DONANMA
DONANMA i. (donanmak’lan don-a-n-ma). Donanmak eylemi, süslenme, bezenme. || Bir ülkenin deniz kuvvetleri, savaş gemile¬ri: Barbaros belki donanmayla seferden ge¬liyor (Yaya Kemal). Türk donanması. || Teşm. yot. Aynı amaçla kullanılan gemilerin bütünü: Ticaret donanması. ]| Bayramlarda bayrak, ışık kulanılarak, fişek atılarak ya¬pılan şenlik: O yıllarda cültıs, yahut ve¬lâdet donanmalarından sonra çıkan gazete¬ler (N. Ataç). Bu bir ateş bayramı, bir va¬kitsiz donanma (F. N. Çamlıbel). Donanma fişeği. Donanma feneri.
— Ask. denize. Eskid. birçok savaş gemi¬sinden meydana gelen topluluk: Barbaros belki donanmayla seferden geliyor (Y. K. Beyatlı). |[ Bugün: birçok filonun, bir ku¬mandanın emri altında birleşmesiyle meyda¬na gelen deniz kuvveti. || Bir devletin su- üstü, sualtı savaş gemileriyle, deniz uçak¬ları ve deniz piyadesinden kurulu bütün deniz kuvvetleri: Türk donanması. (Bk. SݬLÂHLI KUVVETLER.) H Gönüllü donanma. Es¬kid. Kişilerin, özel kuruluşların devlet em¬rine verdikleri gemiler topluluğu. Bk. ANSIKL.
— ansIkl. Ask. denize. Kıyılara sahip bu¬lunan devletler, deniz ticaret filosunu kol¬lamak ve savaşta deniz hâkimiyetini elde bulundurmak veya kıyılarına karşı yapı¬lacak muhtemel düşman- taarruzlarını önle¬mek amaç ıyte güçlü bir donanma’yı kurmak ve sürekli olarak geliştirmek zorundadır¬lar.
Donanma içerisinde bulunan suüstü ve su¬altı savaş gemileri ile deniz uçakları, de¬nizlerdeki savaşları uyumlu bir biçimde yürütürlerken, çeşitli amaçlarla yapılacak çıkarma harekâtında deniz piyadesini bu kuvvetlerle desteklemek suretiyle görevlendi¬rir.
Savaş sırasında etkonulan ticaret gemile¬riyle donanma desteklenir (bunların tümü¬ne yardımcı donanma denir). Yardımcı do¬nanma gemileri de, top, mayın arama – ta¬rama, dinleme cihazları v.b. konularak sa¬vaş düzenine sokulur. Deniz subay ve er¬lerinin görev alacağı bu gemiler, tıpkı sa¬vaş gemileri gibi, direklerine filandıra çe¬ker. La Haye Milletlerarası anlaşmasına göre (1907), sadece taşıt olarak kullanılan ve sivil mürettebat ile yönetilen ticaret ge¬mileri filandıra çekemez ve ticaret gemisi sayılmakta devam eder.
Prusya’nın 1870’te, Rusya’nın 1878’de sa¬vaşa soktuğu gönüllü donanma’lar, 16 ni¬
DONATELLO
«Judith* bütün ve detay Seigneufie meydanı. Floransa
«Habakkuk», Floransa
san 1856 tarihli Paris bildirisinin yasakla¬dığı savaş korsanlığını, bir başka biçimde sürdürmek isteğine dayanıyordu. Devletlere, savaşta ticaret gemilerine el koyma hakkı tanındıktan sonra, gönüllü donanma yolu¬na başvurulmaz oldu, (ML)
Donanma cemiyeti (TÜRK), Türk Deniz kuvvetlerini güçlendirmek ve türk denizci¬liğini geliştirmek amacıyle kurulan dernek (11 mayıs 1965). Birinci Donanma cemiye¬ti 4 temmuz 1909 günü Haydarpaşa açıkla¬rında yapılan Donanma geçit resminden sonra «Donanma-i Osmanî Muavenet-i Mil¬liye cemiyeti» adiyle kuruldu (19 temmuz
1909) . Osmanlı ülkesinin hemen her yerin¬de yüzlerce şube açıldı. İki yıl içinde dev¬letin ve cemiyetin çabalarıyle Almanya’¬dan iki eski zırhlı (Barbaros ve Turgut) a- lmdı; Muavenet sınıfı 4 muhrip, Nusret mayın gemisi ısmarlandı. Ayrıca İngiltere’¬den bir mayın gemisi ve 15 motor gambot getirtildi, üç dretnot (Sultanosman, Reşadi¬ye, Fatih), altı muhrip ve iki denizaltı ıs-marlandı, Fransa’dan da yedi gambot satın alındı. Birinci Dünya savaşı çıkınca ingi- lizler gemilere ambargo koydular, ödenen paraları da harp tazminatına mahsup etti¬ler. Devlet ve Donanma cemiyetinin hazır¬ladığı 1910, 1912 ve 1916 programları, sa¬vaş yüzünden gerçekleştirilemedi. Birinci Dünya savaşından sonra Bahriye nezareti¬ne katılan dernek, bir süre sonra kapatıldı (2 nisan 1919).
Nato’nun kurulmasından sonra Akdeniz’de¬ki Nato üyelerinin deniz, hava ve kara kuvvetleri, ortak savunma planına göre dü¬zenlenmeğe başladı. Kıbrıs konusunda Tür¬kiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlık, her iki ülkenin deniz kuvvetlerindeki den¬genin bozukluğunu ortaya koydu. Cumhuri yet gazetesinin açtığı bir kampanya sonucu Donanma cemiyeti ikinci defa kuruldu (1965). Yeni Donanma, cemiyeti,_ Deniz Kuvvetleri kumandanlığı ile işbirliği yapa¬rak, sağladığı gelirle yurt içinde savaş ge¬misi yapmak, satın almak, türk gençliğine denizciliği sevdirmek, türk deniz tarihi üze¬rinde araştırmalar yapmak, denizci gençlik teşkilâtı kurmak, denizcilik sevgisini arttır¬mak ilkelerini amaç edinir. Bu yolda 1967’- den bu yana Derya adlı bir dergi yayımlan¬maktadır. (M)
Donanma iane madalyası, osmanlı do¬nanmasına para yardımında bulunanlara verilen madalya. 10 Eylül 1911’de sultan Reşad’ın irade-i seniyesiyle altın, gümüş, nikel ve alüminyumlu bakırdan yapılarak çıkarıldı. Bir yüzünde padişahın tuğrası, altında tarihi; öteki yüzünde bir zırhlı resmi ile «Donanma İane madalyası» yazı¬lıdır. Yeşil, beyaz ipek kurdelesi kadınlar için çiçek biçiminde idi. Madalyalar, Do¬nanma cemiyetinin Dahiliye nezaretine baş¬vurması üzerine padişahın irade-i seniyesiy- le beratıyle birlikte verilirdi. Yönetmeliğe göre 5-10 osmanlı altını yardım yapanlara tunç, 10-25 altın verenlere nikel, 25-100 al¬tın yardıma gümüş, 100-500 altın karşılı¬ğında altın madalya veriliyordu. 500 Os¬manlI altınından fazla yardım edenlere fevkalâde altın ayrılmıştı. Taşınır, taşın¬maz mal teberrü edenlere de verdiklerinin değerine göre madalyanın çeşitleri verilir¬di. ölüm halinde erkek çocuğa, yoksa kız evlâdın en büyüğüne geçiyordu, (m) DONANMAK geçz. f. (türk. toh^don’- dan don-a-n-mak). Giyinmek, kuşanmak, süslenmek: Tepeden tırnağa donanmış bay¬ram çocukları… || Kaplanmak: Büyiik bah¬çenin caddeye bakan yüzünü baştan başa kaplayan kiraz ağaçları yemişlerle donan¬mış bulunuyordu (R. N. Güntekin).^ Ağacı¬nız yapraklarla donanır (Karacaoğlan). || Işıklandırılmak, aydınlanmak: Ne donan¬mıştı sokak, doğrusu şehrayindi (M Â. Er- soy).
— Denize. [Gemi için] Tam teçhizatı yle se¬fere hazırlanmak, (L)
DONAR (veya Thonar [«gök gürültüsü»]), Tanrı Thor’a güney Almanya’da verilen a¬dın eski şekli (bugün Donner). Bu kelinfeden «Tanrı Donar günü» anlamına gelen pofrı- nerstag (perşembe) türedi. Donar, Jüpıterte benzetilirdi. (l) v 1
DONARİUM. Esk. Rom. Tapınaklar^ ^e- ya başka binalarda tanrılara verilen soncu¬ların korunması için ayrılmış bölürtf. TL)^
Dona Rosita la Soltera o El lenguaje de las Flores («ihtiyar Kız Dona Rosite ve¬ya Çiçeklerin Dili»), Federico GarckrlLojrca’- nın dramı. Barcelona’da 1955’te – sahneye konmuştur. Dona Rosita’nın, yakın akraba¬sı olan sevgilisi, döneceğini söyleyerek A-merika’ya gider. Dona Rosita, gençlflk; yılla¬rını dönmeyen sevgilisinin özlemiyle ge¬çirir, evi eskir, kendi yaşlanır. Dona Ro- sita’nın çevresindeki kişiler, amcası, tey¬zesi, anası, üç yaşlı bâkire, hizmetçiler, insancıl duygularla doludur. Eser, Grana¬da toplum hayatını bir bütünlük içinde yansıtır, (L)
DONAT (Robert), İngiliz sinema ve tiyat¬ro oyuncusu (doğ. Withington, Manchester 1905). 1932’de tiyatrodan sinemaya geçti. Birçok filim çevirdi; 1939’da Oscaı ödü¬lünü aldı. En tanınmış filimleri: Şahika (The Citadel) [1937]; Elveda Gençlik (Good bye Mr. Chips!) [1939]; Perfect Strangers (Birbirini Hiç Tanımayanlar) [1944]; The Winslow Boy (Winslow’lu Çocuk) [1948]. (l)
DONATAN i. (donatmak’ tan don-a-t-an). Denize. Sahip olduğu gemiyi deniz ticare¬tinde kullanan kişi. (Türk Tie. kanunu ken¬di gemisini deniz ticaretinde kullanan kim-seye donatan dediği gibi, başkasına ait ge¬miyi kiralayarak deniz ticareti yapana da aynı adı verir, [md. 940]). [Bk. armatör.] (m)