FİKİRLER HİÇ UMMADIĞIMIZ ANLARDA GELİRLER
Mucitlerin, yazarların, sanatçıların, bestecilerin fikirlerini nasıl ürettikleri konusunda araştırmalar yapılmakta. Hepsi de gösteriyor ki fikirler en umulmadık an-
da, insanlar mücadeleden vazgeçtiklerinde, yarı uykudayken ya da hayal kurarken ortaya çıkmaktadırlar. Bazıları araba kullanırken, balık tutarken ya da avlanırken ya da iş dışında dinlenmek amacıyla bir şeyler yaparken aniden kafalarında çakan bir şimşekle bu fikirlerin doğduğunu söylüyorlar.
Çoğu ressam, tablosunu bütün olarak zihninde görüp tuvale döküyor. Besteciler senfonilerini içsel olarak duyup notalara döküyorlar. Mozart ilhamıyla ilgili olarak şöyle diyor: “Hayalimde, sıralı parçalar halinde değil de, oldukları gibi, bir anda duyuyorum… Ne büyük bir zevk olduğunu anlatamam.”
Ben en iyi konuşmalarımı televizyonda bir golf ya da futbol karşılaşmasını izlerken hazırlıyorum. Ailem aklımı yitirdiğimi düşünüyor. Öğleden sonrayı televizyon izleyerek harcadığımı gören karım, “Neden konuşmanla meşgul olmuyorsun?” diye soruyor. Sarı çizgili not defterimi hiç yanımdan ayırmam. Oturmuş maçı izlerken birden bir fikir uyanır, sonra bir tane daha, bir tane daha. Kuşkusuz bu fikir futbol maçından değil, bilincimi aradan çıkardığım için bılinçaltımdan gelmektedir.
Şu sıralar UCLA’da profesör olan bir arkadaşım en iyi fikirlerini bahçesindeki gülleri budarken bulur. Tıbbi araştırmalarla ilgili makaleleriyle ünlü olan bu arkadaşım her makalesi yayımlandıktan sonra, ona kaynaklık eden fikri hangi gülle uğraşırken bulduğunu söyleyebilir.
Paul Brunton, Kişiyi Aşan Bilgelik adlı kitabında, sezgiyi, bilinçli düşüncenin eşiğinin altındaki derin düşünce tabakasına yerleştiriyor:
Yazarlıkla uğraşan kişiler sık sık, kafalarında coşkuyla koşuşan düşüncelerle uyanıp bunları kâğıda dökmek için yataklarından fırlarlar. “Kubla Han” gibi uzun bir şiirin, şair Cole- ridge’in uykusunda ortaya çıktığını, uykuya dalmadan önce kafamızı meşgul eden bir sorunu ertesi sabah çözmüş olarak uyandığımızı, unuttuğumuz isimleri .uyandıktan sonra hatırlayabildiğimizi göz önüne alırsak, çıkarabileceğimiz tek ve aşikâr sonuç, aklın gizemli bir biçimde gece boyunca ertesi gün bilince sunulmak üzere bitirilmiş bir sonuç verilmesini sağlayan gizli bir eylemde bulunduğudur. O muhteşem sanatsal ilhamların ve kafa karıştırıcı durumlara karşı zafer kazanan sezgiye dayalı kararların gizli kaynağı, bilinçli düşünme sınırının ötesindeki derin düşünce tabakasıdır. “Tanrı doğruyu sevgili kullarına uykuda ulaştırır” der Davut Peygamber. Uyku durumundayken gerçekleşen bu zihinsel eylemi kanıtladıktan sonra uyku için “bilinçsizliğe geçiş” demek, tecrübe edilen şeyin yalnızca yüzeysel değerini dikkate alıp altında yatan her şeyi görmezlikten gelmektir.