HASAN HİLMİ EFENDİ
HAŞAN FEYZİ EFENDİ
On dokuzuncu yüzyılda yaşayıp, Denizli civarında halka İsiâmi-yetin emir ve yasaklarını anlatan Nakşibendî şeyhlerinden Haşan Feyzi’Efendj. 1885 yılında vefât etmiştir. Türbesi Denizli’nin Kuş-pınan mahallesinde kendi yaptırdığı câminin yanındadır.
HAŞAN HİLMİ EFENDİ; On
dokuzuncu yüzyıl Anadolu velîlerinden. ismi Haşan Hilmi olup, babası Abdullah Ümmî, dedesi Haşan Efendidir. 1825 (H.1240) senesinde Kastamonu iline bağlı Azdavay ilçesinde dc>ğdu. 1911 (H.1329) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri, Süleymâniye Câ-mii bahçesindedir.
Ümmî yâni okuma yazma bilmemesine rağmen gönül ehli velî Bir zâtın oğlu olan Haşan Hilmi Efendi, Kur’ân-ı kerîm okumayı, sarf, nahiv ve temel dînî bilgileri memleketinin âlimlerinden öğrendi. Ümmî Abdullah Efendi oğlunu
daha fazla ilim tahsîl etmesi için İstanbul’a gönderdi. Mahmud Paşa Medresesine yerleşen Haşan Hilmi Efendi, fıkıh, tefsîr, hadîs ve diğer ilimleri Nevşehirli Büyük Ah-med Hâzırh Efendi ile Küçük Ah-med Hâzım Efendilerden okudu. Her iki hocası da ona icâzet verdiler. Bu sırada Ahmed bin Süley-mân Ervâdî’nin İstanbul’a gelip Ayasofya Câmiinde iki şene okut-tuğuTıadîs derslerine Ahmed Zi-yâüddîn Gümüşhânevî ile birlikte devâm etti.
Haşan Hilmi ¿fendi, Bâb-ı âlî karşısındaki Fâtıma Sultan Câmii müezzinliğine tâlib oldu. Dersleri
Evliyftlar An«lklop«dls) 33
HASAN Hİli «IIİ EFENDİ
Hasan Hilmi yunca hadis
ne devâm ettiği medreseye de yakın olan bu câm’ıyi kısa zamanda tâmir e’liirdi. Önceden pek cemâati bulunmayan bu câminin cemâati fazlalaştı. Genç yaşta gönüllü olajpaft tâlib olduğu bu caminin baş müezzinliğine getirildi,
Bir Cuma günü cemâatten yaşlı bir zM, HHasan Hilmi Eteneliye, Ahmel Ziyâüddîn Gümüşhâ-nevî’yi kastederek; “Nerededir
34 Evüyâlal
Efendinin, Alhmec! bin Süleyman Ervâdî hazretlerinden iki sene bölenleri aldığı Ayasofya Câmii.
o pîr-i zaîf?” diye sordu, ■lasan Hilmi Efendi; “Dergâha aitti biraz sonragelir.“ -cevabını Vİerdi. Bu konuşmanın bitimini üteâkip Ahmed Ziyâüddîn Gü-nfıüşhânevî geldi. Yaşlı zât ona çlönüp; “Hazret! O dergâh nemdedir? Bize göster. Gittiğin doğru ‘¡¡ola biz de gitmek isteriz.“ deyin-ce, Gümüşhâneyî; “Benim esas hocam ve feyiz pınarım burada değiller. Burada sohbet şeyhim
Ansiklopedisi
HASAN HİLMİ EFENDİ
Abdülfettâh-ı Akrî hazretleri var. O da nisbetini hocamın şeyhinden almıştır. Sîzleri kendilerine takdim ve teslim edeyim.” buyurdu. Sonra hep birlikte Abdülfettâh Efendinin huzûr-ı âlîlerine çıkıp, ona talebe oldular. Böylece ilk olarak Abdülfettâh-ı Akrî hazretlerine talebe olan Haşan Hilmi Efendi, ondan feyz aldı. Sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda ilerledi. Ab-dülfettâh-ı Akrî hazretlerinin vefâtı üzerine Ahmed bin Süleymân el-Ervâdî’nin irşâd, insanlara doğru yolu anlatma izni verdiği Ahmed Ziyâüddîn Ğümüşhânevî’ye bağlandı. Tasavvuf yolundaki ilerlemesini onun hizmet Ve sohbetinde tamamladı. Tasavvuf yolunda olgunlaşıp insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklannı anlatma vakti gelince; “Henüz gerekli olgunluğa kavuşmadığı ve hilâfete hak kazanmadığı” düşüncesiyle bir müddet Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî’nin gözü önünden kaybolarak gizlenmeye çalıştı. Bu sırada karşılaştığı ve kendileri ile sohbet ettiği âlim ve velî zâtlar onun yanlış hareket ettiği, bu takdirin kendine değil, hocasına âid olduğunu beyân ettiler. Gafletten kurtularak, hocasına dönmesini ve ona teslim olmasını tavsiye ettiler. Yaptıkların^ pişman olan Haşan Hilmi Efendi, hocasının hizmetine devâm etti ve olgunluğa ulaştı, Hocası ona icâz;et ve hilâfet verdi.
Haşan Hilmi Efendi 1863 senesinde hocası Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî ile birlikte Hicaz’a
giderek hac vazifesini yerine getirdi ve sevgili Peygamberimizin kabr-i şeriflerini ziyâret etti. Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî1 nin ikinci haccı ve üç yıl müddetle Mısır’da kaldığı sırada hem en kıdemli halîfesi hem de sırdaşı olarak Haşan Hilmi Efendiyi yerine vekil tâyin etti. İstanbul’da hocasının talebelerine ders verdi ve insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak, dünyâda ve âhirette saâdete kavuşmaları için gayret etti.
Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Mısır dönüşünde talebelerini birbirlerine muhabbetle bağlı görünce hepsini toplayıp; “Ey Haşan Hilmi Efendi! Ey Şerîf! Sizde letafet dolu feyz gördüğümden bütün kardeşlerimi sana ısmarladım.“ diyerek Haşan Hilmi Efendiye verilen hilâfetin vekâletten, asâlete döndürüldüğünü ilan etti.
Haşan Hilmi Efendi hocasının izni ile bir müddet Geyve’ye insanlara İslâmiyetin emir ve yar saklannı anlatmak üzere gitti. Burada bir medrese inşâ ettirerek hadîs okuttu. Medresenin yanında yaptırdığı dergâhta, insanlara Allahü teâlânın rızâsına ulaştıran yolun esaslarını anlattı. Ancak hocası Gümüşhânevî hazretleri ihtiyarlığı ve zayıflığı sebebiyle vazifesini yürütmekte güçlük çektiği içîn, Haşan Hilmi Efendiyi İstanbul’a dâvet etti. Dergâhını ona teslim etti. Talebelerine de kendi yerini Haşan Hilmi Efendiye bıraktığını bildirerek ona teslim ve
Evtiyâlar Ansiklopedisi 36
HASAN HİLMİ EFENDİ
ğın ateşine dayanamadığını bildirerek duâ ve niyâzda bulundu. Bir saat öylece seccâdede kaldı. Daha sonra yatağına yatırdılar. Bütün gece süren Rabbine kavuşma isteği zevkinin verdiği vecd ve dalgınlık hâlinin ardından sabaha doğru gözlerini açtı. Yanında bulunanların mahzûn bakışları arasında; “Benim Rahmet-i Rahmâ-na kavuşma vaktim geldi. Bu rûh artık Rabb-i Mecîdîne kavuşmayı diler.” dedikten sonra derinden bir “Allah” »dedi. 10 Şubat 1911
Haşan Hilmi Efendinjn İstanbul Süleymâııiye Câmii bahçesindeki kabrinin başucunda bulunan mezar taşı.
(H.24 Safer 1329) Perşembe günü İstanbul’da vefât etti.
Vefâtına halifelerinden Kâtip Mustafa Fevzî Efendi tarafından şu beytle târih düşürüldü.
“Âh Csnâb-ı Hiim-i kutb-i zemân Oldu bugün Mûcib-i dâvet-i Rahmân.”
Haşan Hilmi Efendinin cenâ-ze namazı talebeleri ve kevenleri tarafından kılındıktan sonra Süleymâniye Câmii bahçesinde defnedildi! Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir.
Ahlâk bakımından çok mazbut, tevâzûda üstün derece sâhibi ve cömert bir zât olan Haşan Hilmi Efendi, zühd, takvâ ve tâatta parmakla gösterilebilecek durumdaydı. Kendisine hizmet edenlere sanki bir arkadaş ve talebelerine karşı can yoldaşı gibi samîmî bir davranış içinde bulunurdu. Orta boylu, ak sakallı, açık kaşlı, elâ gözlü, çekme burunlu, nûrânî yüzlü bir ¿ât idi. Açık renkli elbise giymeyi tercih ederdi.
1) Menâkıb-ı Hasefıiyye; s.6-21
2) Seftnetü’l-Evliyâ; c.2, s.189
3) İrgâmü’l-Merîd; s.100-104
4) Et-Tahrir; s.34
5) Son Devir OsmanlI Ulemâsı; c.3, s.281
6) Râmûzü’l-Ehâdîs Tercümesi; T. ciîd girişi
Evliyâlar Ansiklopedisi 37