Genetik Danışmanlık Konusunda Yeni Gelişmeler:
KALITSAL HASTALIKLAR ÖNLENEBİLİR Mİ ?
Birçok kalıtsal hastalığın, gebeliğin 10’uncu haftasında teşhisi sağlanabilecek. Böylece anne adayları, henüz tedavisi mümkün olmayan bazı genetik hastalıklarla ilgili olarak, çok daha erken uyarılabile-cek.
Doç. Dr. A. Nihat BOZCUK*
rv cğum arızalan, bazı teratojenik** etken-lerle ortaya çıkabildiği gibi, çoğunlukla soyaçekimle ilgili olbailir. Kalıtsal insan hastalıklarının birçoku zamanında anlaşılır ve tedbir alınırsa, ya önlenir ya da hafifletilebilir. Genetik danışmanlık (öğüt) ile anne ve baba adayları, arıza olasılığı hakkında ve ortaya çıkması halinde ne yapılabileceği konusunda aydınlatılabilir. Eğer risk çok yüksek ise, bazı çiftler kendi rızaları ile çocuk yapmama yolunu seçebilirler.
Birçok çiftler çocuk sahibi olmaya hazırlanırken, genetik danışmanlardan yararlanabilir-Her. Örneğin, atalarında görülmüş olan bir genetik arızanın, kendi çocuklarına da kalıtlana-cağının farkında olmayabilirler. Yine birçokları, bazı dış ajanların erken gebelik dönemindeki tehlikelerinden habersizdir; ama aydınlatılma gereğini duyarlar. Danışmanlık şu örneklerde çok önemli roller oynayabilir;
• Birinci çocuğu kalıtsal bir hastalığa sahip olan bir çiftin, sonraki çocukları için riskin ne olduğunu bilmek istemesi.
• Erkek kardeşi kanama hastalığı (hemofili) olan bir bayanın, evlenmeyi planlıyorsa, ço-
* HÜ Biyoloji Bölümü
** Teratojenik etken; gelişen embriyonun arızalanmasına yol açan, herhangi bir madde ya da etkiye denir. Bu ajanlar, embriyonun dengeli gelişmesini olumsuz şekilde etkileyerek, onun, örneğin bir uzvunun eksik olmasına, ya da görme, işitme ve kalp fonksiyonlarının eksik olmasına yol açabilir. En tipik teratojenik ajan örneklerinden birisi, 1961’de anlaşılan thalidomide adındaki ilaçtır. Bu ilaç, erken gebelikte mide bulantısı için alındığında, dc-flan bebeklerin bazılarının kolsuz ve bacaksız olduğu njuUnmitdr (Fnkomelia). Sonunda bu tabletlerin kul-
cuğunun etkilenip etkilenmeyeceğini bilmek istemesi.
• İleri yaşta (örneğin 42 yaşında) hamile olduğunu anlayan bir bayanın, yaşlılıkla anor mal çocuk doğurma olasılığının arttığını gö; önünde bulundurarak kürtaj yapmayı düşünmesi ama önce genetik arıza olup olmadığını, varsı bunu ortadan kaldırmanın mümkün olup olma dığını öğrenmek istemesi.
• Kuzeni ile evlenmek isteyen bir kişinin bu akrabalık derecesinde, doğanlarda ne dere ce doğum arızası olabileceğini merak etmesi.
Böyle durumlarda, yeni tekniklerin geliş mesi ile genetik danışmanlık, birçok doğum ar zalarını daha doğru teşhis edebilme yeteneğin kavuşmuştur. Danışmanlar, önceleri aile ağaç na (soy kütüğüne) bakarak, risk derecesini saf tıyorl&rdı. Ama şimdi fetusun arızalı doğuml sonuçlanıp sonuçlanmayacağı daha kesin olı rak söylenebilmektedir. Bu amaçla kullanıla modern tekniklerden birisi ‘‘amniyosentez’’ d (Şekile bakınız). Bu yöntemde, fetusun içind yüzdüğü amniyotik sıvının bir miktar örneft karın ve uterus duvarlarından geçirilen bir Iğn ile alınır. Bu sıvının kimyasal testleri, anormı metabolik ürünlerin bulunup bulunmadığını, gö terir. Bu sıvıdaki, embriyodan dökülmüş hücr ler kültüre alınıp, önemli hayati enzimleri üre me yetenekleri (ya da yeteneksizlikleri bal mından) incelenebilir. Ayrıca bu hücrelerin kr mozomları, karyotip (kromozomların yapı ve s yısı) bakımından analiz edilebilir ve anorrm lik varsa anlaşılabilir. 1981 yılında iki araşlıı cı, amniyosentez ve diğer ilgili teknikleri kı lanarak, 182 fetal olayı doğum öncesinde te his edebilmişlerdir. Kuşkusuz doğum önce teşhis, ciddi bir durumun söz konusu olma halinde, eğer ebeveynler kürtaja razı olmay
a Ptn»»nln
__ /A Utarus dııvnrı
/^® .1′ ,
Santrlfüjlome
Sıvı kompozisyon :
• kimyasal analiz
Hücreler :
• Eşey tespiti
• Biyokimyasal ve enzimatik incelemeler
Hücre kültürü :
• Biyokimyasal incelemeler
• Kromozom (karyotip) analizi
Amniyosentez, genetik ve kromozomal kusurların doğum öncesi saptanmasında yararlanılan bir yöntemdir
sanlar, şartlar ne olursa olsun gebeliği sona dirmeye hakkımız olmadığını söylerler. Di-*r bazıları ise, her fetusun normal olarak do-ırulma hakkına sahip olduğunu savunurlar ve jer ileri derecede anormal bir çocuk doğa-ksa, bunun en iyi çözüm yolunun, gebeliği >na erdirmek olduğunu öne sürerler. Bu ara-t, arızalı çocuk doğuran bazı ebeveynler, za-anında amniyosentez tekniğinin varlığından ya sağlık için kürtajın gereğinden habersiz ol-klarından şikâyetçidirler.
Konuya açıklık getirmek için, önce bu tekfin katkısını ve değerini gösteren bir örneği i alıp, dadıa sonra yeni geliştirilen daha mo-rn bir tekniği inceleyelim.
Evli bir çiftin akrabalarının, kalıtsal Tay-chs*** hastalığını taşıyan çocukları vardır, kinik bir genle taşınan bu hastalığı teşhis n yapılan testte, bu çiftteki her kişinin Tay-shs hastalığı genini taşıdıkları anlaşılır. Her kadar kendileri hastalığı taşımıyor ise de, iuklarının hastalıklı olma riski vardır.
Bu durum karşısında bulunan evli çift, ço-c yapmamaya karar verir; çünkü hastalıklı ;uğa sahip olma riski vardır. Fakat sonradan niyosentez kolaylığını duyarak gebeliği baş-
Bu haftalığı taşıyan çocuklar doğumda normaldir; ama bazı yağlı bileşikleri metabolize edecek bir enzimi sentez-leyemezler. Bu bileşiklerin sinir hücreleri çevresinde birikmesi, motor ve mental işlevlerin çıiderek azalmasına neden olur. Doğumdan birkaç yıl sonra da ölümle sonuçlanan bir hastalıktır. Doğu Avrupa kökenli Musevilerden kaynaklanan bu hastalık, ABD’de yaklaşık har 3.600 Musevi bebeğinden birisini etkilemektedir. Baltimore’da kurulan bir dernek, bu hastalık genini taşıyanların çocuk yapmamaları için geniş çapta propaganda sürdürmektedir.
latan çift, gebeliğin 14’üncü haftasında Ctmniyo-tik sıvı hücrelerini analiz yaptırırlar ve analiz, gerekli enzimin eksiksiz yapıldığını gösterir. Çift, gebeliğin devam etmesine karar verir ve sonunda, bebek normal doğar. Eğer yapılan amniyosentez testi enzim eksikliğini gösterseydi, hekim denetiminde kürtaj yapılabilecek, çift sonradan yeni, bir gebeliği başlatıp, yeni testlerle sağlıklı çocuk doğurma olasılığını anlamaya çalışacaklardı.
Son olarak .geliştirilen ve genetik mühendislik tekniğinden de yararlanılarak ortaya konan yeni bir teknik ise geçtiğimiz yıl, “genetik hastalıkların 10 haftalık fetusta teşhis edilebildiği” haberi ile İngilizler tarafından duyuruldu.
Ağır genetik kan hastalığı taşıma riski olan bebeğe gebe kalan anneler, şimdi artık gebeliğin 10. haftasında, çocuğun ncrmal ya da hastalıklı olabileceği konusunda uyarılabilmektedir. Doğum öncesi teşhisteki bu önemli ilerleme, daha önce bilenen bir teknikle yeni bir tekniğin başarılı bir şekilde karıştırılıp uygulanması ile geliştirilmiştir. Bunlardan ilki, hekimlerin fetus-trn alınan DNA (kalıtsal madde olan Dezoksiri-bonükleik asitj’ları analiz ederek, kan hastalığını teşhis etmesini mümkün kılan tekniktir. Yeni teknik ise, fetal hücreleri annenin rahiminden, gebeliğin çok erken döneminde alma yoludur ve bu da önceki teknik gibi yine iki İngiliz uzman tarafından geliştirilmiştir. 1982 yılı başında The Lancet adlı bilimsel dergide yayınlanan bir makalede yazarlar, bu tekniğin bir fetusun “ta-lassemia majör” dönen kalıtsal hastalığı taşıdığını bulmalarına nasıl yardımcı olduğunu anlattılar. Ayrıca başka iki fetustan birinde ta
Iıınrunninln, bir diğeriı>do orak-hücre anemisinin (knıısızlığının) bulunmadığını gösterdiler. Yazar-Inı bunun dışında, başka soyaçekim hastalıkla-ı mm da (kas distrofisi gibi) bu tip teşhisle or-myıı çıkarılabileceğini tahmin ediyorlar.
Beta talassemia hastalarında defektif (hainli ya da eksik) hemoglobinler bulunur ki, bun-lnı. vücuttaki oksijeni taşımaktan sorumlu olan kırmızı kan hücrelerinin proteinidirler. Bu haslılık, ıasıl olarak doğu kökenli Akdeniz insanim mda göze çarpar. Şiddetli kansızlıkla karak-inıi/o edilir ve hastalar, sık sık kan alma gemilini duyarlar. Hastalık, hemoglobin molekülünün alt birimlerinden birisi olan beta-globin için şifre veren gendeki bir arıza yüzünden or-ııryıı çıkar. Bu kusurlu genler, her iki ebeveynlimi getirilmişse (homozigot) bu hastalık tipine tulutsetnta majör denir ve bu hastalar, çok enlim hallerde 19 yaşından daha fazla yaşayabilirini Orak hücre hastalığı ise, aynı gendeki farklı lılı »rıza nedeniyle ortaya çıkar.
Günümüzde, beta talassemia ve orak-bücre lumtalıkları, fetoskopi diye bilinen bir teknikle ıkıflum öncesinde teşhis edilmektedir. Bu yön-imn, uterustan iflce bir iğne geçirilerek fetal kundan (çoğunlukla göbek kordonundan) bir ör-ııok alınmasını gerektirir. Fetal kan hücrelerinin Imınoglobin analizi, çocuğun etkilenip etkilen-ıııodiğini gösterecektir. Fetoskopinin sakıncası, ■ ımimliğin 18 haftalık döneminden sonra yapılabilmesi ve bu »örenin, terminasyon (kürtaj) ge-
rekiyorsa ve arzu ediliyorsa, söz konıınn kİ yİ ler için çok rahatsız edici bir durum oluşu dur. Yeni tekniğin üstünlüğü, eksikliğin, lotus DNA’sında tespit edilmesi ve kan örneği alınıncaya kadar beklenme gereği olmamasıdır.
Embriyo uterus duvarına gömülünce, bir hücre tabakası ile çevrilir ki, buna trofoblast denir. Bu hücreler, plasentayı oluşturmayı sürdürürken, anasal DNA’dan daha çok fetal DNA içermektedir. Londra’daki Üniversite Hastanesi grubu, İşte du hücreleri elde etme yöntemini geliştirdi. Uzmanlar, serviksten geçirilen ince bir kanalla, hafii bir vakumla emilmek suretiyle (yani transservikal aspirasyon ile) bu işi başardılar. Bundan sonraki adım PNA’yı analiz etmektir. Beta-globin için şifre veren bitişik bölgelerde, “restriksiyon endonukleaz” diye bilinen bazı enzimler aktiftirler. Bu bölgeler öyle kısa DNA baz dizilimi taşırlar ki, bunlar özel bir proteini şifrelemeye yeterli değildir. Restriksiyon enzimleri, bu bölgelerde bulunan özel noktaların DNA kollarını kırparak, keser; yani her enzim özel bir DNA dizilimine saldırır. Bu enzimin etkili olduğu bölgeler, genomun diğer şifreli bölgeleri gibi, Mendel usulüyle kalıtlanır. Teşhis ilk önce, ebeveyn ve varsa kardeşler restriksiyon enziminin etkisine maruz bırakılınca elde edilen fragmentlerin uzunluğu analiz edilerek yapılır |Bu amaçla kullanılan 6 farklı enzim vardır). Hangi enzimin hangi fragmentleri çıkaracağına sınama-yanılma sonucuna göre ka-
DNA teknikleri kullanılarak, genetik şifredeki küçük değişimlerin genetik hastalıklara neden olduğu keşfedilmiştir. Bilim adamları bu hastalıkları teşhis yollarını da geliştirdiler. Şekilde gösterilen bir deneyde, DNA kolları açılmış, sonradan radyoaktif sondaj molekülleri (yalnız Kusurlu DNA He eşleşmek üzere planlanmış olup, tek bir normal A nükleotidi yerine, T taşır) ile karıştırılmıştır. Eğer sondaj DNA molekülü, hastadan alınan DNA İle (eşlenerek bağlanırsa, hastalık riski var demektir. (Şekildeki A: adenin, T: timin, G: guanin ve C: Sitozin DNA bazlarını göstermektedir. Bunlar, DNA molekülünün şifre oluşturan kimyasal yapılarıdır. Her 3 bazlı bir birim, 20 çeşit a mi no asitten birisi İçin şifre sağlamaktadır.)
Normal insandaki, kırmızı kan hücreleri (solda).
Garip biçimde bükülmüş orak-hücre (sağda).
rar verilir. Son aşamada teşhis, tragment uzunlukları örneğine bakarak ve bunları aynı enzimle muamele gören fetal DNA’dan elde edilen fragment uzunlukları ile karşılaştırarak yapılır.
Diğer bir örnek olayda (beta talassemi’nin başarılı bir teşhisi yapılmıştır) ebeveynler, hastalık için heterozigottu. Ana ve babadaki beta-globin genleri, her iki atada bulunan farklı iki uzunluktaki DNA tarafından taşınıyordu. Bunların çocuklarının birisinin DNA’sı (talassemi ma-jorluydu) tek bir uzunlukta fragment oluşturdu ve bu her bir ebeveynin ayrı bir çeşit uzunluktaki fragmenti ile eşleşti. Fetal DNA frag-menti, talassemik olanınki İle fevkalade bir biçimde eşleşerek doktorların, doğacak çocuğun talassemi majör taşıyacağını kesin olarak anlamalarını sağladı. Sonradan, klasik yöntemle “düşük” fetusun hemoglobini analiz edilince, bu teşhis doğrulandı.
İnsanlığın çok rahatsız olduğu birçok genetik hastalık var: Şu anda 3.000 kadar konjenital rahatsızlık bilinmektedir. Bunlar arasında orak-hücre kansızlığı, talassemi, Huntington hastalığı, yaşlıca anaların doğurma ihtimali yüksek olan Dcwn sendromu (mongol) denen hastalık, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir kısım Musevi-lerde görülen öldürücü Tay-Sachs İlk başta akla gelenlerdir. Bu hastalıkların şimdilik tedavisi olanaksızdır. Eğer gebe anne adayı, doğacak çocuğunun böyle bir hastalığı taşıdığını bilirse (sadece riski dçğil, kesin olarak bilirse), gebeliğini erken dönemde ve hekim denetiminde sona erdirmek isteyebilir. Halen ABD’de 600 adet genetik danışmanlık merkezi yaygın olarak faaliyet göstermektedir. Bu danışmanlık hizmetinin önceden beklenilmeyen bir hızla arttığı da gelen haberler arasında. Kalıtsal hastalıkların taşınıp taşınmadığını tespit için günümüzde kullanılan modern teknik ‘‘amniyosentez”le, en erken 16 haftalık fetusta teşhis yapabiliyordu. Şimdi ise cıenetik mühendisliği yöntemlerinin ginekoloji ile birleştirilmesi ile, daha 10 haftalıkken gebe
taşımadığı söylenebiliyor. Bu tekniğin yaygınlaşması kürtaj yasasının yurdumuzda da işlerlik kazanmak üzere olduğu şu sıralarda, bir yandan umutka (beklenirken, öte yandan kürtaja karşı olanlar tarafından eleştirilmektedir.
Yakın gelecekte GENETİK DANIŞMANLIK görevi daha kolay, yaygın ve doğrulukla yapılabilecek ve doğumdan yeteri kadar önce, kusurlu embriyo saptanabilecektir. Böylece, gebeliğin devamı konusundaki karar, anne adayının ve evli çiftin tercihine bırakılabilecek, dana sağlıklı insan nesillerinin yetişmesi, doğumdan başlayarak sağlanabilecektir. ■
YEMEK VE EGZERSİZ ZAMANLAMASI
Egzersiz, fazla kiloları atmak için kuşkusuz iyi bir yöntemdir-, ama iyi zamanlanmış bir egzersiz daha da iyidir. Comell Üniver-sitesi’nde gerçekleştirilen bir araştırma sonucuna göre, eğer egzersizler yemeklerden birkaç saat sonra yapılırsa, vücut kalorileri daha hızlı yakıyor.
Beslenme uzmanları David Levitsky ve Eva Obarzanek, ağır öğünlerden sonra kalori yakma ya da ısı üretim düzeyinin daha da yüksek olduğunu buldular.
Diyet uzmanları da en ağır öğünlerin, daha aktif davranışların yoğunlaştığı günün erken saatlerinde alınmasını öneriyorlar. Uzmanlara göre planlı egzersizler, yemek zamanını izleyen üç saat içinde yer almalı.
Yeteneklerin en değerli olanı, bir sözcüğün yettiği yerde iki sözcük kullanmamaktır.
Thomas JEFFERSON