DOLMUŞ
DOLMUŞ sıf. (dolmak’tan dol-muş). Boş yeri olmayan.
+ İ. Teker teker yolcu alıp dolunca kalk¬mak suretiyle çalışan taşıt: Vatandaş Ahmet Efendi bir dolmuşa binip Taksim’e çıktı (B. Felek). || Dolmuş değnekçisi (veya kâhyası), dolmuş yapan esnafın iş nöbetini düzenle¬mekle görevli kimse.
— DEY. Dolmuş yapmak, dolmuş usulüyle yolcu almak.
— ANSİKL. Türkiye’de ilk olarak ikinci Dün ya savaşı sırasında, otomobil ve otobüs it¬hal edilemeyince İstanbullu şoförler dol¬muş yapmağa başladılar. İstanbul belediyesi önceleri dolmuşçularla başarısız bir mü¬cadeleye girişti. Halk, zaman kaybını
önlediği için dolmuşu benimsedi. Üstelik
dolmuş, İktisadî yönden de müşterinin işi-
ne geliyordu. İstanbul’dan sonra dolmuş u-
sulü Ankara, İzmir gibi büyük şehirlere de
yayıldı. Bugün «dolmuş tarifeleri» beledi-
yelerce düzenlenmektedir. Türkiye’nin bü-
yük şehirlerinde otomobillerden sonra «mi-
nibüs dolmuşçuluğu» da yaygın bir hal aldı.
İstanbul’da Kadıköy-Köprü, Üsküdar – Be-
şiktaş gibi kısa mesafelerde deniz araçları
da dolmuş yapmaktadır.
+ Dolmuşçu i. Dolmuş yapan kimse. (M)
Dolnolevski mezarı, Bulgaristan’da Dol-
nolevski yakınlarında M.ö. IV. yy. a ait
kubbeli mezar. 1906 Yılında bulundu. De-
mir kenetlerle tutturulmuş taş bloklarıyle ya-
pılmıştır. önde dörtgen şeklinde küçük bir
koridor ve ona bitişik asıl kubbeli mezar o-
dası vardır. Kubbe dairesinin çapı ve yük-
sekliği 2 m civarındadır. (M)