FOSİLLER

FOSİLLER

fosiller

fosiller

Çoğu insan için fosiller, bir gezinti sırasında rastgele toplanan «taşlaşmış» kemikler veya hayvan kabuklarıdır. Bazıları için bir rafı süsleyecek koleksiyon eşyalarıdır. Bilim adamları içinse Dünya’nın uzun tarihinin tanıklarıdır.
Burada tüylerinin iziyle görülen arkeopteriks (Üst Jura Dönemi), özelliklerinden çoğunu koruduğu sürüngenlerle kuşlar arasında bir «ara» fosildir.
İÇİNDEKİLER

FOSİLLERİN KÖKENİ SORUNU FOSİLLEŞME FOSİLLER VE YAŞAMIN TARİHİ

FOSİLLERİN İNCELENMESİ
«Fosil» kelimesi, doğrudan veya dolaylı olarak geçmişin bütün tanıklarım belirler: bir kemik, bir diş, bir bitki, bir plankton hayvancığının ancak mikroskopla görülebilen kabuğu, hatta taşlaşmış bir dışkı, bir ayak izi, bir kömür izi, bir odun parçası, bir tohum veya bir spor, vb. Yaşamla bağlantılı olan ve günümüze kadar korunmuş bulunan her şey, paleontologlar tarafından fosil sayılır.

Bu şaşırtıcı çeşitlilik, fosillerin doğada çok yaygın olduğunun sanılmasına neden olabilir. Dünyanın dört bir yanındaki bazı kazı yerlerinde fosilleşmiş binlerce balık, hayvan kabuğu, yürüme veya ayak izleri bulunmakla birlikte, bugün var olmayan çok sayıda hayvan veya bitki sadece bir tek fosil örneğiyle hatta bazen tek bir parçasıyla tanınmaktadır. Oysa fosiller doğanın istisnalarıdır ve müzelerde sergilenen büyük iskeletler (özellikle, bazı dinozorların görkemli iskeletleri) ender bulunur nesnelerdir.
Georges Cuvier. Bütün paleontoloji incelemelerinin ve türlerin belirlenmt temelinde yer alan zoolojik sistematiğe kesin biçimini vermiştir.
Ediacara (Avustralya) fosil faunası. 600 milyon yıl önceye tarihlenen bı fauna, yumuşak gövdeli makroskobik hayvanlardan oluşur: serbest knidl [suyun üstünde (1) veya içinde (2) yüzen denizanalan] ve sabit canlılar /koloniler halinde yaşayan Rangea (3)] Spiggina (4) ve Dickinsonia (5).

i’:ız reçinesi, ağacın gövdesinden aşağı doğru akarken, ı:ı-ansı reçineye batmış ve böylece milyonlarca yıl boyunca
:OSİLLERIN KÖKENİ SORUNU

carlar fosillerle çok erken bir tarihte ilgilenmişlerdir. Mağara-; veya mezarlarda bulunan bezeklerin ve koleksiyonların da LEİLğı gibi, tarihöncesi atalarımız bunları topluyorlardı. Am-. -cyruzları (kabukları koç boynuzlarına benzeyen ammonit jiT. eski insanlar için tılsımlı takılardan başka bir şey değildi.

Jeğişik yorumlar

rrkçağ’da fosillere yüklenen anlamlar bazen şaşırtıcıdır. Me-_;:rde batıp boğulmuş böcekler olabilen sertleşmiş bir reçi-_îr. amber, Yunanlılara göre perilerin gözyaşlarını, «güneşin ,v>>ru veya vaşak sidiğim temsil ediyordu! Romalı doğabi-_ Yaşl: Plinius’a (MS I. yy) göre bazı fosilli tabakalarda bulu-/crekbalığı dişleri, ay tutulmaları sırasında gökten düşmüş =şmş diller»di.

naçağ da fosillerle ilgili kendi inançlarını ve efsanelerini yarat-,v_k omurgalılara (filler veya diğer mastodonlar) ait olduğu an-r :~azı kemikler, şövalyeler ve azizler tarafından yere serilen :rr veya ejderhaların ceset kalıntılarıyla özdeşleştiriliyordu. rz. ve XVIII. yy’larda sergilenen acayip nesneleri bir araya er doğa tarihi koleksiyonları oluşturuldu. Fosiller burada seç-yere sahip olmakla birlikte, bunlara atfedilen köken çoğu •r gülünçtü: Yaradan’ın denemeleri, şeytansı nesneler, «do-: oyunları», yıldırımın ürünleri, kendiliğinden üreme, vb.

ıceleme konusu olarak fosiller

rvnla birlikte insanlar Antikçağ’dan itibaren fosillerin gerçekte ruğur.u anladılar. Yunanlı Pitagoras (MÖ 570-MÖ 480) ve He-;s MÖ 484-MÖ 420) daha o zamanda, taşlaşmış hayvan kamı. bir zamanlar, çok daha geniş olan denizlerde yaşamış var-n kainülan olarak kabul ediyorlardı. Rönesans döneminde Le-:= da Vinci kendi gözlemlerine dayanarak eski inançları eleştir-fcsülerin canlı varlıkların kalıntıları olduğu sonucuna vardı, uncu birkaç zihniyetin ayak diremesine rağmen, fosilleri «geç-vaşamış varlıkların kalıntıları» olarak gören anlayış yayıldı, »illerin yaşı, dünyanın yaşı. Meraklı zihniyetler bu kalmtı-ıang; çağa ait olduklarım saptama sorusunu da ortaya attılar. ‘scypr. bir görüşe göre bu kalıntıların, birkaç bin yıl önceki Turasında telef olan hayvanlara ait olması gerekiyordu. Kitabı ddes’te anlatılanlara uyan bu yorum, neden dağlarda deniz lar. veya balık iskeletleri bulunduğunun «açıklanmasını» crdu Bununla birlikte, bir Fransız bilim adamı olan Georges

– ur., dünyanın 75 000 yaşında olduğunu (bu bile, insanlara ar. sor. derece uzun geliyordu) tahmin etmesi için XVIII. yy’ı rek gerekti. XIX. yy’m başında İngiliz jeolog Charles Lyell, rur. yüzeyinin dönüşümlerden ve birbirini izleyen dönem-geçrği varsayımını ileri sürdü ve bundan dünyamızın yaşı-‘. r.r.larra yılla hesaplanması gerektiği sonucunu çıkardı. Bu-ıryanr. yaşının milyarlarca yılla ölçüldüğü bilinmektedir, illerin kökeni. Fosillerin, çok eski tarihlerde dünyamızda ış cari varlıkların kalıntıları olduğu düşüncesi kabul edil-. scnra, üçüncü bir tartışma açıldı.

L-Baprste de Lamarck fosilleri çok büyük bir dikkatle gözse. burûan bahirleriyle ve yaşamakta olan canlı varlıklarla şrrarak. XIX. yy başında devrimci olan şu düşünceye uiaş-er zaman ıçmde dönüşüme uğrar. Bir başka deyişle, evrim Burdsr e”: yıl serra. Charles Uar.vm buğur var olan fa-

~sjsz~z:.zâ_îi rayvar ve b:ic. îcylîmr evmrr: ve ya-rr_r_ ^r_r_n. tnrrrrr r£”3-=r :.=r=l*’.
H* ‘£? S&Îİ
Fosil limuius ve bugünkü limulus. Fosil, mensup olduğu türün ille de tükenmiş olması gerekmeyen bir canlı varlığın, bir kayaç içindeki kalıntısı veya izidir. Pasifik Okyanusu kıyı lan nin yakınlannda bulunan limulus, Silüriyen Dönemi’nden beri hemen hemen hiç evrim göstermemiş olan böyle bir canlı fosildir.
Trilobitler. I. Zaman’da (540-345 milyon yıl önce) çok önemli bir fosil eklembacaklı grubunu oluşturur. Bunlann gövdeleri üç loba bölünmüş bir bağayla korunuyordu: pigidyum (1), göğüs (2) ve baş (3). Trilobitler başın biçimindeki farklılıklara ve göğüs bölütlerinin sayısına göre sınıflandınlır. Duyargalanyla (13), ortada gözler (5) arasındaki glabella (4) denen şişkinliğiyle, sabit (6) ve hareketli (7) yanaklanyla baş, kalimenes türünün (Silüriyen-Devoniyen Dönemi) karakteristik bölümüdür. Göğüs, plevra (8) denen birbirine eklemlenmiş parçalardan oluşur: bu parçalann her biri, birbirinden solungaçlarla (10) aynlan bir çift ayakla (9) donatılmıştır. Çeneayaklan (11) yiyeceği ağıza H2) götürürdü. Bugünkü eklembacafâ’ar gibi trilobitler de kabuk

değiştiriyorlargv_ ,.g hğzgr *r

kabuklara rs.T:z~~~a<s.ı ~

Nümülitler (Eosen Dönemi). Ortalama uzunluğu 5-10 mm arasında değişen bu delikliler (birhücreliierin en önemli grubu) büyüteç veya mikroskop altında incelenir: burada, fosilleri içeren İnce bir kayaç tabakası görülüyor.
MİKROFOSİLLER VE PETROL

Mikrofosiller çok küçük organizmaların kalıntılarıdır: bir-hücreli suyosunlan, sporlar, çiçektozu tanecikleri, birhücreli hayvanlar, ostracodalar (çok küçük deniz kabukluları) vb kolay işlenir kayaçların (kum, kil, marn) elenmesiyle elde edilen veya çok ince, sıkışmış kayaç dilimlerine mikroskopla bakıldığında gözlenen bütün bu fosiller, petrol aramalarında büyük yarar sağlar. Araziyi delme işlemleri sırasında geçilen kayaç katmanlarının tarihlendirilme-sine ve böylece matkabın ilerleyişini izlemeye de imkân verir.
FOSİLLEŞME

Fosiller doğal ve istisnaî bir olgunun sonucudur: fosilleşme. Aslında canlı varlıkların kalıntılarının korunmasıyla sonuçlanan süreçler çeşitli olduğundan, buna fosilleşmeler demek daha doğru olacaktır. Bununla birlikte, keşfedilen fosillerin çoğu yok olmaktan, yaygın olarak «taşlaşma» denen bir süreç sayesinde kurtulmuştur.

Bir hayvan veya bitki öldüğünde, olağan koşullarda, doğal etkiler veya başka canlı varlıklar tarafından ortadan kaldırılır. Zaten bu yeniden çevrime girme, yaşamın sürüp gitmesi için zorunludur. Gene de bazı varlıkların öldükten sonra bu yazgıdan kurtuldukları ve az veya çok uzun bir süre korundukları olur. Bir kuşun göç sırasında yorgunluktan öldüğünü farz edelim. Kuşun ölüsü, er veya geç yok olacağı toprağa düşer. Ama bir bataklığa, su birikintisine veya göle de düşebilir. Bu durumda, suya gömülmeden önce, bir süre yüzeyde kalacaktır. Balıklar tarafından yenmezse, dibe inecek ve burada yavaş yavaş çürüyecektir. Suda bulunan mikroorganizmalar kuşu böyle yok edeceklerdir. Ama paleonto-loğun şansına, dip çok çamurluysa, kuşun gövdesi çamurun içine gömülecek ve tahrip olmaktan korunacaktır.

Bütün bu koşullar bir araya gelirse, belki de bu kuşun fosilleşmesiyle sonuçlanacak olan bir dizi karmaşık fiziksel ve kimyasal süreç başlar. Kemiklerle bunların çevresindeki tortullar arasında kimyasal alışverişler gerçekleşir. Bu alışverişlerin sonunda, kemiğin biçimi ve çoğu durumda ince yapısı korunurken, kemiği oluşturan (canlı kökenli) organik maddenin yerini yavaş yavaş mineral maddeler alır. Fosillerin taşlaşmasından, daha doğrusu mineralleşmesinden söz edilmesinin nedeni budur. Canlı kökenli maddenin yerini mineral maddenin alması her zaman tamamlanmaz. Çok eski olsalar bile bazı fosilleşmiş kemikler, hâlâ protein içerirler; bu proteinler kemikten alınıp incelenebilir. Araştırmacılar 150 milyon yıllık dinozor kemiklerinin içinde proteinler bulmuşlar ve bunların yapısını belirlemişlerdir.
Bu fiziksel ve kimyasal değişimler bir tek fosili ilgilendin Fosili saran tortullar da zaman içinde dönüşüme uğrar: gölci dibinde birikerek, sonunda kendi ağırlıkları altında sıkışıp se şirler; tortul kayaçlara, yani birikim sonucu oluşmuş kayaı dönüşürler. Kireçtaşı, kil ve kumtaşı, içinde fosiller bulunan b kayaçlardır. Dünyamızın yüzeyi sürekli değiştiğinden (yer k ğunun harekederinden kaynaklanan yükselmeler, kırılmalar, lanmalar manzaranın biçimlenişini değiştirir), gölcük er vey; kuruyarak, burada birikmiş olan tortulları, içerdikleri fosil birlikte açıkta bırakacaktır. Taşlaşmış kuşun iskeleti bir gün, gârın, suyun ve donun neden olduğu toprak aşmımıyla gün ı na çıkacaktır: kaya yavaş yavaş aşınacak, parçacıklar kopup ka su birikintilerine veya ırmaklara ve denizlere taşınacaktı eğer kimse keşfetmezse, bu iskelet de kötü hava koşulları tar dan toz haline getirilecektir. Bir kuşun fosilleşmesi, yani fosi ünde «var oluşu» böyle özedenebilir. Demek ki, bir canlı vaı kalıntılarının milyonlarca yıl boyunca korunması için çok sa etkenin bir araya gelmesi gerekir ve çok az sayıda canlı varlıl dükten sonra, fosilleşmeye elverişli koşullan bulur.

Fosillerin çoğu, birikme koşullarının korunma niteliğini be diği az veya çok sert, az veya çok ince kayaçların içinde bulı Bu kayaçlar bazen öylesine ince bir biçimde oluşmuşlardır ki tüy ve deri izlerinin yanı sıra «yumuşak parçalar» (iç organla gövdenin kendisi (yumuşak hayvanlar) bile korunmuştur, fosillerin, kayaç cevherinin çevresindeki maddeye ince bir bi de kazınmış doğal kalıbından başka hiçbir şeyinin bulunam da olur. Bu durumda kabuk yahut kemikler, fosilleşmiş olm; na rağmen, içeri sızan sular tarafından eritilmiştir. Bu kalıbu ne sonradan bir başka mineral dolabilir. Böylece içleri, sızın) larının taşıyıp bıraktığı, çok güzel billurlaşmış minerallerle, 1 madenle (gümüş) tamamen dolu kabuklar ve bunların yan: pençelerin, dinozor veya memeli hayvan ayaklarının, trilobit izleri, fosilleşmiş dışkılar (koprolit) bulunur.
Bugün en tanınan temsilcisi denizkestanesi olan derisidikeniiler,

iyi stratigrafik fosillerdir. Yanda Paracidaris (Oksfordiyen ve Kimmeridge katı), ve çizimler: Pygaster (solda) ve Hemicidaris (sağda).
Belemitlerin rostrumu.

Mürekkepbalığına ve kalamara benzeyen bu kafadanbacaklılardan geriye, kalsiyum karbonattan oluşmuş, iğ biçimindeki ve birkaç santimetre uzunluğundaki bu silindirimsi parçalardan başka bir şey kalmamıştır. Bunlan en iyi temsil eden türler Duvalia (1) ve Belemnitella’dır(2).

FOSİLLER
ISİLLER VE YAŞAMIN TARİHİ

İler yaşamın uzun tarihinin ve sürekli evriminin elle tutulur rıdır. Dünyamız 4,6 milyar yıl kadar önce oluşmuş ve baş-a hiçbir yaşam biçimini barındırmayan bir gök cismiydi.

fosiller

stralya’da bulunan, canlı varlıklara ait en eski izler 3,4 mil-1 öncesinden kalmadır. Bunlar birhücreli suyosunlarınm rduğu kireçtaşlı oluşumlar, yani stromatolitlerdir. Ama ınd’da 3,8 milyar yıllık kayaçlarda, canlı varlıkların kalmtı-ıbilecek başka ipuçları da gün ışığına çıkarılmıştır. Bu son basit ilk varlıkların belirmesinden, daha gelişmiş bitkilerin ■vanlarm belirmesine kadar çok uzun bir zaman geçmiştir, eten de yaşamın belirmesiyle kabuklu veya iskeletli ilk hay-m belirmesi arasında yaklaşık 3 milyar yıllık bir zaman var-tün bu zaman içinde canlı varlıklar yavaş bir biçimde çeşit-ı, ama bize çok az kanıt bırakmışlardır. Bunların en ünlüle-ada’daki Gunflint’te, 1,9 milyar yıllık kayaçların içinde bu-bakteriler, mikroskopik suyosunları ve garip biçimli sayısız reli varlıklardır.

: daha yakın olan, 600 milyon yıl önce yaşamış denizana-ılucanlar ve mercanlar Avustralya’daki Ediacara’ya izlerini ıışlardır. Kabuksuz ve iskeletsiz olan bu yumuşak varlıklar jtü fosilleşiyor ve bunların bulunabileceği kayaçlar, çoğu ı, jeolojik dönemler boyunca tahribe uğruyordu. Bu nedenle fosillere ender rastlanır: dünyada bu dönemden kalma fo-ı bulunduğu elli kadar sit vardır.

tıizleri fetheden yaşam

ıyamızda yaşamın tarihinin son 570 milyon yılı çok daha nmektedir, çünkü bu dönemde jeolojik katmanlardaki ka-çoğalmaktadır. Bunun nedeni canlı varlıkların birdenbire tıası değil, deniz kabukluları gibi bazı omurgasızların yarar-ı mineralleşme nedeniyle organizmaların daha iyi fosilleş-dir. Omurgalı hayvanlar 510 milyon yıl önce, biraz balığı n, ama ne çenesi ne de dişleri bulunmayan kıkırdak iskelet-‘anlar (çenesizler) biçiminde ortaya çıkmışlardır. Bugün bil-z biçimiyle kemik iskeletli balıklar yaklaşık 450 milyon yıl lelirmişlerdir. Bunlar çok sayıda ve genellikle çok güzel fo-ıırakmışlardır.

ralann fethedilmesi

ıyamızda yaşamın evriminin büyük aşamalarından biri arın fethedilmesi» olayıdır. Gerçekte yaşam deniz ortamı-rleşmekle yetinmişti. Bitkiler bundan 400-420 milyon yıl u dışındaki yaşama uyum sağlayan ilk canlı varlıklar oldu-rmi milyon yıl kadar sonra onları örümcek, kırkayak ve boründen omurgasız hayvanlar izledi. Omurgalı hayvanlar da ıık 350 milyon yıl önce karaları fethetmeye başladılar. Ün-lakantın uzak akrabaları olan Rhiyidistia takımından balık-vaş yavaş karalara yerleşen «öncüler» arasında yer aldılar, r, bugünkü kurbağaların ve semenderlerin uzaktan akraba j bir başka omurgalı boyu olan amfibyumların oluşunu sağ-

fibyumlar yaşamlarını suyla kuru toprak arasında geçirdik-en, su dışındaki karaların gerçek «fatihleri» değildirler. Ka-a yayılanlar, 310-320 milyon yıl önce ortaya çıkan, amfibim soyundan gelen sürüngenler olmuştur. Bu sürüngenle-gitliliği ve ekolojik egemenliği öylesine büyüktü ki, ikinci n genellikle «sürüngenler çağı» olarak anılır. En görkemli fo-zaman zaman küçük boyda olmakla birlikte dev boyutlara şabilen dinozorların ve deniz sürüngenlerinin fosilleridir.

amelilerin ortaya çıkışı

üngenler ikinci Zaman’ın yegâne omurgalı hayvanları de-Memeliler 200 milyon yıl önce ortaya çıkmışlar ve dinozor-■anyana yaşamışlardır, ama fosilleri oldukça ender bulunur. : da ikinci Zaman’da, ama biraz daha sonra (150 milyon yıl önce) görülmeye başlamışlardır. Bilinen en eski kuş olan ar-eriks (bunun yalnız altı örneği bulunmuştur) aynı zamanda ü fosillerden biridir. Bu kuş, kuşlarla kuşların ataları olan sü-nier arasında bir çeşit «bağlantı» oluşturmaktadır, îdan 65 milyon yıl önce, henüz tam olarak açıklanamayan ıy. dünya üzerindeki canlı dengeleri altüst etmiş ve «sürün-

■ çağı»na son vermiştir. Böylece ku^anr. ve memelilerin :r. olduğu Üçüncü Zaman başlamıştır, .V.emelÜerin evriminin geç aşamalardan biri, günûm’_z£er. yslr^zc2 2-3 miiyen
sifon
enine kesit
Ammonit. Hayvancık bir solungaç kapağıyla kapanabilen son odada yaşıyordu. Kabuğunun içinde dengelediği azot ve oksijen basıncıyla bir şamandıra sistemi oluşturuyordu.
Fosilleşmiş Üçüncü Zaman balığı. –

Özellikle ince tortullar son derece açık seçik kalıplar oluşturabilir ve böylece nazik organlann izlerini sayısız aynntıyla koruyabilir.
Devoniyen Dönemi (410-360 milyon yıl önce) sulann dışında kalan topraklann bitkiler ve hayvanlar tarafından fethedilmesiyle belirgindir. Karaya yerleşen bu türlerin birçoğu, ana merkezi Iskoçya’daki Rhynie olan ve «eski kırmızı kumtaşı» denen oluşumun içinde bulunmuştur. Rhynia (6) ve Asteroxylon (3) cinsinden iki üstün bitki türü, Psilophyton’la (2) birlikte, ilk kara bitkileridir. Hayvanlar arasında 0,5 mm’den küçük bir güve olan Protocarus (1), çokayaklılann atalanndan Archidesmus (5), ünlü koelakantın uzak akrabalan olan rhipidistia grubundan bir balık olan

Ammonitler. Bu fosiller Devoniyen’den Kretase’nin sonuna kadar geçen süre içinde önemli bir yayılma ve evrim göstermiştir. Bu kafadanbacakhiardan geriye kabuklarından başka bir şey kalmamıştır; kabuğun çoğu zaman gelişkin olan bezemesi, töriin ayırt edici özelliğidir. Mesela Toarcium katında bulunan Harpoceras (üstte) fazla belirgin olmayan ama sık, küçük kabank çizgilerden oluşur. Alttaki çizimler, soldan sağa çok değişik bezemeleri göstermektedir: Schlotheimia (Hettange katı), Harpoceras’ınkilerden ve Psiloceras’ın (Hettange katı) ince ve ışınsal büyüme çizgilerinden farklı çizgilere sahiptir; bunlar daha çok çıkıntılı ve kıvnntılıdır.

Crioceras (Hauterive katı – Barreme katı) açılmış bir ammonittir: halkalar birbirinden aynlmıştır; bezeme, düzenli aralıklarla yumrulu veya iğnelerle donatılmış kabank çizgilerin görüldüğü ince ve basit kabank çizgilerden oluşur.
FOSİLLERİN İNCELENMESİ

Geçmişin canlı varlıklarını yeniden kurmak ve dünya: yaşamın tarihini yazmak, bir paleontologun çalışmasının ; yecan verici yönleridir. Birçok bilimin (jeoloji, biyoloji, eî kavşağında yer alan paleontoloji, birçok sorunun inceledi de katılır: evrim, kıtaların yer değiştirmesi, iklimlerin yc oluşması, jeolojik tabakaların tarihlenmesi, vb. Paleontc bunun için fosillerden yararlanırlar.

Fosillerin aranması

Gezintiye çıkmış dikkatli bir kişi, bir otoyolun hendeğ: ya bir binanın temelini kazan işçiler fosil bulabilirler. Baze ğanüstü birçok keşif, bu şekilde, amatörler tarafından ya; veya bir kepçe darbesiyle rastlantı sonucu gün ışığına çık: Paleontologlarsa sistemli bir biçimde araştırma, inceleme • zı yaparlar: jeolojik bakımdan henüz tam olarak bilinmeye gelerde, farklı jeolojik tabakaların belirlenmesini sağlayac siller ararlar; jeolojik haritaların bu çok değerli araçların ha: mış olduğu bölgelerde, elverişli tabakaların aranıp bulunma laylaşır.

Kazılar

Keşiflerin önemi, kuşkusuz değişiktir. Ama bilimsel aç:c kıldığında, en heyecan yaratıcı fosiller hep en değerli olan, ğildir: küçük bir diş, bir kabuk veya bir kemik parçası buy önem taşıyabilir ve en ufak bir ip ucundan yararlanılır. S: bazen hasar vermeden çıkarılamayacak kadar büyüktür. 5 dan birçoğu fosil yatağı olarak adlandırılan aynı alanda :: mış olabilir. Bu durumda, kazmadan çekiçe kadar daha c araçlardan yararlanılan kazılar düzenlenir. Gene de, kazıl zaman fırça ve ince aletlerle tamamlanır. Daha iyi korun: için alçıya alman, çabuk kırılabilir olduklarında sağlamlı ürünlere batırılan, ambalajlanan ve etiketlenen fosiller, dar. ra ince hazırlık ve inceleme çalışmalarından geçecekleri j tuvarın yolunu tutarlar. Büyükler kadar ilginç olan çok k’jç siller içeren kum, kil ve linyit gibi bazı tortul kayaçlar elek geçirilebilir. Çiçektozu tanecikleri, sporlar veya plankton i li birhücreli varlıkların mikroskobik kalıntıları gibi araz:: rünmeyen fosilleri laboratuvarda çıkarmak üzere bazı ka: dan örnekler alınır.

Fosillerin belirlenmesi

Bir fosilden veya bir fosil yatağından elde edilen bilgi-‘ fazladır ve birçok bilimsel disiplin üzerinde etkileri olur, i mik inceleme ve fosilin betimlenmesi bu analizin ön aşir dır, çünkü bilimsel değerlendirmenin devamı, fosilin kım kesin olarak saptanmasına bağlıdır. O tarihe kadar kesinli linmeyen veya dünyanın bir başka yerinde kimliği saptanr bitki veya hayvan, bu aşamada keşfedilebilir. Fosillerin : içinde uğradıkları değişiklikler izlenerek, çeşitli soyların ; bugünkü canlı varlıklara kadar getirilebilir.

İşaret fosiller

Birçok fosil jeolojik katmanların tarihinin belirlenmesi: lar. «Belirtici fosiller», «stratigrafik fosiller» veya «işaret fc denen bazı fosillere, gerçekten de, belirli katlarda rastlan:: lerce kilometrelik bir mesafeyle ayrılmış olsalar bile, bı iki katmanda bulunması, aynı çağa ait olduklarını göster.: le bir saptama Dünya’daki jeolojik katlar arasında bağlantı
YARININ FOSİLLERİ VE CANLI FOSİLLER

Yaşam çevrimi durmak nedir bilmez: varlıklar ölünce başkalar* ; Çoğu canlı öldükten sonra tahrip olur, ama aralarından bazıları: silleşme çevrimine girer. Bunlar yarının fosilleridir.

10 000 veya 1 milyon yıl sonra, insanlar hâlâ yeryüzünde olu: türleri yok olacak olan bugünün hayvanlarının fosillerini bulacak! Yer «canlı fosiller» denen bitkileri ve hayvanları banndırır. Bunla adın verilmesinin nedeni, bugün, milyonlarca yıl önce olduğu gı şamalarıdır: sikas ve ginkgo gibi bitkiler dinozorlar zamanında z tişen ağaçlardı; deniz kabuklularının akrabası olan limulus, ortay: şından 200 milyon yıl sonra, Pasifik Okyanusu’nun Amerika ve kıyılarında yaşamaya devam etmektedir; 1938’de ve 1952?de car_ rak bulunan koelakantın ise 65 milyon yıl önce yok olduğu sar_ du. «Canlı fosiller»in varlığı içinde yaşadıkları ortamın süreklik ama aynı zamanda ve daha da önemlisi bazı soyların evrim yet; nin olmamasıyla açıklanabilir.

FOSİLLER
uş-ar-
jlar. Ama bundan ancak fosiller bel ve yeter, ıncak jeolojik zamanların kısa aralıklanr.ıs y nılabilir: bunlar çoğunlukla kabuklar sr:r.ar ç;çe<::;-

i veya mikrofosil gibi şeylerdir 3u scn-r.c_.ar\ er. del-ıda geçilen jeolojik katların .1-işe yarar

iaden cevheri, kömür veya petrol yatak.ar_r.rr. ver_r.ır. .sında da yararlanılan önemli işaretler ver.r

[erin katkısı

in incelenmesi geçmiş yaşam onanlanrır ve e:;r_rj„rr_e-den kurulmasını sağlar. Paleontologlar arasıma ve _<az: sicillerin incelenmesi için gerekli burur, nesr.e.£r. t:r.ar.ar ısında fosil içeren kayaçlar büyük b:r cr.err taş_r 2ur_am nin (deniz, lagün veya kara), oluşum b;çım_er.r.ır_ c.uşrur-addelerin nasıl çökeldiğinin belirienrr.es.. havvar. veya ekstrada hüküm süren koşullar hakkında değere hlg^er ve-ce yüksek deniz diplerinin, kumsallardı. s.ğ kayalı.<_ar.r. lagünlerin veya tam tersine çalkanalı demz acyılâmır saz lduğu belirlenir. Çökelti bir kıtada gerçekleşmişse rcsılle: jşı az veya çok azgın bir ırmak tarafmdar, taşırmaya saŞlı leri gösterirler. Bunların birbirlerine gore k=r.u:n.ar.. ırma-smın gücü ve doğrultusu hakkında bir niar vererur rcsıl-birikintisinin çok ince çamuruna gömülduklenr.ce ser. de-orunabilirler. Bitki kalmtılan ortamlarjı yenden kurıma-r. Daha da ileri incelemeler (elektronik mikroskopla gcz_e-rasal analizler veya izotop analizleri] fosilin yaşadığı sırada-klar, suyun kimyasal bileşimi ve tuzluluk oranı hakicr.da ğlar.
Fosil yapraklar (Alt Eosen). Burada çok ince göl tortu İlan nda olduğu gibi, olağandışı koşullarda korunmuş olan fosillerin incelenmesi, söz Konusu dönemin iklim koşuliannın öğrenilmesini sağlamaktadır.
Fosillerin yaşam tarzının yemden kurulması, orta-rr-mkini tamamlar. Geçmişe ait bir hayvanın beslenme re’iminin saptanmasında, mesela dişlerin ve çenelerin anatomik incelenmesinden değerli bilgiler elde edilir: bazı fosiller, yenen son yemeğin kalıntılarını içerirler ve kimyasal analiz yöntemleri bunların bileşiminin saptanmasına katkıda bulunur.

Bazı hayvanların hareket tarzı iskeletin anatomisinden yararlanılarak belirlenebilir. Bir hayvan çamura, bugün sertleşmiş elan ayak izleri bırakmışsa, bu izler hızının ve hatta ağırlığının tahmin edilmesini sağlar. Bir kemiğin, kabukların veya fosilleşmiş odunun ince yapısının mikroskopta incelenmesi, bir hayvanın veya ağacın büyüme tarzım ve hızım öğrenmeyi, hatta ortamın ve iklim değişikliklerinin bu büyüme üzerindeki etkisini ölçmeyi sağlar. Öldükleri sırada kaç yaşında oldukları da belirlenebilir.

Canlı varlıklar dünyada rastgele dağılmamışlardır. Dağlar, denizler, okyanuslar, iklimler vb onların coğrafî yayılımını etkileyen etkenlerdir. Bazı türler çok yaygınken, bazıları sınırlı küçük topluluklar halindedir. Bu hep böyle olmuştur ve fosillerin coğrafî dağılımının incelenmesi bu konuda önemli aydınlatıcı bilgiler verir. Paleontolojinin araştırma alanlarından biri olan paleo-bıyccoğrafya geçmişin kıtaları arasında ilişkiler kurulmasını sağlar ve kıtaların yer değiştirmesi kuramını destekler: belli bir çağa ait aynı fosil türün bugün ayrı olan kıtalarda bulunması, bu kıtaların zamanlar birleşik olduklarına işaret eder. Tersine, aynı belgede ve aynı çağlara ait katmanlarda fosilleşmiş farklı faunaların bulunması, bunların bir zamanlar iki ayrı coğrafî bölge


oluşturduklarını gösterir.
ihtiyozor (Jura Dönemi). Bu fosilleşmiş sürüngen hızla yüzmeye

i “• sağlamıştı. Bu özgülleşme bir deniz memelisi olan yunusla arasında btr biçim yöneşmesi ortaya çıkardı.
Özgün fosiller. Üstte, soldan sağa, kolayca tanınabilecek brachiopoda fosilleri görülmektedir: Pyrope diphyoides (Berria katı) ve spirifer (Karbonifer Dönemi): gene son derece özgün olan olan Gryphaea arcuata (Semurkatı); altta ise fosilleşmiş bir yassı sofu ngaç/ı yer almaktadır.
AYRICA BAKINIZ

► [mSO astrobiyoloji

► ib-ansl] Darwin (Charles)

► ib-anşD dinozorlar

► ilmili Dünya

► IB.ANSJJ evrim

► İE.ANSLİ jeoloji

► IbânîD jeolojik zamanlar

– İB.amsl| kayaçlar

► paleontoloji

412

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*