FİKİRLER NEREDEN GELİRLER?
Neden büyük şirketler, ayaklarını masalarının üzerine uzatıp dinlenmekten başka bir şey yapmıyormuş gibi görünen fikir adamlarına en yüksek maaşları verirler? Çünkü bu insanlar tüm kuruluşun başarısını sağlayan fikirleri üretirler. Müzisyenler, yazarlar, bilim adamları ve mucitler yaratıcı fikirlerini nereden alırlar? Nasıl olur da bir besteci kendisine tamamen yabancı olan bir senfoniyi zihninde daha önceden üretilmiş gibi duyar? Neden bazı insanlar diğerlerine göre daha yaratıcıdırlar?
Çünkü her gerçek yaratıcı, direkt kontak kurduğu Evrensel Bilinçaltı’na, tüm fikirlerin görünmeyen kaynağına güvenmeyi öğrenmiştir. Kullandığı araç, sezgisidir. Sezgi; direkt bilme, yüce yol göstericilik, aydınlatma, fikirler ve içe doğma olarak adlandırılır. Nereden geldiği anlaşılamayan ve içimizin derinliğinden çıkıp gelen fikirler hep sezgidir.
Ben sezgiyi, mantık yürütmekten çok, içimizden ruhi algılama yoluyla gelen bilgi olarak tanımlıyorum.
Sezgi, duanıza tam zamanında gelen bir yanıt olabilir. Projenizi gerçekleştiremeyeceğinize inandığınız anda ansızın uyanan fikirdir. Sezgi önceden düşünerek değil, bir anda yükselir; zorlanamaz. Bazen yapmakta olduğumuz şeyden vazgeçmemizi, bazen neşelenmemizi emreder; bazen de karar, yargı ve genel görüntüde ani değişiklikler yapmamıza neden olur. Dikkate alırsak hayatımızdaki en değerli şeydir. Gerçek anlamda başarıya ulaşanlar, sezgilerinin sesini dinlemeyi öğrenip onu izleyenlerdir.