wiki

EBÛ OSMAN HAYR

Meşhûr tasavvuf âlimlerinden. Künyesi Ebû Osman olup, adı Ebû Osman Sa’îd bin Ismâil Hayri’dir. Aslen Rey şehrinden olup, Nişâbûr’a gelip yerleşmiştir. Zamanın önderi ve bir tânesi idi. Önceleri Şah Şuca’ Kirmânî’nin talebesi idi. Hocasıyla birlikte Nişâbûr’a gidince orada kaldı ve Ebû Hafs’m talebesi oldu. Ebû Hafs’m kızı ile evlenmiştir. Kadri yüksek, himmeti yüce bir zât idi. Fıkıh ve tasavvuf ilminde derin bilgi sâhibi kâmil bir âlimdi. Sözleri ölçülü ve Memlûk vezirlerinden, Emir Hayır Bey’in Kahire ‘de bulunan türbesinin kubbesi (1502). te’sirliydi. Zamanındaki tasavvuf büyükleri: “Dünyâda üç kişi vardır, bir dördüncüsü yoktur. Nişâbûr’da Ebû Osman, Bağdad’da Cüneyd-i Bağdâdı ve Şam’da Ebû A bdullah C ellâ” dem işlerdir. Horasan’da tasavvuf ondan yayılmıştır. Nişâbûr halkı, tasavvuf dili ile kendilerine söz söylemesi için ona bir kürsü kurmuşlardır. Onun yüksek değerde sözleri vardır. Kayınpederi Ebû Hafs’tan sonra otuz sene yaşamış ve 298 (m. 910) senesinde vefât etmiştir. ilk hâlini kendisi şöyle anlatır: “Kalbim dâima hakikatten birşeyler arardı. Ben çocukken, zâhirden uzak duruyor ve zâhirinin dışında dînin esran bulunduğuna inanıyordum.” Ebû Osman Hayri, birgün talebeleriyle beraber yolda yürürken, biri damdan başına bir mangal kül döktü. Talebeleri bu duruma çok üzüldüler ve adama yaptığının kötülüğünü anlatm aya kalktılar. Bunun üzerine Ebû Osman “Ateşe lâyık olan bir kimseye, kül dökülmesine binlerce defa şükretmek lâzım gelir” dedi. Ebû Amr anlatan “Ebû Osman’ın meclisinde tövbe etmiştim. Bir süre sonra tekrar günah işlemeye başlayınca, onun sohbetlerini terk ettim. Ondan kaçıyordum.” Birgün beni yolda görünce: “Yavrucuğum, günahsız ve temiz olduğun sürece düşmanlarınla oturma. Çünkü düşman, şendeki kusuru görür ve bundan dolayı sevinir. Buna da sen üzülürsün. Günah işlemen gerekiyorsa, gene bizim yanımıza gel, biz sana katlanırız deyince, günah işlemekten İslâm âlimleri Ansiklopedisi 1 S T § EBÛ SA’f© EŞEC Ümmetimin en ko I lüöü Esbabım a d ‘l , u/ ‘imaya c e s â a r “terdir , | Hadîs-i şerîf ı L ..___________J vazgeçtim ve samimî bir şekilde tövbe ettim.” Birgün Ebû Osman’a inanmıyanlardan birisi onu yemeğe da’vet etti. O da da’ veti kabûl edip, o kişinin evine gitti. Adam kapıdan ona: “Ey obur! Yiyecek birşey yok geri dön” dedi. Ebû Osman geri dönüp giderken tekrar çağırdı ve “Bir şeyler yiyebilmek için ne kadar ciddî davranıyorsun. Yiyecek hiç bir şey yok” dedi. O gene geri döndü. Fakat adam tekrar çağırdı ve “Köpek var yersen ye, yoksa hemen git” dedi. Bu hâl tam otuz kere tekrarlanmasına rağmen Ebû Osman hiç incinmedi, hiç kırılmadı. En sonunda adam ondan özür diliyerek, talebesi oldu. “Sen nasıl bir kişisin ki, sana otuz kere hakâret ettim ve kovdum. Ama sende hiç kırılma ve incinme belirtisi görülmedi” diye sordu. O da cevap olarak- “Kırk yıldan beri, Allahü teâlâ beni hangi hâl içinde bulundurursa bulundursun, hiç hoşnutsuzluk duymadım” dedi. Ebû Osman anlatır: “Hocam Ebû Hafs’ m yanma gittiğim zaman, çok gençtim. Beni talebeliğe kabûl etmedi ve “Sen henüz çok gençsin, bizimle oturamazsın” dedi Bunun üzerine ben onu göremeyinceye kadar arka arka gittim. Fakat kalbim ondan ayrılm am ayı, onun yanında olmayı istiyordu. Bunun üzerine kapısının önüne bir çukur kazıp içine gireyim. Çık deyinceye kadar çıkmıyayım diye niyet ettim. Tam bu işi yapacaktım ki, beni talebeliğe kabûl etti.” Birgün yolda yürürken ayyaş, derbeder ve elinde saz bulunan bir genç Ebû Osman’ı görünce, sazını abasının içine sakladı. Osman’ın kendisine, bu yaptıklarının kötülüğünü anlatacağını zannetti. Fakat Ebû Osman onun yanına şefkatli bir şekilde giderek “Hiç çekinme, zîrâ insanlann hepsi birdir, talebelerin hepsi aynıdır” dedi Genç onun böyle merhametli hâlini görünce tövbe etti. Ebû Osman, gusül abdesti almasını söyledi ve şöyle duâ etti. “Yâ Rabbî! Bana düşen görevi yaptım. Gerisim sana havâle ediyorum.” Duânın hemen ardından genci iyi bir hâl kapladı. Ebû Osman bile bu hâle şaşırdı Ebû Osman, ölüm döşeğinde iken bayıldı Babasının vefât ettiğini sanan oğlu Ebû Bekir üzüntüsünden gömleğini >ırttı Bunun üzerine ayılan Ebû Osman, Yavrum, bu hareketin zâhir itibariyle sünnete aykın, bâtın itibariyle de riyâ alâmetidir” dedi Ebû Osman buyurdu kı: “Sünnet-i senıyyeyi kendisine rehber edinen hikmet, nefsinin arzularını kendine hâkim kılan, bıd ıt söyler ’ Korku. Allahü teâlânm adâletmdcn, ümit ise iutfundandır ” “Tevekkül, Allahü teâlâya itimâdı tam olduğundan, onunla yetinmektir ” “Akıllı, korktuğu şey başına gelmeden önce, onun çâresine bakandır.” “Allah korkusu, seni O’na ulaştırır ve kendini beğenmekten uzaklaştırır ” “Muhabbet, Allahü teâlânın korkusuyla sıhhat bulur, edebe sıkı sarılmakla da kuvvetlenir ” “Dünyâyı sevmek, Allah sevgisini kalbden götürür. Allahü teâlâdan başkasından korkmak, Allah korkusunu kalbden çıkarır, A llahtan başkasından istemek, Allahü teâlâya olan ümidi kalbden uzaklaştırır ” “Edep, fakirin dayanağı, zenginin süsüdür.” “ M uhabbete, m uhabbet denmesi, kalbde Allahü teâlânm rızâsından başka olan herşeyi mahv etmesindendir.” “Zenginlerle sohbet ederken azîz, fakirlerle sohbet ederken alçak gönüllü ol. Zenginlere karşı izzetli davranman tevâzu, fakirlere karşı alçak gönüllü olman şereftir.” “Evliyânm sohbetine kavuşan kimse, Allahü teâlâya kavuşturan yolu bulur.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir