuşak” (zona pelluci-
da) adı verilen koruyucu bir zarı parçalaması gerekir.
Bu zardan geçişe, spermadan salgılanan enzimlerin
yardım ettiği sanılmaktadır. Tek bir sperma içeri geçtik-
ten sonra, zigotun, yani birleşmiş (kaynaşmış) eşey hüc-
relerinin yüzeyi,başkabir spermanın geçmesinedirenç-
lı bir duruma gelir.
(A) Döllenmiş yumurta, dölyatağı borusu içinden
dölyatağına geçer ve döllenmeden yedi gün sonra,
çeperine yerleşmeye (tutunmaya) başlar.
{ojDaha sonra embriyo /7e onu çevre/eyen ¿rar/ân
oluşturacak olan iç kit/e, iki küçük d/ş tabaka (1) /ç
tâÖaAa (2) fcesec/ğ/ //e on/an çevre/eyen orta tabakay/ (3)
içerir. Dış halka, ya da eten zarlarını oluşturacak olan
trofoblast (4) da orta tabakayla örtülüdür. (C)20. güne
doğru, vitellüs kesesi (5) ve amniyo kesesi (6) belirir;
amniyo ^kesesi büyüyen embriyoyu (7) kuşatır. Allantoyis
sapı (8) göbek kordonuna dönüşecek biçimde gelişmeye
başlar. (D) 28. günde ilkel beyin ve gözle ayırt edilebilen
özellikler ortaya çıkar. Vitellüs kesesi büzülürken, amniyo
kesesi genişler. dölyatağı
240 GELİŞME, İNSANDA
biçimi, en başta
bölünmesinin »i’, &’%£££%!%& ? *””* — *f °ÖM •*»
tepesinde duran ve “blastodisk” adı verilen bir blastula oluşturur. tabakası, yumurta sarısının
erişkin dokuları oluşturan bu doku tabakaları dış tabaka
(ektoderm), orta tabaka (mezoderm) ve iç tabakadır
(endoderm). Bu aşamada gastrula adını almış olan em-
briyo, “ilk bağırsak çatısı” (arkenteron) adı verilen bir
kanal oluşturur. Dış tabakadan (ektoderm) hücreler,
kanalın içine göçerek, dış tabaka ile iç tabaka (endo-
derm) arasına dağılır ve orta tabakayı (mezoderm) oluş-
tururlar . Gastrulasyonun sonunda, her tabaka farklı do-
kuları oluşturmaya koyulur. Sürüngen, kuş ve memeli
embriyoları, embriyoyu kuşatan ve çeşitli işlevler gören
embriyo dışı zarlar geliştirirler. En içteki zar (vitellüs ke-
sesi), gelişen organizmanın beslenmesini sağlar. Orta
zar (amniyo) tuzlu sıvıyla doludur (amniyo boşluğu bu
yolla embriyoyu fiziksel darbelerden ya da aşırı ısı deği-
şikliklerinden korur). Zarsı bir orta tabaka olan allanto-
yis, aşağı düzeyde gelişmiş omurgalılarda, embriyonun
boşaltım ürünlerini toplar. Memelilerdeyse göbek ba-
ğının kan damarları aracılığıyla, gelişen dölütün etenine
bağlanır. En dıştaki, koruyucu zar “koryon” diye adlan-
dırılır.
gelişme, insanda
Tek bir hücreden yeni bir insanın oluşumuna yolaçan
çeşitli biyolojik süreçlerin tümünü içeren biyoloji teri-
mi. Obür üstün yapılı hayvanlarda da olduğu gibi, her
insan, dişi tarafından üretilen ve erkek tarafından dölle-
nen bir yumurta olarak ortaya çıkar (Bk. ÜREME). İn-
sanlar, aynı zamanda etenli memelilerdir. Bu da, döl-
lenmiş insan yumurta hücresinin, gelişme ve büyüme
aşamalarını, “eten” (etene, plasenta, meşime de denir)
adı verilen damarsı bir bölümle anneye bağlı olduğu bir
durumda, annenin dölyatağı içinde geçirmesi anlamına
gelir. Böylece gelişen embriyo (Bk. EMBRİYO), besinini
annenin kan dolaşımındaki kanından alır. Bu maddede,
insanın, döllenmeden, doğuma hazır duruma gelmiş
tam gelişmiş dölüte kadar olan gelişmesi incelenecek-
tir.
Döllenme. İnsan yumurtasının döllenme olayı, kadının
dölyatağı (fallop) borusunun üst bölümünün içinde olur
(Bk. ÜREME SİSTEMİ, İNSANDA). Erkek eşey hücreleri-
nin, yani spermalarının çoğu döllenme sırasında yu-
murtanın yüzeyinde bulundukları halde, yalnızca biri
yüzeyden içeri girer. Yumartanın zarlarına ulaşabilmesi
için sperma hücresinin, “saydam kuşak” (zona pelluci-
da) adı verilen koruyucu bir zarı parçalaması gerekir.
Bu zardan geçişe, spermadan salgılanan enzimlerin
yardım ettiği sanılmaktadır. Tek bir sperma içeri geçtik-
ten sonra, zigotun, yani birleşmiş (kaynaşmış) eşey hüc-
relerinin yüzeyi,başkabir spermanın geçmesinedirenç-
li bir duruma gelir.
(A) Döllenmiş yumurta, dölyatağı borusu içinden
dölyatağına geçer ve döllenmeden yedi gün sonra,
dölyatağının çeperine yerleşmeye (tutunmaya) başlar.
(B)Daha sonra embriyo ile onu çevreleyen zarları
oluşturacak olan iç kitle, iki küçük dış tabaka (1) ve iç
tabaka (2) keseciği ile onları çevreleyen orta tabakayı (3)
içerir. Dış halka, ya da eten zarlarını oluşturacak olan
trofoblast (4) da orta tabakayla örtülüdür. (C)20. güne
doğru, vitellüs kesesi (5) ve amniyo kesesi (6) belirir;
amniyo kesesi büyüyen embriyoyu (7) kuşatır. Allantoyis
sapı (8) göbek kordonuna dönüşecek biçimde gelişmeye
başlar. (D) 28. günde ilkel beyin ve gözle ayırt edilebilen
özellikler ortaya çıkar. Vitellüs kesesi büzülürken, amniyo
kesesi genişler. ….
dölyatağı
. yumurtalık borusu » 2 1
GELİŞME, İNSANDA 241
Gelişmenin yaklaşık 3. haftasından (A) sonra, embriyoda
ilkel bir kalp ve beyin ile omuriliğin başlangıç biçimlerini
içeren bir baş yumrusu bulunur. 4. hafta sırasında (B),
boruya benzer ilkel kalp atmaya başlar ve “somit” adı
verilen 40 çift doku ortaya çıkıp, kas, kemik ve
bağdokusuna doğru gelişmeye koyulurlar. 5. haftaya
gelindiğinde (C), el ve ayak tomurcukları ile gözler, gözle
görülebilir durumdadır. 6. haftaya gelindiğinde (D), el ve
ayaklar irileşmiş, kuyruk gerilemiştir. 7. haftadan sonra (E),
baş irileşmiş, gözler, kulaklar, el ve ayak parmakları iyice
ayırt edilebilir duruma gelmişlerdir. Gelişmenin 8.
haftasının (8) sonunda, embriyo “dölüt” (fötüs) diye *
adlandırılır. (Silüetler gelişen embriyonun gerçek
büyüklüğünü göstermektedir.)
Hücre bölünmesi ve tutunma. Döllenmiş yumurta, da-
ha dölyatağı borusu içindeyken bölünmeye başiar. Ba-
zen, bölünmeyle oluşan ilk iki hücre (ya da iki blasto-
mer) birbirinden ayrılarak bağımsız gelişmeye başlar-
lar; bunun sonucunda tek yumurta ikizleri oluşur; iki
blastomerin birbirlerinden kısmen ayrılmaları durumu
da, birbirlerine farklı miktarlarda dokuyla bağlı olan si-
yam ikizlerinin (yapışık ikizler) ortaya çıkmasına yol
açar.
Zigot, içi dolu bir hücre küresi biçiminde gelişir; bu-
na “morula” adı verilir. Daha sonra içinde “blastosel”
diye adlandırılan sıvı dolu bir boşluk bulunan blastokist
(yada blastosist)gelişir. Blastokist, dölyatağı borusunun
çeperlerindeki kasların kasılmalarıyla boru içinde hare-
ket eder ve döllendikten üç gün sonra dölyatağına gi-
rer. Bu aşamada, saydam kapak yok olur. Blastokistin
bir ucunda, blastula hücreleri kalın birtabaka oluşturur-
lar, oluşan bu tabakanın en iç yanındaki hücreler, em-
briyo halinde gelişirler. Geri kalan hücrelerse, embri-
yonun dölyatağı çeperine yapışmasını sağlayan trofob-
lastı oluştururlar. Trofoblast daha sonra, etenin, zarları-
nı üretir. Eten, anne ile embriyo arasında besin madde-
leri ile atıkların alış verişine aracılık eden dokudur. Blas-
tokist, döllenmeden 7 gün sonra, trofoblastı aracılığıyla
dölyatağımn iç yüzeyine yani endometriuma bağlanır
ve ikinci haftaya gelindiğinde bütünüyle dölyatağımn
içine gömülür.
Dölyatağı çeperine yapışmasının ardından trofob-
lasttan gelişen ilk iki zar, amniyo kesesi ve vitellüs kese-
sidir. Amniyo boşluğu sıvı içerir ve sonunda bütün em-
briyoyu içine alır. Gelişmenin daha sonraki aşamaların-
da, dölüt amniyo sıvısı içinde yüzer; bu da serbestçe
hareket etmesine olanak sağlamasının yanı sıra, onu
mekanik yaralanmalardan korur ve kararlı bir ısı sağlar.
En içteki zar olan vitellüs kesesi, gelişme sırasında anne
bedenine bağımlı olduğundan, insan embriyosu için
ikincil derecede önem taşır. Embriyoda amniyo boşlu-
ğu ile vitellüs kesesi arasında uzanan hücre kitlesi üç
doku tabakasına bölünür: Dış tabaka (ektoderm), orta
tabaka (mezoderm) ve iç tabaka (endoderm).
Dış tabaka, orta tabaka ve iç tabaka. Dış tabaka, saçlar
ve kıllar, tırnaklar, dişler ve meme bezleri dahil, derinin
oluşmasından sorumludur. Aynı zamanda sinir sistemi-
ni de oluşturur. Sinir sisteminin bir öncüsü olan sinir bo-
rusunun gelişmesi sırasında, bir oluk ortaya çıkıp, gide-
rek derinleşir; kenarları kaynaşarak, bir dıştabaka hüc-
releri borusu oluşturur: Bu boru gelecekteki omurilik
ve beyindir. Omuriliği oluşturan hücrelerin yanında bu-
lunan içtabaka hücreleri grubu, sonunda sinir hücrele-
rine dönüşürler.
Orta tabaka (mezoderm), iskelet kemiklerini ve kas-
ları, dolaşım sistemini (kalp, atardamarlar ve toplarda-
marlar) ve üreme-boşaltım sistemini (böbrekler, idrar
kesesi ve üreme organları) oluşturur. Omuriliğin tam al-
tında uzanan merkezi bir şerit oluşturarak, bir çubuğu
andıran sırt ipliği (notokord) halinde gelişir. Orta taba-
ka, aynı zamanda, omuriliğin yanında uzanan ve birbi-
rinden ayrı üç bölgeye bölünen geniş bir hücre tabakası
oluşturur. En iç tarafta yer alan daha kalın kitle, sonunda
iskelet kası ve kemik haline gelir. Orta yaprak, böbrek-
leri oluşturur. En dıştaki yapraksa akciğerleri ve derinin
derin tabakalarını oluşturur. Embriyonun her iki yanın-
da, orta tabakanın en dış yanında, orta tabaka hücreleri
grubu, küçük ve içi boş cepler oluşturur; bu cepler, do-
laşım sisteminin bir bölümü haline gelecek bir çift boru
üretirler.Embriyo büyüdükçe,borular birbiriyle kayna-
şır, katlanır ve ilkel kalbi oluşturur. Dolaşım borusu (il-
kel kalp) gelişmenin 24. gününde atmaya (çarpmava)
başlar.
İç tabaka (endoderm), ilkel bağırsağı ya da sindirim
borusunu, onun yanı sıra, solunum sisteminin büyük
bölümünün iç örtüsünü oluşturur. Bir insan embriyo-
sunda sindirim bezleri, ilk olarak sindirim borusu bo-
yunca tomurcuklar biçiminde ortaya çıkarlar. Bu or-
ganların en içteki bölümleri iç tabakadan oluşmakla bir-
likte, yapılarının çoğu, orta tabaka hücre kitlelerinden
oluşur.
Göbek kordonu ve eten. Gastrulasyon sırasında, embri-
yomsu hücre kitlesi, bağlayıcı bir sap oluşturan bir hüc-
re sütunuyla blastokist içinde asılı duruma gelir. Bu sap,
göbek kordonuna dönüşür. Göbek kordonu (göbek
bağı) vitellüs kesesinin ve bağırsağın bir uzantısını oluş-
turan allantoyisin geri kalanını sarar; embriyonun dola-
şım sistemini etenine bağlayan kan damarlarını kuşatır.
En dıştaki zar olan koryon, trofoblasttan ve embriyonun
orta tabaka (mezoderm) hücrelerinden oluşur. Döllen-
meden yaklaşık 12 gün sonra, dölyatağımn içini kapla-
yan kan damarlarım delerek anneden embriyoya besin
ve oksijen iletimini gerçekleştiren parmağa benzer
uzantılar (villüsler) oluşur. Koryon gelişerek, etene dö-
nüşür.
Dölütün gelişmesi. Döllenmeden sonraki 2 hafta ile 1
ay arasında, sinir borusu gelişerek gözleri, beyni ve sinir
sistemini oluşturmaya başlar. İnsan embriyosunun bü-
tün organ sistemleri, yumurta hücresinin döllenmesini
izleyen 60 gün içinde gelişir. Bundan sonra insan em-
briyosu, dölüt (fötus) diye adlandırılır. Döllenmeden
sonraki 60. günden doğuma kadar gelişme, öncelikle
büyümeyi kapsar. Dölüt 60. günde yaklaşık 3 g, do-
242 GELİŞME KUSURU
Resimde görülen dört
ayına basmış dölüt, iç
organlarının henüz
gelişme durumunda
olmasına karşın, insana
benzer bir görünüm
almıştır. Deri yüzeyi,
önceki aşamalardakinden
daha kalınlaşmıştır ve ilk
kıllar kaslarda ve kafa
derisinde çıkmaya
başlamıştır. Dölüt,
“amniyo kesesi” adı
verilen, onu
berelenmelerden
koruyan ve kararlı bir ısı
sağlayan sıvı dolu bir
kese içinde yüzer.
Anneye göbek
kordonuyla (resimde
dölütten annenin
dölyatağı çeperi
üstündeki etene doğru
uzandığı görülmektedir)
bağlıdır. Dölütün
gereksinme duyduğu
besin maddeleri, göbek
kordonu aracılığıyla
sağlanır; atıklar da, göbek
kordonu aracılığıyla
uzaklaştırılır.
ğumda da 3,2 kg ağırlığındadır.
Üç hafta kadar sonra, embriyonun boyu 15-2
mm’ye ulaşır; kalbi atmaktadır. Bir hafta kadar daha
sonra, ilk el ve ayak tomurcukları ortaya çıkar. Bu nok-
tada, embriyo 4 – 6 mm boyundadır ve bir balığınkine
benzeyen hem kuyruksu, hem de solungaçsı yapılar ta-
şır. Balık embriyosunda bu yapılar, gelişmenin son nok-
tasını temsil ederler. İnsanlardaysa, solungaçlara ben-
zeyen yapılar alt ve üst çene olarak gelişir ve kuyruk,
omurganın kuyruksokumu kemiğine dönüşür. Beş
hafta sonra gözler gelişir. Üreme organları kıvrımı olu-
şur; el ve ayaklar irileşir. İkinci ay içinde, gelişme patla-
yıcı bir durum alır. Kulaklar, gözler, parmaklar ve ayak
parmakları açıkça birbirinden ayırt edilebilecek duru-
ma gelir ve cinse[ organlar oluşmaya başlar. İkinci ayın
sonlarına gelindiğinde, embriyo 3 cm boyundadır ve
hareket edebilmektedir. Bununla birlikte, hareketleri,
hâlâ anne tarafından hissedilemeyecek kadar zayıftır.
Başlangıçta erkek ve dişi cinsel organları birbirinden
ayırt edilemeyecek durumdadır. Üçüncü aydan sonra
erbezleri ya da yumurtalıklar gelişmeye başlarlar. Cin-
sel organlar, cinsel hormonların etkisi altında gelişirler:
Erkekte androjenler, dişide pregesteron ve östrogen.
Dişinin bızırı (klitoris) ve vulvası, erkek kamışını (penis)
ve erbezi torbasını oluşturan aynı dokudan gelişir.
4 ay sonra, dölütün boyu 13,5 cm, ağırlığı yaklaşık
170 g olmuştur. Bu noktadan sonra pek az dış değişiklik
olur, buna karşılık iç organlar gelişmelerini sürdürürler.
Anne, 5. aydan başlayarak dölütün hareketini algılama-
ya başlar. Dölütün boyu 18,5 cm’ye ulaşır ve saçları,
kaşları, kirpikleri büyür. Bir 5 aylık dölüt, çevre uyaran-
larına tepki gösterir ve dölyatağının içine ışık girerse irki-
lir. Ayrıca başparmağını emer.
Bir dölüt, 24 hafta dolmadan, dölyatağının dışında
yaşayamaz. 26 haftada bir kuvöz içinde canlı tutulabi-
lir; ama beyni henüz tam olarak gelişmemiştir ve solu-
num ile beden sıcaklığını düzenleyici merkezleri işlev-
lerini iyi yapamazlar; bu sırada doğan bir dölüt, solu-
num yetmezliği, beden ısısının denetlememesi (ya da
her ikisi birden) tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Doğum-
dan önceki 3 ay sırasında önemli bir büyüme olur; ge-
lişmelerini bütünüyle tamamlayan son dokular sinir sis-
temi, özellikle de beyin dokusudur. Normal gebelik sü-
resi, 9 aydır. Gelişme doğumdan sonra da sürmekle bir-
likte, başlıca dokular ile organlar dölyatağında (in utero)
tam olarak oluşmuşlardır.
gelişme kusuru
Bir doku ya da organın gelişememesi. Kol, bacak ya da
GELİŞME RUHBİLİMİ 243
bir organın olmaması gibi doğuştan bir kusur, bir tür ge-
lişme kusurudur. Çok yaygın olan bir başka gelişme ku-
suru da, aplastik kansızlık adı verilen hastalıktır. Bu kan-
sızlık türünde, normalde kemik iliğinde bulunan ve bö-
lünerek alyuvarlar ile akyuvarları oluşturan stem hücre-
leri bulunmaz. Hastalık doğuştan olabildiği gibi, zehir-
leyici kimyasal maddelerin ya da ışınımların etkisinde
kalma sonucunda da ortaya çıkabilir. Bununla birlikte,
aplastik kansızlık hastalarının yaklaşık yarısında, hastalı-
ğın nedeni bilinmemektedir.