Fıratlı, Nezih
(d. 1921, İstanbul – ö. 21 Mart 1979, İstanbul), arkeolog ve müzeci. Müzeciliğe otuz yıldan fazla emek vererek pek çok yapıtın müzelere kazandınlmasım sağlamıştır.
Ortaöğrenimini Afyonkarahisar Lisesi’nde yaptı. 1944’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölü-mü’nü bitirdi. 1945’te Ankara Arkeoloji Müzesi’nde asistan oldu. Ertesi yıl İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne atandı, 1978’de bu müzenin müdürlüğüne getirildi.
Fıratlı, 1945’te Ankara’da Anıtkabir tümü-lüsleri kazısına katıldı. 1954’te İstanbul’da Ömerli tümülüşlerinde kazı ve araştırmalar yaptı. 1962’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde doktorasını tamamladı. 1962-63 yıllarında ABD’de kalarak araştırmalar yaptı. 1963’te Kırklareli Karakoç Tümülüsü kazısını gerçekleştirdi. 1964-68 arasında İstanbul’da Saraçhanebaşı’ndaki Hagios Polyeuktos Kilisesi kazısına katıldı.
1966’da Uşak’ta Selçikler yöresinden kaçı-nlan Bizans yapıtlarının kaynağını araştırmak ve kaçak kazıları durdurmak üzere bölgeye giden Fıratlı, 1978’e değin Selçikler Höyüğü ile Tümülüsü’nde kazı yaparak Sebaste (Sivaslı) kentini ortaya çıkardı. Ayrıca yörenin koruma altına alınmasını, yöre halkının tarihsel yapıtlar konusunda bilinçlendirilmesini ve bulunan yapıtların köyde kurulan bir müzede değerlendirilmesini sağladı.
1968-73 arasında İstanbul Arkeoloji Müzeleri ek yapısının temel kazısında ortaya çıkan hamamın kurtarma kazısını yürüttü. 1970-76 arasında, kendisinden sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri müdürlüğüne getirilen arkeolog Nuşin Asgari’yle (d. 1931) birlikte Marmara Adaşı’nda mermer ocakları araştırmalarını ve İstanbul Kadıköy’deki nekropol kazılannı sürdürdü.
Fıratlı’nın makalelerinden başka İstanbul Arkeoloji Müzeleri Seçme Bizans Eserleri Rehberi (1955), İznik Tarihi ve Abideleri Hakkında Muhtasar Rehber (1959), İzmit Rehberi (1959), Erdek Kyzikoş Harabeleri Rehberi (1961), Bozcaada ve İmroz (1964) gibi çeşitli yayınları da vardır.
fırça, hayvan kıllarının ya da yapay liflerin bir tutam halinde ya da tek tek bir sapa ya da sırta takılmasıyla yapılan ve temizlik, cila, boya ve resim yapmak ya da yazı yazmak için kullanılan araç. Diş fırçası, elbise fırçası, ayakkabı fırçası,. kuyumcu fırçası, yağlıboya fırçası, suluboya fırçası, badana fırçası, yazı fırçası vb çeşitleri vardır. İlk kez İspanya’daki Altamira ve Fransa’daki Perigord mağaralarında, günümüzden yaklaşık 10-40 bin yıl önceki Üst Paleolitik Çağa ait resimlerde kullanıldığı bilinir. Eski Mısırlılar incelikli mezar resimlerini fırçayla yarattılar; Çinliler çeşitli karmaşık yazı karakterlerini (Doğu’da bugün de yapılageldiği gibi) uzun kıllı fırçayla uyguladılar. Hint, İran, Selçuklu ve
tırga çizim 188
Osmanh minyatürleri de fırçayla yapılan çok ayrıntılı resimlerdi. y p
Fırçanın malzemesi ve biçimi kullanım amacına göre belirlenir. Örneğin yal boy” firças. yassı ve ucu düz kesilmiş /suluboya firçası ise yuvarlak ve ucu sivri bitecek biçimde tasarımlanır. Boya ve resim fircala-nnda çok eskiden beri domuz kılı kullanıl-
«nekt?rr’hSemkd bh ^ hayVan klllan hem l ı e «ok iyi tutar. Kıl
dipleri kalın ve dayanıklıdır, uçlan ise birkaç ince life aynlarak incelir. En kaliteli sujuboya firçası samur kılından yapılanıdır Minyatür ıçm de üç aylık kedi yavru“n
At ön?6″ ^apılma flrSalar kullanılmıştır. At, okuz, sincap ve porsuk gibi başka hayvanlann kıllanndan ya da çeşitli bitki
tuva W ft1 eT 1§lerinde kullanılan fırçalar ve tuvalet fırçalan yapılır. Bitki liflerinin en onemhlerı Afrika ve Sri Lanka palmiyele-m j-T6 i •t*ir Brezilya palmiyesinden vi t,6 i ı” i;01/. Bu ,ifler ıslatılır, dövülür ve kurutularak fırça malzemesi haline getiri-
El», bTİ1 ” drDrs* i”‘otar»1 “S”
aseton T nHaSet,k- fltle ^“dikten sonra aseton içinde çözülmeye bırakılır. Elde
edilen çözelti kanştırılır ve döner bir tamburun kuçuk deliklerinden fışkırtılarak katı-
luk^ana ^’rakl’,r- YaPay firÇa üflen çoğunca naylon ve polietilenden yapılırsa da
,anım alanlan için vinil ve çelik tellerden de yararlanıl,r. Naylon Hfler ya boya fırçalarında kullanılan domuz kıllan gibi uçlara doğru inceltilir ve daha ince
temizlik ™ ya 031″cel‘ilmeden bırakılarak kuHan br K VC u f flrçalan yapımında ^ ve kahn Polietilen kılları da masaj fırçaları için uygundur.
Fırça kıllan, onları bir arada tutan saDİara ya da ahşap, plastik ve metal sırt bölümleri-
re«m 51f blçımlerde yerleştirilir. Boya ve resim fırçası yapmak için kıllar, istenen
5Ee«k W bİr kahba k°nur> b°y‘an
eşitlenerek bağlanır ve içme kauçuk ya da
benzen bağlayıcı bir madde dökülen metal
tin yuvaya yerleştirilir. Yapıştmcı sertleştik-
TPmi ?ra metal yuva sapa takılır Temizlik ve sus amacıyla kullanılan fırçala-
? ç f’ -rÇa sıftlanna aÇilan deliklere lif demetlerinin yerleştirilmesiyle üretilir.
” d ” kalm.a asimler arasında keskin ve
vlfdır Aihr8 hflnr,^0rüvdüğü örnekler de |Pr”i’ı<:ns AC,K D ürer m “Dua Eden El-
örUktif F.r rtmaK Vİyana) bu türe örnektir. Fırça çizim başta Picasso, Matisse
\\
Saçını Yapan Kadın”, Katsuşika Hokusaı nın fırça ve mürekkep çizimi-Metropolitan Sanat Müzesi, New York
Metropolitan Museum of Art, New York
cÇ fı- -’-?0ro inatlarda kullanılan bir u,g1′ Bu teknikte (kılları aynı
tersfne^ «!1v,rim,§lyaSS1 y,ağllb°ya ûrçasınm tersine) sıvn uçlu yuvarlak fırça kullanılır
vâv^a çızlm,8enelllkle mürekkep ve suluboyaya uygulanırsa da, Degas gibi bazı ressamlar terebentinle inceltilmiş yağlıboya da
nen sibirvfl1^’ ^lrçalaf «mur^aSbiî nen Sibirya mink ya da sincap tüyünden
yapılır. Daha önceleri, kakım denen bir cins
hayvanın tüyü de kullanılmıştır.
tashk°b?cL^nf ıfSantatÇ1ian resimlerinin kabataslak biçimini kuştuyu, yaprak ya da çeşitli
dzSd?”^ “I“ yaPt,klan fırçalarla E j l“ey Ispanya’daki Altamira Mağarasında bu teknikle yapılmış bazı re-
C^ğda ftrrTmUZe değ,n ula§mıŞtır. Antik Çağda fırça, resim ve çizim için ideal bir
araç olarak görülmüştür. Eski Yunanlı res-
r^îîİar 0genes(’} ve Apelles’in(’), f,r-çayla en ince çizgiyi hangisinin çizebileceği-
mekted rmep amaC‘yla yan§tıkları da bilinmektedir. Fırça çizim tekniğinden hem
de hemH321?3 kitaplardaki figürleri çizmeci?* ı İre,sk,ve tuval resminde boyanacak alanlan belirlemede ortaçağda da yararlanıldı. Rönesans döneminde Tintoretto
vaoTüannH1 W Delatcroix «ibi sanatçılann yapıtlannda yumuşak ve izlenimci bir etki verecek biçimde kullanıldı. Ama bu dö-
ve Kokoschka olmak üzere 20. yüzyıl res samlarının da sevdiği bir tekniktir.
ciVim ,ı Ve Japon ressamlar fırça
çizim tekniğinde en yüksek düzeye ulasan
İÖ3 vü İh Bu,teknİk Çin’de en azından IO 3 yüzyıldan ben kullanılmaktadır Do-
SelfkKS î™bU,
vaDilm /h?^ 37^’1?15 çam agacı isinden kuHamhr mUrekkePle ya da suluboyayla
Turklerde de hem minyatür, hem de tezhin fırçayla yapıl,rd,. Bu iş için kedi yav“ sS tüyünden yapılan ve tüykalem denen fırçalar kullanılırdı. Bunların tek bir tüyden oluşanları bile bulunurdu.
firça kuyruklu fare, Muridae familyasını„
PiîtrSJlıCrateromys cinslerinden, Fili-pınler de dağılmış, uzun tüylü üç kemirici memeli türünün ortak adı. Ağaçlarda yaşa-
yan bu iri farelerin uzunluğu, bol tüylü uzun kuyruldannm dışında 35*50 cm yf b ur Pnloeomys cinsim oluşturan iki türden A eTkTkeİı” üstüne koyu
ıenK leKelı, P. pallıdus un gövdesi kahvo
rengımsı, kuyruğu, kulaklarf v^yanafin daha koyu renktedir. Deniz düzecinden başlayarak yüksek dağlık bölgelere kadar yayılmış olan bu hayvanlann yaşam biçimle-azdîr ^ 5 -llkla/’1 üstüne bilinenler pek ntKT8U/bur iki türünkinden daha
sivah va H Clater°jnys schadenbergi ya siyah ya da siyah ve beyaz tüylüdür; dağlık yörelerdeki ormanlarda yaşar ve geceleri ağaçlar arasında dolaşarak bitkiyle beslenir.
fırçaotu bak. tarakotu
fırıldak böceği bak. dönerböcek
fırıldakçiçeği bak. çarkıfelek
fırın, içinde, yakma yoluyla ya da baskâ yöntemlerle .sı üretilebilen yapL Isıtmlya elverişli komurun çıkarılmaya başlamasın-‘-
Sereknfinn^ W S°ba gİW aygltlarg5‘
köm^rf yauplmı yaygmlâşmıştır. Bir vakml i ‘ınninin ba§hca bölümleri, üzerinde yakma işleminin gerçekleştirilmesini ve kiil–
İanınh.T^ dökülmesini sağlayan bir ızga-
n âteS vTdhUgU °dasl’ duma”‘ 4-
n atan ve hava dolanımı sağlayan baca uçucu gazlan ve hidrokarbonİTyaÖ ıçm gerekli olan ek havayı sağlayan donanım ve üzerinde sıcak gazların doland.& ve ısıyı çevreye ileten metal yüzeyden oludur
konuta giden sıcak hava
bacaya giden T sıcak hava —
M
yakma ı
odası |
j____| gi’untnııinıfrp
bfülor
Üflemeli sıcak hava fırını
Fırça kuyruklu fare (Crateromys schadenbergi)
Don Meıghan’m çizimi
kölnnrif,nn|mekanik kePÇelerle donatılmış komur fırınları günümüzde sanayide yaygın olarak kullanılmaktadır. y yg
Kömür, odun, akaryakıt ve hidrokarbon gazlarının yakılmasıyla kimyasal enerji ısıva dönüştürülür. Elektrik enerjisi is^eleS fınnlannda ya da elektrikli brulörlerde ısıva dönüştürülür (bak. elektrikli finn) Güneş ışınımından yararlanılan güneş fırınlarında buyuk miktarlardaki güneş enerjisi dar bir alanda yoğunlaştırılarak ısı elde edilir. Çekirdek enerjisinin ısı enerjisine dönüştürül-dugu atom reaktörleri nükleer enerfsM-trallarında fırın işlevi görür. Fmnlardan elde edilen ısı buhar kazanı, ocak ya da ™a i’nı – Şibi aygıtlara iletilebildiği fan .’h ı /1 ‘^enen malzemeye de uygulanabilir (orn. çelik üretimi). yg
Fırka-i İslahiye, Çukurova’nın dağlık yö-relenndekı ayaklanmalarla eşkıyalık hareketlerim bastırmak ve konar-göçer aşiretleri
ne?,rm?a y!r 5,§tlrerek Osmanlı merkezî yönetimine bağlamak amacıyla 1865’te kunı lan özel askeri birlik.
S*“’. g°ç<rbe toplulukların lö yüzyıldan ben çoğunlukta olduğu Kozan Dağları, Adıyaman, Akçadağ ve Dersfm gibi yörelerde tam bir denetim saelavamn
E vSa’Eh ‘İ”‘0.™ ” Sss
, , m ^a§a nın i§gali altmda n veiu„ 9.yrzyii i’rtaiannda, Kozanoğulla-h,ivf,^ ? ,f gu glbi aşiretler güçlerini
etmisîerd^R6 artlrm!5’ bazı ayncalıklar elde aşıretlenn etkin olduğu yörelerde vergi ve asker toplanamadığı gibi,
lü uzun ı bulur, iden P. yıe koyu ■ kahve-jnakları eyinden kadar Şb içimle-;ler pek ..■n daha fyrgi ya : dağlık geceleri eslenir.
■. başka •atmaya ımasın-gelişti-ır. Bir •zerinde ve kül-,‘i r ızga-nı dışa-ı baca, rtakmak ı dona-rıdığı ve oluşur.
konuttan
donen
h‘ava:
atılmış
vaygın
\arbon ıîj i ısıya elektrik fle ısıya ‘Güneş ınnda, !İar bir v. Çe-;;ştürül-.11 sanlardan ; va da -bildiği juygu-
ık yö-|< hare-s etleri fjzr. yö-¡fkuru-» 1
¡kların kozan iersım jyama-\esinin ■ılımda i|ğulla-Jilerim -<r elde öre-
merkezî denetimin zayıflığı nedeniyle eşkıyalık ve yağmacılık ‘hareketleri de artıyordu.
Bu gelişmeler Bâbıâli’yi, yöreyi askeri güçle denetim altma almaya yöneltti. Bir yandan da Rumeli vilayetlerindeki ıslahat çalışmalarına koşut bir ıslah projesi hazırlandı. Pilot bölge olarak Çukurova’nın dağlık kesimleri seçildi. Öncelikle, Müşir Derviş Paşa komutasında Fırka-i İslahiye adlı bir askeri birlik oluşturuldu. Islahat çalışmalarının yürütülmesi görevi, Müşir Derviş Paşa ile Cevdet Paşa’nın da içinde bulunduğu, Heyet-i İslahiye adlı bir kurula verildi. 1865’te 15 piyade taburu, iki süvari alayı ve çok sayıda dağ topundan oluşan gücüyle Çukurova’ya gelen Derviş Paşa, Kozan ve Gâvur dağlarındaki ayaklanmaları bastırma işine girişti. Kozanoğullarmın talanlarına, hac yolunu kesen Küçükalioğullannın tehditlerine son verdi. 1866 sonuna doğru yörede düzeni büyük ölçüde sağladı. Heyet-i İslahiye de bu arada Cevdet Paşa’ nın başkanlığında, yöre aşiretlerinin ileri gelenleriyle toplantılar, görüşmeler yapıyor, göçebe halkı yerleşik düzene geçmeye ikna etmeye çalışıyordu. Heyet bu çalışmaları sırasında bir beyanname yayımlayarak padişaha bağlılıkta kusur gösterilmesine izin verilmeyeceğini, buna karşılık kişi hukukunun korunacağını, o güne değin işlenen suçların bağışlanacağını duyurdu. İbrahim Paşa’nın yaptırdığı eski tahrir çalışmalarından yararlanılarak yeni bir sayımla askerlik çağındaki nüfus belirlendi. Bu arada aşiret önde gelenlerine sivil yönetimde ve ordu içinde görevler, sanlar verildi. Bunlar İstanbul, Kütahya ve Rumeli’de iskân edildi. Yöredeki Hassa ve Payas gibi stratejik noktalara kışlalar yapılırken, İslahiye ve Reyhanlı gibi modem kasabalar kuruldu; ticaretin buralarda merkezileştirilmesine çalışıldı. Çukurova’nın idari yapısı yeniden düzenlendi.
Fırka, harekâtını sürdürmek üzere Ko-zan’a yöneldiğinde, Çukurova’da görülen kolera salgını asker arasında da yayıldı. Bunun üzerine birliklerin önemli bölümü yöreden uzaklaştırılarak Feke’ye çekildi. Sürgüne gitmekteyken kaçan Kozanoğlu Yusuf Ağa geri dönerek Fırka-i İslahiye’nin zayıflamasını fırsat bilip yeni bir ayaklanma başlattı. Ayaklanma bastırıldıysa da, gerek bu olay sırasında, gerek salgın nedeniyle fırka ağır kayıplara uğradığı için harekâtın daha geniş bir alana yayılmasından vazgeçilip İstanbul’a geri dönüldü.
Fırka-i İslahiye ve Heyet-i İslahiye’nin etkinlikleri, merkezî denetimin sağlanmasıyla asker ve vergi toplama düzeninin kurulmasından başka, kalıcı ekonomik sonuçlar da yaratmıştır. Mısır valisi İbrahim Paşa’nın tarım düzenleme çalışmalarının bir devamı olarak, göçebe halkın yerleşik düzene geçirilip toprağa bağlanması Çukurova’ da tarımsal verimliliği artırmıştır. Özellikle pamuk üretiminde bu düzenlemeden sonra büyük artış görümüştür.
fırlatma aracı, uzay araçlarının Yer’in yörüngesine oturtulmasında ya da Yer’in kütleçekimi alanının dışına çıkartılmasında kullanılan roket sistemi. Sovyetler Birliği ve ABD, birkaç kilogramdan dev “Skylab” ve “Soyuz” uzay laboratuvarlarına kadar değişen ağırlıklardaki yükleri fırlatmak için çeşitli araçlar geliştirmiştir.
ABD’nin “Mercury”(*) uzay uçuşları dizisi için geliştirdiği Atlas roketi ya da “Gemi-ni”(*) programı için uyarladığı titan roketi gibi ilk fırlatma araçlarının çoğu kıtalararası balistik füze biçimindeydi. Ağır uzay gemilerini taşıyan fırlatma araçları genellikle üst üste yerleştirilmiş iki ya da üç roket siste-
minden oluşur. “Apollo” uzay aracını Ay’a taşıyan “Satürn V”, ilk ikisi tek motorlu üç bölmeden oluşuyordu. Bu tür bir sistemde, her bölmedeki yakıt tükenince yükün hafiflemesi amacıyla bölmeler boşluğa bırakılır. 1981’de yürürlüğe sokulan ABD uzay meki-ği(*) programında kullanılan fırlatma araçları, öncekilere oranla çok daha gelişkindir. Bunların temel donanımları yenilenebilir olduğundan, birden çok uçuşta kullanılmaları olanaklı duruma gelmiştir. Bu nedenle uzay mekikleriyle gerçekleştirilen uçuşların maliyeti daha az olmakta ve uçuşlar arasındaki üretim ve hazırlık süresi kısalmaktadır.
fırtına, basıncın düşmesi ve gökyüzünün bulutlarla kaplanmasıyla birlikte, yağış, sert rüzgârlar, yıldırım ve gök gürültüsü eşliğinde gelişen atmosfer çalkantısı.
Sağanak yağmur ve kar fırtınasından, boran, tropik siklon ve kum fırtınasına kadar çok çeşitli atmosfer olayı fırtına olarak tanımlanabilmektedir. Buna karşılık meteorolojide fırtına terimi, sağanak yağmur ve kimi zaman yıldırım ve gök gürültüsü eşliğinde, saatte 103-117 km hızla esen sert rüzgârlar için kullanılır.
En önemli fırtına türlerinden olan boran, kümülonimbus bulutları (çok kaim ve yoğun yağmur bulutları) eşliğinde, yıldırım ve gök gürültüsüyle birlikte gelişen kısa süreli atmosfer çalkantısıdır. Çoğu durumda bu tür fırtınalar, şiddetli yağışlara, darbeli rüzgârlara ve tornadolara yol açar.
Boran, derin ve nemli bir hava katmanının ve şiddetli bölgesel çalkantıların gelişmesine elverişli bir düşey sıcaklık dağılımının bulunduğu durumlarda oluşur. Hava sıcaklığının yüksekliğe bağlı olarak hızla azalması, belirli bir hava bölümünün çevresinden daha sıcak duruma gelerek kaldırma kuvvetlerinin etkisiyle atmosfer içinde yükselmesine yol açtığından, boran oluşumu için son derece elverişli bir ortam yaratır.
Ortalama bir boran, oluşumu sırasında başlıca üç aşamadan geçer. İlk aşamada, bulutların alt bölümlerinden üst kesimlerine doğru güçlü hava hareketleri gelişir. Bu yükselen hava akımlarının ortalama hızı saniyede yaklaşık 4-8 m’dir. İkinci aşamada, boran olgunlaşır ve elektrik yükü merkezleri oluşur. Her zaman boranlara eşlik eden yıldırımlar, artı yüklü bir üst merkez ile eksi yüklü bir alt merkez ya da bunlardan biri ile toprak arasında gürültülü bir boşalma olarak ortaya çıkar. Her yıldırım çakması genellikle saniyenin birkaç yüzde biri kadar bir zaman aralığı içinde birbirini izleyen birkaç darbe içerir. Gök gürültüsü, yıldırımın izlediği aşırı ısınmış yol boyunca oluşan bir sıkışma dalgasından kaynaklanır. Boranın olgunluk aşamasında, yukarı ve aşağı doğru hareket eden çeşitli hava akımları gelişir. Şiddetli yağmurların başlaması, olgunluk aşamasının başlangıcına işaret eder. Son aşamada ise hava yavaşça çöker ve yağış hafifler.
Boranların süresi oldukça değişkendir, ama ilk iki gelişim aşaması yaklaşık 30-40 dakika sürer. Bu aşamalar şırasında, bulutların yüksekliği 11.000-20.000 m’ye, yatay uzunlukları ise birkaç kilometreye ulaşır. Boranın son aşamasının süresi ise daha değişkendir. Bazı boranlar birdenbire sona ererken, diğerleri büyük ve biçimsiz bir bulut kütlesinden yağan hafif bir yağmur biçiminde birkaç saat sürebilir. Bu farklılıklar, bulutların oluştuğu hava bölümünün farklı koşullarından kaynaklanır.
Boranlar, dünyanın hemen her yöresinde oluşabilir. Bununla birlikte, kutup bölgelerinde ve 50° kuzey ve 50° güney enlemleri ile kutuplar arasında kalan bölgelerde ender olarak gelişir. Boranların en etkili olduğu
189 fıtık
bölgeler, ABD’deki Florida Yarımadası, Meksika Körfezi kıyılan (yılda 70-80 gün) ve New Mexico Dağlandır (50-60 gün). Orta Avrupa’da ve Asya’da boranlar yılda ortalama 20-60 gün etkin ojur. Herhangi bir anda dünyada yaklaşık 1.800 boranın oluştuğu sanılmaktadır. Ayrıca bak. tornado; tropik siklonlar.
Fısıh bak. Pesah
fış fış kayıkçı, kayıkçıların kürek çekişini taklit ederek oynanan çocuk oyunu. Daha çok dört beş yaşlarındaki çocuklar arasında oynanır. İki çocuk karşılıklı yere oturur, ayaklarını birbirine değecek biçimde ileri uzatırlar. Kollarını öne doğru uzatıp par-maklannı birbirinin arasından geçirerek ellerini kenetlerler. Kollarını çapraz olarak hızla ileri geri iterken bir yandan da “Fış fış kayıkçı/Kayıkçımn küreği…” diye başlayan tekerlemeyi kendine özgü ezgisiyle ve oyunun ritmine uygun olarak söylerler. Bu itme ve çekme sırasında gövde de kayık çeker gibi öne doğru eğilir.
fışkırma, güneş fişkirmasi olarak da bilinir, Güneş’in renkküre (kromosfer) katmanının kimi zaman binlerce kilometre üstüne kadar uzanan ve aylarca sürebilen, akkor haldeki iyonlaşmış gaz bulutu püskürmesi. Olayın nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, magnetik kuvvetlerin etkili olduğu sanılmaktadır.
Büyüklük, biçim ve devinim bakımından çok değişik türden fışkırmalar gözlemlenmiştir. Güneş lekeleriyle bağıntılı olarak gelişen etkin fışkırmaların sayısı ve etkisi de, gene Güneş lekeleri gibi Güneş çevrimiyle ilişkilidir. Güneş diski tam olarak örtüldüğünde, fışkırmalar alev renkli görüntüler biçiminde izlenebilir.
Fışkırma olayını ilk tanımlayan (1733) astronomun İsveçli Birger Vassenius olduğu sanılmaktadır. 1868’de P. J. C. Jannsen ve J. N. Lockyer, birbirlerinden ayn olarak, tutulma olmadan da fışkırmaların spektroskopla gözlenebilmesini olanaklı kılan bir yöntem geliştirdiler.
FITA Turnuvası, okçulukta, Uluslararası Okçuluk Federasyonu’nun (FITA) düzenlediği Dünya şampiyonluğu karşılaşmalarında yer alan bir hedef vurma yarışması. Dünya şampiyonluğu iki FITA turnuvasında elde edilen puanlara göre belirlenir. Erkekler 90, 70, 50 ve 30 m’lik, bayanlarsa 70, 60, 50 ve 30 m’lik mesafelerin her birinde 36’şar ok atarlar. 50 ve 30 m’lerde 122 cm çaplı standart hedef yerine 80 cm çaplı hedefler kullanılır. Hedef, bütün mesafelerde, vuruşları l’den 10’a kadar puanlamak amacıyla her biri iki kuşağa ayrılmış, beş ayn renkli halkadan oluşur.
fıtık, bir organ ya da dokunun, normal olarak içinde bulunduğu boşluktan dışarı çıkması. Fıtıklar vücudun çeşitli yerlerinde görülebilir ve fıtık yapan organ vücudun dışına doğru taşabileceği gibi, vücut içindeki bir boşluktan öbürüne, örneğin diyaframı delerek kann boşluğundan göğüs boşluğuna da geçebilir. Ama, fıtıklann en sık görüldüğü yer karın bölgesidir ve fıtık dendiğinde genellikle organ ya da dokuların karın duvanndan vücut dışına doğru taşması anlaşılır. Bunun nedeni, dokuların karın duva-nndaki herhangi bir zayıf noktayı zorlamasıdır; bu zayıf noktaların en çok bulunduğu yerler kasık, uyluğun kasıkla birleştiği yer ve göbek çevresidir. Fıtıklar doğuştan olabileceği gibi sonradan da ortaya çıkabilir ve
Fıtnat Hanım 190 .
bulunduğu bölgeye göre kasık fıtığı, uyluk fitjğı, göbek fıtığı olarak adlandırılır
g1’ bağırsakların bir bölümünün erkekte^ sperma kordonunu, kadında ise dolyatagının yuvarlak bağını taşıyan kasık kanalının içine doğru kaymasından ileri gelir. Uyluk fıtığı, büyük uyluk damarlan-mn geçtiği uyluk kanalının içe bakan yanm-
dışarı fK 8′ 8Öbek Çukurundan Doğuştan fıtıkların nedeni, dölütte karın duvarınm yeterince gelişemeyip zayıf kalmasıdır Sonradan oluşan fıtıklar genellikle ağır yuk kaldırma, yüksekten atlama, şiddetli oksuruk gibi aşın zorlamalardan ya da a,nnl ft^’eyen yaralanmalardan Ş°rulur- Hem vücutlarını daha çok zorladıkları, hemı de sperma kordonunun geçtiği kanal, kadınlardaki yuvarlak basın £} faldan daha geniş olduğu için erkeklerde fıtık daha sık görülür. Cerrahi girişimlerden sonra, kesi yapılan yerdeki dokulann kendini yenileyemeyerek zayıf düşmesi de fıtığa yol açabilir.
Baz, fitıldarda, dışanya taşan doku elle itilerek kann içindeki yerine yerleştirilebilir vetur fıtık bağıyla yemden çıkması önleneni«;, tTenn® yerleştırilemeyen fıtıklarda, dışarı taşan doku zamanla büyüdüğü va da çevre dokulara yapıştığı için, çıktığı deliktenı içen giremez (sıkışmış fıtık). Bazen
dar verfnHp t“’ T?!” g6Çtİgİ kanalm en dar yennde sıkışıp kaldığı için kanla besleyemez. Boğulmuş fıtık denen bu tip fıtıklar-da.’,ka1n dolaşımının engellenmesi dokunun iltihaplanmasına ve kangrene yol açar Sıkışma ne kadar fazlaysa bu tehlike de o kadar büyüktür ve hemen tedavi edilmediğinde birkaç saat ya da birkaç gün içinde olumle sonuçlanabilir. Yerine yerleştirilebilen fıtıklann yinelememesi için çoğu kez gerekli olan cerrahi girişim, sıkışmış ya da boğulmuş fıtıklar için tek tedavi yoludur
batıda ormanlarla kaplı dağlardan oluşur. Temel ekonomik etkinlik tarımdır; başlıca urun olan pınncin yanı sıra fasulye, yerfıstığı, mısır, manyok, patates ve yam da
Fianarantsoa’nın yukarı bölümü, Madagaskar
Agence Hoa-Qui ^
hfrv§tFllr’fKlyıdaki Nosy-Varika, Manan-T™ Vangaindrano kahve üreten önemli merkezlerdir; aynca biber
SV® m3-™”/’1 ihra« edilir’ Ekonomide sığır besiciliği de önem taşır. Nüfus (1990) kent, 124.500; (1990 tah.) il, 2.539.000.