gezegenin kabuğu

**H9onu sağlanmış olacaktır). Bunun sonucu ahlak da gezegenin kabuğu, ki dünyada bile 50 liflfaîiNâre inceliğindedir, varla yok arası bir olacaktır. O zaman kütlesi dünyanın ^Meşini 2-3 kez aşacak tellürik gezegenlerin varolamayacağını kolayca anlayabiliriz, ı bu hesaplar gerçeklerden oldukça farklı. 5 olan bir tellürik gezegende neler olup »ileceğini düşünmek isterdik!

karşılık, tellürik bir gezegende kütle nı sınırlayan bir alt limit olamayacağı da si halde yıldızsı cisimler ve hatta tek bir bile oluşamazdı.

tipi- gezegenlere gelince, burada karşıt bir durumda karşılaşmaktayız, ün üst sınırı diye birşey yok. Yoksa hemen rd$nü$üverir. Buna karşın alt sınır dünya nin 2 katı olarak tanımlanıyor. Yukarda da da bir değerden söz etmiştik. Gökbilim-

  • • bir ana çözüm bularak şöyle diyorlar : İster irik, ister Jüpiter tipi olsun kütlesi 4 olan bir

oluşumuna göre varolabilmektedir. ûşe göre büyük bir gezegenle küçük bir arasında bu olasılıklar kuşağı mevcut naktadır. timleri

‘ “ACRETE programıyla oluşturulan yapay şiş­ede sadece gezegenlerin yapıları ve kütle- bulunmakla kalmayıp aynı zamanda uzay- yerlerini ve konumlarını da saptamak ön olmaktadır. Gözlenen dikkat çekici bir

i da gezegenlerin yıldıza olan uzaklıklarının -Bode Kuramına uymasıdır.

H’ci yüzyılda Alman gökbilimcisi Johan tfTitusdİye bilinmektedir) Merkür yörüngesi nös yörüngesi arasındaki uzaklık ortalaması ııılarak alınırsa temel gezegenlerin 1,2,4,32 belirlenen uzaklıklarda yer aldığını tır. Bu sayısal armoni Bode’nin de di çekmiştir. Daha sonra küçük gezegenlerin

* Uranüs ile Neptün’ün de sırasıyla 64 ve 128 ı yerlerde bulunduğu kanıtlanmıştır.

?1950rde Rus gökbilimcisi Otto Schmidt ı bir disk üzerinde cisimlerin yörüngele- ı cisim büyüdükçe dairesel bir şekil aldığını nin çeşitli cisimlere dağılımının uzaklı- kökünün aritmetik dizisine göre oldu- ■Saptam ıştır. İşte Titus-Bode Kuramı budur. s-Bode Kuramı bugün evrensel boyutlar \ bir kuramdır. Güneş sistemi için olduğu llıölön diğer sistemler için de geçerlidir. programıyla da bu bir kez daha niş oluyor.

karma (hibrid) sistemlerde gezegen S civarında ise ve eğer Titüs-Bode

Kuramına tam bir uyarlık varsa butun gezegen sistemlerinin hemen hemen aynı boyutlara sahip olması gerekir. Güneş sı temimizin boyutu 40 AÜ’dür. (Astronomik Ünitç) ACRETE programı ile sentezlenen sistemlerin de boyutları aynı merte­bede bulunmuştur.

Bazı sistemlerin boyutlarının sadece 30 AÜ pek azının 100 AÜ, çoğunun ise 50 AÜ olduğu gözlenmiştir.

Demek bütün gezegen sistemlerinin boyutları aynı; bu boyutları güneşin bulunduğu Galeksi bölgesindeki yıldızları birbirinden ayıran mesafe­lerle kıyaslanırsa çok küçük ölçekli boyutlardır. Gökbilimciler Plüton’dan başka gezegenler de bulunup bulunmadığını araştırıyorlar. Başlan­gıçta ACRETE programı hazırlanırken Plüton dışı gezegenlerin varolabileceği düşünülmemişti. Ve Plüton dolayısıyla ortaya çıkan durum araştırıcı­ları bu yönde düşünmeye zorlamıştır.

Bu operasyondan önce gökbilimciler Plüto’- nun varlığından bayağı rahatsızlık duymaktaydı­lar. Jüpiter tipi * gezegenlerin yerine tellürik bir gezegenin varlığı çok olağandışı sayılıyordu. Hatta bazıları bu gezegenin varlığını dahi inkâra kalkışarak ağırlığı nedeniyle kopup ayrılmış bir Neptün uydusu olduğunu bile öne sürdüler. Oysa ki ACREÎE’nin oluşturduğu 4 tellürik ve 4 Jüpiter tipi gezegeni içeren modelde yeni bir tellürik gezegenin bulunduğu gözlendi.

Bu programla oluşturulan karma (Hibrid) sistemlerde, çoğunlukla yıldız yakınında bulunan bir kısım tellürik gezegen ve daha uzakta yeralan Jüpiter tipi gezegenlerden sonra çok uzak mesafelerde yeni bir tellürik gezegenin varlığı saptanmaktadır.

Bazı sistemlerde bu sıralanma çift münave­beli de olmaktadır, örneğin 6T + 3J +1T + 1J+4T tipindeki formülde (6 tellürik 3 Jüpiter tipi 1 tellürik 1 Jüpiter tipi 4 tellürik gezegen) olduğu gibi.. Bu çift münavebe gezegen sayısının çok olduğu sistemlerde çok görülen bu sıralamadır. Ancak sistemdeki gezegen sayısının 10 olması halinde bu formül geçerli olabilmektedir. Diye­lim ki bu sistemdeki gezegen sayısı 9; o zaman formül şöyle olacak. 4T + 4J + 1T yani güneş sistemini karakterize eden bir formül tipi.

Şimdiye dek güneş sisteminde varlığı anormal kabul edilen birtakım olguları gayet doğal olduğu sürece ortaya çıkmış oluyor. Aksine çok önemli olduğuna inanılan hususların da elektronik beyinde simülasyon yapıldığı anda ne kadar arka plânda kaldığını görüyoruz.

SCIENCE ET AVENIR’den Çeviren: Kısmet BURİAN

re genişliğinde bir şerit taranır. Böylece esas itibariyle önemli olan görüntü alanı için daha hızlı bir resim alma olanağı sağlanmış olur, yaklaşık 30 dakika. Kızılötesi spektrumda daha da kötü bir netlik alanı elde edilir, resmin ortasında yaklaşık 5 kilometre ve kenarlara doğru daha da az.

Kızılötesi görüntüler esas itibariyle yeryüzü­nün sıcaklıklarını gösterirler ve yerin coğrafik çizgilerini göstermezler. Fakat kara ve su kitlelerinin sıcaklığı geniş ölçüde değiştiğinden, Meteosat’ın Kızılötesi resimleri kıtaların çizgileri- ni de gösterirler, yalnız ters aydınlık değerleriyle.

Bütün su yüzeyleri kcjyu siyah, buna karşın kara kitleleri türlü türlü gri tonlarda. Her gri basama­ğı belirli bir sıcaklığı gösterir ve 1°C’ye kadar ayrımlar saptanabilir. Kısa bir süreyle arka arkaya alınmış yeryüzü resimlerinin duyar bir şekilde ölçülmesi sayesinde -özellikle tropikal bölgeler­de- bulutların konumlarından rüzgâr hızı büyük bir duyarlıkla (saniyede 3 metre) bulunabilir.

Çabuk bir hava analizi için Meteosat ham görüntülerinin kalitesi yeterlidir. Bununla bera­ber yerel bir hava durumunun saptanması arzu edilirse, büyük hava görüntüsünün parçaları çıkarılır ve bunların üzerine bilgisayar önemli

 

 

Avrupa’nın en genç meteoroloji uydusunun elektronik süper-gözleri vardır: Bu sayede “Meteosat” 36.000 kilometre yükseklikten yeryüzünün neresinde fırtınaların hüküm sürdüğünü, bulutların toplandığını veya kar yağdığını saptamaktadır. Meteoroloji uzman­ları, yakın bir gelecekte MeteosaVtan faydala­narak daha duyar hava raporları yayınlamak olanağı bulunacağını tahmin etmektedirler.

p adyo hava tahmin raporunu veriyor: Kuzey ■^bölgesinde kar yağmaktadır, son 24 saat içinde yağan karın kalınlığı 25 santimetreyi bulmuştur, sıcaklık eksi 10°’dir.

Genellikle biz hava raporlarının her zaman tamamıyle doğru çıkmadığına, yağmur tahmin edilen bölgelerde güneş açtığına tanık olmuşuz­dur. Fakat bu yakın bir zamanda değişecektir. Uzayda dünyanın üzerinde belirli bir noktada “demirlenmiş olan” bir uydu, geostasyoner yörüngesinden bize yarın havanın nasıl olacağını tam bir kesinlikle bildirecektir.

Uzaydaki Amerikan hava gözleyicilerinin tecrübelerinden faydalanarak, gelecek yıllarda “Küresel Atmosferik Araştırma Programı” (GARP) çerçevesi içinde ve “Meteoroloji Dünya örgütü” (WWW) için bir gözlem ağır kurulacaktır. Bu programa ABD iki uydu, Avrupa ve Sovyetler Birliği birer uydu ile katkıda bulunmaktadırlar.

Avrupa Meteoroloji Uydusu Meteosat’ta bulunan en önemli aygıt, yeryüzünü görünen ışınlarla kızılötesi ışınların spektrumu alanında çepeçevre içine alan büyük radyometredir. Uydu belirli konumunu koruyabilmek için dakikada 100 devir yapmak zorunda olduğundan görüntü alma sisteminde alaşılagelen bir televizyon ka­merasından faydalanmaya olanak yoktur. Uydu­nun kararlığını sağlayan bu yüksek devir kamera­nın objektifini de etkileyecek ve alınacak görüntüler de netsiz olacaklardı.

Teknisyenler bu sıkıntıdan kurtulmak için uğraşırken çok ilginç bir buluş yaptılar ve yeryüzünün görüntülerini alabilmek için hızlı bir dönüşüm gerekli olduğu bir sensor sistemi geliştirdiler. Sabit olarak Meteosata yerleştirilen bu tesis, uydunun her dönüşünde yeryüzünün dar bir şeridini taramaktadır. Arka arkaya bütün yer küresini sensor ile teleskopun keskin görüntü ışını içine alabilmek için görüntünün alındığı sırada bunun uydunun içinde çok duyar bir motor aracılığı ile dik eksene 17° eğilimde tutul­ması gerekmektedir, çünkü 36.000 kilometre uzaklıkta yeryüzü bu açıda gözükmektedir. Me- teoset-radyometresinin optik kısmı 40 santimetre çapında bir aynalı teleskoptan oluşur, ki bunun da çok küçük (yalnız 12 yay saniyelik) bir alış açısı vardır. (1200 mm. odak uzaklığı olan bir küçük resim kamerasının objektifinin alış açısı 2° dir.) Uydunun her dönüşünde yeryüzü görüntü­sünün bir satırı, işte bu genişlikte saptanmakta ve teleskopun odağına yansıtılmaktadır. Burada bulunan ışığa karşı duyar tüp yeryüzünün bu görüntüsünün her satırını birbirinden ayrı 5000 noktaya ayırmakta ve bunlar da radyo sinyalle­rine dönüştürülerek dünyaya gönderilmektedir.

Meteosat-sen soru yeryüzünü başka başka iki spektrum alanında görünümlerini alır, gözle görülebilen ışıkta (dalga uzunluğu 5000-1000 Nanometre, 1n bir metrenin milyarda biridir) ya da kızılötesi alanında (1050-1250 n). Üçüncü bir kanal da suyun soğurma bandıdır (570-710 n). Seçilen 12 yaysaniyelik alış açısında ve Meteosa- tın dakikada 100 devirlik dönüş hızında bütün yeryüzünün taranması 50 dakika sürmektedir. Görüntü 5000 satırdan oluşmaktadır ki yerküre­sinin çapının 12757 kilometre olduğuna göre, görüntünün (resmin) ortasında yaklaşık 2,5 kilo­metrelik bir net alan meydana gelmiş olur. Yerkü­resinin kenarlarında perspektif yüzünden meyda­na gelen bozuntulardan dolayı resim kalitesi giderek kötüleşir. Bu yüzden pratik bakımdan kutup bölgeleri arasındaki yaklaşık 7500 kilomet-

 

Meteosat’ın Keskin Gözleri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

n na ü/ermden

uîpı \ e M vay

t m

 

 

 

 

 

 

 

 

()pî tk hıim i lor in
elektronik açılımlara
dönüşmesi  
K¡/¡İ ötesi sen sor i ar
— Güneşt en korum

i 1 İl

 

şan at i Inıo1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

bilgileri basar. Bu okuma ekleri, üzerine memle­ket sınırlarının da çizilmiş olduğu kıtaların coğrafik çizgilerini, Hava raporlarında kullanılan simgeleri ve geleceğe ait havanın gelişme durumunu da içine alır. Her şeyden önce bu resimler düzelmiş ve perspektif bozuntulardan arınmıştır.

Bu şekilde işaretlenmiş meteoroloji kartları gerektiği takdirde ilgili meteoroloji istasyonlarına meteosat aracılığıyla gönderilir. Bu “Wefax” adı verilen resim nakli yöntemi için meteosat özel bir APT (otorıiatik resim nakli) radyo göndericisine sahiptir ve bunun sinyalleri çok daha basit aygıtları olan yer istasyonları tarafından alına­bilir. Meteosat yalnız bir hava-uydusu değildir, o aynı zamanda orijinal meteolojik fotoğraflar­dan hazırlanan parça resimlerin yayımını sağla­yan bir röle istasyonudur.

Meteosatın üçüncü önemli görevi de kendi alış alanında karada, denizde, (gemiler, şaman­dıralar, buzdağları) ve havada (uçaklar ve balonlar) bulunan yeryüzündeki birçok otomatik meteoroloji istasyonlarından gelen verilerin top­lamasıdır. Bütün bu istasyonları yerden radyo ile

 

ak çok zahmetli olduğundan bu iş için bir       ların resim ve ölçü verileri de Meteosat

!unun yardımına başvurulur. O bu istasyonları tarafından alınabilir ve istenilen yerlere gönderi-

bir kod sisteminin aracılığı ile çok daha basit ve  lebilir. Böylece Meteosat küresel hava muamma-

verimli bir surette arar, bulur ve verileri bir              sini çözmekte büyük bir yardımcı görevini

merkeze bildirir.                                                         üzerine almış olmaktadır.

Kutup yörüngeleri adı verilen daha alçak yörüngelerde dünyanın çevresinde dönen uydu-   HOBBY’den

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*