wiki

EMİR KÜLÂL

EMİR KÜLÂL; evliyânın büyüklerinden. İnsanları
Hakk’a dâvet eden, doğru yolu göstererek
saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliyye”
denilen âlim ve velîlerin on dördüncüsüdür.
Hazret-i Hüseyin’in soyundan olup, seyyiddir.
Çömlekçilik yaptığı için “külâl” lakabı ile meşhûr
olmuştur. Babası Seyyid Hamzâ Medîne’den gelip,
Buhârâ’nın Efşene köyüne yerleşmiş, sâlih bir zâttı.
Evliyânın meşhurlarından Muhammed Bâbâ
Semmâsî’nin talebesi ve Behâeddîn-i Buhârî Nakşîbend
hazretlerinin hocasıdır. Buhârâ’nın Sühârîkasabasında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir.
1370 (H.772) senesinde Sühârî’de vefât etti.
Kabri oradadır.
Annesi Emir Külâl’e hâmileyken, şüpheli bir
lokma yese, karın ağrısına tutulur, o lokması midesinden
geri çıkmadıkça, ağrıdan kurtulamazdı.
Bu hâl üç defâ başına gelince, çok temiz ve hayırlı
bir çocuğa hâmile olduğunu anladı. Bundan sonra
yediği lokmaların helâlden olmasına daha çok
dikkat edip, ihtiyâtlı davrandı.
Emîr Külâl, henüz on beş yaşlarındayken, güreşmeye
heves etmiş ve bu işle meşgul olmaya
başlamıştı. Bir gün er meydanında güreş tutmakta
ve büyük bir kalabalık da onu seyretmekteydi.
Zamânın büyük âlim ve mürşid-i kâmili olan Muhammed
Bâbâ Semmâsî, tam güreş sırasında oradan
geçiyordu. Durup, uzun müddet ayakta onu
seyretti. Yanında bulunan talebeleri bu hâle şaşıp,
kendi kendilerine; “Acabâ bu işle meşgul
olanları seyretmesinin sebebi nedir?” diye düşündüler.
Muhammed Bâbâ Semmâsî, yanında bulunan
talebelerinin kalplerinden geçeni anlayıp buyurdu
ki: “Bu meydanda öyle bir mert vardır ki, pekçok
kimse onun sohbetinin bereketiyle evliyâlık konaklarının
üstün mertebelerine kavuşacaktır. Onu
bulunduğumuz yola bağlamak istiyorum. Onlar
böyle konuşurken, Emîr Külâl’in gözleri Muhammed
Bâbâ Semmâsî’ye takıldı. Görür görmez, birdenbire
kalbi ona tutulup değişiverdi. Hemen koşup
yanma yaklaştı. Muhammed Bâbâ Semmâsî’nin
elini öptü. O güne kadar yaptığı bütün hatâ ve
günâhlardan tövbe etti ve Muhammed Bâbâ Semmâsî’ye
sâdık bir talebe oldu. Yirmi sene sohbetine
ve derslerine devâm etti. Hocasının vefâtından
sonra, yerine geçip, irşâda başladı. İnsanların İslâm
ahlâkı ile ahlâklanmasım, kalbin ve rûhun kötü
huylardan arınmasını, Allah rızâsı için güzel iş ve
ibâdet yapmayı sağlayan ve bu iş için lâzım olan
bilgileri öğreten tasavvuf ilminde çok talebe yetiştirdi.
Pekçok kerâmetleri görüldü.
Şâh-ı Nakşibend Bahâeddîn-i Buhârî, Emîr
Kilân, oğlu Emîr Hamza ve Timur Han da, talebeleri
arasındaydı. Bilhassa Bahâeddîn-i Buhârî,onun vâsıtasıyla aldığı feyzleri yüz binlerce Müslümanın
gönlüne akıttı.
Emîr Külâl hazretleri, ölüm hastalığındayken,
talebelerine şöyle vasiyet etti:
Ey kıymetli talebelerim! İlim öğrenmekten
ve Muhammed aleyhisselâmın yoluna tâbi olmaktan
aslâ ayrılmayınız. Bu, mümin için bütün
saâdetlerin ve nimetlerin vâsıtasıdır. Bunun için
Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu
ki: “İlim öğrenmek, her Müslüman erkek ve
kadına farzdır.” Yâni her Müslüman erkeğin ve
kadının, kendine lâzım olan din bilgilerini öğrenmesi
farzdır. Bunlar, sırasıyla şunlardır:
1) îmân ve itikat bilgileri, 2) Namazla ilgili bilgiler,
3) Oruçla ilgili bilgiler, 4) Zengin ise, zekât
ile ilgili bilgiler, 5) Eğer zengin ise, hac ile ilgili
bilgiler, 6 ) Ana-baba hakkını öğrenmek. Allahü teâlânm
kendisinden râzı olmasını isteyen annesinin
ve babasının rızâsını kazanır. Resûlullah sallallahü
aleyhi ve sellem; “Allahü teâlânın rızâsı,
ana-babanm rızâsını kazanmakla elde edilir.”
buyurdu. Bu bakımdan, anne-babanın hakkını gözetmek
mühimdir. 7) Sıla-i rahm (akrâbayı ziyâret),
8 ) Komşu hakkını gözetmek, 9) Lâzım olan alışveriş
bilgilerini öğrenmek, 10) Helâli ve haramları
öğrenmek. Çünkü insanların çoğu, bilmediğinden
ve bildiği ile amel etmediğinden helâk olmuştur.
İyi biliniz ki, dünyâyı ve dünyâya düşkün
olanları sevmeniz, Allahü teâlânm râzı olduğu
yolda yürümenize mâni olan büyük bir engeldir.
Dâimâ Allahü teâlâyı hatırlayıp, O’nu zikrediniz ki,
dîninizi dünyâya değişmemiş olasınız. Her hâlde
Allahü teâlâdan korkunuz, hiçbir ibâdet Allah korkusundan
daha tesirli değildir. Allahü teâlâdan
korkan kimseden çekininiz. Allahü teâlâdan korkmayan
kimseden ise, korkmayınız.
Biliniz ki, kalbin, dilin ve bedenin temiz olması,
helâl lokma yemeye bağladır. Helâl lokma yiyen
insanın midesi, içinde temiz su toplanan havuz
gibidir. Bu havuzdan etrâfa temiz su dağılır ve bu
su ile çiçekler yetişir, ağaçlar meyve verir, ondan
istifâde edilir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem,
bir hadîs-i şerifte buyurdu ki: “Bir kimse, hiç
harâm karıştırmadan, kırk gün helâl yerse, Allahü
teâlâ onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine
nehirler gibi hikmet akıtır. Dünyâ muhabbetini
kalbinden giderir.”
Câhiller ile görüşmek, insanı Allahü teâlâdan
uzaklaştırır. Simâ’ yapıyoruz diyerek hoplayıp
zıplayan kimselerin meclislerinden uzak durunuz.
Onlarla oturmayınız. Onlarla sohbet, kalbi öldürür.
Bunun için bu yolun büyükleri, bu işten uzak durmuşlardır.
Gerçekten simâ’ hâlinde olan kimsenin
hâli öyledir ki, o anda bıçak çalsan haberi olmaz.
Eğer böyle olursa, o kimsenin sima’ hâlinde
olduğu anlaşılır…”Emîr Külâl hazretleri vasiyetini tamamladıktan
sonra, oğlu Emîr Hamza’yı yerine halîfe seçerek,
bunu öteki oğulları ile talebelerine bildirdi.
Perşembe günü sabaha doğru vefât etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir