Kâbe, Ebrehe zulmü
Peygamber dedesi Abdülmuttalib’in ‘Ben develerin sâhibiyim, ben develerimi istiyorum. Kâbe’nin sâhibi ise Allah’dır, O beytini korur’ sözleri, tam tamına yerini bulmuştu.
Ebrehe, alnında nûr-u Muhammedi parlayan Abdülmuttalib ’in heybetinden korkup, develeri geri verdi. Fil senesi, Nebî’nin (sav) doğum yılma rastlayarak ibretli bir hâtıra oldu.
Kâbe, Ebrehe zulmünden kurtulmuş, ama putlardan kurtulamamıştı. O, kendini putlardan temizleyecek fatihini bekliyordu. Kâbe asıl o zaman kurtulacak, etrafını tevhid ehli binler sevdâlı dolduracaktı. Bu kutlu günler uzak değildi…
Temizlendi puttan Kâbe, gönüllerde sevgin habbe Teşrifinle mesut kubbe, tüm müşküle ferman geldi
Haneler huzurla doldu, Mecnun Leyla ’sini buldu Olmazlar seninle oldu, ümmetine hayran geldi
(M. Balcı)
Ey Habîb-i Kibriya!
‘Sen dünyaya gelmeden, sevenlerin vardı’ diyenler, ne güzel söylemişler. Seni, ezelden ebede tüm kâinat tanıyor ve seviyordu. Böyle olmasaydı, ağaçlar secde eder, taşlar selâm verir miydi? Mesciddeki kütük firakından inler miydi?
Yer seninle övünür, gökler senin hasretinle yanar. Sen, Mekke’de tülü eden, Mi’râc ile semâlarda cevelân eden, Medine’de gurûb eden şefkat güneşisin. Nûrun, on sekiz bin âlemi ihâta ederken, seni nasıl tanımazlar?