Öğrencilere dağıtılacak tablet bilgisayarlar konusunda uyarıda bulunan okuyucumuzla, Libya’dan yeni dönen işkadının gözlemleri, 2 farklı konuda pencere açıyor.
Bugünkü yazımızda, iki okuyucumuzun iki farklı konuda dün e-mail yoluyla bizlerle paylaştığı bilgileri sizlere aktarmaya çalışacağım.<br /> <br /> Bunlardan ilki, bilgisayar mühendisi olan bir okuyucumuzdan gelen ve “Her öğrenciye bir tablet bilgisayar” sloganıyla hayata geçirilmeye çalışılan FATİH PROJESİ hakkında olacak.<br /> <br /> Bilgisayar mühendisi okuyumuz, internete erişim amacıyla bir şekilde kablosuz özellikler içeren tablet bilgisayarların çocuklar için ciddi bir tehlike oluşturduğunun altını çiziyor ve diğer ülkelerde hükümetlerin bu tür siyasi bir riski almak istemediklerine dikkat çekiyor.<br /> <br /> İkinci okuyucu e-mailimiz ise, birkaç gün önce Libya’dan dönen bir işkadınının Libya’daki son durumla ilgili bizlere aktardığı çarpıcı bilgilerden oluşuyor.<br /> <br /> Önce, kısaca FATİH PROJESİ olarak adlandırılan Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi kapsamında öğrencilere dağıtılacak tablet bilgisayarların oluşturacağı iddia edilen riskten başlayalım. Kuşkusuz bu bilgileri paylaşırken amacımız, bu büyük proje hayata geçirilirken olası riskleri de minimize edecek bir tartışma zemini oluşturmak.<br /> <br /> Okuyucumuzun konuyla ilgili bize ulaştırdığı linkte yer alan bilgilerde, 6 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Parlamentosu Çevre Komitesi’nin, cep telefonları ve bilgisayarlarda kullanılan kablosuz internet bağlantısının insan sağlığı için risk oluşturabileceği ve okullarda kullanımının yasaklanması gerektiği görüşüne vardığı bilgisi aktarılıyor.<br /> <br /> Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Elektromanyetik Güvenlik Komisyonu gibi birimlerce yapılan ve özellikle çocukların cep telefonu kullanımlarının kısıtlanması gerektiğini vurgulayan uyarılar bulunurken ve dünyanın birçok ülkesinde okullarda 3G veya Wifi cihazlarının kullanımı engellenirken, Türkiye’de 15 milyon öğrenciye FATİH projesinde nasıl bir altyapı sağlanacağı sadece teknik açıdan değil, öncelikle sağlık ve güvenlik açısından uzmanlarca incelenmeli ve çocuklarımızın sağlığını tehlikeye atmayacak bir çözüm oluşturulmalıdır.<br /> <br /> Geçtiğimiz Şubat ayında Sağlık Bakanlığı, “Elektromanyetik Alanların Sağlık Etkilerini Değerlendirme Alt Kurulu” bir rapor yayınlayarak, cep telefonlarının insan sağlığına etkileri konusunda kamuoyunun doğru bilgilenmesi ve önlem alınması için uyarılarda bulunmuştur.<br /> <br /> FATİH Projesinde 40-50 kişilik sınıflarda 3G cep telefonları kullanıldığı düşünülürse, oluşacak elektromanyetik etkinin tüm üreticilerin şu anda sığındığı sınır değerlerinin (0.08 W/kg) bile üstüne çıkacağı ve bunun kimsenin göze alabileceği bir risk olmadığının altı çiziliyor.<br /> <br /> Kablosuz cihazlar hem alıcı ve hem de verici konumda çalışmaktadır. Çok basit olarak şu mantığı yürütebiliriz; Bilgi paylaşmak, veri, ders sunumları, ödevler ve her türlü öğrenme nesneleri için, evet internete ihtiyacımız var, ama neden bunu belki de 1-2 km uzaktaki 3G anteni ile sağlamaya çalışalım? Çok yakınımızda ve doğal olarak elektromanyetik yayılımı çok daha az kablosuz internet erişimi ile sağlamak daha akılcı olmaz mı?<br /> <br /> FATİH Projesinde WLAN kullanımı elektromanyetik alan etkisinin ve bu tür cihazların güçlerinin çok daha az olmasından dolayı çok daha az risklidir. İngiltere sağlığı koruma ajansı bir wi-fi erişim noktası yanında bir yıl oturan bir kişinin sadece 20 dakikalık bir 3G telefon konuşmasında aldığı radyasyon kadar etkileneceğini söylemektedir.<br /> <br /> Radyasyonun dozu ve süresine bağlı olarak, biyolojik etkilerinin yıllar sonra bile ortaya çıkabileceği düşünülürse, okuyucumuzun gündeme getirdiği Fatih Projesi kapsamındaki tablet bilgisayarların internet erişiminin nasıl sağlanacağı ve radyasyon açısından en az risk içerir hale nasıl getirileceği meselesi gözardı edilmemelidir.<br /> <br /> Bizden hatırlatması…<br /> <br /> İşkadını gözüyle Libya’da son durum…<br /> <br /> Libya’nın Türk işadamlarının yurtdışı iş deneyimi kazanmalarında özel bir yeri vardır. Nitekim Arap Baharı yaşayan devletler arasında Türkiye’nin süreci en hassas yürüttüğü ülkelerden biri Libya olmuştur.<br /> <br /> Libya’da olaylar başladığı günlerde bu ülkede olan ve Türkiye’ye hareket ettikten kısa bir sonra uçağa bindiği havalimanı bombalanan BÜTEM Yönetim Kurulu Üyesi Merve Mollamehmetoğlu, geçtiğimiz hafta tam da bugün, aylar sonra yeniden iş yaptıkları Libya’ya uçtu. Gerisini e-mailinden okuyalım:<br /> <br /> “12 Ekim 2011 Çarşamba…<br /> <br /> THY direkt uçuşu ile İstanbuldan Mitiga Tripoli havaalanına inmek üzere havalanıyoruz.<br /> <br /> Reform öncesi aralıklarla olsa da 1 yılımı geçirdiğim şehir burası…<br /> <br /> Herşeyimizi (evimizi, eşyalarımızı, ofisimizi, dökümanlarımızı) bıraktığımız ve birkaç gün içerisinde apar topar terk ettiğimiz şehir…<br /> <br /> Uçak inişe geçtiğinde şehre yukarıdan bakıyorum. Gözle görünür bir fark yok, herşey yerinde bıraktığımız gibi duruyor, en azından yukarıdan öyle görünüyor..<br /> <br /> Alana iner inmez, yaşanan kargaşa savaş sonrası değil, öncesinde de şahit olduğumuz bir durum.<br /> <br /> Bizi almaya gelen araç ile yola çıkıyoruz. Şehirde sessizlik hakim olsa da, etrafta insanları görmek mümkün. Kadınlar, çocuklar sanki reform sonrası daha da göze çarpıyor sokaklarda. Tüm evlerde, araçlarda, binalarda, yeni bayrakları mevcut…<br /> <br /> Hatta bu bayrağın rengiyle üretilmiş, t-shirtler, bandanalar, kolyeler, yüzükler, fincanlar neredeyse günlük hayatta gıda sonrası alışveriş trafiğini sağlayan tek ürünler.<br /> <br /> Bizim çalıştığımız şantiye yerel bir vakıfa ait. Dolayısıyla yağmalama yok. Sadece ofisler aranmış, gizlenmiş olan herhangi bir silah var mı diye bakılmış.<br /> <br /> Fakat Büyükelçilikten aldığımız bilgiye göre, Türk şantiyelerinde yağmalanmayan yer yok gibi. Özellikle ofisler ve dökümanlar ciddi hasar görmüş durumda.<br /> <br /> Ulusal Geçiş Konseyi mensupları şehirdeki otellere yerleşmiş. Tabi ilk günler durum faciaymış. Otellerde eleman da kalmayınca, odalar temizlenmeden, kimin girip çıktığı belli olmadan, sanki otellere el konulmuşçasına kullanmışlar otelleri.<br /> <br /> Her yerde olduğu gibi, burda da Türkler işlerinin başında. Biraz zaman alsa da kısmen kontrolü ellerine almışlar. Ellerinden geldiğince iyi bir hizmet ile çalıştırıyorlar otelleri. Ama yine de yarı yarıya Ulusal Geçiş Konseyi Askerleri ve yetkilileri kullanıyorlar otelleri. Ödemeler şimdilik yapılmıyormuş ama daha sonra tahsil etme umuduyla hesap tutuluyor.<br /> <br /> Peki ne olacak? sorusuna ise farklı yanıtlar var.<br /> <br /> Kimisi şehirler ve aşiretler arası bir sorun olmadığını, ortak nokta bulunabileceğini söylüyor. Kimisi ise her aşiretin bir isteği var, bazı şehirler kendi bağımsızlıklarını istiyor, işimiz zor diyor.<br /> <br /> Kimileri Kaddafi bitti diyor, kimileri yakalanmadan bitmez, her an geri dönebilir diyor. Hatta yeniden reform yapabileceğine inananlar bile var.<br /> <br /> Sonuç; Gerçekten ülkede ciddi bir belirsizlik hakim. Öncelik Kaddafinin yakalanması, tüm şehirlerin bağımsız olması ve Ulusal Geçiş Konseyi aracılığı ile bir hükümet kurulması. Bu hükümetin de halktan destek alması.<br /> <br /> Tüm bunlar olması gerekenler gibi görünse de, 40 yıllık bir diktatörlüğün arkasından, orada yaşayan herkes için büyük bir kaos, büyük bir bilinmezlik, büyük bir belirsizlik hakim ülkeye.<br /> <br /> Bizler ne zaman işlerimizin başına döneriz bilemiyorum ama, oradaki insanlar da huzurla evlerine dönmenin peşindeler.<br /> <br /> Kendi içlerindeki karışıklık bir yana, sahip oldukları petrolden nemalanmak isteyenlerin karışıklığı için bile fazlaca duaya ihtiyaçları var.<br /> <br /> Umarım şehrin tüm duvarlarına yazdıkları gibi, “Free Libya’’ beklentileri en kısa zamanda gerçekleşir" Merve Mollamehmetoğlu.<br /> <br /> İşkadını Merve Mollamehmetoğlu’nun Libya’dan aktardıkları benim açımdan yararlı oldu. Libya’nın haber bültenlerini giderek daha az işgal ettiği şu günlerde dilerim anlatılanlar sizler için de yararlı olmuştur.<br />
FATİH’te çocukları bekleyen tehlike
04
Nis