GUSL BAHSİ
12—Ey Oğul! Gusl abdesti almasını öğrenmek her müslimâna farzdır.
GUSLÜN FARZLARI
13—Gusiijn farzlan öçdür;
Biriatisi: Ağzına su vermekdir. Ağzuı içinde iğne ucu
kadar ıslanmadık yer kalırsa ve dişlerin üzeri ve diş çukuru
ıslanmazsa, Hanefî mezhebinde olanların gusl abdestleri sahîh
olmaz. [Diş kaplatanın, diş doldurtanın gusl abdesti için 196.cı
maddede bilgi verilmişdir].
İkincisi: Burnuna su vermekdir.
Üçüncüsü: Bedenin, ıslatmasında haraç olmıyan, her
yerini yıkamakdır.
GUSLÜN SÜNNETLERİ
Guslün sünnetleri altıdır: Önce elleri yıkamakdır. Edeb
yerlerini, ya’nl tenâ&ül uzvlanm yıkamakdır. Bütün bedenini
pMikden temizlemekdir. Guslden evvel abdest almakdır.
Bütün vücûdü üç kerre yıkamakdır. Bütün vücûdünü yıkadıkdan sonra, iki ayağını yıkamakdır. [Abdest almakda ve guslde
kullanılmış suyun temiz olduğu, temizleyici olmadığı Hamevînin Eşbâh hâşiyesinde yazılıdır.]
GUSLÜN SEBEBLERİ
14— Gusl abdesti almağı farz kılan sebeb ikidir:
Birincisi: Hakîkîdir. Erkek veyâ kadından cimâ’ ile veyâ
başka bir sebeble, uykuda veyâ uyanık iken, şehvetle menî gelmesidir.
İkincisi: Hükmîdir. Uykudan uyanan bir kimse donunda
bir yaşlık bulsa, bunun menî olup olmadığını bilmese, ihtiyât
olarak yıkanmasına hükm olunur.
SÜNNET OLAN GUSLLER
15—Mezheb sâhibimiz İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahimehullahü teâlâ” indinde dört dürlü gusl sünnetdir: Cum’a nemâzı
için, Bayram nemâzlan için, Arefe günü Arafat’da, Hacda ihrâma
girerken gusl etmek.
— 356 —
MEST ÜZERİNE MESH BAHSİ
16—Ey Oğul! Abdest alırken, mestlerin üzerine mesh
etmek için, iki elini su ile ıslatıp, ayağmın parmakları ucundan
ellerin parmaklarını açarak başlar, topuğuna kadar mesh edersin. Ayaklan yıkayarak abdest alıp mestleri giydikden sonra,
abdest bozulduğu ândan başlayarak, yirmidört saat içinde,
mest üzerine mesh edilebilir. Seferi olan için bu müddet, üç gün
üç gecedir.
TEYEMMÜM BAHSİ
17—Ey Oğul! Abdest veyâ gusl için su bulamazsan veyâ
suyu kullanamazsan, teyemmüm edersin. Abdest ve gusl için,
teyemmüm şöyle olur:
İki kolunu dirseklerinin üst tarafına kadar sıvarsın.
Teyemmüm etmeye niyyet edersin. (Bismillâhirrahmanirrahîm)
deyip iki avucunu temiz bir toprak veyâ sokakdan gelen toprak
tozları ile tozlanmış ev eşyâsı üzerine vurursun. Ellerini birbirine sürtüp yüzünün her tarafım tâm olarak mesh edersin. Toz
toprak Varsa sürterken ellerden yere düşer. İki el ayası açık,
dört parmak yapışık,’ baş parmaklar ayrı olarak avuç içleri
yüze karşı, parmakları yatay vaziyetde, iki elin uzun parmakları birbirine dokundurulur. Uzun parmakların üst’ kenarı saç
kesimine gelmek üzere yüze konup, eller yüze yapışık kalmak
üzere yukardan aşağı çene ucuna kadar indirilir. Böylece yüz,
bir kerre mesh edilmiş olur. Yüzde iğne ucu kadar el dokunmamış yer kalmamalıdır. İkinci bir defa iki el ayasını aynı sûretle
vurup, sol elin ayasınm yansı ya’nî parmak tarafı ile, sağ elinin
tırnağı ucundan başlayarak, dirseğe kadar, dış kısmını mesh et!
Yine sol elinin iç kısmı avuç ve başparmak içi ile sağ kolun iç
kısmını dirsekden bileğine kadar mesh edersin. Sağ elinle de,
sol kolunu aynen böyle yaparsın. İşte teyemmümün tertibi
budur.
Teyemmümün farzları üçdür. Birincisi: Niyyet etmek, niyyetin kalbden olması lâzımdır. İkincisi: Ellerini pâk toprağa
vurup, yüzünü tâm olarak mesh etmek, ya’nî sıvamakdır.
Üçüncüsü: Yine ellerini temiz toprağa vurup, kollannı dirseklerinle beraber mesh etmekdir. Aynı toprakdan, çok kimse,
teyemmüm edebilir. Su bulunca, teyemmüm bozulur. Şâfi’îde,
her nemâz vakti girince, yeniden teyemmüm etmek lâzımdır.
— 357 —
Tenbfh: (Ni’meî-i İslâm) kitâbında diyor ki:
Bir ibâdetin farzlarından biri terk edilirse, o ibâdet sahîh
olmjaz. Bilmiyerek terk edilince de, sahîh olmaz. Bilerek terk
edince, günâh da olur. Sünneti yapmanın sevâbı, farzın sevabından azdır. Sünneti bilerek terk etmek günâh olmaz. Azâb
yapılmaz. Azarlanır. Gayr-ı müekked sünnete, müstehab ve
mendub da denir. Bunu yapmak, sevâb olur. Ya’nî, Cennet
ni’metine kavuşur. Bilerek yapmamak, günâh olmaz. Nâfile
ibâdet yapmak, müstehabdır. Mubâh, yapması veyâ yapmaması, sevâb veyâ günâh olmıyan şeydir. Harâm olmıyan şeyleri, doyuncaya kadar yimek, içmek mubâhdır. Doydukdan
sonra yimek, içmek harâmdır. Harâmdan kaçınmak sevâbdır.
[Farzı yapmakdan da çok sevâbdır]. Mekrûh işlemek de
günâhdır. Harâma halâl diyen kâfir olur. Alkollü içki [meselâ
bira] içmek, kumar oynamak, anaya, babaya âsî olmak, [ya’nî,
harâm olmıyan emrlerini yapmamak, müslimânların kalbini
kırmak, rızâsı olmadan malını almak] harâmdır. Mekrûha
halâl diyen kâfir olmaz. Midye, istridye, İstakoz yimek,
abdestde ve guslde suyu isrâf etmek mekrûhdur. Sünnet
deyince, müekked sünnet anlaşılır. Mekrûh deyince, tahrîmi
olân mekrûh anlaşılır. Ödüne istemek, mubâhdır. Ödüne vermek, müstehabdır. Bore ödemek farzdır. Borçlu fakîri sıkışdırmamak vâcibdir. Lâzım olan din bilgilerini öğrenmek,
kadınlara da farzdır. Başkalarına öğretecek kadar fazla öğrenmek, farz-ı kifâyedir. Dahâ çok öğrenmek mendûbdur. İlmi ile
öğünmek, mekrûhdur. Bey’ın şartlarından olmayıp da, alıcı ve
satıcıdan birine fâidesi olan bir şeyi şart ederek yapılan satış
fâsid olur, harâm olur. Her insana ilk farz olan şey, îmân
etmesidir. [îmânı olmıyana, (kâfir) denir. İmânı olana, (müslimân) denir. Ba’zî sözler, ba’zı işler, îmânın gitmesine sebeb olur.
Müslimân iken, sonradan îmânsız olana, (mürted) denir. Bir müslimân, mürted olunca, nikâhı gider].
Allahü teâlânın, insanlara olan ni’metlerinin, ihsânlarınm
en büyüğü, peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” göndermesidir. [Peygamberler göndererek, râzı olduğu ve râzı olmadığı şeyleri bildirmişdir. Peygamberler, fen bilgilerini öğretmediler. Bunları
akl ile araşdırınız, bulunuz, fâ’ideli işlerde kullanınız dediler. Kendileri de, kendi zemanlarmda bilinen fen vâsıtalarını yapdılar ve
kullandılar. Dahâ fazlasını ve yenilerini yapmakla uğraşmadılar. Bunları yapmağı başkalarına bırakdılar. Kendileri, Allahü
teâlânın bildirdiği dinleri yaymağa, öğretmeğe uğraşdılar].
— 358 —
Din, inanılacak şeyleri, beden ve kalb temizliğini, Allaha kulluk vazifelerini, kulların birbirlerine karşı haklarını ve vazifelerini bildirir. İnanılacak şeylere (Akâid) denir. İbâdet,
mu’âmelât ve hukuk bilgilerine (Fıkh) denir. İbâdetler, nemâz,
oruç, zekât, hac ve cihâd olmak üzere beşdir. [Cihâd, ordunun
harb etmesi ile ve ilm yayarak yapılır. Beden ile olan cihâdı hükümet, ya’nî ordu yapar. İlm yayarak cihâdı, âlimler yapar. İkisi de
farz-ı kifâyedir. İslâm âlimleri “rahime-hümullahü teâlâ”
fıkh ilminde birçok kısmlara ayrıldı. Şimdi, bunlardan dördü kalmışdır. Bunlar, Hanefî, Şâfî’î, Mâlikî ve Hanbelî mezhebleridir. Her müslimânın bunlardan birini seçerek, bunun fıkh kitâblarına uyması lâzımdır. Biz, hanefî mezhebindeyiz.]
Tahâret, temizük demekdir. Bedenin, elbisenin ve nemâz
kılınacak yerin temiz olması farzdır. Hades, abdestsiz olmak
demekdir. Yıkaması farz olan yerde iğne ucu kadar ıslanmamış
kalırsa, abdest sahîh olmaz. Deride mum, iç yağı, hamur,
çamur, balık pulu, bunun dışında, gözün kenârında kalan kir,
çapak altına su geçmez ise, abdest ve gusl sahîh olmaz. Gasl,
yıkamak, su dökerek, üzerinden akıtmak demekdir. Hiç
olmazsa, iki damla yere damlamalıdır. Suyu yağ gibi sürmek
kâfi değildir. Kar ve yaş bez, Sünger sürmek, yıkamak olmaz.
Abdest alırken, gözlerin, ağzın, burnun içini ve sık sakal ve
pire, sinek tersi, kaş, bıyık altındaki deriyi yıkamak farz değildir. Bunlarm üstü yıkanır. Dirsekleri ve ayağın iki tarafındaki
tümsek topuk kemiklerini yıkamak farzdır. Çıplak ayağı yıkamayıp, mesh etmek câiz değildir. Mesh, başka yerde kullanılmadık yaşlığı değdirmekdirj^aş bez, yağmur, kar sürünmesi
ile de olur. Sarkan sag^lefüTbkşı mesh etmek lâzımdır. Başı
nezleli olup da, mesh zarar verirse mesh^trngz. Abdest aldığını
bilip, bozduğunda şübhe eden, ^dem idir Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abnest aldığında şübne eden, abdestsizdir.
Ba’zı uzvunu yıkayıp’yıkamadığında şübhe eden, vesvese edici
değil ise, bu uzvu yıkar. Her zeman şübhe ediyor ise, yıkamaz.
Abdest bitince şübhe ederse, yıkamaz. Sık sakalın üstünü yıkamak farzdır. Çeneden sarkan sakalı ve sarkan saçı yıkamak
farz değildir. Dudağın görünen kısmını yıkamak lâzımdır.
Kabuk altındaki çıban yıkanmaz. Tırnak üzerinde kalan kına
de böyledir. [Kollodyun ve ojenin altını yıkamak farzdır], Dar
yüzüğü oynatmak lâzımdır. Tabandaki yarığa su zarar verirse,
merhemin üstü yıkanır. Buna da zarar verirse, yara mesh edilir.
Bu da zarar verirse, sargı mesh edilir. Bu da zarar verirse,
— 359 —
[Ba^ca aaezhcb taklîd edilir. Başka mezhebde de afv edilmediği
içfittj b%ısi terk edilir. Guslde de böyledir. Zararı oimıyanı
yakmak lâzımdır. Soğuk su zarar verip, sıcak su vermezse,
sıcak su ile yıkamak lâzım olur. îlâc yarama, yarığın kenâruıdaki sağlam deriye aşmış ise, bunun altını yıkamak lâzım olur.
Göz kapaklan üstünü yıkamak da, göz ağrısı yaparsa, böyledir. Abdestden, guslden sonra traş olunca, traş yellerini yıkamak lâzım olmaz. Tırnak kesmek de böyledir.
Sünneti terk günâh değildir, özrsüz terk etmeği âdet
etmek günâh olur. Eldeki, çok az necâseti yıkamak farzdır.
Temiz suya pis eli sokmak icâb ediyorsa, nemâzı teyemmüm ile
kılar ve iâde etmez. Büyük kabı kaldıramaz ve suyu ağzı ile,
bez ile alamazsa, sol eli temiz ise, bunun parmaklarını bitişdirip sokar. Bununla sağ elini yıkar. Sonra, sağ avcu ile su alıp
yıkanır. Kurnada tası almak için, cünübün temiz olan kolunu
sokması câiz olur. Abdest alırken besmeleyi unutunca, abdest
arasında çekerse, sünnet hâsıl olmaz. Yimede ise, hâsıl olur.
(Besmelesiz abdest, abdest olmaz) hadîs-i şerîfi, farzı değil, sünnet olduğunu bildirmekdedir. Abdeste başlarken besmele ve
kalb ile niyyet, ya’nî Allah rızâsı için demek sünnetdir. Misvâk,
Erâk ağacının dalıdır. Sağ elin küçük ve baş parmakları altda,
diğer üç parmak üst de olarak tutulur. Misvâk bulamıyan, baş
parmak sağ, şehâdet parmak sol tarafdan ağza sokularak,
dişler oğalanır. Misvâki başka zemanlarda kullanmak müstehabdir. Kadınlar, misvâk kullanmaz. Sakız çiğnemeleri müstehabdır. Erkeklerin çiğnemeleri mekrûhdur. Mazmaza, ağzı su
ile doldurup, boşaltmakdır. Çalkalamak ve gargara şart değildir. Ağız dolusu su içmek, mazmaza olur. Emerek içmek
olmaz. İstinşak, burun deliklerini ıslatmakdır. Kemiklerine
çekmek lâzım değildir. Üç kerre yıkadığında şübhe edenin
dördüncüye yıkaması câiz olur. El ve ayak parmaklarını tahlîl
etmek, ya’nî el parmaklarını birbirine ve küçük parmağı alt
tarafdan ayak parmaklarının aralarına sokmak sünnetdir.
Aralarına suyu akıtmak, tahlîl yerine geçer. Sık sakalı tahlîl,
ya’nî, altından parmakları sakal araşma sokmak sünnetdir.
Başın her tarafını, önden arkaya doğru mesh sünnetdir. Kulakların dışı baş parmakla, içi şehâdet parmağı ile mesh edilip,
küçük parmaklar deliğe sokulup tahrik edilir. Yıkanan yerleri
bir kerre uğalamak ve acele etmek sünnetdir.
Abdestde üzerine su sıçratmamak, kıbleye karşı almak,
kimseden yardım istememek, kalan sudan içmek, abdestden
— 360 —
sonra kurulanmak ve kelime-i şehâdet ve üç kerre sûre-i kadr
okumak ve iki rek’at nemâz kılmak müstehabdır.
Nemâz kılmak ve Kur’ân-ı kerîmi tutmak için ve para,
perde, dıvar gibi bir şey üzerinde yazılı âyet-i kerîmeye ve
tefsirine, tercemesine dokunmak için abdest almak farzdır.
Tavâf için abdest almak vâcibdir. Diğer üç mezhebde abdesti
bozacak şeyi yapınca abdest almak müstehabdır.
Önden ve arkadan çıkan her yaşlık, yayılmasa bile, başka
yerden hastalıkla çıkan sıvı, yıkaması lâzım olan yere yayılınca, abdesti bozar. Burun kemiklerine kan inince bozulur.
Çünki, buraya suyu ulaşdırmak sünnetdir. Kulak deliği de
böyledir. Derd ile, ağrı ile göz yaşı bozar. Ağlamak, çok gülmek ile [vp soğan gibi tahrîş edici gazlar, tozlar tesîri ile] akan
gözyaşı ve nezle ile akan burun suyu bozmaz. Mayasıl, parmak
arası pişinti, kabarcık, uyuz, çiçek suları ve yakı konulan yerden çıkan sular bozmaz diyen âlimler vardır. Zarûret hâlinde
bu söze göre amel olunacağı, İbni Âbidînde yazılıdır. Sülük,
kene, büyük tahta biti fazla emerek ve hacâmat ile kan alınca
bozulur. Bunun için, şırmga iğnesi ile kan alınca da abdest
bozulur. Kene, tahta biti, sivri sinek az emerlerse bozulmaz.
Yakı altma çıkan kan, irin, üstündeki bezde ve etrâfmda görünmedikçe bozmaz. Yakı, sargı çıkarılınca, üzerinde görülürse, o
anda bozulur. Ağız dolusu kay, tükrüğe musâvî kan bozar.
Tükrük kandan sararmış ise bozmaz. Kızarmış ise bozar.
Ayva, elmanın ışınlan yerinde kan görülürse, bozmaz. Kadınların nemâzda oturdukları gibi teverrük ederek, bağdaş kurarak, yatarak uyumak bozar. Diz üstü ve ayaklarını uzatıp
oturarak uyumak ve nemâzda uyumak bozmaz. Bayılmak,
serhoş olmak, nemâzda sesli gülmek bozar. Yaradan katı kan,
et düşmek, yaradan, burundan, kulakdan kurd düşmek, abdest
uzvuna el sürmek, yabancı kadma dokunmak, balgam kusmak, gülmek, ağlamak bozmaz. Yabancı kadma dokunmak
şâfl’îde mutlaka bozar. Mâlikîde ve hanbelîde şehvet ile olunca
bozar.
Gasl, birşeyi yıkamak, gusl yıkanmak, boy abdesti demekdir. Mazmaza, suyu ağızda çalkalamak olup, abdestde sünnet,
guslde farzdır. Gargara, suyu buğazda çalkalamak olup,
guslde de farz değildir. Kapanmamış küpe deliğini guslde yıkamak farzdır. Çöp sokmağa lüzûm yokdur. Kadının saç diplerini yıkaması farzdır. Saç örgüsünü çözüp aralarını yıkaması
— 361 —
lârnn değildir. Sakal sık dahî olsa, altındaki deriyi ve bıyığm ve
kagfonn altındaki deriyi yıkamak farzdır. Uykuda veyâ uyanık
itap men! çıkınca ve câmâ’ olunca, erkek ve kadın cünüb oldu
denir. Cünüb olanın ve hayz ve nifâsdan kurtulan kadının,
nemâz kucağı zeman gusl abdesti almam farz olur. Guslde
n& yct etmek, besmde ile başlamak, necâset bulaşık olmasa
dahi, avret yerini yıkayıp, sonra bir abdest almak, sonra bedenin ber yerini üç kerre yıkamak, yâhud denize, nehre, büyük
hmrşm dalıp çıkmak, önce bap, sonra sağ omuza su dökmek,
bedeni uğalamak sünnetdir. Guslde abdest düâlan okunmaz.
Erkek erkekler arasında, kadın kadınlar arasında peştamal
bulamazsa, öyle yıkanır. Bakan günâha girer. Kadm, erkek
kanşde ise, teyemmüm ederek nemâzlannı kılarlar. Sonra kazâ
ederler. Kimsenin görmediği yer küçük ise, çıplak gusl câiz,
büyük ise, mekrûhdur.
Cünüb kimse, abdest alacak kadar su bulsa, abdest ve gusl
için bir (Teyemmüm) ederek nemâzlannı kılar. Sonra, abdesti bozulunca, bu su ile abdest alır. Teyemmüme başlarken niyyet etmek
farzdır. Hadesden, cünüblükden temizlenmek için veyâ nemâz kılmak için yâhud belli bir ibâdeti yapmak için niyyet ederek yapılan
teyemmüm ile nemâz kılmabilir. Yalnız teyemmüme niyyet edilirse, kılınamaz. Şehr içinde dahi sudan bir mîl uzak olan teyemmüm
eder. Bir mîl dörtbin zrâ’dır. Bir zrâ’ yirmidört parmak, bir parmak altı arpa genişliğinde olup, iki santimetredir. Bir mîl 1920
metredir. Sıcak yer, hamâm parası olmıyan, hasta olmakdan korkarsa, teyemmüm eder. İçmek için olan su, yok demekdir. Zemzem suyu varken teyemmüm edilmez. Teyemmüm, taş ve toprakdan yapılır. Kireç, kükürt, kaya tuzundan yapılır. Yanıp kül olabilen, sıcakdan eriyen ağaç, ma’den, yağlı boya, camdan ve
porselenden, undan teyemmüm yapılmaz. Herşey üzerinde
bulunan toprak tozlarından yapılır. Ele bulaşacak kadar tozlu
olmalan lâzımdır. Yaş çamur ile yapılmaz. Sakal başı ile kulak
arası, kaş ile göz arası ve burun delikleri yüze dâhildir. Yüzün
ve kolların tozlanması lâzım değildir. Abdestde iki parmağı
gezdirerek başın dörtde biri mesh olunabilir. Teyemmümde 3
parmakdan az ile olmaz. İki el ile mesh şart değildir. Bir el ile
de olur. Başkasına da, özrsüz yapdırabilir. Bir yerden bir çok
kimsenin teyemmüm etmesi câizdir. Abdestsizin mescide girerken teyemmüm etmesi müstehabdır. Suyun bulunduğunu
sorup anlamak, suyu olandan istemek, piyasa değerinde
olunca, satm almak lâzımdır. Hanefîde, nemâz için vakti gir-
— 362 —
meden evvel teyemmüm câizdir. Diğer üç mezhebde câiz
değildir.
Abdest a’zâsının çoğunda veyâ yansinda yara bulunan
kimse, teyemmüm eder. Çoğu sağlam ise, sağlamını yıkayıp
yaralara mesh eder. Guslde, bedenin hepsi, bir uzv sayılır.
Bedenin yarısı yaralı ise, teyemmüm eder. Deriye mesh zarar
verirse, sargıya mesh eder. Bu da zarar verirse, bunu da terk
eder. [Çünki, her mezhebde böyle olduğundan, başka mezhebi
taklîd mümkin değildir]. Eli çolak olan, teyemmümde yüzünü
ve kollarım yere sürer. Nemâzı terk etmez. Kolları dirsekden
yukarı kesik olan da böyledir. Elleri ve ayakları kesik olanm,
yüzünde yara varsa, nemâzı abdestsiz kılar. Nemâz kılmaz da,
denildi. Abdest aldıracak kimse bulamıyan, teyemmüm eder.
Kölesi, çocuğu, hizmetçisi varsa, teyemmüm etmez. Bunlardan başkasından yardım istemesi mümkin olursa, yine etmez.
Temiz yer, su ve toprak bulamıyan mahbûs, okumadan,
nemâz kılar gibi yapar. Kurtulunca, hepsini i’âde eder.
Yakmda su olduğunu bilmiyerek, yapılan teyemmüm sahîh
olur.
Topuklar ile ayaklan örten, ayakkabıya ve aba terliğe
mest denir. Mestlerin ikisi üzerine, abdest alırken mesh edebilmek için, bunları abdestli iken giymiş olmak lâzımdır. Ayakların parmakları ucundan başlıyarak, yanlardaki topuk
kemiklerini aşmak üzere, ıslak el parmaklan ile çizerek üzerleri
sığanır. İçinde ayak olmıyan kısma yapılan mesh sahîh olmaz.
.Yirmidört sâat, müsâfır ise, üç gün üç gece sonra mestleri
çıkanp, ayaklarını yıkayarak bir kerre abdest almak lâzımdır.
Bu zemandan önce, mestin birisi ayakdan çıkmca, abdestli ise,
yalnız ayaklannı yıkar. Ayakları yıkamak, meshden dahâ çok
sevâbdır. Abdest alırken, mest üzerine mesh, kadın ve erkek
için, her yerde, bir özr olmadan câizdir. Guslde, mest üzerine
mesh, câiz değildir. Mestin bir sâat yürüyebilecek şeyden yapılmış olması lâzımdır. Tahta, cam veyâ bezden yapılmış mest
üzerine mesh edilmez. Bir mestde, üç ayak parmağı kadar delik
olmaması lâzımdır. Yürür iken açılmıyan uzun yank zarar
vermez. İki mestdeki delikler toplu hesâb edilmez. Necâset ve
avret mahalli hesâbmda ise, toplanırlar. Mestin su sızdırmaması lâzımdır. Ayak parmaklan olmıyan, mesh edemez. Bir
ayağı kesik olan, diğer ayağındaki mest üzerine mesh edebilir.
Mesh müddeti, mesti abdestli olarak giyip, abdest bozulduğu
zeman başlar. Mestli olarak sefere çıkanın müddeti üç gün ve
— 363 —
üç gece olur. Bir gün bir gece mesh etmiş olan müsâfir, mukim
olunca, bunlara mesh edemez. Bir mestin üzerinde üç el parmağı kadar yeri bir kerre mesh etmek şartdır. Bez, sünger
sürerek, su dökerek de mesh olur ise de, sünnet sevâbı hâsıl
olftıaz. Üç parmağı, konçdan parmaklara veyâ sağdan sola
veyâ bir parmak ile üç kerre mesh sahîh ise de, sünnete muhâlifdir. Mestin biri ayakdan çıkınca, ayaklan yıkamak lâzım olur.
Mest üzerine giyilen çizme, lastik bot üstüne mesh edilebilir.
Çizme çıkarılınca, altındaki mestin mesh zemanı değişmez. Bir
meste su girip, ayağın çoğu ıslanırsa, ayaklan yıkamak lâzım
olur. Başlık, eldiven, [parmakdaki oje], peçe, [kaplama diş]
üzerine mesh yapılmaz.
Kırık kemik üzerine bağlanan tahtaya [alçıya], cebîre
denir. Yaraya sanlan beze [ Flastere] Isâbe denir. Kan aldırmak, sülük tutunmak, iğne yapdırmak, düşmek gibi bir sebeb
ile yaralanarak, çıban çıkararak, kemiği kırılarak, sargı sardıran kimse, yarayı sıcak su ile de yıkayamaz, mesh edemezse,
üzerindeki şeyin çoğunu bir kerre mesh eder. Sargı arasında
kalan deri de mesh edilir. Mesh için bir müddet yokdur. Yara
iyi oluncıya kadar mesh olunur, önceden abdestli sarılmış
olmalan şart değildir. Bir ayağı yıkayıp, yaralı ayağa mesh
câizdir. Yara iyi oba bile, sargıyı çözmek, kanamaya, ağrıya
sebeb olursa, mesh zemanı bitmez. Yara ıslanırsa, sargının
meshi bâtıl olmaz. Sargı değişdirilirse, yenisine mesh lâzım
olmaz. Bunlara ve başa ve mestlere mesh için niyyete lüzûm
yokdur. Yara, yank gibi şeyler üzerine konan ilâç, merhem,
pomat gibi şeylerin çıkarılması zarar verirse, bunların üstü
yıkanır. Su zarar verirse, üzerleri mesh olunur. Mesh dahî
zarar verirse, mesh de terk edilir. Bu kolaylık bulunduğu için,
başka bir mezhebi taklîd etmeğe lüzûm yokdur.
Abdesti bozan birşey devâm eder, durmazsa (özr) denir,
tstihâda kanı akan kadm, idrârmı tutamıyan, ishâli durmıyan,
yel kaçıran, devâmlı burnu kanıyan ve yarası durmayıp akan
kimse, özr sâhibi olur. Gözü ağrıyanın gözünün devâmlı sulanması, kulağından, memesinden, göbeğinden devâmlı birşey
akması, böyledir. îlâc ile, pamuk koymak, sarmak ile, nemâzı
oturarak kılarak akıntıyı durdurmak vâcibdir. Durduramazsa,
her nemâz vakti girdikden sonra abdest alıp, nemâzları öylece
kılar. Özrsüz iken kılmadığı nemâzlan, özrlü olarak kılabilir.
Nemâz vaktlerinin çıkması ile abdestleri bozulur. Özr sâhibi
olmak için, özrün, bir nemâz vakti içinde, abdest alıp, o vaktin
— 364 —
farzını kılacak kadar bir zeman durmayıp hep akması lâzımdır. Özr sâhibi oldukdan sonra, bir nemâz vaktinde, bir kerre
akıp, durunca, özr sâhiSi olmak devâm eder. Bir nemâz vaktinde hiç akmaz ise, özr sâhibi olmak nehâyet bulur. Şâfi’îde de
böyle olduğu (El-ma’füvât) şerhinde yazılıdır. Özr sâhibiriden
akan şeyler, hepsi, (Necâset-i galîza) olduklarından, nemâz kılacağı zeman, çamaşırına bulaşmış olanı, bir dirhemden fazla ise,
bunu yıkaması farzdır. Nemâz kılacak zeman kadar durmayıp
bulaşırsa, yıkamadan kılar. [Dirhem mikdârı, katı necâset için,
bir miskaldir ki, dört gram ve seksen santigramdır. Sıvılar için,
açık avucun içini dolduran suyun yüzeyi kadar yer demekdir].
Hınzırdan başka her hayvan diri iken temizdir. Ölünce,
necs olurlar. Hınzırın derisi ve her parçası necsdir. Diğer hayvanlar ölünce, necs olurlar. Hanefîde, köpek de temiz olduğundan, bey’ ve îcâr ve hibe olunur. Başkasının köpeğini öldürenin
tazmin etmesi lâzım olur. Cildi, dabağlandıkdan sonra temiz
olur. Üzerinde necâset bulunmıyan kedi, köpek, kuyuya,
havuza düşüp, diri çıkarılsa, ağzı suya değmemiş ise, su necs
olmaz. Köpeğin eti ve salyası necsdir. Kılları temizdir. [Şâfi’î
mezhebinde köpek, domuz gibi necsdir. Mâlikîde, ikisi de
temizdir]. Suya girerek veyâ yağmurdan ıslanan köpek silkinince, üzerine sıçrayan şeyler, hanefîde necs olmaz. [Şâfi’îde
necs olur ve sıçrayan yerleri su ile yedi kerre yıkamak lâzım
olur. Bunlardan birisinde, suya toprak karışdırılır. Sıçramış
yerlere toprak serper. Sonra üzerine su serper. Uğalar ve su ile
toprağı giderir. Yâhud yaş yere toprak serperek uğalar. Yâhud,
önce toprağı su ile karışdırır. Bu çamuru sürer ve uğalar. Şâfi’î
mezhebinde necs olan sıvı, meselâ ispirto, ilâç, koku gibi şeylere karışdırılmca, karışım temiz olur. Şâfi’îde, kulak, burun,
göz gibi tabî’î deliklerden çıkan kan, az ise, ya’nî, âdete göre,
çok denilmezse, afv edilmişdir. Çıban, yara ve hacâmatdan ise
ve başka yere bulaşmamış ise, çoğu da, afv edilmişdir.] Balık ve
suda yaşayan bütün hayvanlar, kanı olmıyan böcekler, ölünce
leş olmazlar. Dînimize uygun kesilen veyâ avlanan hayvan,
yimesi halâl ise, hem eti, hem derisi temiz olur. Yimesi harâm
ise, yalnız derisi temiz olur. Leşin derisi dabaglanmca temiz
olur. Domuzdan başka hayvanların derisinin ve leşinin tüyü,
tırnağı, boynuzu, kemiği, gagası gibi kan bulaşmamış yerleri
temizdir. Sinirleri pisdir. însan diri iken de, ölü iken de temizdir. Fekat, ölürken, her canlı gibi, o da necâsetlenir. Bunun
— 365 —
i ç k , yıkanır. Temizlenir. Kuyuya düşüp ölürse, suyu necs
yapar. Bir suya, dişi, tırnağı, kılı düşerse necs yapmaz. Tutak
kdpâr derisi düşerse, kanı damlarsa pis yapar. Yimesi halâl
olâftî hayvanlardan ve insandan, diri iken koparılan parça necs
oİŞfcr, yinmez. Hayvanların temiz yerlerini kullanmak mubâhdtf, Alınır, satılır. İnsanın parçalarını, [saçını, böbreğini,
stitünü zarûretsız] kullanmak, satmak harâindır. Ölü tavukdaa çıkan yumurta tâbirdir, yinir. Şâfi’îde, kabuğu sertleşmem i ise, necsdir, yinmez. Ölü koyundan gelen süt de temizdir,
içilir. Şâfi’îde necsdir. Ölü koyundan çıkan ölü kuzu necsdir.
Bgnun işkembesinden yapılan peynir mayası temizdir. Et
kokunca, yimek ekşiyince, necs olmaz. Fekat, zararlı olduktan
içİ), yiniîmeleri halâl olmaz. Yağ acımakla, yimesi harâm
olmaz. Et, peynir, kokup kurtlanmakla necs olmaz. Bir temiz
ciğer, kuyuya düşüp, kokup, kurdlansa, ciğer ve kuyudaki su
pis olmaz.
Yağmur, kar ve dolu suyu, deniz, nehr, kuyu, göl, menba’
sularına, (Mutlak s») denir. Bunlarla, hem hades, hem de necâset temizlenir. Çiçek suyu, asma suyu, üzüm suyu, et suyu gibi,
husûsî ismlerle söylenen sulara (Mukayyeti sn) denir. Bunların
akıcı olanlan ile, yalnız necâset temizlenir. Süt, zeytin yağı gibi
akıcı olmıyan mâyı’ler ile ve bevl gibi necs olan sıvı ile hiçbirşey,
temizlenmez. 208. ci maddeye bakınız! (Ni’met-i İslâm) kitâbından alman yazılar temâm oldu.