DOLMABAHÇE
DOLMABAHÇE, İstanbul’da Boğaziçi’nin
Avrupa yakasında, Kabataş ile Beşiktaş
arasında semt. Eskiçağda buraya tasonion
denilir, Argonaut’larm başbuğu lason’un
Karadeniz seferinden dönüşünde buraya
çıktığına inanılırdı. Bizans çağında burası
bir gezi_ yeriydi ve deniz bu noktada içe-
riye doğru bir koy gibi sokuluyordu- İs-
tanbul kuşatmasında Fatih’in donanmasın-
dan bir kısmı burada demirledi. Ahmed 1
zamanında Kaptanı derya Halil Paşa ta-
rafından doldurtularak bir hünkâr bahçesi
meydana getirildi (1614). 1740’ta burada
Hacı Eminağa sebili yaptırıldı. Bugün
Dolmabahçe’de bulunan en önemli mimarî
anıtlar Dolmabahçe camii ve Dolmabahçe
sarayıdır. Sarayla cami arasındaki meydan-
da, işgal kuvvetleri 2 ekim 1923’te türk
bayrağını selâmlayarak İstanbul’u terk etti:
6 ekim 1923’te de türk ordusu İstanbul’a
girdi. İstanbul’un başlıca spor tesislerinden
olan Mithatpaşa stadı da Dolmabahçe’de-
dir. (M)
Dolmabahçe camii, İstanbul’da, Dolma-
bahçe semtinde Bezmiâlem Valide Sultan
tarafından mimar Nikogos Balyan’a yaptı-
rılan cami (1853). Barok ve rönesans üslû-
bundadır. Kare planlı ana mekânı dört ke-
mer üzerine oturtulan bir kubbe ile örtülü-
dür. Mihrap ve mimberi kırmızı somakiden-
dir. Galata yönünde hünkâr mahfilinin de-
nize bakan yüzünde dört sütunlu bir kapı
vardır. Caminin bu bölümlerinin planı klasik
camilere benzemez. Yapının her iki ya-
nında gövdeleri yivli, çok ince birer mina-
re yükselir. Minarelerin şerefeye kadar olan
bölümleri korinthos düzeninde yapılmış bir
sütuna benzer, (M)
Dolmabahçe sarayı, İstanbul’da aynı adı
taşıyan semtte saray. Rönesans ve barok kır-
ması bir üslûpta yapılmış aşırı süslemeli
bir yapıdır. Bulunduğu alanda eski devirler-
de birçok kasır, köşk ve sarayın yer aldığı
bilinmektedir: koy doldurulmadan önce Ka-
nunî devrinde kuzeybatı yamaçlarına yaptı-
rılan Kasr-ı Cihannüma, Sayebart-i hüma-
yun denilen Bayıldım Kasrı; Selim IlI’ün
yaptırdığı köşk. Koy doldurulduktan son-
ra Ahmed I’in av köşkü biçimindeki kü-
çük sarayı, Mehmed IV ile Ahmed IH’ün
sarayları yapıldı. Eski köşkü yıktırarak ye-
rine çinilerle süslenmiş, Iran üslûbunda ye-
ni bir saray yaptıran Abdülhamid I, ayrı-
ca kayıkhaneler de yaptırmıştı. Ahmed III
devrinde Beşiktaş saray-i hümayunu adı
verilen bu sarayın yeniden yapılması işi
baş mimar Hafız Mehmed Efendiye verildi.
Son sarayı ise Abdülmecid, mimar Gara-
bet Balyan ile oğlu Nikogos Balyan’a
(bk.) yaptırdı (1842-1853). Osmanlı sultan-
ları, Dolmabahçe sarayı yapılıncaya kadar
Topkapı sarayında oturur, öteki sarayları
ise düğün, av v.b. törenler için ve yazlık
olarak kullanırlardı. Dolmabahçe sarayı
yapıldıktan sonra Osmanlı hanedanı bütün
bütüne bu saraya yerleşti. Abdülaziz bu
sarayda tahttan indirildi; ilk Meclis-i Me-
busan burada toplandı (19 mart 1877). Mit-
hat Paşa ve arkadaşları burada tutuklu kal-
dı. Avusturya imparatoru Kari, imparato-
riçe Eugenie, İngiltere kralı Edward VII ve
VIII, Alman imparatoru Wilhelm, İran şa-
hı Muzafferüddin Şah, ‘ Rus grandükü
Konstantin ve Nikolay, Bulgar kralı Ferdi-
nand, Sırp kralı Georgeviç ve Aleksandr,
İran şahı Rıza Pehlevî, Muhammed Rıza,
455
DOLOMİTLER
sivri veya
dolu önleyen fişek
456
regülatör buhar
g ü I a t ö P fctfîfi a Ffftesı
buhar domu
Gerhard DOMAGK
Ürdün kralı Abdullah, Irak kralı Faysal
gibi yabancı devlet büyükleri burada mi-
safir edildi. Cumhuriyetin ilânından sonra
Millî saraylar idaresine bağlanan Dolma-
bahçe sarayında Birinci Türk Tarih kong-
resi (2 temmuz 1932) ile Birinci (1932) ve İ-
kinci (1934) Türk Dil kurultayları toplan-
mıştır. Atatürk 10 Kasım 1938’de bu sarayın
71 numaralı salonunda hayata gözlerim yum-
du. Cenazesi büyük bir törenle kaldırılıp
Ankara’da Etnografya müzesindeki geçici
kabrine götürülmeden önce, İstanbullular
ıaht (muayede) salonuna kurulan katafalk
önünden saygı geçişi yaptı. Saray, deniz ta-
rafında 600 m uzunluğunda geniş bir mer-
mer rıhtımla sınırlandırılmış yol tarafında
büksek duvarlarla çevrilmiştir. Dolmabahçe
camii karşısında ve Dolmabahçe yolu
üzerinde iki büyük kapısı vardır. Çok yük-
lü bezemelerle süslenmiş bu kapılardan sa-
rayın bahçesine girilir ve geniş merdiven-
lerle selâmlık bölümünün birinci katına çı-
kılır. Ortadaki esas yapıda taht (muayede)
salonu yer alır. Bunun kuzeyinde Hünkar
dairesi ve Harem, güneyinde galeriler ile
bağlanan bir selâmlık vardır. Dışı kagir,
içi ahşap olarak yapılmış olan sarayın ah-
şap bölümleri son yıllarda yangın tehlike-
sine karşı kâgir ve çelik olarak yenilenmiş-
tir. En büyük salon, kurşun bir çatıyle ör-
tülü olan tavanı kubbe biçimindeki taht
salonudur; bunun dışında 17 büyük salon
ile iki yüz oda vardır. Sarayın içerisi özel-
likle kullanılan malzemenin zenginliği (kris-
tal, kaymak taşı, mermer, porfir, kakma
işleri v.b.) bakımından göz alıcıdır, ancak
bunların işlenişi oldukça ağırdır. Tavan-
ları ve duvarları fransız ve İtalyan sanat-
çılarının yağlıboya resimleri süsler. Ma-
beynin üst katında deniz yönündeki elçiler
salonunda Ayvazovski’nin Sabah ve Aksam
tabloları dikkati çeker. Sarayda sanat
bakımından çok değerli mobilya ve biblo-
lar vardır; elçiler salonu Louis XVI üs-
lûbundaki kırmızı takımı ile ün yapmıştır;
taht salonunda İngiltere kraliçesi Victoria’-
nın armağan ettiği, 750 lamba ile aydınla-
nan 4,5 t. ağırlığında bir avize bulunmak-
tadır. Abdülaziz’in derlediği tabloların da
büyük değeri vardır. Saray son yıllarda
halkın ziyaretine açıldı. (-> Bibliyo.) [M]
Dolmabahçe Saray tiyatrosu, Abdülme- cid’in, Dolmabahçe sarayı yakınında, bu¬gün Mithatpaşa stadyumu yanından Ba¬yıldım yokuşuna çıkan yolun köşesinde yap tırdığı tiyatro binası (1859). Üç sıra üzerine otuzdan fazla locası vardı; üç yüz kişi ala¬bilecek genişlikte İtalyan üslûbunda bir ya¬pıydı. Abdülaziz tahta çıkınca bütçe kısın- tısıyle kapatıldı, daha sonra da yandı. (M)
domalanlar
domalanların toplanması