Eller… gider, eller üstünde.

Eller… gider, eller üstünde.

eller

eller

Vücud ağacının dalları eller… Şüphesiz, en lüzumlu yerdeler…

Ne yapmak isteniyorsa, onun için yaratılmış gibiler…

Vazifesi bir değil, belki de binler…

Yeni doğmuş bir bebekte eller körpe tomurcuk. ..

Kundaklar kesmiş yolunu…

Serbestlik çığlıkları boşuna, kundaklar kesmiştir ellerin yolunu…

Ve zıbınlar çözülürken, ne hoş manzaradır o…

Eller, ayakların yerine de çırpınıyor zannedilir.

Mini mini yumrular açılır, kapanır… Şairlere ilham kaynağı olur.

“Kim açtırdı gül saksısından bize bu zambakları

Dokunmayın, uykuda şehadet getirmede parmakları”

•••

Derken, ilk dua…

(jözler ve dudaklarla buluşup, tertemiz bir yürekle açılır eller…

İlk orucun ilk zeytinine… İlk suyuna uzanan eller…
Zevki, saadeti, damaktan önce tadan eller. ..

•••

Seneler akıp gider…

Bu defa eller, pişmanlıklar, düşüşler ve sevinçlerle karşılaşır…

Ya dizler dövülür, ya yüzlere sürülür… Dünyanın bin türlü hâli ile tanışır eller… •••

Okullar…

Ellerin ilk kışlası, ilk gurbeti Bir çiçek resmini çizmek bile zor iken, Görülür onları yaratan kudretin ulviyeti…

Eller, Allah’ı gösterir böylece Ve göğe yükselirken eller Dualar dökülür dudaklardan hece hece: “Kurban olam, kalem tutan ellere” Kurban olam bir harfi öğreten erlere… Bahtiyar öğretmenlere…

•••

Kader bu ya…

Sırlı yazıdan onlar da nasiplenir sonunda

Ve belki de yaptıklarımızı söylemeye Huzur’a gider eller.

Eller… gider, eller üstünde.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*