EMR-I MA’RÛF VE NEHY-İ ANİL-MÜNKER;
İslâm dîninde, insanlara, Allahü teâlânm
emirlerini bildirmek ve yasaklarından sakındırmak.
Kur’ân-ı kerîmde, Allahü teâlâ, emr-i ma’rûf ve
nehy-i anil-münkeri yapmayı emrediyor. Yâni benim
emirlerimi bildiriniz, öğretiniz; benim yasak ettiğim
haramları bildiriniz ve yapılmasına râzı olmayınız,
buyuruyor. İslâm dîninde çok mühim yeri olan emri
ma’rûf ve nehy-i anil-münker hakkında, İslâm
âlimleri tarafından çeşitli târifler yapılmıştır.
Emr-i ma’rûf ve nehy-i anil-münker, insanların
birbirine; nasihat etmesidir. Peygamber efendimiz,
“Din nasihattir.” buyurdu. Nasîhat, doğru yola dâvet
ve kötülüklerden sakmdırmaktır. Nasihatin terk
edildiği cemiyetlerde, kötülük artar. Neticede bundan
herkes zarar görür. Allahü teâlâ kimseye karışılmamasım
isteseydi, Peygamberleri göndermez,
dinleri bildirmez, insanları İslâm dînine dâvet etmez
ve diğer dinlerin yanlış, bozuk olduğunu haber
vermezdi. Geçmiş peygamberlere inanmayanları,
çeşitli azaplarla helâk etmezdi. Herkesi kendi
hâline bırakır, kimseye bir şey emretmez ve inanmayanlara
azâb yapmazdı. Allahü teâlânm nihâyetsiz
merhâmetinden dolayı, evvelâ peygamberleri,
sonra bunların yerine evliyâ ve âlimleri dâvetçi
gönderdi. Bunlar, dilleri ve kalemleriyle Allahü
teâlânm vereceği sevap ve azapları bildirdiler.
Böylece özüre ve bahâneye yol bırakılmadı.
Nasîhat yapmak, emr-i ma’rûfta bulunmak iki
sûrette yapılır: Birinci yol; söz, yazı ve her çeşit yayın
vâsıtası iledir. Herkes emr-i ma’rûf yapamaz.
Bunun şartları vardır. Bunu yaparken, emr-i ma’rûf
yapanın bilgisi az ise veya hiç yoksa, câhilse, cemiyetin
âdetlerine, devletin kânunlarına dikkat ve
riâyet edilmezse, fitneye sebeb olabilir. Kendisineve Müslümanlara zarar verir. İkinci yol; hâl ile İslâmî
yaşamak, onun bildirdiği güzel ahlâka uyarak
örnek, nümûne, kibâr olmaktır. Herkese tatlı dil, güleryüz
göstermek, kimsenin malına, ırzına göz
dikmemek, kânunlara uymak en tesirli nasîhat yoludur.
İslâmın güzel ahlâkı üzere yaşamak, emr-i
ma’rûf ve nehy-i anil-münker yapmaktır.
Emr-i ma’rûf; el, dil ve kalple yapılır. Elle,
yâni güç kullanarak nasihati bildirmek hükümetin
vazifesidir. Dille yapmak din adamlarına, yâni
âlimlere, kalple yapmak ise her Müslümana farz
olan bir vazifedir. Çünkü, hadîs-i şerifte; “Sizden
biriniz bir münkeri, yâni kötü, günâh olan
bir işi görürse, ona eliyle mâni olsun. Bunu gücü
yetmediği için yapamazsa, diliyle engel olsun.
Bunu da yapamazsa, kalbiyle o işi beğenmesin.
Bu ise îmânın en zayıfıdır.”
Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şeriflerde Müslümanların
emr-i ma’rûf ve nehy-i anil münker yapması,
ellerinden geldikçe bunu terk etmemeleri
emredilmektedir. Ancak böyle yaparlarsa, zarara
ve hüsrâna uğramayacakları bildirilmektedir. Nitekim
hadîs-i şerifte; ” Emr-i ma’rûf ve nehy-i
anil münker yapan ile, nasihati, terk eden şu
kavme benzer ki, gemiye binerler. Kimi alttaki
odalarda, kimisi üstteki kamaralarda bulunurlar.
Altta bulunanlar, bize su lâzım olunca,
üste çıkıp oradaki nehirden mi su alacağız, gelin
gemiyi delelim, buradan su alalım, derler.
Kalkıp gemiyi delmeye koyulurlar. Üstte olanlar,
onların ellerini tutup engel olmazlarsa, üsttekiler
de alttakiler de helâk olurlar. Onlara engel
olup, kendi arzularına bırakmazlarsa, hepsi
helâk olmaktan kurtulurlar.”
O hâlde insanlara nasîhat, Allahü teâlânm kullarının
kurtulmasına çalışmak demektir. Bu da
zor, çetin bir iştir. Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmın
ümmetini, emr-i ma’rûf ve nehy-i anil
münker yapmaları sebebiyle ümmetlerin en hayırlısı
eylemiştir. Nitekim Allahü teâlâ, Âl-i imrân
sûresi 1 1 0 . âyetinde meâlen; “Siz insanlar
(m faydası) için meydana çıkarılmış en hayırlı
bir ümmetsiniz! İyiliği emreder, fenâlıktan men
edersiniz…” buyurdu.
Nasihatin faydalı olması için, tatlı sözle ve
yumuşaklıkla yapılması, sertlik gösterilmemesi,
münâkaşa edilmemesi lâzımdır. Ayrıca nasîhat
edenin, söylediklerine kendisinin de riâyet etmesi
gerekir. Böyle kimsenin her sözü, hareketi İslâmiyete
uygun olmalı, kimse hakkında kötü zanda
bulunmamalıdır. Müslümanların işi hep iyi
düşünmek ve iyilik olmalı, kötülük yapmaktan
mümkün olduğu kadar uzak durmalıdır
EMR-I MA’RÛF VE NEHY-İ ANİL-MÜNKER
20
Eki